David Blatt: “NBA’de Görev Almak İsterim”

07/Nis/18 13:03 Nisan 7, 2018

Semih Tuna

07/Nis/18 13:03

Eurohoops.net

Darüşşafaka Basketbol koçu David Blatt, EuroCup Finali öncesinde çok kapsamlı ve detaylı bir röportaj verdi.

By Eurohoops Team / info@eurohoops.net

Bu sezon beklentilerin üstüne çıkarak EuroCup’ta Final oynama hakkını kazanan Darüşşafaka Basketbol’da koç David Blatt, Tivibu Spor’dan Kaan Kural’a çok kapsamlı bir röportaj verdi. Koç Blatt takımdaki oyuncuların gelişiminden beklentilere, NBA’den Final’e dair birçok konuda samimi şekilde konuştu.

KK: Koç, hoşgeldin.

DB: Teşekkürler.

KK: Öncelikle EuroCup’ta final için tebrikler. İlk soru: Pek çokları bunu beklemiyordu, siz bekliyor muydunuz?

DB: Sezonun başında, bunu aklımdan geçirmiyordum bile. Yalnızca takımımızın nasıl olgunlaşacağını, bütünleşeceğini, bir araya geleceğini görmek istiyordum. Potansiyelimizin tamamına ulaşıp ulaşmayacağımızı merak ediyordum. Bunu yapabilirsek bir şansımız var diye düşünüyordum. Ama hayır, dürüst olmam gerekirse sezonun başında finalde olmamızı beklediğimi söyleyemem.

KK: Sezon boyunca EuroCup maçlarını yayınlamamız dolayısıyla yakından takip ettik. O bütünleşme süreci herhalde beklediğinizden ya da herkesin beklentisinden çok daha başarılı bir şekilde gerçekleşti.

DB: Oyuncularımız ilk günden itibaren belirlediğimiz felsefeye gerçek anlamda bağlandılar: Kusursuzun peşinde koştular. Salona her gün ellerinden geleni yapmak, bir önceki günden daha iyi olmak için geldiler. Bu bağlılık takıma özel bir bağ, bir var oluş sebebi getirdi. Kendiliğinden, doğal olarak gelişti bu. Bu sayede de bu grup başta beklenenden daha fazlasını başarabilmiş durumda.

KK: Örneğin, Will Cummings’in sezon başındaki rolü ve sezon içerisinde büründüğü rol ve özellikle Howard Sant-Roos’ün rolü ve genel anlamda seviyesi… Bunlar herhalde takımın kat ettiği mesafenin önemli göstergeleri. Tabii, bir de Michael Eric… Takım içinde yaşanan bu değişimleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

DB: Sezon ilerleyip oyuncular rollerini benimsedikçe, antrenörler de oyuncuları kullanma biçimleri konusunda daha bilinçlendikçe sahada iyi işleyen oyuncu kombinasyonları oluşur. Bu kombinasyonlara göre bazı oyuncuların süresi artarken bazılarınınki de düşüşe geçebilir. Doğal faktörler, yorgunluk, sakatlık problemleri de bunda bir faktördür. Oyuncu grubumuz konusunda en çok beğendiğim şey her birinin her gün en iyisi olmak için en iyi şekilde çalışması. Durum böyle olunca her biri başka bir gün öne çıkıp iyi işler, kendilerinden beklenenden daha büyük işler yapabildi. Aynı zamanda iyi karakter, iyi kimya, soyunma odasındaki iyi hava oyuncuların birbirlerini motive etmesini sağlıyor. Bu da oyuncular arasında sağlıklı bir rekabet ortamı getiriyor, böylece her biri gün geçtikçe daha iyi oluyor.

KK: Sant-Roos’a dönersek… Bu sezon tam anlamıyla açıldı diyebiliriz sanırım. Sakatlıktan sonra biraz geriye gitmiş olsa bile. Ama Top-16 seviyesinden itibaren daha önce hiç olmadığı bir seviyeye çıkıp bambaşka bir oyuncuya dönüştü.

DB: Sanırım A noktasından başlayıp başka bir noktaya gelmiş bir oyuncuya iyi bir örnek…

KK: Artık alfabenin sonuna geldi diyebiliriz!

DB: Howard iyi çalıştı. Koçlarının önerilerini dinledi. Oyununun farklı yönlerini geliştirdi, oyun tarzımız da ona hitap ediyor. Ayrıca kazanan bir takımda olmak, rekabetçi bir takımda olmak da seviyesini yükseltmesine katkı yaptı. Bu sezon muhteşem işler yaptığına şüphe yok.

KK: Sezon başladığında takımın birinci oyun kurucusu olabileceğini öngörmüş müydünüz?

DB: Howard birinci oyun kurucumuz mu, emin değilim… Ama oyun kurmasını kastediyorsan bu doğru bir gözlem. Bunu Michael’a her zaman söylüyorum: Bazı oyuncular sadece iş yaparlar. O tam bu oyunculardan biri. Sahada iş yapıyor! Tam olarak ne yapıyor? Her zaman aynı şeyi mi yapıyor? Hayır. Ama maçın sonunda üç top çalması, beş ribaundu olduğunu ya da bir anda bir blok yaptığını veya altı, yedi asist yaptığını, harika savunma yaptığını görebilirsiniz. O da böyle bir oyuncu, bir şekilde bir şey yapıyor.

KK: Michael Eric’e dönersek… O da açılan, gelişen oyunculardan biri. Çok değerli, çok özel bir oyun yelpazesi var ama zaman zaman topu yönlendirme konusunda sıkıntı çekiyordu. Bu yüzden bazı fırsatlardan da oldu. Ama sezon içerisinde bu konuda büyük gelişim kaydetti. Bayern Münih serisinde tabii ki yıldız Scottie Wilbekin’di ama sahadaki en önemli oyuncu aslında Eric’ti.

DB: Katılıyorum. Michael rolünü kabul etti, ondan talep ettiğimiz şeyleri vermek için çalıştı. Savunmada istikrarla dayanak noktamız oldu, ribauntçumuz oldu, uzun bir oyuncu olarak sahayı hızlı geçti, yakın mesafeden bitiricilik yaptı. Soyunma odasında da bir anlamda liderimiz oldu. Michael harika bir karaktere, zekaya sahip bir oyuncu.

KK: Dışarıdan bakınca çok sert gözüküyor ama…

DB: Evet, fiziğe dayanan bir oyunu var. Bu iyi ve gerekli bir şey. Uzun oyuncularının fiziksel olarak, savunma anlamında takımın karakterini belirlemesi gerekir. Michael da bunu gerçekten benimsedi, kabul etti. Dediğin gibi bu rolde gerçekten kendini geliştirdi.

KK: Bir diğer önemli oyuncu… Furkan Aldemir. Keza Türk Milli Takımı için de çok önemli. NBA’den döndükten sonra bir düşüş yaşıyordu. Çok uzun zamandır da bu düşüşten çıkamamıştı. Ara ara bazı parıltılar gösterdi ama şu son iki ayda gerçekten kendine geldi. Bu değişimin ardındaki süreç nasıl yaşandı?

DB: Bana göre Furkan’ın durumu şöyle gelişti… Basketbol Süper Ligi’nde bir 5 numara olarak yüksek seviye bir performans gösterdi, NBA’in dikkatini çekti. Daha spesifik olursak, Philadelphia 76ers‘ın dikkatini çekti. Ama oraya gittiğinde bir nedenden dolayı farklı bir pozisyonda oynaması gerektiğine karar verdiler, vücudunu değiştirmesine karar verdiler, çok kilo verdi, oyunun ona pek uygun olmayan alanlarına odaklandılar. Döndüğünde kendini o eski haliyle dönüştürmeye çalıştıkları hali arasında kalmış bir halde buldu. Sahip olduğu becerilere göre kendini toparlaması, oyununu toparlaması bu nedenle zaman aldı. Fiziksel olarak da eski haline dönmesi de uzun sürdü. Furkan, Türkiye’ye eski haline göre çok, çok, çok daha zayıf olarak dönmüştü. Döndüğünde o eski, güçlü, ribauntçu oyuncu olabilmesi için vücudunu yeniden şekillendirmesi gerekti.

KK: Peki… Takımın yıldızına gelelim: Tabii ki Scottie Wilbekin. Bazı ufak sakatlık problemleri oldu ama iyileştikten sonra, özellikle son 1,5 aydır muhteşem oynuyor. EuroLeague’den EuroCup’a geçişi nasıl karşıladı? Takımın yıldızı olma sorumluluğuyla nasıl başa çıktı? Çok ağır bir yük taşıdığı da ortada…

DB: Scottie Wilbekin’in gelişimine ilişkin en güzel şey, bir oyuncu olarak olduğu kadar bir kişi, bir kişilik, bir figür olarak gösterdiği ilerleme oldu. Saha içinde ve dışında üstlendiği liderlik, bu oyuna sürekli yaklaşımındaki değişim gerçekten örnek. Bence oynadığı muhteşem oyunun en önemli sebeplerinden biri kendisi olmak konusunda çok rahat olması, bir lider, olumlu bir figür olarak takım içinde ağır bir yük taşımaktan çekinmemesi. Kendini buna her açıdan hazırlaması gerektiğini de biliyor. Mental, fiziksel ve duygusal olarak… Ayrıca, şunu söylemeliyim: Bence Scottie, EuroCup’taki tartışmasız en iyi oyuncu. Geçen sezon EuroLeague’de de çok iyiydi ama bu sene hem oyunculuk hem de kişilik olarak büyüdüğünü gösterdi. Performansının istikrarı da bunu gösteriyor.

KK: Harika bir oyuncu olduğu kesin. Sizce Scottie iki aydır kariyerinin en iyi oyununu oynuyor mu?

DB: Bence, öyle. Yanlış anlamayın, Scottie’nin bir sürü harika oynadığı maçı gördüm. Benim takımımda birçok iyi maç oynadı. Geçen sezon da yani… Ama bu sezon istikrarlı bir şekilde iyi oynadığını düşünüyorum. Bence asıl fark bu.

KK: Bu sezon istikrarla en önemli anlarda en önemli şutları atma sorumluluğunu aldı. Size dönersek… Bu sezon takım değişti, hedef değişti, bütçe küçüldü. Sezon başlarken 2017/18’e nasıl bakıyordunuz?

DB: Bu gerçekten iyi bir soru çünkü bizim için işler değişti. Gerçekten büyük bir değişiklik oldu. Ama bu sezon Genel Menajerimiz Mithat Demirel’le ve teknik kadromuzla beraber daha az bilinen, daha düşük maliyetli, çok aç ve kendini daha büyük sahnede kanıtlamak isteyen oyuncuları getirmek istedik. Biz de ekip ve oyuncular olarak daha önce de söylediğim gibi kusursuzun peşinde koştuk. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya, elimizdeki fırsatı sonuna kadar kullanmaya çalıştık. Benim için oldukça doyurucu oldu açıkçası. Çünkü gerçekten bunu yapmayı başardık. Başaramasaydık ya da bu kadro elimizde olmasaydı hüsranla dolu bir sezon olabilirdi. Çok büyük bir keyif ve istekle her gün işimizi yapmaya geliyoruz. Gerçekten yaptığımızı işi soluyoruz, yapmak istediğimiz şeyler için uğraşıyoruz ve bunu her gün göstermeye çalışıyoruz. Dolayısıyla mutluyum.

KK: İnternette sizi Uncle Sam olarak gösteren bir esprili görsel gördüm. Şöyle yazıyordu: Olabileceğinin en iyisi ol. Büyük şeyler beklenmeyen oyunculardan çok iyi verim almak gibi bir özelliğiniz var. Bunun bir sırrı var mı? Rusya’dan, Maccabi‘deki Devin Smith’lerden, bu sezon Sant-Roos’a kadar, her seviyede örnek verebilirim… Bir sırrı var mı?

DB: Koçluk çok boyutlu bir iş. Ama en önemlilerinden biri, bence, insan olmak. Çalıştığın insanların nasıl insanlar olduğunu anlamak, duygularını anlamak, empati kurmak. Onları sevmek. Nasıl düşündüklerini, ne istediklerini anlamak. Sonra da bütün o farklı faktörleri alıp onları doğru şekilde yönlendirmek ve kendilerini mümkün olan en iyi duruma getirmek. Bana göre bu benim işimin çok önemli bir kısmı. Oyuncularımın geliştiğini, büyüdüğünü, başarılı olduğunu gördüğümde gerçekten kendimi kazanmış gibi hissediyorum. Bu da beni daha da motive ediyor.

KK: Beraber çalıştığınız oyuncular her seviyede geliştiler. Bu sezon için belirlediğiniz hedeflerden sonra EuroCup’ta finale çıktınız. Kendiniz de söylediniz, kimse beklemiyordu. Bu sezon içerisinde Top 16’da ben Darüşşafaka‘nın finale çıkabileceğini düşündüm. Siz bu takımın daha da özel olduğunu hangi noktada fark ettiniz?

DB: İlk grup aşamasından sonra. Scottie sakatlanana kadar namağluptuk. Zaten birinci sırada çıkacağımız garantiydi. Son birkaç maçımız kalmıştı. Daha az önemli maçlar oynadık. Bir iki maç da kaybettik aslında ama bir etkileri yoktu. Sonuna kadar mücadele edebilecek bir takımımız olduğunu o zaman hissettim. Oyuncularıma da o zaman söylemiştim zaten. Onlara şampiyonluk için mücadele edebilecek bir takım gibi hissedebileceğimizi ve buna inanabileceğimizi söyledim.