By Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Beko’nun Almanyalı oyuncusu Danilo Barthel, takımının yeni sezon öncesinde düzenlediği basın günü etkinliğinde Eurohoops’un sorularını yanıtladı.
Huzurlarınızda tecrübeli isim ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…
– Geçen yıl, Fenerbahçe için farklı bir sezon oldu. Sezona iyi başlamadınız ama sonrasında ivme yakalayıp playofflara gerçekten iyi bir oyun ile ulaştınız. Fakat daha sonrasında COVID-19 vakaları ortaya çıktı ve takım, CSKA Moskova’ya playofflarda kaybedip elendi. Sence o takım, tüm takım sağlıklı olsa Final Four yapabilir miydi?
– “Kesin yapardık” demek istemiyorum çünkü CSKA Moskova gibi harika bir takımla oynadık ama bence şansımız gerçekten çok yüksek olurdu. Çok formda ve ritimdeydik. COVID-19 ve sakatlıklar olmasa şansımız çok daha yüksek olurdu ama garanti geçerdik diyemem.
– Yaz dönemi boyunca beklenmedik gelişmeler oldu ve Igor Kokoskov, NBA’e gitmek üzere takımdan ayrıldı. Sen koçun ayrılacağını öğrendiğin zaman neler hissettin?
– Başlangıçta neler olacağını bilemiyorsunuz, dolayısıyla elbette üzüldüm. Igor Kokoskov, harika bir koç ve harika bir insan. Geçen yıl çok eğlendik. Fakat Sasha (Djordjevic) gibi harika bir koçun geleceğini öğrenince mutlu oldum ve yeni sezonu iple çekmeye başladım. Onun takımlarında iki yıl oynadığım için nasıl bir tarzı olduğunu biliyorum. O yüzden onun gelmesinden ötürü mutluyum.
– Ben de onu soracaktım. Onun takımlarında iki yıl oynadın. Takım arkadaşlarınla yeni koçunun tarzı ile ilgili konuştun mu? Neler istediğini anlattın mı?
– Evet, bazen bana ufak tefek şeyler soruyorlar çünkü nasıl oynatmak istediği hâlâ aklımda. Sistemlerini biliyorum. Bazen oyuncular bana antrenmanlar ile ilgili, maç hazırlıkları ile ilgili de sorular soruyorlardı. Dolayısıyla evet.
– Her organizasyon böyle bir durumun altından kalkamaz. Koç, yaz döneminde NBA’e gidiyor ve Sasha Djordjevic gibi Avrupa’da bilinen bir koç göreve getiriliyor. Bu da Fenerbahçe’nin ne kadar güçlü bir organizasyon olduğunu gösteriyor. Sen de bir yılı aşkın süredir buradasın. Bu konuda ve organizasyon hakkında neler söylemek istersin?
– Harika bir organizasyon. Dediğin gibi her kulüp, böyle zor bir durumun altından Fenerbahçe gibi kalkamaz. Burada tanınmış insanların çalıştığını görebiliyorsunuz. Harika oyuncular ve harika bir koçu buraya getirme konusunda harika bir iş çıkarıyorlar. Nihayet harika taraftarımız da salona dönüyor. Bu organizasyonun onlar da büyük bir parçası.
– Geçen yıl taraftarı aradınız mı?
– Tabii ki. Taraftarlar yokken tamamen farklı bir oyun oluyor. Daha bu hafta sonu bile büyük salonlarda taraftarın önünde oynayınca farklı atmosfer hissediliyor. Onlar bize enerji veriyor ve siz de tamamen farklı bir oyun oynuyorsunuz.
– Senden önce Marial Shayok ile konuştum ve kendisi bana “deplasman tribünleri önünde oynamayı” özlediğini söyledi. Sen daha çok rakip taraftarı mı özlüyorsun kendi taraftarını mı?
– Değişir. Ben maç esnasında çok dikkat etmiyorum, oradan gelen atmosfer beni çok etkilemiyor. Çoğu zaman değişmiyor ama genel olarak evimizde kendi taraftarımızın yarattığı pozitif atmosferi daha çok seviyorum.
– Geçen yıldan sonra Fenerbahçe’de bazı değişiklikler olsa da takımın çekirdeği korundu. Nando De Colo, Jan Vesely, sen, Dyshawn Pierre gibi isimler olarak takımda kaldınız. Bu yılki Fenerbahçe ile ilgili neler söylemek istersin?
– Bence takıma harika transferler yapıldı. EuroLeague deneyimi olan oyuncular geldi. Bu isimlerin hedeflerimize ulaşmamızda çok yardımları olacak. Harika karakterleri takıma kazandırma konusunda da yönetim harika iş çıkardı. Bu geride kalan üç haftada birlikte oynamak şimdiden çok keyifli. Bence koç da herkesin bu takımın bir parçası olması için harika iş çıkarıyor.
– İstanball Cup Turnuvası’nda maçlar EuroLeague maçları gibiydi. Taraftarlar da tribünlerdeydi. Elbette Zeljko Obradovic‘e saygılarını da göstermek istediler. Fakat tabii size de büyük destek verdiler. Takımın ivme kazandığını, birbirini tanımaya başladığını gördük. Antrenmanlar nasıl gidiyor? Takım kimyası ne durumda?
– Takım kimyası muhteşem. Dediğim gibi harika karakterler katıldı. Herkes birlikte oynamaktan keyif alıyor. Tabii alışmak biraz zaman alıyor, herkesin birbirini tanıması gerekiyor. AfroBasket ya da Olimpiyatlar nedeniyle geç katılan oyuncular oluyor. Tabii yeni sisteme, yeni tarza, yeni takım arkadaşlarımıza alışmak zaman alacak ama şimdiden çok çalıştığımızı ve her gün daha iyiye gitmeye çalıştığımızı görebiliyorsunuz. En önemlisi de şu an keyif alıyor olmamız.
– Sen de yaz döneminde milli formayı giydin. Bu deneyim nasıldı? Ülken için oynamak nasıl bir his? Bir yandan milli takımda oynarken bir yandan da çok hak ettiğin dinlenme sürecini nasıl ayarlayabildin?
– Uzun geçen sezondan sonra bu yaz dinlenmek gerçekten zor oldu. Fakat vücudum iyi hissediyordu ve ben de milli takımla oynamaya karar verdim. Çünkü Olimpiyatlar’a gitmek gibi eşsiz bir fırsat vardı. Bu hedefe ulaştık. Çok keyif aldık. Kariyerime dönüp baktığımda bunu hep hatırlayacağım.
– Hazırlık maçlarında senin daha çok 5 numarada oynadığını gördük. Sen bunu bekliyor muydun? Bu yeni sınava hazır mısın? Elbette geçmişte 5 numarada oynamıştın ama…
– Bence benim avantajım farklı pozisyonları oynayabilmek. Bu da benim için hiç sorun değil. 5 numara da olsam, daha fazla fiziksel mücadele de gerekse hiç sorun değil. Takımın ihtiyacı neyse, koç neye karar verirse ben hazırım. Benim için büyük bir sınav değil ama elimden gelenin en iyisini yapıp takıma faydalı olmaya çalışacağım.
– Geçen yıl her açıdan zor geçti. Her ülkenin farklı giriş kuralları vardı. Bu süreçte zihinsel sağlığını korumayı nasıl başardın?
– Geçen yıl da zorlanmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Karantinalarda olmak, ailem ve arkadaşlarımla görüşmemek zor oldu. Zor bir süreç ve sezondu. Tüm konsantrasyon ve odak noktası basketboldu. Fakat neticede arkadaşlarım ve ailemin desteği ile zor zamanları aştım. Umarım bu yıl tamamen farklı olur da odak noktası COVID-19 olmaz.
– Hepimizin ümidi o yönde. Peki sence bu durum, takım arasındaki bağları daha da güçlendirdi mi? Örneğin deplasmana gittiğinizde dışarıya çıkmak yasak olduğu için yaptığınız tek şey otelde kalmaktı. Tabii vaktinizi de takım arkadaşlarınızla geçiriyordunuz. Sence bu bağlarınızı güçlendirdi mi?
– Bunun büyük bir etkisi olduğunu düşünmüyorum çünkü COVID-19 olsa da olmasa da çoğu zaman birliktesiniz, uzun saatler antrenman yapıyorsunuz, seyahat ediyorsunuz. Tüm bunlar, nedeniyle çok zamanınız olur ve bağlanıyorsunuz. COVID-19 varken daha fazla vakit geçirmiyorsunuz. Hatta tam tersi… Daha özgür olduğunuzda izin günlerinizi birlikte geçiriyor, bir şeyler yapıyorsunuz. Bence öbür türlü, takım kimyası için daha da iyi.
– Geçen yılki kişisel performansından memnun musun? Bu yıl neleri değiştirmek istersin?
– Hayır, tabii ki genel olarak gösterdiğim performanstan memnun değildim. Bazı maçlarda olumlu performanslarım oldu ama COVID-19 sonrası ritmimi tekrar bulamadım. Sıkıntı yaşadım. Her şeyi denedim ama daha öncesindeki seviyeme gelemedim. Bu yıl benim için asıl mesele özgüvenli oynamak, fiziksel mücadeleden kaçmamak, enerji koymak olacak.
– COVID-19’u ben de atlattım ve uzun süre sorun yaşamaya devam ettim. Bir süre nefesimi ayarlamakta sıkıntı yaşadım. Profesyonel bir sporcu olarak sizler için daha zor olmalı. Antrenman yapıyor, maçlar oynuyorsunuz…
– Evet, gerçekten zor. Özellikle de sezonun ateşli döneminde oynayamıyorsunuz. Sonra da bir an önce çok fazla antrenmana çıkamadan ritminizi bulmanız gerekiyor. Maçtan maça koşuyorsunuz. Enfeksiyon sonrası yaşadığınız sağlık sorunlarından bahsetmek bile istemiyorum.
– Son sorum… Fenerbahçe taraftarına yeni sezon öncesi bir mesajın var mı?
– Evet. Gerçekten nihayet Fenerbahçe taraftarının önünde oynamayı, onların desteğini almayı ve maçlarda onları arkamızda hissetmeyi iple çekiyorum. Hem takım olarak elimizden geleni yapacağız hem de bireysel olarak ben onları mutlu etmek için elimden geleni yapacağım.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!