by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
NBA’de bu sezon Utah Jazz’de yardımcı antrenörlük görevi yürüten Erdem Can, yeni sezon öncesi 7DAYS EuroCup ekiplerinden Türk Telekom ile anlaşmaya vardı. Tecrübeli antrenör, Tivibuspor’un konuğu oldu ve açıklamalarda bulundu.
NBA’de geçirdiği sezon hakkında Erdem Can şu ifadeleri kullandı:
“NBA sezonu çok yoğun geçti. Her ne kadar playoff ilk turunda Dallas Mavericks’e elenmiş olsak da çok yoğun bir sezon geçti ve özellikle sezonun ilk yarısında COVID ile ilgili yaşanan sıkıntılar NBA’de yoğun şekildeydi ve bir takım kısıtlamalar vardı. Hem seyirci sayısında, hem antrenman yapma biçimleriyle ilgili kısıtlamalar vardı. Bu bizi de çok etkiledi. All-Star arasına kadar birçok takım gibi bu konuda çok bocaladık. Sonrasında sezon içinde çok önemli oyuncularımızdan biri olan Joe Ingles çarpraz bağlarından ciddi bir sakatlık geçirdi ve sezonu kapattı. Ondan sonrasında bir takas dönemine girdik ama doğru parçaları alabildiğimizi söylemek güç. Ondan sonra da playoffa 5. girdik ama sezonu 4. bitiren Dallas Mavericks’e elendik. Benim açımdan çok büyük bir tecrübe oldu. NBA içerisinde 82 maçlık normal sezonun ne kadar yoğun geçtiğini ne kadar anlatsam ifade etmekte yeterince açık olamam. 6.5 aylık süreçte 82 maç oynuyorsunuz ve burada biz bazen 10 günde 7 maç oynuyorduk ve 7’si de deplasmandaydı. Bir de ABD’de mesafeler çok uzundur. Özel uçaklarla uçsanız bile en yakın mesafeye 2-2.5 saatlik uçuşlar. Ertesi gün hemen maç oynuyorsunuz. Buna adapte olmak kolay değil. Dolayısıyla bu süreçlerde bir takımın idare edilmesi, oyuncuların mental ve fiziksel olarak sağlıklı şekilde maçlara odaklanıyor olmasıyla ilgili kendi adıma birçok tecrübe yaşadığımı söyleyebilirim.
Playoff serisinde daha iyisini beklerken Dallas Mavericks’e eleniyor olmamız bizim için hayal kırıklığı oldu ama benim için çok önemli, çok güzel, çok özel bir sezon oldu.”
NBA ve Avrupa’daki anlayış farkıyla ilgiliyse, “NBA çok ciddi, profesyonel bir organizasyon. Dünyada basketbol marketindeki en büyük paya sahip organizasyon. Milyar dolarlar konuşuluyor. Milyarlarca dolar değerindeki takımların da hem organizasyonel anlamda hem de marketing anlamında çok profesyonel olması doğal. NBA’de zaten büro kısmı yani oyuncuların transfer edilmesi, takip edilmesi, değerlendirilmesi yapılırken oradaki scout ekibi bütün dünyaya dağılırlar. Avrupa scoutları, Afrika scoutları, Amerika scoutları gibi çok profesyonel bir yapı var. Dolayısıyla bu milyarlarca dolarlık marketin üst seviyede kalması için çok detaylı bir iş bölümü var. O da profesyonelliği ve yüksek kaliteyi beraberinde getiriyor. Aynı şekilde takımlardaki oyuncu profilleri de bu profesyonelliğe uygun hareket etmek zorunda olan yüksek profilli oyuncular. Bir takım serbestlikleri var oyuncuların. NBA her zaman oyuncu odaklı ve oyuncu öncelikli ancak oyuncular da bu önceliklerini kullanırken mutlaka NBA’in genel çerçevesi içinde hareket etmek zorundalar. Çünkü onun dışına çıktıkları anda eleniyorlar ve elendikleri anda dışarıda bekleyen en az onlar kadar potansiyelli yeni oyuncular var. Dolayısıyla oyunculara öncelik veriliyor ama oyuncular da bir taraftan gerginler ve ‘her an yerim değişebilir, performansım üst düzey olmalı’ diye tedirginler. Ayrıca profesyonel davranıyorlar. Bu da tabi antrenörlerin işini biraz kolaylaştırıyor. Çünkü oyuncular kendi üzerine düşen işleri yapıyorlar ve ondan sonraki süreçte sizin teknik detaylar ve oyuncunun psikolojiyle ilgili yaklaşımlara hakim olmanız gerekiyor. Dediğim gibi Avrupa’dan çok daha farklı, marketing olarak daha büyük, daha profesyonel ve çok daha oyuncu odaklı ama öbür taraftan da Avrupa’nın da kendi içindeki disiplini, basketbolun kendine özgülüğü her zaman benim için çok çekici olmuştur zaten” dedi.
Tecrübeli antrenör Türk Telekom’a başantrenör olma sürecini ve hedeflerini ise şu şekilde anlattı:
“Beni NBA’e isteyen koç Quin Snyder’dı ve NBA’deki önemli koçlardan biridir. Sezon sonunda biz ayrılmadan önce ben kendisiyle bir görüşme yaptım ve orada birkaç potansiyel opsiyonun olduğunu ama kendisinin de bir yıl dinlenmek gibi bir isteğinin olduğunu söyledi. O süreci de ben kendi içimde değerlendirdim. Karşılıklı olarak onunla fikir alışverişinde de bulunduk. Benim çok güvendiğim, beraber mesai harcamaktan çok keyif aldığım bir koç kendisi. İnanıyorum ki onun da fikirleri karşılıklı, o yüzden ortak bir noktada buluşup beraber bir şeyler yapmaya karar verdik. O, bu yıl dinlenmeyi düşünüyor. Eğer asistan koç olarak devam edecekseniz inandığınız koçla sadece iş yapmak için değil, eğer bu lüksünüz ve gücünüz varsa inandığınız bir koç ve sistemle hareket etmenizin en doğrusu olduğunu, sizi büyüten şey olduğunu düünüyorum. Bu anlamda ben de bu süreçte kendimle ilgili odaklanacağım, hedeflerime ilerleyebileceğim bir vizyon arayışı içindeydim. Biraz NBA’deki bir takım süreçlerin geçmesini beklerken Türk Telekom’dan bana ulaştılar ve kafalarındaki projeyi söylediler. Sonra başkanımızın da devreye girmesiyle biz güzel bir organizasyon oluşturma yolunda vizyonumuzu birleştirdik. Ben, bana böyle bir güven gösterdikleri ve benim karar mekanizmasına sahip olduğum bir organizasyonda bana yol açtıkları için kendilerine teşekkür ediyorum. Avrupa Kupası olması da çok önemliydi. Bir EuroCup takımı olarak mücadele edeceğiz. Ben şunu söyledim benim yaratmak istediğim takımın kesinlikle aç ve başarılı olmak isteyen, Ankara Basketbolu’nu doğru temsil eden bir takım oluşturmak istediğimi söyledim. Bir Ankaralı olarak basketbolun Ankara’nın genlerinde olduğunu söyleyebilirim. Ciddi bir basketbol kültürü vardır. Eskiden en iyi oyuncular, en iyi hakemler genelde Ankara’dan çıkmıştır. Yıllar önce böyle olmuştu. Bu ruhu tekrar geri getirecek bir kıvılcım yapmak istiyoruz. Sahada gerçekten mücadele ettiğini, temsil ettiği formanın, şehrin değerini bilen oyuncuların, çalışan grubun beraber hareket ettiği bir yapı oluşturmak istiyorum. Bu anlamda kendileri de aynı vizyonda olduğu için biz, bu işe hadi başlayalım diye beraber motive şekilde hareket ettik. Umarım alnımızın akıyla üstesinden geliriz”
Erdem Can, Türk basketbolunun Avrupa’daki yeriyle alakalı ise:
“Öncelikle geçen yıl NBA’deki takvim çok yoğun olduğu için Türkiye Ligi maçlarını çok takip edemedim, EuroLeague’deki maçların bir kısmını takip edebilirdim ancak şunu şöyleyebilirim ki playoff serilerini takip edebildim ve takımların çok sert oynadığı, ne yaptığını bilerek oynadığı playoff maçları gördüm. Heyecan ve sertlik de üst düzeydeydi. Türkiye Ligi, Avrupa’da önde gelen birkaç ligden bir tanesi. Bu kesin ve tartışmasız. Çünkü içinden çıkardığı oyuncular da burada oynayıp sonra büyük marketlere, büyük ücretlere transfer olan birçok yabancı oyuncu var. İnanıyorum ki burada Türk koçlarımızın onların gelişimine yaptıkları katkı da çok değerli. Dolayısıyla Türkiye Ligi her zaman Avrupa’daki en üst düzey liglerden biri oldu. Bunu da bu sene koruyacağına eminim. Çünkü bir EuroCup finalistimiz var, FIBA Europe Cup şampiyonumuz var, iki tane çok değerli EuroLeague takımımız var. Bunun dışında mücadele etmek, konsantre olmak ve ciddiyeti elden bırakamayacağınız düzeyde sert bir lig var. Her takım kendi sahasında mutlaka taraftar desteği alıyor. O yüzden de güzel bir lig bizi bekliyor. Bütün maçlar zor olacak. Türk Telekom son birkaç yılda her ne kadar düşmüş bir profil göstermiş olsa da biz onu yukarıya çıkarıp özlendiği gibi mücadele eden düzeye getirmeye çalışacağız.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!