By Mustafa Kocatürk / info@eurohoops.net
4 sezon önce sahibi el değiştiren Darüşşafaka, proje olarak çıktığı Basketbol Süper Ligi’nde istediği şampiyonluk koltuğuna oturamasa da geçen sürede ikincil hedeflerinin birçoğunu başardı. Lige çıktığı üç sene de play-off oynayan Darüşşafaka, EuroLeague’de yer aldığı iki sezonda da kendisinden beklenenleri yerine getirdi ve Avrupa’da kendine saygın bir isim yarattı.
Özellikle geçtiğimiz sezon EuroLeague play-off’ları yolundaki rakibi Kızılyıldız’ı adım adım takip ederek son hafta play-off biletini cebine koyan Darüşşafaka, EuroLeague çeyrek finalinde normal sezon lideri Real Madrid‘e deplasmanda soğuk terler döktürdü ve İstanbul’a ev sahibi avantajıyla dönmeyi başardı. Serinin ve sezonun geri kalanı ise malumunuz.
Yaz döneminde sadece kadro değil turnuva ve misyon da değiştiren Darüşşafaka, önümüzdeki sezon karşımızda bambaşka bir yüzle yer alacak.
Transfer
Darüşşafaka da bu sezon tamamen yüz değiştiren ekiplerden biri. Geçtiğimiz sezon kadrosunda bulunan yabancılardan sadece Wilbekin takımda bulunuyor. Takımın kayıp listesi ise baya bir geniş ve ünlü oyunculardan oluşuyor. Geçen seneden bu seneye gelirken ki en önemli eksik geçen sene takıma liderlik eden Brad Wanamaker olacak. Onun yanında takımın uzun rotasyondaki en iyi parçası olan Ante Zizic de Amerika’da önce Boston’ın sonrasında ise Cleveland’ın yolunu tuttu.
Takımın adı anılması gereken diğer kayıpları da geçtiğimiz sezon takımın 3. skor eli olan Will Clyburn, Khimki’ye giden James Anderson, takımın kısa rotasyonuna belli bir derinlik katan Dairis Bertans ve tecrübesiyle fark yaratan Marcus Slaughter.
Takımın yeni gelenleri ise baktığımız zaman 12’li Monami Pastel Boya setini anımsatıyor. Öyle renkli bir oyuncu grubu var. Gelenler arasında öne çıkartmak istediğim ilk isim Howard Sant-Roos. Geçtiğimiz iki sezonu CEZ Nymburk’ta geçiren Kübalı kanat oyuncusu oyunun iki tarafında da etkili bir isim. İşin hücum tarafında iyi bir yönlendirici ve iyi bir delici olan Howard Sant-Roos, savunma kısmında da temastan kaçınmayan ve rakibini savunmasıyla bunaltmayı bilen bir oyuncu. Aynı zamanda oyunun iki tarafını tutkallayan iki iş olan ribaund ve geçiş hücumunda ise sınıfının çok üzerinde.
Sant-Roos’un hemen arkasına yazılacak iki hamle ise Will Cummings ve Michael Eric. İkisi de kendisini EuroLeague seviyesine çıkartmak için oyunlarına birkaç iş eklemek zorunda olacak. Will Cummings, Scottie Wilbekin gibi top paylaşması zor bir oyuncunun yanında top paylaşmayı öğrenmeli. Michael Eric ise rotasyondaki tek kesici uzun olarak savunmada faul yapmadan nasıl temas alınır, blok yapmadan savunmak nasıl bir şey gibi soruların cevaplarını kafasının içinde bulmalı. Ancak sorun değil, ikisi de Avrupa tarihinin belki de en iyi geliştirici koçlarından biri olan David Blatt ile çalışacak.
Yabancı kadrosundaki JaJuan Johnson ise belki de en rolü belli olan oyuncu olacak. Dış şutunu sokup savunmada kulaç açıklığıyla rakibine sıkıntı çıkartması onun oyundaki rolünü tamamlayacaktı.
Takımın diğer iki yabancı eklemesi ise Stanton Kidd ile James Bell. Diğerlerine göre bir kademe daha aşağı takımlardan ve bir kademe daha aşağı kredibiliteyle gelen bu iki oyuncunun performansını herkes gibi ben de merak ediyorum. Ancak geçtiğimiz sezon başında bu cümleleri kurduğumuz oyuncu Will Clyburn’dü ve onu da seneye CSKA Moskova’da izleyeceğiz. Sanıyorum bu da Kidd ve Bell hanesine yazılabilecek olumlu noktalar.
Genel Görünüm
Takımın kadrosundaki bu çok renklilik, sanıyorum takımın oyununa da yansıyacak. Çünkü eldeki malzemeden birbirlerine uyumlu ve zevk veren bir basketbol çıkma olasılığı bir hayli yüksek. Ancak bunun olması için sorulacak iki büyük soruya olumlu cevap gerekiyor.
Bunlardan biri takım halinde cevaplanması gereken “Bu oyuncu grubu Darüşşafaka seviyesine çıkabilecek mi?”. Bu aslında, bu oyuncu grubuna ilk baktığımız zaman zor bir soru ancak oyuncu grubunun başında David Blatt gibi büyük bir şans var. Hem yaşları yakın olan hem de üne ve başarıya aç olan bu oyuncu grubu gerekli kimyayı oluşturup bireysel ya da takımsal olarak Darüşşafaka seviyesine pek tabii yükselebilir.
İkinci soru ise takımın daha özel bir sorununa işaret ediyor: Top nasıl paylaşılacak? Darüşşafaka’nın geçen sezon ki en büyük sorunlarından biri maç içinde kullanılan şutların neredeyse 3’te 2’sini kadarını Wilbekin – Wanamaker – Clyburn üçlüsünün kullanıyor olmasıydı. Wanamaker ve Clyburn gibi iki skorerle oynarken bile maç başına 6 üçlük kullanan Wilbekin’in Sant-Roos ve Cummings’in gelişine nasıl reaksiyon vereceği takımın oynayacağı basketbolun niteliği açısından oldukça önemli. Tabii buna Cummings’in de bir reaksiyon vermesi lazım ancak bu seviyede bu kadar top kullandığına henüz rastlamadığımız için çuvaldızımı Wilbekin’e batırmayı tercih ettim.
Bu soruların olumlu cevaplanması halinde, yerli rotasyonunda Okben ve Muhammed gibi iki çok değerli parçayı da barındıran Darüşşafaka, gerek geçiş hücumunda atletizmiyle, gerek sette Sant-Roos – Okben ikilisinden alacağı forvet yaratıcılığının yanında kısalarının skorer oyunuyla oldukça eğlenceli bir seyirlik sunan bir takımı olabilir.
Beklenti
Darüşşafaka‘da yetenek var, açlık var, gençlik var, bu gençliğe liderlik edecek bir koç ve görünen o ki iyi bir kimya da var. Bu şartlar altında EuroCup’ta mücadele edecek olan Darüşşafaka‘da beklentiler bir üst sınıfa çıkabilir. Eldeki kadronun potansiyeline yaklaşmasıyla Darüşşafaka’yı EuroCup’ta yarı finalde görmemiz kimse açısında sürpriz olmaz.
Aynı şekilde Darüşşafaka’nın ligde de normal sezonu üstlerde bitirmesi ya da play-off’ta favori olan rakibini elemesi beni şaşırtacak gelişmeler olmayacak. Bunlara sezonun ortasında oynanan ve genellikle daha çok kazanmak isteyenin kazandığı Türkiye Kupası’nı da ekleyebiliriz.
Ancak böylesine genç bir takımın sezon içi takım olarak istikrarsız bir dönem geçirmesi de oldukça muhtemel. Bu da EuroCup gibi elemeli bir organizasyonda birden takımı kupanın dışında bırakabilir. Bu da genç olmasından dolayı kırılgan olan takımın sezon odağını kaybetmesine yol açabilir. Böyle felaketler yaşanmaması için takımın lideri olacak David Blatt’in sezon boyunca oyuncularının üstüne titremesi gerekiyor.
Öne Çıkması Beklenen Oyuncu
Bunun için çok aday var ancak benim buradaki tercihim Howard Sant-Roos olacak. Kübalı oyuncunun oyuncu raporunu transferin dumanı üstünde tüterken çıkartmıştım ancak bu sefer neden bu takım için önemli bir oyuncu olacağına yine bu yazıdaki verilerden yola çıkarak değinmek istiyorum.
Sant-Roos’u Darüşşafaka için değerli kılan en büyük özelliği, saha içinde kendinden beklenmeyecek kadar iyi bir yönetici olması. Forvetten ve tepede p&r oynatabiliyor, potaya gidebiliyor ve savunmayı pasla delebiliyor. Geçtiğimiz sezon CEZ Nymburk forması altında çıktığı 55 maçta, daha çok 3 numarada süre almasına rağmen 3.3 asist ortalaması ile mücadele etti.
Aynı zamanda oyuncu bu takımın iyi yapmasını beklediğimizden şeylerden biri olan geçiş hücumunda da verimli bir isim. Maç başına 6 ribaund çekiyor ve büyük adımlarıyla yarı sahayı hızlıca geçmeyi biliyor. Savunmanın ortasına girdiği zaman hem pas hem de bitiricilik olarak fark yaratabiliyor olması da cabası.
Peki Sant-Roos geliştirmesi gereken noktalar neler? Cummings ve Wilbekin’le oynayacakken topsuz oyunda daha iyi bir cut silahı olmalı. Maç başına 1.5 top kaybıyla oynuyor, bunu kesinlikle 0.8-0.9 seviyelerine indirmeli. Bir üst seviye çıkmasının önündeki en büyük engel olan kalınlığa da bir çözüm üretmeli. Eğer Sant-Roos kalınlaşırsa sadece 2 ve 3’ü değil, 4’ü de oynayabilir ve hem yaratıcılığı hem patlayıcılığıyla savunması çok zor bir mismatch 4’a dönüşebilir.