by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague Playofflarında ilk hafta geride kaldı. Normal sezonu 8. sırada bitiren temsilcimiz Fenerbahçe Beko, zorlu rakibi Olympiakos’a karşı Yunanistan’dan 1 galibiyet ve 1 yenilgiyle dönerek seride saha avantajını ele geçirmeyi başardı.
Eşleşmenin ilk maçında Olympiakos, yakın skorla geçen ilk devreye rağmen ikinci yarıda üstünlüğü ele aldı ve sahadan 79-68’lik skorla galip ayrıldı. Özellikle kısalarından bir türlü beklediği katkıyı alamayan Fenerbahçe, ikinci yarı rakibinin sert savunmasına karşı hücum etmekte çok zorlandı.
Serinin ikinci maçı ise temsilcimiz için tam anlamıyla kabus gibi başladı. İlk çeyreği 14 sayı farkla önde tamamlayan Olympiakos, karşılaşmayı rahat şekilde kazanacakmış gibi gözüküyordu. Buna karşın ikinci çeyrekten itibaren müthiş bir reaksiyon veren Fenerbahçe, Carsen Edwards’ın da devreye girmesiyle farkı eritti ve maçı 78-82’yle kazanarak durumu 1-1’e getirdi.
Eşleşmenin 3. maçı, bu akşam (3 Mayıs Çarşamba) Fenerbahçe Beko’nun ev sahipliğinde oynanacak. Her ne kadar saha avantajı ele geçmiş olsa da temsilcimizin işi, zorlu rakibi karşısında hiç kolay olmayacaktır.
Eurohoops Fırın, bugünkü serisinde Fenerbahçe’nin 2. maçta gelen galibiyetteki doğrularına ve eşleşmenin kalanında neler yapması gerektiğine göz atıyor.
Fenerbahçe, 2. Maçta Neleri Doğru Yaptı?
Serinin ilk maçında temsilcimiz Fenerbahçe Beko, rakibinin agresif savunmasına karşı yalnızca 68 sayı atabilmiş ve sahadan çift haneli farkla mağlup ayrılmıştı. Her ne kadar forvetler Nigel Hayes-Davis ve Dyshawn Pierre’den çift haneli skor katkısı alsa da Fenerbahçe, kısa rotasyonundan neredeyse en ufak bir katkı alamamıştı.
Temsilcimizin hücumu çeşitlendirmekte zorlanması, hücum bakımından epey kısır bir günün geride kalmasına yol açmıştı.
Öte yandan oyunun savunma kısmında ise ilk devre çok etkili bir iş çıkaran Fenerbahçe, buna karşın ikinci yarı Moustapha Fall’ı boyalı alanda durdurmakta çok zorlanmıştı. Fall’ın her ne kadar skora pek katkı yapamasa bile (9 sayı) hücumun merkezine geçip alan açabilmesi, Olympiakos hücumlarının rahatlamasına ve pas trafiğinin artmasını sağlamıştı.
Aslında ikinci maçın ilk çeyreğinde de benzer bir tablo gördük. Yine Fall’ı hücumun merkezine alan ev sahibi ekip, pas trafiğini sağlayıp çeşitli oyuncularından skor katkısı aldı. Bu noktada Fenerbahçe’nin hem hücum, hem de savunmada dağınık bir görüntü ortaya koyması, ilk çeyrekte farkın 14’e kadar çıkmasına yol açtı.
Buna karşın ikinci çeyrekten itibaren Fenerbahçe Beko, oyunun her alanında kusursuza yakın bir performans ortaya koydu. Koç Itoudis’in maç planını harfi harfine sahaya yansıtan sarı-lacivertli ekip, kalan 3 çeyrekte neredeyse oyunun tamamına yakınını kontrol ederek önce farkı eritti, sonra da öne geçti. Sonuç olarak üstünlüğünü maç sonunda da koruyan Fenerbahçe, seride durumu 1-1’e getirmesinin yanı sıra saha avantajını ele geçirdi.
O zaman Fenerbahçe Beko’nun 2. maçta neleri doğru yaptığını sıralamaya başlayalım:
1- Düzen
Olympiakos serisinin ilk maçında Fenerbahçe Beko’nun hücumda çok sınırlı bir takım olarak gözükmesinin tek sebebi kısaların vasat performansı değildi. Ligin normal sezondaki en etkili takımına konuk olan Fenerbahçe, gerginliğin de etkisiyle sanki bir panik halindeydi.
Bu noktada takımın en deneyimli ismi konumundaki Nick Calathes’in performansı da hayal kırıklığı yarattı. Kaçırdığı boş üçlüklerin yanı sıra takımı yönlendirme konusunda bariz şekilde sınıfta kalan Calathes, verdiği acele paslarla da kolay top kayıplarına yol açtı.
Olympiakos yarı sahada doğru eşleşmeleri seçerek avantajlı olduğu noktaların üzerine giderken Fenerbahçe, takım olarak bir düzen içerisinde hareket edemedi. Bunun sonucunda ilk maçı 14 top kaybıyla tamamlayan sarı-lacivertli ekip, yalnızca 68 sayıda kaldı.
İkinci maçta galibiyetin gelebilmesi için bazı şeylerin mutlaka ama mutlaka değişmesi gerekiyordu. 2 maç arasında yalnızca 48 saatlik bir süre olmasına karşın Fenerbahçe Beko, serinin ilk karşılaşmasına kıyasla bambaşka bir görüntüdeydi.
Serinin ikinci ayağında sanki roller değişti ve Fenerbahçe, ilk maçın ikinci yarısındaki Olympiakos gibi müthiş bir düzen içerisinde hareket etti. Bu noktada Nick Calathes’in takımın ana oyun kurucusu olarak kontrolü ele alması ve hücumları en doğru şekilde yönlendirmesi, temsilcimizin galibiyete uzanmasındaki en kilit faktörlerden biri oldu.
Yarı saha hücumlarında erkenden kısaya perdeleme getirerek rakibin switch yapmasını sağlayan Fenerbahçe Beko, bunun sonucunda oluşan eşleşmeleri doğru şekilde süzüp sürekli avantajlı olduğu noktalara atak etti. Oluşan ters eşleşmelerin ardından yardımın geldiği anlarda ise pas trafiğini sağlayıp yardımı cezalandıran Fenerbahçe, ikinci çeyrekten itibaren sürekli istediği fırsatları yakaladı.
Açıkçası Fenerbahçe Beko hücumları, ikinci çeyrekten itibaren sanki bir uzaktan kumanda yardımıyla yönlendiriliyormuş gibiydi. Bu noktada Dimitris Itoudis’in maç planı, harfi harfine sahaya yansıdı ve hücumda çok daha etkili bir Fenerbahçe gördük. Maçı adeta koç Itoudis’in sahadaki asistanı gibi yöneten Nick Calathes, her ne kadar çok gösterişli istatistikler elde edemese bile (8 sayı, 4 asist) maçın en kilit isimlerinden biri oldu.
Fenerbahçe’nin Olympiakos’un switch savunmasına karşı hücum planı, yalnızca avantajlı eşleşmelere atak üzerinden şekillendirmedi. Savunmada sürekli switch yapan bir takım olarak Yunan temsilcisi, oluşan ters eşleşmelere karşı yardımı kolayca getirebilmek için ilk switchten sonra çembere gömülerek konumlanıyor. Bu da rakip takımlar için perimetre gerisini açık bir tehdit haline getiriyor.
Temsilcimiz, Olympiakos savunmasının bu zayıf karnını maç boyunca deşmeye çalıştı. Son dönemlerin formda ismi Dyshawn Pierre, köşede veya forvette aldığı pasların sonucunda hem şutla cezayı kesmeyi denedi, hem de yardımı üzerine çektikten sonra çembere atak ederek skor ve pas opsiyonu sağladı.
Elbette Pierre gibi Nigel Hayes-Davis de çok etkili oldu. Maçı 3 üçlük isabetiyle tamamlayan Hayes-Davis, dış şut tehdidiyle yarı sahada alanların açılmasına çok büyük katkı sağladı. Şut tehdidinin yanı sıra zaman zaman tıpkı Pierre gibi çembere atak ederek rakip savunmanın dengesini iyice bozan ABD’li forvet, maçı 5 asistle tamamlayarak Fenerbahçe hücumlarına farklı bir boyut kattı.
Bu ikilinin yanına Carsen Edwards’ın da eklenmesi, maçın en belirleyici faktörlerinden biri oldu. Aslen oyun kurucu karakterli bir isim olsa da serinin 2. maçında adeta bir forvet gibi sahada konumlanan Edwards, bulduğu 18 sayının neredeyse tamamını asist üzerinden buldu. Switch sonrası gömülen Olympiakos savunmasına karşı Edwards’ın hem şutuyla, hem de closeout’lara atak ederek yaptığı skor katkısı, temsilcimiz açısından maçın en kritik noktaların belki de başında geldi.
Carsen Edwards’ın maçta bulduğu sayıları zorlama birebirler üzerinden değil, yarı saha düzeninin tamamlayıcı bir parçası olarak topa minimum düzeyde dokunarak bulabilmesi, Fenerbahçe’nin hücum kurgusu için çok büyük avantaj sağladı.
2- Fall Savunması
Olympiakos’un hücum kurgusu için Moustapha Fall’ın önemi çok ama çok büyük. Özellikle Fenerbahçe gibi savunmada sürekli switch yapan takımlara karşı Fall’ı çok aktif kullanan koç Georgios Bartzokas’ın ekibi, 2.18’lik uzunun rakip savunma üzerinde yarattığı çekim etkisi sayesinde boşalan alanlara Sasha Vezenkov, Shaq McKissic ve Kostas Papanikolaou gibi oyuncularla atak ederek topsuz hareketlilik üzerinden bolca sayı bulabiliyor.
Fall’ın devre dışı kaldığı durumlarda ise Olympiakos, hücumda tıkanıp zorlama birebirlere kalabiliyor. Bu sezon maç başına 22 asistle EuroLeague’in açık ara en çok asist yapan takımı konumundaki kırmızı-beyazlı ekip, alışık olduğu pas trafiğini sağlayamadığı zaman bocalamaya epey müsait bir takım.
İlk maçın özellikle ikinci yarısında Fall’ı durdurmakta çok zorlanan Fenerbahçe, Fransız uzunu sıklıkla yardım getirmeden birebir savunmayla durdurmaya çalışmıştı. Buna karşın Tonye Jekiri’nin faul problemine girmesinin de etkisiyle Fall’ı durdurmakta büyük zorluklar yaşayan temsilcimiz, devamında oluşan pas trafiğinin de önüne geçememiş ve Olympiakos’un bol topsuz hareket içeren hücumlarına engel olamamıştı. Bunun sonucunda ise ev sahibi ekip, özellikle Isaiah Canaan ve Sasha Vezenkov ikilisiyle aradığı boş şutları sıklıkla bulmuştu.
İkinci maçta ise durum değişti. Olympiakos’un boyalı alan çevresinde Moustapha Fall için hazırladığı aksiyonları Fenerbahçe Beko, top tarafından agresif şekilde yardım getirerek savundu. Bu yardımlar sonucunda Fall’ın ilk maçın aksine büyük ölçüde devre dışı kalması, kırmızı-beyazlı ekibin alışık olduğu hücum düzeninden çıkmasına yol açtı. İlk maçın aksine hücumda pas trafiğini ve topsuz hareketliliği sağlamakta çok zorlanan Olympiakos, sıklıkla zorlama birebirlere kaldı.
Ayrıca ilk maçın gidişatını tamamen değiştiren isim konumundaki Isaiah Canaan da pas trafiği olmayınca tamamen devre dışı kaldı.
İlk maçtan farklı olarak Olympiakos’ta Kostas Sloukas, Sasha Vezenkov ve Shaq McKissic’in zorlama birebirlerine çok sık şahitlik ettik. Sloukas ve Vezenkov ikilisi, her ne kadar maçı 18 sayıyla tamamlamış olsalar da buldukları sayıların büyük çoğunluğunu düzen içerisinde değil, birebirler üzerinden buldular.
Normal sezonda maç başına 22 asist yapan Olympiakos’un 2. maçta yalnızca 16 asistte kalmış olması, aslında hücum bakımından ne kadar zorlandıklarını da gösteriyor.
Öte yandan Olympiakos’un hücumda Sloukas’ın yaratıcılığına bağımlı hale gelmiş olması, Fenerbahçe’nin işine fazlasıyla yaradı. Artık ilerleyen yaşıyla birlikte çok zayıf bir savunmacı haline gelen deneyimli oyun kurucu, rakipler tarafından hücumda açık hedef olarak görülebiliyor. Sloukas’ın oyunda olduğu bölümleri çok iyi değerlendiren temsilcimiz, tecrübeli oyun kurucunun savunmadaki varlığını avantaja dönüştürmesini bildi.
3- Hücum Ribaundları
Fenerbahçe Beko’nun Olympiakos galibiyetindeki en öne çıkan noktalardan bir diğeri ise hücum ribaundları oldu. Her ne kadar savunma ribaundlarında rakibinin gerisinde kalsa da Fenerbahçe, maçı tam 15 hücum ribaunduyla tamamlayarak bu noktada Olympiakos’a karşı çok büyük üstünlük kurdu. Ev sahibi ekip ise karşılaşma boyunca sadece 5 hücum ribaundu alabildi.
Bilindiği üzere savunmada switch yapan takımlar için hücum ribaundları her daim bir soru işareti olmuştur. Özellikle uzunun boyalı alanın dışında kaldığı anlarda diğer oyuncuların hücum ribaundunu kolay vermemek için ekstra çaba harcamaları gerekir.
Bu noktada Fenerbahçe Beko’nun Johnathan Motley gibi bir hücum ribaundu canavarına sahip olması, elbette çok büyük bir avantaj. Maç başına 3.0 hücum ribaunduyla bu departmanda Mathias Lessort’un ardından 2. sırada yer alan Motley, hücum ribaundunu net şekilde alamadığı anlarda bile sürekli boyalı alanı karıştırarak Olympiakos’un savunma ribaundunu kolayca almasına engel oldu.
Fenerbahçe’nin 15 hücum ribaundu alabilmesinin tek nedeni ise elbette Johnathan Motley’nin bu konudaki becerisi değildi. Atıştan sonra hücum ribaundunu almak için boyalı alana kalabalık giren temsilcimiz, Nigel Hayes-Davis ve Dyshawn Pierre ikilisinden de çok büyük katkı aldı.
Sürekli switch yapan Olympiakos savunmasına karşı hücum ribaunduna kalabalık girmek, Fenerbahçe’nin çok sayıda 2. şans sayısı fırsatını elde etmesini sağladı. Özellikle maçın son bölümünde üst üste kritik hücum ribaundlarını toplayan temsilcimiz, bu sayede üstünlüğü rakibine kaptırmayıp önde kalmayı başardı.