by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Eurohoops’un deprem felaketinden etkilenen vatandaşlarımız için düzenlediği açık arttırmaya buraya tıklayarak katılabilirsiniz.
2006 ile 2008 yılları arasında ülkemizde Efes Pilsen forması da giyen Drew Nicholas, daha çok Panathinaikos‘taki başarılı yılları ve Zeljko Obradovic yönetiminde kazandığı şampiyonluklarla hatırlanıyor.
2003 NBA Draftı’na girip seçilemeyen eski basketbolcu, günümüzde Denver Nuggets gözlemcilik departmanının başı ve kendisi gibi gözden kaçan yetenekleri arıyor.
SPORT24’e özel bir röportaj veren 41 yaşındaki Nicholas; Avrupa kariyeri, Anadolu Efes‘ten ayrılığı, Panathinaikos ve Obradovic tecrübeleri hakkındaki soruları yanıtladı.
2008 yazında Maccabi ile anlaştığınıza dair söylentiler vardı. Ne değişti de Panathinaikos’a gittiniz?
“Bu haberler yanlıştı. Amerikan Büyükelçiliği’nden bir talimat geldiği için Sırbistan’a gitmeme kararım nedeniyle sezon ortasında Efes‘ten ayrıldım. Bu süre zarfında Maccabi benimle uzun vadeli sözleşmeye imzalamaya çalıştı ama sonra dizimde küçük bir problem çıktı. Bu yüzden Efes‘in beni serbest bırakmasının, belki de bir süre dinlenmem gerektiğine Tanrıdan gelen dair bir işaret olduğunu düşündüm. Bu yüzden yaza kadar beklemeye karar verdim. Sezonun geri kalanı için Barcelona’dan bir teklif aldım ama ben dinlenmek istiyordum.
Yaz aylarında Panathinaikos’tan telefon geldi. Anlaşma çok hızlı bir şekilde gerçekleşti. İlk başta beni istediklerine inanmadım çünkü kadroda Diamantidis, Spanoulis, Jasikevicius gibi çok iyi guardlar vardı. Ancak menajerim bana iki yıllık çok iyi bir sözleşme teklif ettiklerini söylediğinde onlara ‘evet’ demek çok kolaydı. Benetton’dan ayrıldığımda Panathinaikos ile anlaşmaya yakındım ama sonunda kendimi Efes’te bulmuştum. Bu yüzden ikinci şans geldiğinde boşa harcamak istemedim.”
Efes – Partizan maçında Sırbistan’a seyahat etmediğiniz için hiç pişman oldunuz mu? (Ed. notu: Kosova’nın bağımsızlığı ilan etmesi, ABD’nin de Kosova’yı tanımış olması sonunda ABD hükümeti, Sırbistan’ı gidilmemesi gereken ülkeler sınıfına almış ve Efes kadrosunda yer alan Drew Nicholas, Loren Woods, Rashad Wright ve Andre Hutson takımla birlikte Belgrad’a seyahat etmemişti)
“Şimdi geriye dönüp baktığımda, belki de yanıldığımı söyleyebilirim. Fakat o zamanlar kararımdan %100 emindim. Bunu ailemle ve menajerimle tartışmıştım. Dürüst olmak gerekirse, özellikle Efes’in durumu ele alış biçiminden ötürü kendimi rahat hissetmedim. Durumun ne olduğunu ve dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un Amerikan vatandaşlarının Sırbistan’a gitmemesi yönünde verdiği direktifi çok iyi biliyorlardı. Lakin bu konuda bana o şekilde yaklaşmadılar, gidip onlara itiraz etmem gerekiyordu. Bu da beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu kararın erken ayrılığa yol açabileceğini anladım ama önce kendimi düşünmek zorundaydım.”
Panathinaikos’a geldiğinizde zaten EuroLeague’in skor lideriydiniz ama aynı zamanda çok iyi bir savunma oyuncusuna dönüştünüz. Bu değişim nasıl gerçekleşti?
“Bu, üniversitede Maryland’de oynarken öğrendiğim bir şeydi. Bazen takımın iyiliği için kişisel yeteneklerinizin bir kısmını feda etmeniz gerekir. O zamanlar Panathinaikos’ta topla özel bir şeyler yapabilen birçok oyuncumuz olduğunu biliyordum. Bu yüzden ne yazık ki rolüm Benetton veya Efes’teki rolümle aynı değildi ve kazanmak için fedakarlık yapmaya hazırdım.
Üniversitede yaptığım şey buydu, Maryland’de bulunduğum ilk üç yılda ilk beş başlamadım. Şampiyonluğu kazandığımız yıl kenardan gelen ilk guard bendim. Bu yüzden zaten alışkın ve istekli olduğum bir şeydi. Çünkü nihai hedef her zaman kazanmaktır.”
Zeljko Obradovic, oyuncuların önce takım için sonra da kendileri için oynamalarını sağlama yeteneğine sahip. Bunu nasıl yapıyor?
“Kesinlikle bu yeteneğe sahip. Panathinaikos’ta iyi başlamadım. İlk 3-4 ay boyunca iyi performans göstermedim ve benimle devam etmeyeceklerini düşünmeye başladım. Neyse ki sabırlıydılar ve beni desteklediler. Bir süre sonra fark ettiğim şey, hücumu unutup savunmada elimden geldiğince iyi oynamam gerektiğiydi. Savunma oynarsanız sahada kendinize yer bulursunuz. Ayrıca yavaş yavaş hücum sistemlerine de adapte olursunuz, fırsatlar elde edersiniz”
Panathinaikos’ta o dönemden aklınıza gelen bir hikaye var mı?
“En çok hatırladığım şey, elde ettiğimiz başarıya sahip olmak için yapmamız gereken fedakarlıklar. OAKA’dan çıkmamız geceyi bulurdu. Antrenmanlar geç saatlerde, saat 19:00 civarında başlardı ve maç kasetlerini izledik. Son maçta kötü oynadıysak, video seansı iki buçuk saat bile sürebilirdi. Bu yüzden 21:30’a kadar topla çalışmaya başlayamazdık. Antrenman bittiğinde gece olurdu.
Obradovic çok katıdır ama aynı zamanda çok adildir. Asla gri yoktur, siyah ve beyaz vardır. Onunla ne yapacağınızı her zaman bilirsiniz. Bir hata yaparsanız, sizi uygun gördüğü şekilde düzeltecektir. Ancak doğru bir şey yaparsanız, yanınıza gelen ilk kişi Obradovic olur ve size dostça iyi bir iş çıkardığınızı söyler. Bu sayede muazzam bir özgüven kazanırsınız çünkü diğer kişinin size karşı dürüst ve açık sözlü olduğunu anlarsınız. Bir noktadan sonra ne zaman ciddi olma zamanının geldiğini ve ne zaman eğlenebileceğimizi çok iyi kavradık.”
2009’da CSKA ile oynadığınız finalde Siskauskas’ı savunmak için ısrar ettiğiniz doğru mu?
“Hayır, hayır, bu bir şehir efsanesi. O dönemi çok iyi hatırlıyorum. Diamantidis onun savunmasında başladı ve bir noktadan sonra değiştik. Böylece Siskauskas’ın savunmasına ben geçtim. Siskauskas mükemmel bir oyuncuydu, bu yüzden onun işini zorlaştırmaya çalıştım. Onu iyi savunduğumu söylüyorlar ama sonunda iyi bir şut attı, sadece kaçırdı ve kupayı bu şekilde aldık.”
Blatt, Obradovic, Scariolo. En çok hangisiyle iyi geçindin?
“Koç Blatt bana çok fazla özgürlük ve sorumluluk verdi. Oyunumu oynamama izin verdi, bu yüzden bunun için her zaman minnettar olacağım. Ancak bu sorunun cevabı Obradovic. Senden ne istediğini çok net şekilde biliyordun. Yapmanız gerekenleri yapıp yapmamak size kalmış. Benim için Obradovic birlikte çalıştığım en iyi antrenör. Sergio Scariolo’ya ve İspanya milli takımı ile başardıklarına da saygı duyulması gerek tabi. Ancak Obradovic ile geçen bunca yıldan sonra Scariolo’nun sistemine uyum sağlamak benim için biraz zordu.”
Dimitris Itoudis şu anda Avrupa’nın en iyi koçlarından biri. Böyle bir gelişmeyi öngörebilir miydiniz?
“Evet, kesinlikle. Itoudis, Panathinaikos’un isimsiz kahramanıdır. Herkes Diamantidis’i, Saras’ı, Batiste’yi, beni, Obradovic’i vs. tanıyordu ama insanlar Itoudis’in takımın günlük işleyişinde ne kadar önemli olduğunu anlayamıyorlar. Antrenmanları birçok kez o yaptırdı. Bize her şeyi anlatan Itoudis’ti. Koç Obradovic geride kaldı, işleri yönetti. Gerekli gördüğünde müdahale ederdi ama Itoudis’in taktiksel açıdan mükemmel olduğu açıktı. Ayrıca tam bir profesyonel. Bu günlere gelmek için çok çalıştı. O yüzden baş antrenör olduğunda ve başarılar elde etmeye başladığında hiç etkilenmedim.”
Panathinaikos’un son EuroLeague şampiyonluğunda rol aldınız. Ancak son yıllarda takımın durumu pek iyi değil. Bu sorunların nedenleri nelerdir dersiniz?
“İnsanlar o dönemlerin özellikle finansal açıdan tamamen farklı olduğunu anlamalı. Bu yüzden kadroda çok iyi oyunculara sahip olabilirsiniz. Sadece bütçe açısından bakıldığında, şimdi işlerin bununla hiçbir ilgisi yok. Ayrıca Obradovic gibi bir koçunuz olduğunda istediği oyuncuları seçmek ve onlarla süreklilik sağlayabilmek de aynı derecede önemli. Her yıl bir veya iki değişiklik yapabilirsiniz. Ancak aynı çekirdeğe sahipseniz yolunuza devam etmek daha kolaydır. Yanılmıyorsam, Panathinaikos’ta son yıllarda çok fazla değişiklik oldu. Oyuncular, antrenörler, yönetimdeki insanlar… Bu yüzden uyum sağlamak ve başarılı olmak çok zor.”
Hakem kararları her zaman tartışmanın merkezinde yer alıyor. Peki sonuçta bu kadar büyük bir rol oynuyor mu?
“Bazı durumlarda maçı olması gerekenden daha fazla etkileyebilir ama hakemler de insandır ve hata yapabilirler. Tıpkı benim bir şutu kaçırabileceğim gibi, onlar da bir faulü kaçırabilirler. Ancak egolarının maça ve düdüklere etki etmesine izin veren bazı hakemler vardı. Bu kesinlikle hoş değildi.”
Panathinaikos’taki eski takım arkadaşlarınızla iletişimde misiniz?
“Tabii ki. Daha önce Atina’da bir alışveriş merkezindeydim ve Ian Vougioukas’a rastladım. Diamantidis’le, Saras’la konuşuyorum. Barcelona’ya gittiğimde Saras’ı gördüm ve Panathinaikos maçında tekrar göreceğim. Mümkün olduğunca çok insanla iletişim halinde olmaya ve Avrupa’ya geldiğimde görüşmeye çalışıyorum.”
Atina’da Saras’la dışarıda bir gece geçirmeyi beklemeli miyiz? Son zamanlarda Olympiakos maçından sonra bir gece kulübüne gittiği için ilgi odağı oldu.
“Muhtemelen daha ince bir şey yaparız (gülüyor). Olayı gördüm. Barcelona koçu olduğunu anlıyorum ama aynı zamanda o da bir insan. Bazen kötü bir yenilgiden sonra dışarı çıkıp biraz stres atmak istersiniz. Ailesiyle birlikte gitmişti, bu yüzden mantıklıydı. Ama ne zaman dışarıda eğlenseniz, insanların cep telefonlarıyla sizi çekeceklerini bilmek o kadar da hoş değil.”
Saras’ı hem oyuncu hem antrenör olarak tanıyorsunuz. Öncekine kıyasla çalışma biçiminde herhangi bir farklılık veya benzerlik var mı?
“Çok tutkulu ve duygularını asla gizleyemiyor. Bana komik geliyor çünkü oturup onu izliyorum ve tepkilerinde Zeljko Obradovic’i görüyorum. Bu normal bir şey, onun üzerinde büyük bir etkisi vardı. Birlikte oynadığımız için Saras’ın koçluk konusunda tutkulu olduğunu, oyunu okuyabildiğini ve her zaman rakibini yenmenin çeşitli yollarını aradığını söyleyebilirim.
Belki de oyunculuğuna kıyasla biraz daha çekingen ama yine de bunun Zeljko ile ilgisi olduğunu düşünüyorum. Her zaman çok iyi yapılandırılmış bir sistemde çalıştık, hızlı ve yüksek tempolu oynayabilirdik ama bunun her zaman bir nedeni vardı. Her an ne yapmamız gerektiğini biliyorduk. Barcelona’da da benzer bir şey oluyor. Birisi hata yapıp oyunun ritmini bozduğunda Saras, Zeliko’nun yaptığı gibi ‘üzerine düşüyor’.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!