by Aris Barkas / info@eurohoops.net
Anadolu Efes‘in bu gece Barcelona ile oynayacağı Turkish Airlines EuroLeague finali öncesi 2020-21 sezonunun MVP’si seçilen Anadolu Efes‘in yıldız guardı Vasilije Micic, Eurohoops’un sorularını yanıtladı.
Yıldız oyuncunun röportajından öne çıkanlar şu şekilde:
Eurohoops: Sezonun MVP’si olarak sezonu en iyi şekilde bitirmen gerektiğine inanıyor musun?
Vasilije Micic: Ödülü kazandığım için çok mutluyum. Bu ödülü kazanacağımı düşünmüyordum. Bunu hak etmediğimden söylemiyorum. Ancak ben tamamen diğer şeylere odaklanmıştım ve bu üstümde baskı yaratan bir şey değil. Bu çok güzel bir şey. Baktığınız zaman sonuçta böyle şeyler için çalışıyorum. Üstümde bu yüzden baskı hissetmiyorum. Final maçına da diğer bütün maçlara baktığım gibi bakıyorum. Ne olacağını göreceğiz.
EH: Anadolu Efes‘in Avrupa’daki en keyif verici basketbolu oynadığına inanılıyor. EuroLeague’in Maccabi Tel Aviv gibi eski hanedanlıklarına baktığımızda benzer güzellikte bir oyunu parkeye yansıttığınızı söyleyebilir misin?
VM: İnsanların bizi böyle görmesi çok hoşuma gidiyor çünkü kurmak istediğimiz yapı doğal bir biçimde gelişti. Birbirimizi tanıdık ve takım olarak kimyamızı bulduk. İyi koçlar her zaman böyle bir yapı kurmak ister. Ancak bunu fazla zorlarsanız işler daha da sarpa sarabilir. Ancak bu şekilde organik gelişmesi çok önemliydi. Her maçta sahaya çıkıp keyif almaya çalışıyoruz, insanlar da bunu görüyor. Böyle bir takımın parçası olduğum için çok mutluyum.
EH: Bunun ters tepebileceğini düşünüyor musun? Bazı kritik maçlarda takım olarak oyundan koptuğunuzu gördük. Bunu nasıl açıklarsın?
VM: Doğrusu geçerli bir açıklaması yok. Bunun dönem dönem yaşadığımız konsantrasyon kayıplarından kaynaklandığını düşünüyorum. EuroLeague’de çok kısa sürede fark yaratan ve nadir karşınıza çıkan tarzda bir takımız. Çünkü hem savunma hem de hücum ağırlıklı oynayabiliyoruz. Günün sonunda tek önemli şey kazanmak. Bazen yaptığınız hataları kabul etmeniz gerekiyor, bu çok normal. Hatalarımızdan ders çıkarmamız gerekiyor. Yarı final maçının son 3 dakikasında oynamadım ve kenardan izledim. Real Madrid serisinde de benzerini yaşamıştık ve maçın sonunda çok zorlandık. Maçın sonunda momentum Madrid’in arkasındaydı. Böyle kazanmak, 20 sayı farkla kazanmaktan çok daha iyi hissettirmiş olabilir.
EH: Finalde ilk anlardan itibaren farkı çift haneye çıkarıp Barcelona’nın size yaklaşmasına vermediğiniz bir senaryo kafanda canlanıyor mu?
VM: Böyle olursa maçın izlemek için çok keyifli olacağına sanmıyorum. Ne olacağını tahmin etmek çok zor. Bu tarz anlara hazırlanamazsınız. Büyük maçlardan önce böyle düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyorum. Maçlardan önce özel olarak hazırlık yapmıyorum, sahaya çıkıyorum ve oynuyorum. Rakibimiz de maçlara çok iyi hazırlanan bir takım. Sizin güçlü yanlarını etkisiz hale getirebilecek küçük ayarlamalar yapıyorlar. Finalde de bunu yapacaklardır ve bizim buna cevap vermemiz gerekiyor. Maç nasıl ilerlerse ona göre hareket etmeliyiz. Eğer maçın başında farklı şekilde öne geçersek çok güzel, eğer geçemezsek 40 dakika boyunca odaklı kalmamız gerekiyor.
EH: Takımın organik olarak kaynaştığını söylemiştin. Ortaya çıkan sonuç gerçekten çok güzel. Final maçının son EuroLeague maçın olabileceğini hiç düşündün mü?
VM: Şunu söylemek istiyorum: Bir sırrı ortaya çıkarıyormuşum gibi olsun istemem, ben hala resmi bir teklif almadım. Ne NBA’den ne Avrupa’daki bir başka takımdan ne de Efes‘ten bir teklif almadım. Benim kontrolüm dışında gelişen bazı görüşmeler büyük olasılıkla vardır. Ancak ben şu anda bunun hakkında gerçekten düşünmek istemiyorum. Sadece finale odaklanıyorum. Bu, daha gençken edindiğim bir tavır. Hakkımda o kadar çok haber, o kadar olumsuz şey vardı ki… Ben de sadece yaşadığım ana odaklanıp neler olacağını görmeye başladım. Kararım ne olursa olsun, %100 emin şekilde yapacağım.
EH: Daha önce EuroLeague finalinde de oynadın. Çocukken izlediğin EuroLeague finallerinden aklında kalan var mı?
VM: Bazı hatıralarım var. Küçükken çok basketbol izledim, insanlar eskiden bana BasketPedia derdi. Ancak son 5 yılda çok fazla basketbol izlemiyorum, oyun zaten yeteri kadar hayatımın içinde. Şu anda hayatın tadını daha çok çıkarıyorum. Maccabi ile Panathinaikos‘un oynadığı finali ve Dimitris Diamantidis’in MVP seçilmesini hatırlıyorum. O net şekilde aklımda kalan bir şey. 2010 yılında da Partizan Final Four’daydı. Teodosic, birçok Final Four kaybetmişti. Ancak sonunda kazandığında gerçekten çok mutlu olmuştum. O sene de bence çok özeldi. Ayrıca benim için MVP ödülünün de çok önemli bir anlamı var. Ben gençken Teodosic ilk MVP ödülünü kazandığında çok etkilenmiştim. Şimdi aynısını ben de kazandım. Basketbolun güzelliği de bu. Çok çalışır, kendinize inanırsanız başaramayacağınız şey yok.
EH: İdolün kimdi?
VM: Bunu daha önce birkaç kez söyledim. İdolüm Diamantidis’ti. O muhteşemdi. Sık sık neden Teodosic, Papaloukas ya da Saras değil diye soruyorlar. Onların hepsini izledim ama Diamantidis’in mütevazı karakteri hep çok hoşuma gitmişti. Parkede onun lider olduğunu bilirdiniz ama saha dışında sesini çok duymazdınız. Her zaman ilk sorumluluk alan ve rakibe cevap veren o olurdu. Oyunun her alanına katkı yapmaya çalışırdı. Bu, benim de yapmaya çalıştığım bir şey. Geride bıraktığımız son 2 sezonda sayı ortalamalarım yükseldi ama asistlere, ribauntlara ve savunmaya da çok odaklanıyorum.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!