by Melikşah Bayrav/ info@eurohoops.net
Turkish Airlies EuroLeague Final Four’unun ilk maçında temsilcimiz Anadolu Efes, Belgrad’da Olympiakos ile karşı karşıya geldi.
Baştan sona kıran kırana geçen karşılaşmayı 77-74 kazanan Anadolu Efes, yaklaşık 12.000 Olympiakos’lu taraftarın yarattığı gürültülü atmosfere rağmen final biletini almayı başardı.
Maçın ilk yarısında rakibinin hücumlarını durdurmakta çok zorlanan temsilcimiz, ikinci yarıdan itibaren savunmadaki sertliği üst seviyeye çıkararak galibiyete uzandı. Anadolu Efes‘in Sırp süper yıldızı Vasilije Micic, son saniyede bulduğu üçlük isabetiyle takımına maçı kazandıran isim oldu.
Karşılaşmayı 16’sı ilk yarıda olmak üzere 21 sayıyla tamamlayan Shane Larkin, bu büyük zaferin önemli mimarlarından biri oldu. Öte yandan Krunoslav Simon‘un yokluğunda yan parçalardan gelen skor yükünü çeken Elijah Bryant, attığı 16 sayıyla galibiyette büyük rol oynadı.
Olympiakos’ta ise Kostas Sloukas‘ın 11 sayı ve 6 asistlik performansı, Yunan devini finale taşımak için yeterli olmadı.
Eurohoops Fırın, Final Four ilk maçının kritik saha içi detaylarına göz atıyor:
Boyalı Alanda Fall-Martin Dominasyonu
Kadrosunda Shane Larkin ve Vasilije Micic gibi çok değerli iki süper yıldız bulunduran Anadolu Efes‘in hücum kurgusunda bu iki oyuncuyu tamamlayan yan parçaların öneminden uzun uzun bahsetmeye gerek yoktur sanıyorum. Rodrigue Beaubois ve Krunoslav Simon gibi isimlerin uzun yıllardır sundukları skor ve asist katkıları, temsilcimizin Avrupa basketbolu tarihinin en özel hücum takımlarından biri olmasındaki en önemli faktörlerden biriydi.
Tıpkı Olimpia Milano serisinde olduğu gibi Krunoslav Simon, sakatlığı nedeniyle Olympiakos’a karşı forma giyemedi. Zorlu bir bel sakatlığı sürecinin ardından toparlanmaya çalışan Rodrigue Beaubois ise yalnızca 5 dakika sahada kalabildi, bu bölümde yalnızca bir kez top kullanan Fransız skorer, herhangi bir skor veya asist katkısı sağlayamadı.
Hâl böyle olunca 5 numaradan parkeye keskin bir dış şut tehdidi getirebilen Tibor Pleiss’ın varlığı her zamankinden daha da kritikti. Alman uzunun üçlükleriyle ve orta mesafe isabetleriyle yapacağı skor katkısı, tıpkı Olimpia Milano serisinin 3. ve 4. maçlarında olduğu gibi Vasilije Micic ve Shane Larkin’in üzerlerindeki baskıyı azaltabilmek anlamına da gelecekti.
Playoff etabında kadrosundaki ciddi eksikliklerin de etkisiyle Olimpia Milano, Tibor Pleiss’ın sahada olduğu anlarda yarattığı zaaflardan neredeyse hiç faydalanamamıştı. Bu sayede savunmada eşleşme boyunca takım halinde boyalı alana doğru gömülebilen Anadolu Efes, Pleiss’ın yavaş ayaklarının ve zayıf savunma temelinin yaratabileceği problemleri de bir anlamda saklayabilmişti.
Olympiakos’ta koç Georgios Bartzokas’ın bu durumu artıya çevirmeye çalışacağını tahmin etmek pek de güç değildi. Karşılaşma öncesi analizimizde de bahsettiğimiz üzere Yunan devi, forvetlerinde Sasha Vezenkov ve Kostas Papanikolaou gibi çok önemli iki dış şut tehdidine sahip. Yarı saha hücumunda bu ikiliyi sürekli aynı anda topsuz hareket ettiren koç Bartzokas, bu sayede planladığı ikili oyun opsiyonlarına alan açabilmesinin yanı sıra rakip savunmaları da daha fazla rotasyona zorlayabiliyor.
Playoffların aksine Anadolu Efes‘in bu iki oyuncuyu yay gerisinden riske ederek boyalı alana gömülmesi, arka arkaya gelecek üçlüklerle ritmin tamamen Olympiakos’un eline geçmesi anlamına gelebilirdi. Özellikle ilk yarı boyunca bu durumdan fazlasıyla iyi faydalanan Yunan devi, Tibor Pleiss’ın savunmadaki tüm zaaflarını olabilecek en iyi şekilde değerlendirdi.
Kostas Sloukas‘ı sezon boyunca olduğu gibi yine kenardan getiren koç Bartzokas, forvetler Sasha Vezenkov ve Kostas Papanikolaou’dan gelen topsuz hareketliliğin de büyük yardımıyla ana top yönlendirici Tyler Dorsey’e ikili oyunu rahat şekilde oynayabilmesi için alan açtı. Boyalı alanda Pleiss’la eşleştiği neredeyse her pozisyonda büyük bir avantaj elde eden 2.18’lik dev Moustapha Fall, sayılarının yanı sıra asistleriyle de ilk yarıda adeta boyalı alanı domine etti.
Tibor Pleiss’in hücumda da beklenen katkıyı vermekten uzak olması, koç Ergin Ataman’ın beklenenden daha erken bir hamle yapmasını gerektirdi. Bu noktada temsilcimizin imdadına ise yılların tecrübesi Bryant Dunston yetişti.
Yıllardır savunmasıyla Avrupa’da nam salan Bryant Dunston‘ın hücumda verdiği katkı sınırlı bir isim olsa da yıllar içerisinde geliştirdiği bir özellik var. Kısaya yaptığı perdelerin ardından devrilme zamanlamasını iyi ayarlayabilen Dunston, özellikle yaptığı kısa devrilmelerin ardından köşelerde bulunan şutörlere verdiği paslarla top trafiğini sağlayabiliyor.
ABD’li uzunun bu özelliği, bu sefer Olympiakos’ta Moustapha Fall’un zayıf ayakları dolayısıyla zaaflarının ortaya çıkmasına yol açtı ve hücumda büyük ölçüde tıkanan Anadolu Efes, top dolaşımını arttırarak istediği atışları elde edebilmeye başladı. Özellikle Shane Larkin’in dış atışlardaki yüzdeli performansı, bir ara çift hanelere yaklaşan farkın erimesine ve temsilcimizin maçın içinde kalmasını sağladı.
Olympiakos’ta uzun rotasyonunun bir diğer parçası Hassan Martin, her ne kadar boyalı alanda Moustapha Fall kadar etkili bir hücum gücü olmasa da çabukluğu ve atletizmi sayesinde takımının tepede switch (perde sonrası oyuncu değişimi) yapabilmesine olanak sağlıyor. ABD’li uzunun oyuna girmesiyle savunmasını değiştiren Yunan devi, yine sezon boyunca sıkça gördüğümüz üzere maç içerisinde savunmasını değiştirdi ve switchlerden çok daha aktif faydalanmaya başladı.
Bu noktada kadronun mutlak lideri Kostas Sloukas‘ın da oyuna dahil olması, Olympiakos için işlerin yeniden yoluna girmesi anlamına geldi. Yıldız oyun kurucunun Hassan Martin’le oynadığı ikili oyunların sonucunda hücumu istediği gibi yönlendirebilmesi, kırmızı-beyazlı ekip için Tyler Dorsey ve Sasha Vezenkov gibi iki değerli parçadan skor katkısı alınamamış olmasına rağmen hücumda işlerin sorunsuz ilerlemesini sağladı.
Olympiakos’un neredeyse her pozisyonda switch yapmaya başlaması, Olimpia Milano serisinden bu duruma fazlasıyla hazırlıklı olan Anadolu Efes için bir anlamda daha iyi oldu. Bu sayede hücum ederken rahatça eşleşme seçebilen temsilcimiz, Kostas Sloukas‘ın boyalı alanda uzunla kaldığı durumlarda topun sürekli olarak oraya inmesine ve hücumun şekillenebilmesine olanak sağladı.
Tibor Pleiss ve Adrien Moerman’dan neredeyse hiçbir katkı alınamamış olmasına rağmen özellikle Elijah Bryant’ın zayıf taraftan bulduğu köşe üçlüğü isabetleri, Vasilije Micic’in de pek ortalarda olmadığı bir ilk yarıda koç Ergin Ataman’ın ekibinin oyunun içinde kalmasında büyük pay sahibi oldu.
Elijah Bryant Faktörü
Anadolu Efes‘in Tibor Pleiss ve Adrien Moerman gibi iki skorer uzunundan neredeyse hiçbir katkı alamamış olması, her ne kadar ilk yarıda 42 sayı atılmış olsa da mutlaka farklı yan parçaların devreye girmesinin gerekliliği anlamına geliyordu. Maç başından farklı olarak ikinci yarıya Elijah Bryant, Chris Singleton ve Bryant Dunston‘la başlayan koç Ergin Ataman, bu tercihinden belki de olabilecek en iyi verimi aldı.
İlk yarıda sahada kaldığı bölümlerde adeta boyalı alanı domine eden Moustapha Fall, iri cüssesine rağmen ayaklarının yavaşlığı nedeniyle savunmada bariz zaaflara sahip olan bir isim. Fransız uzun her ne kadar yüksek savunma bilgisiyle bu defolarını kapatabilse de zaman zaman ciddi problemler de yaşayabiliyor.
Anadolu Efes‘in ikinci yarı boyunca belki de yaptığı en iyi şey, tıpkı ilk yarıda Olympiakos’un Tibor Pleiss’a yaptığı gibi Moustapha Fall’un oyunda olduğu bölümlerde sürekli zaaflarına atak ederek 2.18’lik devi devre dışı bırakması oldu. Elijah Bryant’ın saha içi yerleşimindeki rolüyle yarı sahada alanları iyiden iyiye açan temsilcimiz, Bryant Dunston‘ın ikili oyun sonrası kısa devrilmeleriyle hücumu şekillendirdi.
Her seferinde zayıf tarafta konumlanan ve Olympiakos’un yardım savunmasının devreye girdiği anlarda ceza şutunu kesmek için hazır bekleyen Elijah Bryant, ikinci yarıya adeta alev alarak başladı. Bryant Dunston’ın kısa devrilmeleri üzerinden Moustapha Fall’a yapılan ataklarla hücumu şekillendiren Anadolu Efes, Bryant’tan arka arkaya gelen köşe üçlükleriyle bir anda farkı çift hanelere kadar çıkardı.
Tüm bunlara rağmen oyunda dengeleri değiştiren bir numaralı faktör ise savunmada gerçekleşti. İlk yarı boyunca Olympiakos’un yarı sahadaki topsuz hareketliliğini takip etmekte çok zorlanan temsilcimiz, Tyler Dorsey ve Sasha Vezenkov gibi iki yıldızın 0 sayıyla oynadıkları bir ilk yarıda potasında 43 sayıya izin vermişti. İkinci yarıyla birlikte ise işler değişmeye başladı.
Bryant Dunston ve Chris Singleton ikilisinin aynı anda sahada kalmaları, kırmızı-beyazlı ekibin boyalı alanı Moustapha Fall üzerinden aktif kullanma çabalarına büyük ölçüde engel oldu. Yardım savunmalarında agresifliği üst seviyelere çıkaran ve adeta rakibini boyalı alanın dışına püskürten temsilcimiz, 2.18’lik Fransız devin tamamen devre dışı kalarak kenara gelmesini sağladı.
Bu noktada öne çıkan bir diğer detay da Shane Larkin’in tüm yorgunluğuna rağmen yaptığı agresif topa baskı oldu. Maç boyunca tamı tamına 38 dakika sahada kalan ABD’li yıldız, Tyler Dorsey ve Kostas Sloukas‘a ikinci devre boyunca topu rahat yönlendirme fırsatı tanımayarak Olympiakos’un ilk yarıdaki kadar rahat hücum edememesini sağladı.
Yunan devinde üzerinde artan tüm baskıya rağmen bir şekilde devreye girmeyi başaran Tyler Dorsey, ilk yarının aksine boyalı alanı neredeyse hiç kullanamayan takımının skor yükünü çeken bir numaralı isim oldu. Yine ilk yarıyı 0 sayıyla tamamlayan Sasha Vezenkov’un da arka arkaya bulduğu 5 sayıyla işin içine dahil olması, Olympiakos’un hücumda yaşadığı tüm sorunlara rağmen farkı eritmesini ve son çeyreğe girilirken farkı tek topa kadar düşürmesini sağladı.