İmdada O Yetişti: Dario Saric

2017-04-07T15:28:08+00:00 2017-04-07T15:28:08+00:00.

Bugra Uzar

07/Nis/17 15:28

Eurohoops.net

Sixers için karmakarışık bir sezonun ortasında ikna edici bir Yılın Çaylağı performansı göstermeyi başardı. Dario Saric, NBA’deki ilk günlerinde yaşadığı zorlukları, takımdaki en iyi arkadaşını ve lakabıyla ilgili düşüncelerini anlattı.

Sixers için çalkantılı, sakatlıkların yaka silktirdiği ve yönetim biriminde yaşanan saçmalıklarla geçen bir sezonun daha ortasında, Dario Saric Yılın Çaylağı ödülü için iddiasını ortaya koymuş durumda. Saric, sezonun başında yaşadığı zorluklardan, takımdaki en iyi arkadaşından ve lakabı hakkında ne düşündüğünden bahsediyor.

Pazar günü, Dario Saric 2017 yılı NBA Yılın Çaylağı ödülü için muhtemelen kilidi vurmuş oldu. Bu yılki “yarış”ta ödülün muhtemel adayları konusunda kıtlık çektik, fakat Philadelphia’nın genç uzun forveti, Sixers’ın Celtics karşısında 105-99 ile galibiyete uzandığı mücadelede ortaya koyduğu tekrar tekrar izlenen ‘no-look’ asistler de dahil 23 sayı, 6 ribaund ve 4 asist ile yarışta yerini belli etti. Yorumcu tayfasının, önümüzdeki MVP tartışmalarında birbirlerinin uzuvlarını koparmak için can attığı ortamda, elde bir sezon sonu onurunun olması insanı rahatlatıyor.

Saric’in çaylak sezonunda onu eşsiz kılan şey, bu ödül için bu sezon adı ön plana çıkan üçüncü Sixers oyuncusu olması. Sezon öncesinde favori gösterilen Ben Simmons ve sezonun ilk yarısında ödülü alması hususunda herkesin mutabakata vardığı Joel Embiid sakatlıklar nedeniyle yarışın dışında kaldı. Fakat bu üçlü, görevden alınan ve mecazi anlamda, son dört sezonda lotarya hakları ile hayatını takımın altılısı için harcayan Philadelphia genel menajeri Sam Hinkie’nin yetenek körelten stratejisinin bir mirası. Bir hafta önce, Embiid takım arkadaşının ödül yarışına destek verdi: “Yılın çaylağı o.” dedi Embiid, Saric’in Lakers potasına 29 sayı bırakarak kariyer rekoru kırdığı maçın ardından. “İşte bu adam.”

“Pek alışılageldik bir şey değil.” dedi Saric The Ringer’a. “Mesela, eğer Ben de benimle ve Joel ile birlikte hazır olsaydı, üçümüz ödül için savaşacaktık.” 22 yaşındaki Hırvat oyuncunun İngilizcesi yeterince iyi, ama özellikle hızlı konuştuğu zaman cümleleri karıştırabiliyor. “Her sabah ‘Yılın Çaylağı ben olmalıyım.’ diye uyanmıyorum.” diyor Saric ve ekliyor: “Ben sahaya çıkıp kazanmaya çalışmak istiyorum sadece. Galibiyet için savaş, koçunun dediklerini yap ve iyi bir takım arkadaşı ol. Sezonun sonunda elime ne geçerse geçer. Bu durum, üzerimde bir yük değil.”

All-Star arasından bu yana, Saric 19,5 sayı, 7,9 ribaund ve 4,2 asist ortalaması yakaladı. Saric’in rakamları Blake Griffin veya Paul Millsap’in rakamlarının üzerinde. O’nun bu ihtişamlı rakamlara ulaşmasının nedeni olarak 26-44 galibiyet oranına sahip takımının sakatlıklardan ileri gelen yetenek eksikliği gösterilebilir, bununla birlikte aynı takım affedilmeyecek derecede boş bir takım değil. Hummalı ‘tanking’ çabalarıyla bile Los Angeles ve Phoenix’in üzerinde kaldı takım. Sixers, Dallas karşısındaki 42 sayı farkla çıkılan zafer de dahil son beş maçın üçünden galibiyetle çıktı.

Müfettiş Gadget’ın kolları, yer çekimine meydan okuyan sıçramalar ve mekik koşusu seviyesinde çevikliğin imrenilerek izlendiği bir ligde, Saric daha ziyade Vitruvius Adamı gibi gözüküyor. 2,08’lik boyu ve kol genişliği ile normal oranlara sahip dev bir adam Saric. Özellikle çok yüksek denebilecek bir sıçramaya sahip değil ve çok fazla şut kullanmıyor. Çizginin gerisinde duvar örmüyor, ama mesela Kristaps Porzingis gibi ‘stretch’ bir uzunun yumuşak el hassasiyetine sahip de değil. Bunun yanında, hareketliyken, arabasının çekildiğini fark eden bir gece kulübü fedaisi gibi koşuyor.

2014 yılının NBA Draftı’nda kendisini Elfrid Payton karşılığında Sixers’a gönderen Orlando Magic tarafından 12. sıradan seçildiğinde, bazıları Saric’in fiziksel yetersizliklerinin okyanus ötesindeki verimliliğinin önüne geçeceğini iddia etmişti. “Hidayet Türkoğlu, Saric’in bir üst modeli.” yazmıştı analist Nate Duncan o zamanlar Saric’in yaşaması muhtemel zorlukların altını çizen bir gözlem raporunda. (Bunun hiç de yermeye yönelik bir karşılaştırma olduğu söylenemez. Türkoğlu, benzer vücut ölçülerine ve oyun kurma yeteneğine sahipti ve 2008’de Orlando’da 19,5 sayı, 5,7 ribaund ve 5 asist ortalamaları tutturmuştu.)

Fakat bir ölçüm yapmak için Saric’in daha alengirli marifetleri var. Pek rastlanmayan bir pas yeteneğine sahip, geçiş hücumunda savunmayı dağıtabiliyor, pota çevresinde hünerli ve her defasında dibine kadar sert oynayan, yorulmak bilmez, hırslı bir yapıya sahip. Bu adam, FIBA Dünya Kupası’nda Arjantin’e karşı oynanan maçta altı dişini kaybettikten sonra sahada kalmış kiralık bir katil.

Bugünlerde sık rastladığımız bir hücum şeklinde, Saric 3 sayı çizgisinin gerisinde başlıyor, patır patır crossover yapıyor ve topu arkasından geçirerek boyalı bölgeye giriyor, karın boşluğu ile savunmacıyı birkaç kez tartıyor ve sonra da topu cama vurdurmadan ya da ‘cut’ yapan bir takım arkadaşına pası vermeden hemen önce rahatsız edici birkaç ‘fake’ atıyor. Böyle düşününce, dört biradan sonra üvey babanızın araba yolunda oyun oynamasına benziyor. Ciddi bir çaba, gaddarlık ve usta bir hüner…

Saric’in Sixers’taki en iyi arkadaşlarından biri olan T.J. McConnell; “Yılın başında ayaklarını suya sokmakla yetiniyordu sanırım.” diyor. “Artık hücumu anlıyor ve rahat. Açık alanda neler yapabileceğini görüyorsunuz. Onun boyunda ve ölçülerinde bir adamın bunları yapabilmesi çok özeldir. Ben Simmons ve Joel gibi oyuncuları kaybetmek ne kadar talihsizlik de olsa, Dario’nun oyuncu olarak kendini geliştirmesi adına harika oldu. Dario’nun bir çaylak olarak lige yaptığı giriş kesinlikle izlenmeye değer. Onun gibi biri için mutlu oluyorsunuz. Benim bu zamana kadar tanıdığım en iyi insanlardan biri o.”

Saric ve McConnell arasındaki çiçek kokuları yayan bu dostluk, Sixers’ın sakatlıklarla ve yönetim katındaki acemilikle bozulan bu sezonunda sevimli bir pembe dizi havası uyandırıyor. Sahada birbirleriyle ağız dalaşı yapıyorlar, birbirlerine su ve havlu fırlatıyorlar ve birbirlerini sırtlarında taşıyorlar.

“Bazen maçlarda onun kafasında bir fikir oluyor, benimse başka bir fikir.” diyor Saric. “Bunu konuşuyoruz. Ama bu kardeş sevgisi. Onu çok seviyorum. Nişanlısı var, bu eylül evlenecek. Beni aradı ve ‘Gelebilir misin? Lütfen gelebilir misin?’ dedi. Ama o dönemde benim milli takımda bulunmam gerekiyor. Muhtemelen gelmeyeceğim.” Dostlukları bu konunun da üstesinden gelecektir.

80’lerde Dario’nun babası Hırvat takımı KK Sibenka’da oynuyordu ve 1993’te otobandaki bir trafik kazasında öldürülen New Jersey Nets’in yıldızı Drazen Petrovic’in takım arkadaşıydı. Predrag “Sisi” Saric, sonrasında bir nakliyat şirketinin patronu olacaktı. Karısı, Veselinka ise sekreteriydi. Parçalara ayrılan Yugoslavya’daki hengamenin bitiminden bir yıl önce, 1994’te Sibenik’te doğan Dario; “Ben Hırvatistan’da ya da o bölgede savaşı hissetmedim.” şeklinde konuşuyor. “Benim normal bir çocukluğum oldu.” Daha 8 yaşındayken eline basketbol topunu almıştı o. “Çok hiperaktiftim ve annem beni basketbol derslerine gönderdi.” diyor. (Geçen ay içerisinde, Veselinka Philladelphia’yı ziyaret edip Dario’ya ev yemekleri yedirerek bir yardımda daha bulundu.)

Saric’in kariyeri en başından itibaren bir basketbol mucizesi oldu. Saric, 10’lu yaşlarının ortasında profesyonel oldu. Hırvat liginde Cibona Zagreb ile geçen kısa bir sürenin sonunda, Anadolu Efes ile 2014 NBA Draftı’ndan hemen önce üç yıllık bir sözleşme imzaladı. Hinkie yine de onu takıma kattı ve yalnızca ayağı kırık bir pivot aldığı için değil, ki bu Embiid oluyor, okyanusun karşı tarafından en az iki sezon bu tarafa geçmesi mümkün olmayan bir yıldız adayı aldığı için de eleştiri oklarının hedefinde yer aldı. Başka bir sorun da, Saric’in NBA’in çaylak maaş ölçeğinden bir yıl daha Avrupa’da kalmak ve Chicago’lu Nikola Mirotic’in 2014’te yaptığı gibi daha kârlı bir sözleşme pazarlığı yapmak suretiyle kaçabilecek olmasıydı. Fakat Saric, Sixers’a söz vermişti.

“NBA Draftı’ndan sonra, iki yıl daha kalıp Euroleague’de oynamam lazım dedim.” diyor Saric. “Kendi yolumu seçtim ve ‘Kariyerimi sen mahvettin.’ diyebileceğim kimse yok.”

Saric’in NBA’de oynayıp oynamayacağına dair genel endişe geçmişte kaldı artık, ama ‘sürece inanan’ taraftarlar arasında yapılan bir şaka ile bu konu tekrar hatırlandı. Dario, gelişim gösterdikten sonra; taraftarlar sürekli gelişen oyunu üzerine tweetler attılar ve hepsinde de aynı cümle vardı: Hâlâ gelmemiş olması utanç verici. Tüm bunlar, Hinkie’nin son iki sezondur süregelen sabırsız eleştirilerine yapılan bir kazı çalışmasıydı.

Yine de sezonun başında, Saric’in Adriyatik Ligi’nin küçük göletinden, NBA’in derin sularına geçişte uyum sağlayıp sağlayamayacağı bir muammaydı. Üçlükleri çemberden bir türlü geçmiyor, pota çevresinde boğuştuğuyla kalıyor ve onu Avrupa’da böylesi ilgi uyandıran bir oyuncu yapan pas yeteneğini çok nadir gösterebiliyordu. Bir süre için, ESPN’in çeşitli metrik ölçümleri, onu uzun forvetler arasında son sıralara attı. “Şut konusunda sorun yaşıyordu ve kendi kendine takmış durumdaydı.” diyor McConnell ve ekliyor: “İnsanlar, şut atmaya devam etmesini, böylece durumun düzeleceğini söylediler ona. O da bunu dinledi ve uyguladı. Şimdi işlerin nasıl değiştiğini görüyorsunuz, hepimiz zaten böyle olacağını biliyorduk.”

Saric, başlangıçta NBA’deki hız ve atletizmin kendisinde bir soğuk duş etkisi yarattığının farkında. “Her şey bir adım daha çabuk gerçekleşiyordu, hızlandırılmış gibi. Yazın gelip de bir şey görmek istediğiniz zaman, gözleriniz için her şey çok hızlı geliyor. Boyalı bölgede daha fazla temas var. Pota çevresinde her şey daha yüksek. Birine karşı bire bir ribaund mücadelesine girdiğinizde topu alamazsınız, topu elde etmek için o adamı box-out edip dengesini bozmalısınız. Uyum sağlamak için biraz zamana ihtiyacım vardı.”

Saric, sezon başladığında Embiid’in yanında uzun forvet olarak başlıyordu maçlara. Sixers’ın usta oyuncu ve flop virtüözü Ersan İlyasova’yı takıma katmasından sonra, Saric ‘bench’in yolunu tuttu. Yedek role soyunan Saric, “Biraz güven kaybettim.” diyordu. “Biraz endişeliydim ve bu da aklıma takılıyordu. Bu yüzden de, yılın o döneminden şu ana kadar gerçekten kötü bir üç sayılık atış yüzdem oldu. Bence en büyük sorun, aceleci davranmaktı. Topu alır almaz ‘Tamamdır, şimdi sayı atmam lazım!’ diyordum ve kendi kendime baskı yaratıyordum. Ama iki ay geçtikten sonra, muhtemelen daha hazırım.”

Üç sayılık atışlardaki yüzdesi %32,4 ile hâlâ şüphe götürür bir noktada kalmış olmasına rağmen, Saric’in sayı üretme konusunda verimliliğindeki artış çembere yakın noktalarda bitirmesinden ileri geliyor. Ara öncesi, potaya 1,5 metre mesafede maç başına 3,4 deneme ile %52,1 yüzdesi yakalamıştı. O zamandan bu yana, bu yüzdeyi %61,1’e, atış sayısını ise 6,5’e çıkardı aynı bölgeden. Yine aynı süre içerisinde, Saric maç başına dripling üzeri skor üretme hususunda, hem Steph Curry’nin hem de Kevin Durant’in önünde 16. sırada yer alıyor. LeBron James, bu listede Saric’in önündeki tek “uzun” ve Saric ona fazlasıyla hayranlık besliyor. “LeBron James, basketbolu herkesten daha iyi anlayan adam. Maçları tek başına kazanamayacağının farkında. Topu paylaşıyor, diğer oyuncuları da oyuna dahil ediyor.” diyor Saric.

James, uzaylı DNA’sı ve kurşungeçirmez zırh karışımından yapılmış bir tek tanrı; fakat Golden State’li Draymond Green veya Denver’lı Nikola Jokic gibi sıradışı pas yeteneklerine sahip uzunlar, hücumlarını akışkanlık ve tahmin edilemezlik üzerine işledikten sonra yıldız oldular. Saric de bu doğrultuda gidiyor olabilir. İlyasova’nın son dakika takasından sonra aldığı süreler arttı Saric’in ve son bir ay içerisinde maç başına 4,2 asist ortalaması tutturdu. Yalnızca bir avuç uzun forvet veya pivot bu rakama ulaşabiliyor. Saric; “Her fırsat bulduğumda pas vermeye çalışıyorum. Artık daha fazla süre aldığım için, top da elime daha fazla geliyor. Üzerimdeki odak daha fazla.” diyor.

Saric, Pau Gasol’den sonra Yılın Çaylağı ödülünü kazanmayı başaran ikinci Avrupalı olursa eğer, onun üzerindeki dikkatler mutlak suretle göklere çıkacak. Dolayısıyla, artık lakabıyla ilgili durumu bir an önce çözmesi şart. Taraftarlar “Kanka” lakabını sevdi, Philladelphia’daki eğlenceli her şey gibi bu da Embiid’in Twitter hesabından çıktı. Saric bunu çok anlamıyor, ama zaten en iyi lakaplar da kişinin kendisi tarafından seçilmez. “Bu lakabın nasıl verildiğini bilmiyorum.” diyor o. “Herhalde arkadaş canlısı bir komşu falan, onun gibi bir şey işte. Ben Super Dario’yu daha çok seviyorum ama Kanka da iyi. Seni sevdikleri anlamına geliyor.”