By Aris Barkas / barkas@eurohoops.net
Vassilis Spanoulis, 26 Haziran Cumartesi günü emeklilik kararını açıkladı ve bir kez daha zor yolu seçti. Bu kez kişisel olarak zor yolu seçen Spanoulis, henüz birkaç gün öncesine kadar Olimpiyat Elemeleri ile Yunanistan Milli Takımı’na dönüş hazırlığı yapıyordu.
Bununla birlikte Spanoulis, bir suikastçı olduğunu yine kanıtladı ve Panathinaikos‘tan Olympiakos’a giderek Yunan ve Avrupa basketbolunda dengeleri değiştiren oyuncuyu öldürmüş oldu.
Artık Spanoulis’in kariyerine dair her şeyi biliyoruz. Büyük anları, istatistikleri, EuroLeague rekorları ve kupaları, zaten her şeyi anlatıyor. Günümüzün dijital dünyasında onun yeteneklerini gösteren sayısız video var.
Bununla birlikte Nikos Galis sonrası dönemde Yunan basketbolunun tanrısı olmaya onu en çok yaklaştıran ve muhtemelen ona bu unvanı veren şey, her zaman zor kararları alma ve onları ruhani bir fanatizm ile destekleme konusundaki eşsiz yeteneği oldu.
İki kulübün de onu almak için ölümüne savaştığı bir dönemde, tarihte kariyerinin zirvesinde Panathinaikos‘tan doğrudan Olympiakos’a giden veya tam tersini yapan başka hiçbir Yunan oyuncu yok. Kendisini neyin içinde bulacağını, onu neyin beklediğini çok iyi bilip de tereddüt etmeyen başka hiçbir Yunan oyuncu yok.
Spanoulis yine de buna atıldı ve yaşayacağı sıkıntıya kucak açtı.
O, memleketi Larissa’da sahaya çıktığı andan itibaren zirvede olmak istedi ve en yetenekli veya en atletik oyuncu olmasa da Avrupa’nın zirvesine tırmandı.
Spanoulis, acımasız ve soğukkanlı. Saha içinde “katil” kelimesinin karşılığı. Sportif kariyeri boyunca sürekli bu tarafını öne çıkarmayı tercih etti ve belki de potansiyelinizin ötesine geçip ulaşamayacağınız doruklara ulaşmanın tek yolu bu.
Gerçekten zor kararları almanın tek yolu bu ve basketbolu bırakmaktan daha zor bir karar yoktu…
Olimpiyat oyunları için Tokyo’ya gittikten sonra emekli olma ihtimali fazlasıyla cazipti ve hiç de olasılık dışı değildi…
Fakat Spanoulis, milli takım ile antrenmanlara başlamadan önce Olympiakos ile en azından bir sezon daha oynayabileceğine inanıyordu. Yine de gelecek sezon takımdaki rolünün daha ziyade tamamlayıcı, hatta sembolük bir rol olacağı açıktı.
Spanoulis, bir oyuncu olarak henüz bitik durumda değildi ve geçen seoznki performansı düşünüldüğünde sahada hâlâ bir şeyler yapabildiği açıktı fakat belki de artık gerçek Spanoulis olamayacaktı ve onu milli takımdan ayrı düşüren o son sakatlık, ona bunu hatırlattı.
Spanoulis’in kazanmadığı hiçbir bahis yok. NBA konusu hariç… Avrupa’da saldığı nam sonrası bu, onu çok cezbetmişti. Neticede NBA’e dönme ve ABD’de de kim olduğunu kanıtlama şansı bir daha olmadı. “Eğer şansını zorlasa ne olurdu?” sorusu, kariyeri boyunca cevaplanmamış tek soru olarak kaldı.
Yine de 2007 yazında NBA’den ayrılmak, 2007-08 sezonu için sahip olduğu kontrata ve Avrupalı dostu San Antonio Spurs‘te oynama fırsatına sırtını çevirmek kolay bir karar değildi. Bir kapıyı çıkarken kapattığını biliyordu. Seçtiği yol, onu destansı bir krallığa taşıdı.
Yalnızca basketbol için yaşayan bir insan için bu tip kararlar, her yol ayrımında sizi bekler. Birçok insan, kendisini profesyonel spora adamaya karar verdiğinde bunu fark eder.
Çok az sayıda insan, bu kararları alacak zihinsel sertlik ve güçlü karaktere sahipti. Çok daha az sayıda insan da yolun sonuna kadar bu kararların arkasında duracak gücü bulur.
Avrupa basketbolunda bunun tek örneği var…
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!