Tanıklar Anlatıyor: Frutti Extra Bursaspor’un EuroCup Finaline Giden Öyküsü

25/Tem/22 10:57 Temmuz 25, 2022

Semih Tuna

25/Tem/22 10:57

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, Bursaspor’un tarihi 2021-22 sezonunun öyküsünü huzurlarınıza sunuyor.

by Semih Tuna | Derleyen: M. Bahadır Akgün & Can Bedel / stuna@eurohoops.net

Frutti Extra Bursaspor Basketbol, şüphesiz bu sezon Avrupa basketbolunda sezonun en hoş hikayelerinden birini yazdı ve o hikaye, yalnızca bu yıl değil, yıllar boyunca dilden dile anlatılacağa benziyor. Mütevazı bütçesiyle EuroCup’ın şampiyonluk hedefiyle yola çıkan takımlarını bir bir saf dışı bırakan Bursaspor, neticede finale kadar yükseldiği organizasyonda Virtus Bologna’ya kaybetse de hafızalara kazınmayı başardı.

Sezon başlarında zaman zaman iniş çıkışlı bir grafik çizen Bursaspor, sezon ortasından itibaren ise daha sonraları akıllarımıza kazınan o hikayeyi yazacağı virajı dönerek Avrupa basketbolunda tüm dikkatleri çekti.

Peki tüm bunlar nasıl oldu? Bursaspor’un tarihi başarısını o başarının en büyük sahiplerine sorduk ve onlar yanıtladı…

Bir aile kuruluyor

Bursaspor, sezon başı şöyle dursun; sezon ortasında bile tam olarak özel bir takım havası vermiyordu. Ne olduysa sezon ortasından sonra oldu ve ritmini bulan takım EuroCup finaline kadar yürüdü. Fakat mütevazı bir bütçe ile görece yeni kurulan bir organizasyona gelmek, oyuncular için neden cazip bir seçenekti öyleyse? Yeşil-beyazlıların peri masalına geçmeden önce her şeyin başladığı döneme gidiyoruz… Bu masalın kahramanları, neden Bursaspor’u tercih etmişti?

Dave Dudzinski: “Antwerp’te gerçekten keyif alıyordum ama orada yapmak istediğim her şeyi yapmış ve yoluma bakmak ister bir hâldeydim. Yazın da başka bir yere gitme isteğim vardı. Benim için önemli olan daha büyük bir lige gitmek ve başka bir yerde kendimi kanıtlamaktı. Yazın başlarında Bursaspor beni aradı. EuroCup’ta oynadıklarını, yeni bir şey inşa ettiklerini biliyordum.”

Derek Needham: “Aslında Mornar Bar’da rahattım. Yeni bir şey arıyordum. Karadağ’da üç yıl oynadım ve Bursa beni aradığı zaman Dusan Alimpijevic’in Kızılyıldız’da koçluk yaptığını hatırlıyordum. Tarihi bir eşleşmemiz olmuştu. Mornar tarihinde ilk kez playoff oynuyorduk. O da beni o dönemden hatırlıyordu.”

Andrew Andrews: “Türk Telekom’dan ayrılınca ABD’ye gittim. Büyükanneme bakıp ailemle olmak istiyordum. Birkaç takımdan teklif geldi ama Bursaspor, daha önce Türk Telekom ile sahip olduğum kontratı veren çok az takımdan biriydi.”

John Holland: “Tabii Rusya’daki durum malum. EuroLeague de Rusya takımlarının oynamamasına karar verdi ama ben o dönemde yeni gitmiştim ve sahaya çıkmaya hazırlanıyordum ama ilk maçım iptal oldu ve ben hiç maça çıkamadım. Kötü bir talihsizlik oldu. Tabii bir de savaş durumu var. Takım arkadaşlarım Rusya’dan ayrılmaya başlayınca ben de orada kalan son insan olmak istemedim ve ben de ayrıldım. Bir sonraki hamlemin ne olacağını düşünüyordum çünkü ABD’ye mi dönsem yoksa burada oynamaya devam mı etsem emin değildim.”

Onuralp Bitim:  Anadolu Efes‘ten ayrılınca süre alıp kendimi gösterebileceğim bir yere gitmek istedim. Karşıyaka’yı seçtim. Karşıyaka hem benim çok sevdiğim bir kulüp hem de taraftarını çok sevdiğim ve sevildiğimi hissettiğim bir yer. Hem de İzmir benim evim diyebileceğim bir yer ama şu anda yeniden o zamana dönsem almayacağım bir karar. Karşıyaka’ya gitmek benim için hata oldu. Karşıyaka’da hak ettiğim hiçbir şey önüme verilmedi. Hiçbir zaman bunu anlayamadım, anlayamayacağım da. Ben basketbolun içindeki insanların her şeyi zaten anladığını biliyorum. Benim için Karşıyaka’da edindiğim çok güzel takım arkadaşlıkları ve tecrübeler oldu. Ama kesinlikle hak ettiğimin ve alabileceğimin çok azını alabildim.”

Dave Dudzinski: “Galiba Derek (Needham) da yeni anlaşmıştı. Geçmişten de onu biraz tanıyordum. Benim için iyi bir durum olur gibi gözüküyordu. Kendimi sınamak ve kariyerime bir sonraki seviyede devam edebilir miyim diye görmek istedim açıkçası.”

Derek Needham: “Dusan beni bu sezon özel bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Bana karşı rakip olduğu zaman beni yenmişti. Ben de ‘Bu sefer de aynı tarafta olalım bakalım’ dedim. (Gülüyor.)”

John Holland: “Menajerim bana Bursaspor’dan gelen fırsatı sundu. Pek fikrim yoktu ama EuroCup playofflarında ilerleme şanslarının olduğunu biliyordum.Oraya gittiğim zaman da gerçekten ne kadar iyi bir fırsat olduğunu anladım. Takımın bir arada ne kadar iyi olduğunu görebiliyordunuz. Buraya geldiğim zaman zaten bir aile ortamı vardı. Ben de buna katkı sağlamaya çalıştım.”

Andrew Andrews: “Allerik Freeman’i de daha önceden tanıyordum. Türkiye’de de çok rahattım tabii. Bu sebeple benim için en uygun seçeneğin bu olacağını düşündüm.”

Onuralp Bitim: “Karşıyaka’dan sonra benim için çok kritik bir an başladı çünkü hata yaptığım bir seçimden sonra çok daha emin adımlarla daha kendimi gösterebileceğim bir seçim yapmam gerekiyordu ve menajerimle, ailemle bir araya geldim. Koçla ve Nedim Yücel ile konuştuk. Benim için en doğru yerin burası olduğunu düşündük. Yine büyük kulüplerden teklifler vardı ama bir projeye inandık. Bunun sonunda da ne kadar doğru bir proje olduğunu sadece ben, ailem, menajerim değil tüm basketbolseverler anlamış oldu. Bursaspor’a gelme amacım kendimi en iyi şekilde gösterebileceğim ve bunun yanında da hem Türkiye’de hem Avrupa’da başarılı olabileceğim bir kulüp olmasıydı.”

Dusan Alimpijevic: “Buraya geldiğimde 20 gün boyunca maç kazanamadık. Geldiğimde büyük bir COVID sıkıntısı ile uğraştık. İdmana çıkaracak yalnıza 6-7 kişi bulabiliyorduk. İlk ayda 5’e 5 oynayamadık bile. Buna rağmen Başkan, GM, yönetim kurulu üyelerinin tavrı hep destekleyiciydi. Frutti Extra’dan bir yönetici gelmişti hatta hatırlıyorum. Bana ‘Koç merak etme, seninle birlikte harika bir gelecek inşaa edeceğiz, neler yaptıklarını görüyoruz’ demişti. Bir de Türk kahvesi makinesi hediye etmişti kahve manyaklığım olduğundan dolayı.”

Peri Masalı nerede başladı?

Bursaspor’un tarihi bir başarıya imza atmış olması, bütün sezonun büyük bir rüya ile geçtiği anlamına gelmiyor. Neticede başarılara büyük mücadeleler vermeden ulaşmak her zaman mümkün olmuyor. Hatta çoğu zaman imkansız kabul edilebilir. Bunu Bursaspor’un normal sezonu yedinci sırada bitirmesinden ve hatta playofflardaki tüm maçlarını deplasmanda oynamasından bile anlayabiliriz. Peki ne oldu da bu takım o eşiği atlayıp Avrupa’nın rüya takımı hâline geldi? Kahramanları şöyle anlatıyor…

Dave Dudzinski: “Zor bir durumdu çünkü seri yakalamıştık ama istikrarlı değildik. Bazı maçlarda aynı seviyede oynamıyorduk. Bence kırılma noktası, Şubat ayında iç sahada oynadığımız Galatasaray maçı oldu çünkü deplasmanda bizi çok iyi yendiler. Uzun bir COVID arası sonrası ilk maçtı. Rotasyonumuz çok kısıtlıydı. Çıkıp iyi oynadık. O anda ‘İyi olacağız, bu takım gerçekten kaynaşmaya başlıyor’ diye düşündüm. O dönemde de herkesi şaşırtmaya başladık.”

Derek Needham: “Bunu tam olarak Cedevita Olimpija mağlubiyeti sonrası söyledim aslında. O maçı galiba 20 sayıyla falan kaybettik. Deplasmandaydık. Kaybettik ama takımın farklı oynadığı, takımdaki oyuncuların daha fazla kaynaştığı görülüyordu. Birkaç değişiklik daha yapmamız gerekiyordu. O maçta Andrews olsaydı cidden özel bir şey çıkabilirdi. O akşam Andrew ile konuştum. ‘Burada elimizde bir şey var’ dedim. ‘Muhtemelen 20 sayı fark yediğimiz için göremiyorsun ama buna sadık kalırsak ve bu kimliği korursak birçok maç kazanabileceğimizi düşünüyorum’ dedim.”

Dusan Alimpijevic: “Açıkçası biz bu takımda bir şeylerin özel olduğunu başta fark ettik çünkü oyuncuların yaptığı antrenman, anlatılana kulak kesilmeleri, takım toplantılarındaki yükümlülüklerine dikkat etmeleri bunu bize gösteriyordu. Sadece biraz zaman gerekiyordu. Elbette kimse böyle büyük bir başarı beklemiyordu ama biz yılın daha başında bunu bekliyorduk.”

Andrew Andrews: “Ben buraya geldiğim zaman takımın özel bir takım olacağını düşünmüştüm gerçekten. Kadroya baktım ve buraya gelince de herkesin ne kadar çok çalıştığını gördüm. O zaman özel bir takım olacağımızı düşündüm. Başta iniş çıkışlar yaşadık ama Allerik ayrıldıktan sonra, Egemen ayrıldıktan sonra, AB de gitti ve biz Cedevita ile oynadık. Ben o maçta oynayamadım. Deplasmanda çok iyi oynadık. O zaman dedim ki ‘Özel bir takımımız var.’ Çok güçlü bir Cedevita takımına karşı oynadık.”

John Holland: “Açıkçası takım ben geldiğimde zaten iyi oynuyordu. Gran Canaria’ya mı ne mağlup olduk ve çok üzüldüm çünkü takımla kaynaşmaya çalışıyordum ama açıkçası takım zaten aile olmuş ve ben de takıma dışarıdan katılmak için çabalamaya çalışıyormuşum gibi geliyordu. 1-2 maçta takımın arasına kaynayıp elimden geleni yapmaya çalıştım ama onlar her şeyi çok kolaylaştırdı. Herkes birbiri için özveriyle oynadı.”

Onuralp Bitim: “Cedevita maçında yenilmemize rağmen ben dedim ki bir şeyleri iyi yaparsak hiç kimsenin bizden beklemediği bir noktaya ulaşabiliriz ama tam anlamıyla gerçekten net olarak hissettiğim zamanı söylemem gerekirse bir seri yakaladık üst üste Venezia, Bourg, Valencia‘yı yendiğimiz bir seriydi ve bizim için hayati bir Prometihas maçı vardı onu kazanmamız gerekiyordu. Biz öyle bir forma girdik ki ben artık emin oldum bu takım EuroCup’ta da ligde de sonuna kadar gitse de gitmese de hem çok iyi bir takımız hem de çok iyi sonuçlar alacağız dedim.”

Serhan Kavut (Bursaspor yardımcı antrenörü): “2022 Ocak ayında Bursaspor, EuroCup finali oynar mı diye sorulsa kimse bunu söyleyemezdi ama içerideki Patras maçıyla taraftarın da işin içine tam dahil olmasıyla başladı. Patras ve Bourg maçlarının ardından bence o atmosfer yakalandı.”

Buğra Bayazıt (Bursaspor yardımcı antrenörü): “Şubat ayının başında Slovenya’da oynadığımız Cedevita maçında anladım. O maçı kaybettik. 7 kişiyle oynadık o maçı. Üç çeyrek kafa kafaya gitti ve ondan sonra kaybettik ama orada gösterdiğimiz reaksiyon, birbirimize karşı verdiğimiz o mental reaksiyon çok acayip bir şeydi. O bir kıvılcımı yakar gibi oldu. Oradan döndük Fenerbahçe‘ye karşı iki kez maçı uzatmaya götürme şansı yakaladık yine eksik kadroyla. O hafta, Şubat’ın ilk haftası gerçekten farklı bir kafa yapısındaki oyuncu grubuyla oynuyoruz dedik. Ondan sonrası zaten bildiğiniz senaryo. Şubat – Mart – Nisan bambaşka bir yere gitti.”

John Holland: “Buraya geldiğim andan itibaren hissiyatım bu oldu. Birlikte oynamayı biliyoruz. Herkes her şeyden önce iyi insan. Herkesin aynı hedefi vardı. Herkes, kazanmak istediğini biliyordu ve kazanmak için her şeyi feda etmeye hazırdık. Benim bulunduğum sürede de bu durum gözüktü. Venedik’te takım kazandı ve büyük bir galibiyet alındı. Sonra her şey oturmaya başladı. Petkim’e kaybettik ama genel olarak o andan sonra ne yapacağımızı bulduk. Ben daha gelmeden önce herkes özverili oynamaya başlamıştı zaten. Çok şanslı ve mutluydum. Mükemmel zamanda mükemmel bir uyum oldu.”

Serhan Kavut: “Bence Partizan maçında ise net şekilde çok özel bir takım olduğunu belli etti. Biz Partizan maçını kazandıktan sonra final için çok ciddi şekilde kendi staff aramızda konuşmaya başladık. Partizan bize çok özgüven kazandırdı. Takımın çıkış yapma maçını Patras ve Bourg maçları olarak görüyorum ama Partizan maçında özel bir takım olduğumuzu anladım.”

Allerik Freeman’dan önce vs. Allerik Freeman’dan sonra

Bursaspor’da Allerik Freeman’in CSKA Moskova’ya gitmesiyle birlikte radikal bir değişiklik yaşandı zira takım, tüm skor yükünü çeken oyuncusunu kaybetmiş oldu. Fakat bu radikal değişikliğin takımda olumlu yansımaları da açıkça görüldü. Değişen roller nedeniyle farklı oyuncular daha fazla sorumluluk aldı ve Bursaspor, farklı bir takım kimliğine büründü.

Dave Dudzinski: “Allerik, gerçekten çok iyi ve verimli oynuyordu. İstatistikleri çok iyiydi. Sebebin bu olduğunu söylemek zor olur ama o ayrıldığı zaman Derek ve Andrew (Andrews) gibi oyuncuların sorumluluk alması ve aynı seviyede basketbol oynayabileceklerini göstermeleri için süre ortaya çıktı.”

Derek Needham: “Allerik, bizim hücumumuzun büyük bir parçasıydı. Maç başına 20 sayı ortalaması ile oynuyordu. Ona topu verip önünden çekilmek rahat oluyordu benim için de. O ayrılınca ben de dahil olmak üzere herkes daha fazla sorumluluk almak zorunda kaldı.”

Dusan Alimpijevic: “Tek kişinin dominasyonu kırıldı diyemeyiz ama Allerik Freeman ayrılınca çok şeyi değiştirdik. Bu da sporda normal bir şey zaten. Bir oyuncu ayrılınca kulüpte ve takımda bir şeylerin değişmesi, bazı oyuncuların bu sorumluluğu alması gerekir. Tabii rolleri de değişiyor.”

Andrew Andrews: “Allerik ayrılınca bence sadece takımdaki dinamikler değişti. Benden daha fazla şey istendi. Daha öncesinde o varken yapabileceğim her şeyi yapma şansım yoktu. Çünkü takım dinamikleri bunu gerektiriyordu ve benden isteneni yapıyordum. Ben de ara ara skor üretiyordum ama daha ziyade takımı oynatma, topu dolaştırma temelli bir rolüm vardı. Allerik ayrılınca tabii ciddi bir skor silahımızı kaybettik.”

Onuralp Bitim: “Allerik gittikten sonra sadece benim oyunum değil, takımın oyununun herkes adına artıya geçtiği çok aşikar. Bunla ilgili bir şey söylemeyeceğim ama şöyle de bir yanılgı olmasın: ben tam o dönemlerde bir sakatlık geçirmiş ve ondan geri dönmeye çalışıyordum. Birazcık sancılı bir sakatlıktı. Zaten tam Allerik gitmeden önceki dönemde de bu sakatlığı üstümden atmaya çalışıyordum. Allerik’in gitmesiyle hem süre hem top kullanma şansının yanında kendi sağlığıma da kavuşuyor olmamın etkisiyle tam olarak kendi istediğim seviyeye çıkabildim.

Serhan Kavut: “Görüntü olarak da baktığın zaman tek kişilik dominasyon diyebiliriz. Hatta sezon içerisinde Allerik ile durumlar olurken Allerik konusunda transfer olmadan önce koç bana takılırdı işte senin adamın diye. Ben Allerik ile çok bireysel idman yapıyordum, çok seviyordu benimle idman yapmayı. Genelde de işte bireysel idmanları benle beraber yapıyordu. Öyle olunca iletişimimiz tabii ki daha iyiydi ama gittikten sonra takım yükseldi. Asist olarak, top paylaşımı olarak takım yükseldi. Allerik asla kötü oyuncu değil, çok da iyi bir oyuncu. Ben kendi adıma oyununu çok beğeniyorum ama takımda kimya oluşurken Andrews-Allerik-Derek üçü aynı anda takımda olunca orada bir şeyler yanlış gidebiliyor. Çünkü üçü de top elinde olsun isteyen isimler.”

Dave Dudzinski: “Tabii onun hatası olduğunu söyleyemezsiniz ama o ayrıldıktan sonra diğer oyuncular sorumluluk aldı, herkes bir araya geldi. Biz zaten o doğrultuda gidiyorduk ama o ayrıldığında başka şansımız kalmamıştı artık.”

Derek Needham: “Artık topu ona verip çekilme şansımızın kalmadığını, kendimiz için sorumluluk almamız gerektiğini biliyorduk. O olmayınca herkes sorumluluk aldı ve bir anlamda daha iyi olmak için kendisine meydan okudu.”

Dusan Alimpijevic: “Artık topu ona verip çekilme şansımızın kalmadığını, kendimiz için sorumluluk almamız gerektiğini biliyorduk. O olmayınca herkes sorumluluk aldı ve bir anlamda daha iyi olmak için kendisine meydan okudu.”

Andrew Andrews: “Avrupa’daki insanlar artık benim de skor üretebileceğimi biliyor. Dolayısıyla benim için bu role girmek kolaydı. Kendi şutlarımı aramaya başladım. Allerik ayrılınca değişen tek şey bu oldu. Ben hücumda daha agresif olmak zorunda kaldım.”

Onuralp Bitim: “Allerik çok iyi bir oyuncu ama bu takım sponsoru. EuroLeague’de de NBA’de de ligde de görüyoruz ne kadar iyi oyuncu olursa olsun günün sonunda en önemli şey takım kimyası oluyor ve takım kimyası bir seviyeye ulaştıktan sonra anca hem bireysel hem de takım olarak başarılar göz önüne alınabiliyor. Şunu da söylemek istiyorum bu tabii ki Allerik gitti ve biz takım olduk demek değil kesinlikle. Bu takıma gelmiş herkes çok değerli insanlar ve oyuncular. Birçok nedenden ötürü o süreçten sonra biz daha iyi bir takım olduk. Ben de daha iyi bir performans sergiledim. Benim için değişenlerden en önemlisi topu daha fazla yönlendirebilme şansımdı. Zaten koç da verdiği röportajda söyledi o bile daha benim neler yapabileceğimi anlayamamıştı o zamanlarda.”

Serhan Kavut: “Allerik’i biraz ayırıyorum Derek ve Andrews biraz daha topu paylaşmayı seven oyuncular. Tabii Allerik gittikten sonra takım hem top paylaşımında hem saha içi, saha dışı durumlar bir tık daha iyiydi. O çok belli oldu. Her oyuncu her takıma uygun olmuyor. Allerik’in kötü oyuncu olduğunu göstermiyor tabii ki. Bence gayet EuroLeague seviyesinde bir oyuncu ama tabi takımın kimyasını kurarken de bazı şeyleri düşünmeniz gerekiyor.”

Buğra Bayazit: “Allerik’in gitmesiyle her şeyin böyle parça parça dağılması belki de çok çok düşük bir ihtimaldi ama oldu. Çünkü ortada belli bir sorumluluk vardı ve o sorumluluğu artık tek kişinin almaması gerekiyordu, bunun artık herkese dağılmış olması gerekiyordu.”