By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Şampiyon olmak sadece iyi bir takım olmak ile başarabileceğiniz bir şey değildir.
Aslında basın tarihi boyunca pek çok kişi “şampiyonluk” kelimesini tanımlamaya çalışmış olsa da bu kelimeyi tanımlamak da çok kolay değil. Yine bir formül vermeye çalışsak ve bunu elden ele dağıtsak herhalde en kaba tabirle şunların gerektiğini söylerdik: Mümkün olduğunca fazla yetenek, çok iyi bir plan, asla pes etmeyen bir azim ve biraz da şans.
Fakat bence bunlar da yeterli değil. Herhangi bir sporda şampiyonluğa ulaşan bir takımın ya da oyuncunun bunlardan birisinin olmamasına rağmen şampiyonluğa ulaştığını çok gördük.
Dediğim gibi bunun tarifini vermek kolay değil ama kesinlikle bir bileşenin olması gerekiyorsa size söylemek için galiba “inanç” kelimesini seçerdim. Çünkü herhangi bir spor dalında şampiyonluğa ulaşan izlediğim her takımda ya da oyuncu da, mutlu sona ulaşmak için hiç bitmeyen inancı olan takımları ve oyuncuları gördüm. Bu yüzden en gerekli şey sanırım, inanç.
Sürpriz şampiyonluklar ya da beklenen şampiyonluklar hiç fark etmez. Onların izlerken bu şampiyonluğa inandıkları bir şekilde görürsünüz ve özellikle sürpriz şampiyonluklara şaşırsanız bile bir noktada onlardan bunu beklediğinizi fark edersiniz.
İşte Daçka da böyle bir takım. Sezon boyunca en iyisi onlar değildi, birçok farklı açıdan eksiklikleri vardı ama sezon boyunca onları izlerken her zaman gözlerinde şampiyonluğa dair inançlarını gördük.
Ve gözlerindeki bu parıltı onları sezonun sonunda zafere taşıdı. Bu yüzden Daçka’ya sonsuz tebrikler. Fakat basketbol tarihi için bunu nasıl kazandıklarından çok bize bıraktıkları hikayelere bakmak istiyorum çünkü şampiyonluğu olan inançları sırasında bize harika hikayeler de bıraktılar.