By Oliver Maroney /Çeviri: Mehmet Bahadır Akgün
Bu yazı ilk olarak 9 Ocak 2017 tarihinde BasketballInsiders’ta yayınlanmıştır.
Ryan ve Jason Thompson iki oldukça eşsiz insan. İki kardeşten büyük olan Jason ve iki kardeş aynı evde büyümüşler. Anneleri ve babaları mavi yakalı işçilermiş iki kardeşin. Babaları UPS’te çalışıyor, anneleri ise hemşireymiş. İki kardeş de bir gün basketbol oynamayı ya da herhangi bir sporda profesyonel olmayı beklemiyormuş çocukken. Fakat ebeveynleri sıkı, güçlü istekleri olan, zeki ve evlatlarını destekleyen insanlarmış.
“Bazen çocukların sıkı bir ailede bulunmak istemediğini düşünüyorum,” diyor Jason Basketball Insiders’a. “Ama bence sağlam yapısı olan bir aile iyi bir ailedir ve geleceğe umutla bakar. Eğitim bizim evde her zaman öncelikliydi. Daha sonra basketbol oynamaya çıkabilirdik.”
Aileleri onların hayatlarının hep içindeymiş ve onlara yardımcı olmuşlar. İki kardeş çocukluk ve ergenlik dönemlerinde ailelerinin onları destekleyeceğini bilirlermiş.
“Her maça gelirlerdi,” diyor Ryan. “Öyle hırslılar ki asla yan yana oturmazlardı. Sahanın karşılıklı taraflarında otururlardı. Her maça gelirlerdi. Kolejdeki maçlara bile. Tribünde her maç bize destek olurlardı.”
Hem Jason hem de Ryan başarılarında büyük payın ailelerine ait olduğunu söylüyorlar. Aileleri onları hem saha içinde hem de saha dışında teşvik edermiş. Elbette ikisinin de böylesi başarılı sporcular olmak için çok çalışması gerekmiştir. Jason ve Ryan New Jersey’deki küçük bir okul olan Rider University’ye gitmişler ve orada müthiş kolej kariyeri geçirmişlerdi. Jason daha sonrasında mezun olduğunda 2008 NBA Draftında Sacramento Kings tarafından 12. sıradan seçilecekti.
O günden bu yana çok şey değişti. Artık iki kardeş de okyanus ötesinde forma giyiyor.
NBA’de geçen sekiz yıl ve üç takımın ardından Jason geçtiğimiz sezon Shandong Golden Stars forması giydiği Çin Ligi’ne adım attı. Böylesi bir transfer onu evinden çok uzaklaştırdı ama NBA kariyerindeki iniş çıkışlar göz önünde bulundurulunca Jason böylesi bir hamleden ötürü heyecan duyuyordu.
“Kendi adıma çok heyecanlıyım,” diyordu o dönemde Jason Çin Ligi macerası için. “Rider gibi küçük bir okulda basketbol oynadım ve kendimi geliştirdim. Okuldayken NBA’de iyi bir oyuncu olabilmek için 8-10 santimetre uzayıp 22-23 kilo aldım. Lotarya ve ilk turun ortaları arasında bir yerde draft edilmem bekleniyordu. Lotaryadan draft edildiğiniz zaman iyi bir takıma gitmiyorsunuz. Sacramento’da yedi harika yılım geçti ama o dönemde takımın iki farklı sahibi ve yedi farklı koçu oldu. 100’den fazla takım arkadaşım oldu. Dolayısıyla hiçbir koç iki sezondan fazla kalmadı. Zaman zaman iyi istatistikler ortaya koydum, Sacramento’da oynadığım çoğu sezonda çift haneli sayı ortalamaları yakaladım. Sonra diğer tarafta gökyüzü daha mı parlak bir görmek istedim.”
“Philadelphia’ya gittim ve gider gitmez Golden State takasla beni aldı. Talihsizdim biraz, takım son şampiyondu ve şampiyon takımdan ayrılan kimse olmamıştı. Yeni şampiyon olmuş bir takımda da süre almak zordu tabii. Sonra Toronto’da oynama fırsatı buldum ve NBA’de ilk kez playoff deneyimi yaşadım. Aslında çok da iyi olmayan ama ciddi süreler aldığım ve kariyerim boyunca ilk beş başladığım bir takımdan, daha iyi ama o kadar süre alamadığım, sadece galibiyet için ne gerekiyorsa onu yaptığım takımlara gitmiştim. Yedi sezon boyunca tek bir takımda kalmak ve bir sezonda iki takım değiştirmek birbiriyle taban tabana zıt iki farklı senaryoydu. Böylesi çok acayip gerçekten. Çin Ligi benim için farklı ama harika bir fırsat oldu.”
Ryan için de durum biraz farklı. NBA’in gelişim liginde geçirdiği sürelerden sonra, Almanya’da Telekom Baskets Bonn forması giymeye karar vermiş Ryan. NBA’de ağabeyinin yakaladığı başarıyı izleyerek ve orada forma giymenin hayallerini kurarak geçmiş zamanı. Yine de Ryan’ın da kendi kariyerinden gayet memnun olması için bir dolu sebep var.
“Ağabeyimle benim sloganımız hep ‘Kontrol edebileceğin kadarını kontrol et’ olmuştur,” diyor Ryan. “Eğer bir maça ‘Şunları şunları yapacağım’ diye düşünerek ya da koçun sizi oyuna alıp almayacağından endişe ederek çıkarsanız asla rahat olmazsınız. Kontrol edebileceğiniz kadarını kontrol edin ve hayatınız boyunca oynadığınız oyunu oynayın. Ben de kariyerim boyunca böyle yaptım. Yıllar geçtikçe ve ben tecrübe kazandıkça olması gerekenlerin zaten olduğunu anlıyorsunuz. Daha gençken hayatım NBA’de olmayı umut ederek geçiyordu. Artık ABD dışındaki altıncı sezonumu geçiriyorum ve kariyerim bitene kadar evim burası. Eğer önüme başka bir yol çıkmazsa, ben buradayım ve burada olacağım.”
İki kardeşin bu kadar benzer yollar seçmiş olması da hayli ilginç. Her iki kardeş de aynı çatı altında büyüdü, aynı lise ve üniversitede basketbol oynadı ve profesyonel basketbola adım attılar. Dahası geçtiğimiz sezon iki kardeş de verimlilik oranlarında takımlarının en iyisi oldular ve harika performans gösterdiler. Çok farklı iki ülkede bulunsalar da zaman farkı çok da kötü olmadığı için bağlarını hiç koparmamışlar.
Ryan, ağabeyi için şöyle söylüyor, “Jason, kariyeri boyunca hep kazanan tarafta olmadı. Zorlamanız gerekir bazen, benim için de aynısı geçerli. Hep konuşuyoruz çünkü işler her zaman istediğiniz gibi gitmiyor. Bulunduğunuz durumdan azami şekilde yararlanmanız gerekiyor. İyi ki çok fazla konuşuyoruz. Aslında artık daha fazla konuşuyoruz çünkü o da ABD’de değil ve zaman farkı o kadar büyük değil. Yazın sezon bittiğinde de rekabetçi birinin sizinle birlikte olması güzel. Yazın sürekli birlikte çalışıyoruz ve karşımıza ne çıkarsa çıksın hazır olabilmek için sürekli birbirimizle rekabet ediyoruz.”
“Bu harika bir durum,” diyor Jason, kardeşiyle olan ilişkisini onaylarken. “Yalnızca iki yaş küçük kardeşinizle birçok konuda aynı zevklere sahip olmak, özellikle de basketbol konusunda, harika bir ilişki kurmanızı sağlıyor. Liseye birlikte gittik, sonra da aynı üniversiteye gittik. Bu pek görüldük bir şey değil. Lisede ve üniversitede iki yıl birlikte oynamak harikaydı. Çünkü birbirimize destek oluyorduk. Ne zaman benden profesyonel bir tavsiyeye ihtiyacı olsa, gerek saha içi, gerekse saha dışı konularda hep yanında oldum. Artık ben suyun diğer tarafındayım ve ondan çok fazla tavsiye alıyorum çünkü o yedi yılı aşkın zamandır buralarda. Ryan buralarda olup bitenleri bildiği için, kesinlikle çok şey öğrendiğim bir deneyim oldu.”
Her iki oyuncu da farklı ülkelerde de olsa artık okyanus ötesinde oynuyorlar ve şimdiden basketbol sonrası kariyerlerini düşünmeye başlamışlar. Çok çalışmanın onuruna inanan, yüksek ahlaki değerlere sahip, ekonomik olarak planlar yapan ve geleceği düşünen bir ailede büyümüşler. Ryan ve Jason’ın da basketbolculuk yaşantıları bittikten sonra yapacaklarına dair planları var, zira sahadaki kariyerlerinin sonsuza dek sürmeyeceğini biliyorlar. Jason yayıncılık alanında çalışmayı planlıyor, kardeşi Ryan ise koçluk yapmak istiyor.
Koçluk konusundaki isteğiyle ilgili, “Rider University’deki antrenörlerimle hep bağlantı halindeyim,” diyor Ryan. “Jason ve ben orada oynadık. Okyanus ötesinde oynamayı bırakmaya ne zaman karar verirsem ya da artık orada oynama şansım kalmazsa koçluk yapmak istiyorum. Basketbolun içinde kalmak ve benim geçtiğim süreçlerden çocukların geçmesine yardımcı olmak istiyorum. Onlara kendi öğrendiğim şeyleri öğretmek, gelişimlerini izlemek ve sahip olduğum bazı şeyleri yapabilmek istiyorum.
Öte yandan Jason’ın planlarında ise yayıncılık yatıyor.
“Ben diplomamı Radyo-Televizyonculuk’tan aldım,” diyor Jason. “Spor analisti olmak istiyorum, elbette tercihen basketbolda. Ama gerçekten, her türlü spor olur. Televizyonda bir program yapmak, radyoda bulunmak, bir podcast düzenlemek ve böyle şeyler yapmak istiyorum. İlişkiler ve yalnız olmak hakkında konuştuğum SiriusXM radyosu için de bir şeyler yapmak istiyorum. Bence bir sporcu bakış açısıyla ilginç olur. İşin medya tarafında yapmak istediklerim bunlar. Ama aynı zamanda Jason Thompson Vakfı’m var. Tehlikeli bölgelerdeki çocukların düşüncelerini dile getirmelerine ve beladan uzak durmalarına yardımcı olmayı amaçlıyor bu vakıf.”
Jason, NBPA’in spor programına katıldı ve kariyerini bu alanda uzun süre devam ettirmeyi umuyor. Vakfı, kuzeni Tiffany Carroll’ın da destekleriyle kurulmuş. Kuzeni hipertrofik kardiyomiyopati denilen bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiş Thompson’ın. Bu hastalık genç sporcularda kalp kaynaklı ani ölümlerin birincil sebebi olarak biliniyor. Vakıf sporcular, çocuklar ve gençlerdeki kalp rahatsızlıklarına yönelik farkındalığı artırmak için kurulmuş. Bununla birlikte, Jason’ın vakfın geleceğine ilişkin başka hedefleri de var.
Thompson kardeşler küçükken hiç tahmin etmedikleri bir rüyayı yaşıyorlar şimdi. Aileleri onlara büyük bir motivasyon ve destek vermiş, onca çalışma ve öğrenme tutkusuyla da her durumda başarılı olmuşlar.
“Çocuklara herkesin bir rüyası olduğunu ve kimsenin onlara neleri yapamayacaklarını söylemesine izin vermemelerini öğretmek istiyorum,” diyor Jason. “Çok çalışarak, etrafınızda doğru insanların olmasıyla ve doğru kararları vererek istediğiniz her şeyi başarabilirsiniz.”
Jason yedek bir planınızın olmasının önemine de dikkat çekiyor: “Tanrı korusun bana bir şey olursa, dönüp bakabileceğim iyi bir eğitim hayatım var.”
İnternet sayfasında “J.T. gibi yaşa, öğren, hayal et, sesini yükselt ve eğitim al” sloganı bulunuyor Jason’ın. Bu ifade Thompson kardeşlerin hayatları boyunca yaşadıkları ve yaşayacakları başarıyı özetliyor aslında. Belki şu an NBA’de değiller ama basketbolu uluslararası platformda oynamaktan keyif alıyorlar ve geleceklerine umutla bakıyorlar.