by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
2000-2001 sezonuyla birlikte modern EuroLeague çağı başlarken EuroLeague organizasyonu 21 yıllık tarihine birçok unutulmaz olay sığdırdı. Özellikle şampiyonun belirlendiği Final Four organizasyonunun tek maçlık eleme yapısı sayesinde, ligin kısa sayılabilecek tarihinde bugüne kadar sayısız sürpriz de meydana geldi.
Eurohoops Fırın olarak Avrupa basketbolunun zirvesinin geçmiş tarihinde yaşananlara bir bakış atıyor, siz değerli okuyucularımıza EuroLeague tarihinde geriye dönüp değiştirmek istediğimiz 5 farklı olayı sunuyoruz:
1- 2016 EuroLeague Finali
Ülkemizi EuroLeague sahnesinde temsil eden ekiplerden biri olan Fenerbahçe Beko, 2013-14 sezonu için efsane koç Zeljko Obradovic ile anlaşıldığını duyurduğunda tüm taraftarlar bu haber karşısında çok heyecanlanmıştı. Sarı lacivertli ekip 2013-14 sezonunda organizasyona Top 16 turunda veda ederken, yerel ligde ise şampiyonluğa ulaşmayı başarmıştı.
2014-15 sezonuna en azından playoff hedefiyle başlayan Fenerbahçe, neredeyse baştan aşağı yenilenen kadrosuyla da sezona hızlı bir giriş yapmıştı. Jan Vesely, Bogdan Bogdanovic, Ricky Hickman, Andrew Goudelock gibi önemli isimleri kadrosuna katan sarı lacivertlı ekip, 2007-08 sezonundan beri ilk kez EuroLeague playofflarına kalmaya hak kazanmıştı. Playoff turunda zorlu rakip Maccabi Tel Aviv‘i 3-0 geçerek tarihinde ilk kez Final Four’a kalmayı başaran temsilcimiz, yarı finalde ev sahibi Real Madrid‘e mağlup olarak finale kalma başarısı gösterememişti.
2015-16 sezonu için beklentiler iyice tavan yaptı. Fenerbahçe Beko; Gigi Datome, Ekpe Udoh, Kostas Sloukas, Bobby Dixon gibi transferlerle hedefi iyice yükseltmişti. Yine oldukça başarılı geçen normal sezonun ardından playoff turunda Real Madrid‘le eşleşen sarı lacivertli ekip, kusursuz bir performansa imza atarak eflatun beyazlı rakibini 3-0’la geçmiş ve adını üst üste 2. kez Final Four’a yazdırmayı başarmıştı.
Baskonia karşısında zor geçen fakat uzatmalarda kazanılan yarı final karşılaşması sonrası tarihinde ilk kez finale yükselme başarısı gösteren temsilcimiz, finalde CSKA Moskova ile karşılaşacaktı. Berlin’de oynanan final karşılaşması için gurbetçi taraftarlardan da ilgi büyüktü. Neredeyse ev sahibi gibi oynadığı karşılaşmanın ilk yarısında 20 sayı farkla geriye düşen temsilcimiz, Final Four tarihine geçen geri dönüşlerden birini yapmayı başarmıştı. Sonrası zaten hepimizin malumu…
Eurohoops Fırın olarak burada biraz subjektif davranıyor ve 15 Mayıs 2016 akşamına geri dönüyoruz. Maçın normal süresinin son anı, değiştirmek istediğimiz ilk olay: Viktor Khryapa’nın hücum ribaundunu alamaması.
2- Alphonso Ford
NCAA kariyerinde Missisippi Valley State forması giyen Alphonso Ford, kolej basketbolu tarihinin en büyük efsanelerinden biri. Ford, burada bulunduğu 4 sezonda da 25 sayı ve üzeri sayı ortalamasıyla oynadı. NCAA tarihinin en skorer 5. oyuncusu olan yıldız isim, kolej kariyeri noktalandıktan sonra 1993 NBA Draft’ının 2. tur, 32. sırasında Philadelphia 76ers tarafından seçilerek NBA’ye adım atmış oldu.
NBA’de aradığını bulamayan Ford Liga ACB ekiplerinden Penas Huesca ile sözleşme imzaladı. Buradaki başarılı performansına rağmen takımının küme düşmesine engel olamadı. Kariyerine Yunanistan Ligi’nde devam eden Ford, 1996-97 sezonunda Papagou forması ile oldukça başarılı geçen sezonun ardından yaz döneminde lösemi şokuyla sarsıldı.
1997-98 sezonunun başlamasına çok az kala lösemi teşhisi konan ABD’li oyuncu, bu sebeple basketbola 1 sezon ara vermek zorunda kaldı. 1 sezonluk aranın ardından Yunanistan Ligi ekiplerinden Peristeri ile sözleşme imzaladı. Başarılı geçen yerel lig periyodunun ardından takımıyla 2000-01 sezonunda EuroLeague’de yer alma başarısı gösteren yıldız oyuncu, buradaki ilk tecrübesinde maç başına 26 sayı ortalaması tutturarak ligin en skorer ismi oldu. Ford, fazlasıyla başarılı geçen ilk sezonunun ardından EuroLeague’in en iyi 5’ine takımına seçildi.
Hastalığının artarak ilerlemesine rağmen basketboldan kopmak istemeyen oyuncu, 2003-04 sezonunun başında İtalyan ekibi Scavolini Pesaro ile sözleşme imzaladı. Burada hastalığına rağmen 22.2 sayı ortalamasıyla mücadele eden Ford, sezon sonu hastalığının basketbol oynamasını engelleyecek boyuta gelmesinden dolayı basketbolu bırakmak zorunda kaldı.
32 yaşındaki oyuncu ne yazık ki lösemiye daha fazla direnemedi ve 4 Eylül 2004 tarihinde ailesinin yanında hayata veda etti. Oyuncunun vefatından sonra EuroLeague, “Alphonso Ford En Skorer Oyuncu Ödülü” adlı ödülü duyurdu. Oyuncunun vefatının ertesi sezonundan itibaren her sene ligin en skorer oyuncusuna bu ödül veriliyor.
Biz ise 1997 yazına geri dönerek yıldız skorerin başına lösemi hastalığının hiç gelmemiş olmasını istiyoruz. Alphonso Ford’un lösemi hastalığını EuroLeague tarihinde değiştirmek istediğimiz ikinci olay olarak huzurlarınıza sunuyoruz.
3- Anadolu Efes 2019-20 sezonu
2017-18 sezonunun ortasında koç Ergin Ataman’la yeniden yapılanmaya giden Anadolu Efes, o sezonu ligde son sırada tamamlamıştı. Oldukça başarısız geçen sezonun ardından 2018-19 sezonuna iddialı eklemelerle başlayan temsilcimiz; Shane Larkin, Vasilije Micic, Rodrigue Beaubois gibi önemli eklemelerle kadroyu baştan aşağı yenilemişti.
Sezon başında takıma geç katılan Shane Larkin’in uyumu soru işareti yaratıyordu. Larkin’in takımına alışmasıyla birlikte lacivert beyazlı ekip, ikinci yarıda iyice vites arttırarak normal sezonu 4. sırada tamamlamayı başarmıştı. Playoff turunda Barcelona’yla eşleşen temsilcimiz, kıran kırana geçen serinin ardından seriyi 3-2 kazanarak uzun zaman sonra ilk kez Final Four’a kalma başarısı göstermişti. Yarı finalde bir diğer temsilcimiz Fenerbahçe‘yi geçip finale kalmayı başaran lacivert beyazlı ekip, final maçında CSKA Moskova’ya mağlup olarak sezonu 2. tamamlamıştı.
2019-20 EuroLeague sezonuna daha da iddialı başlayan temsilcimiz, sezon başında Sinan Erdem’de alınan Barcelona mağlubiyeti sonrası adeta durdurulamaz bir seviyeye çıkmış, sezonun oynanabilen kısmında sadece 3 yenilgi daha almıştı. Ergin Ataman’ın kısaları ön plana çıkaran hücum sisteminde seviye atlayan Shane Larkin ve Vasilije Micic, sezona damga vuran kısa ikilisi olarak EuroLeague tarihine geçiyordu. Ligin açık ara favorisi olarak durdurulamaz gözüken Anadolu Efes, tüm dünyayı sarsan COVID-19 pandemisinin kurbanı oldu. Pandemi sebebiyle dünyadaki tüm spor organizasyonları büyük zarar görürken, EuroLeague’de ise sezon yarıda kaldı ve “Beyaz sezon” ilan edildi.
Tam olarak yine bu noktada 2020 Mart ayına dönerek sezonun yarıda kalmış olmasını değiştirmek istediğimiz üçüncü olay olarak siz değerli okuyucularımızın huzurlarına sunuyoruz.
4- Arvydas Macijauskas
Şu tartışmasız bir gerçek… Arvydas Macijauskas, Avrupa basketbolunun gördüğü en heyecan verici yeteneklerden biriydi.
Uzun sarı saçları ve bebek yüzüyle sadece sahada gösterdikleriyle değil, görünüşü ve oldukça havalı bir telaffuza sahip olan soyadıyla da basketbolseverlerin aklında yer eden bir isimdi.
2004-05 sezonunda EuroLeague finalisti olmayı başaran efsane Tau Ceramica kadrosunun en önemli isimlerinden biri olan yıldız oyuncu, takımının en skorer oyuncusu olmayı başarmıştı. Sahaya koyduğu oyun aklı, çabukluğu, perde çıkışlarında yarattığı skor ve pas tehditiyle çağının ötesinde bir isimdi.
O sezon EuroLeague’in en iyi 5’inde kendisine yer bulan Macijauskas, tıpkı Jose Calderon gibi (ve sonrasında Luis Scola’nın da yapacağı gibi) NBA’in yolunu tuttu. Ne yazık ki Litvanyalı oyuncunun vermiş olduğu bu karar, kendisi için adeta sonun başlangıcı oldu.
2005-06 sezonu için New Orleans Hornets‘le anlaşan Macijauskas, tabir-i caizse kabus gibi bir NBA dönemi geçirdi.
Özgüven kırıcı bu Amerika deneyiminin ardından yine Avrupa’nın yolunu tutan yıldız skorer, Yunan devi Olympiakos’la 4 yıl, 9 milyon Euro’luk Avrupa basketbolu için oldukça yüklü sayılabilecek bir kontrata imza attı.
Yeni sezon öncesi Olympiakos cephesinde beklentiler fazlasıyla yüksekken Yunan devi gelen şok edici haberle adeta sarsılmıştı. Arvydas Macijauskas, henüz yeni takımıyla profesyonel maça dahi çıkamadan aşil tendonunu koparmıştı. Sakatlığı sebebiyle sezonun çok büyük kısmını kaçıran yıldız oyuncu, Tau Ceramica’ya karşı oynanacak playoff serisinin hemen öncesinde geri dönmüş olsa da sakatlık öncesi halinden çok uzaktı. Olympiakos, Tau Ceramica karşısında elenirken Macijauskas da felaket bir seriyi geride bırakmıştı.
2007-08 sezonuna yine yüksek beklentilerle giren Olympiakos, bu sefer geride bırakılan sezonun aksine oldukça iyi bir başlangıç yapmıştı. Sakatlık öncesi halinden kesitler sunan Arvydas Macijauskas ise adeta yeniden kendini bulmuştu. O sezon Kasım ayının en değerli oyuncusu seçilen 27 yaşındaki yıldız, kariyerinin ikinci baharını yaşıyordu. İşler bu sefer iki taraf için de iyi giderken aniden her şey yeniden tepetaklak oldu.
İzin gününde bileğinden ciddi şekilde sakatlanan Macijauskas, sezonun kalan kısmının tamamına yakınını kaçırdı. Bu sakatlık sonrasında Olympiakos kulübü oyuncuyu sözleşme şartlarını ihlal etmesi sebebiyle dava etti. 2009 yılında karara bağlanan davada Yunan devi haklı bulundu ve Litvanyalı oyuncunun sözleşmesi alacakları ödenmeden feshedilmiş oldu.
Kariyerinde son olarak Olympiakos forması giyen yıldız isim, sakatlık ve dava süreci sonunda 2010 yılında yalnızca 30 yaşındayken basketbol kariyerini noktaladığını açıkladı. Bu kararı almasında ise sağlık durumunu gerekçe olarak gösterdi.
Biz ise 2004-05 sezonunun sonuna geri dönüyor, Arvydas Macijauskas’ın kendisi için sonun başlangıcı olan NBA’ye gitme kararını almasına karşı çıkmak istiyoruz.