by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Temsilcimiz Fenerbahçe Beko, bu hafta (24-26 Mayıs) Berlin’de düzenlenecek olan EuroLeague Final Four’unda sahne alacak. Bu prestijli organizasyon için hazırlıklarını sürdüren temsilcimiz, Final Four öncesinde bir medya günü düzenledi.
Fenerbahçe’nin yıldız skoreri Marko Guduric, Final Four öncesinde Eurohoops’un sorularını yanıtladı.
Eurohoops: Marko, öncelikle Final Four için tebrikler. Harika bir Monaco serisi oynadınız, beş maçın hepsi yakın ve rekabetçiydi. Şu an baktığında Monaco serisini nasıl değerlendiriyorsun?
“Evet, bizim için çok zorlu ve fiziksel bir seri oldu. Monaco gibi geçtiğimiz sezon Final Four’a kalmış, harika bir takıma karşı oynadık. Çok mutluyum ve takımımla gurur duyuyorum. Evimizde dördüncü maçı kaybettikten sonra herkes çok üzgündü, elbette ben de çok üzgündüm ama inancımı asla yitirmedim. Maçtan sonra takıma ‘her yaşanan şeyin bir sebebi vardır, ben buna inanıyorum’ dedim. Bilmiyorum, belki de beşinci maçı Monaco’da kazanmak daha iyi, daha tatlı oldu. Güzel bir his.”
EH: Daha önce Fenerbahçe’yle kazandığın bir Playoff serisi vardı (2019, Baskonia) ve o seride harika oynamıştın. Monaco serisini de harika oynadın. Playoffların farklı bir dinamiği olduğunu biliyoruz, oyun yavaşlıyor ve fiziksellik çok daha ön plana çıkıyor. Playoff gerçekten çok büyük bir sahne, seri boyunca performansını korumayı nasıl başardın? İnsanlar artık ‘Playoff Marko’ diye bir şeyin olduğunu söylüyorlar, sen Playoff’ta bu performansı nasıl koruyorsun?
“Sırbistan’da büyüyüp basketbol oynarken basketbolu yaşıyorsunuz ve böyle anların, önemli maçların ve büyük sahnelerin hayalini kuruyorsunuz. Basketbol, Sırbistan’da birinci spor. Bilmiyorum, Playoff vakti gelince konsantrasyonunuz daha üst seviyelere çıkıyor. Beslenmeme ve uyku düzenime daha çok dikkat etmeye başlıyorum ve tamamen konsantre oluyorum. Koç da bizi çok bilgilendiriyor ve bizden yapmamızı istediği çok fazla şey oluyor. Bilmiyorum, bu tür maçları ve baskıyı seviyorum. Dedikleri gibi baskı ayrıcalıktır, bu gerçekten böyle. Böyle bir pozisyonda olduğumuz için mutluyuz, çok az sayıda basketbolcu Final Four’a gidip Playoff’ta rekabet edebiliyor. Bu bir ayrıcalık ve burada sürekli iyi oynadığım için mutluyum, sonuç olarak takımım Final Four’da.”
EH: Sezon başlamadan önce seninle konuşmuştuk ve Dünya Kupası’ndan (2023) çok şey öğrendiğini söylemiştin. Ayrıca saha içi ve saha dışında harika bir lider olmak istediğini de söylemiştin. Bu bağlamda sezonu nasıl değerlendiriyorsun? Kendine yönelik beklentilerini ne kadar karşılayabildin ve memnun musun?
“Hayır, değilim. Her zaman daha iyi olabilirim. Hiçbir zaman yeterince mutlu ve memnun olmazsınız, zaten sürekli daha çok çabalamamızın ve çalışmamızın nedeni bu. Her zaman daha iyi olmak istersiniz. Dediğin gibi sezon başlamadan önce konuşmuştuk ve Sırbistan Milli Takımı’nın benim için ne anlam ifade ettiğinden bahsetmiştim. Yazın takım olmak, topu ve her şeyi bir aile gibi paylaşmakla alakalı harika dersler aldım. Özellikle Saras’ın sezon ortasında gelişinden sonra bu konuda daha iyi olmaya başladık. Saras, takım oyunununun üzerinde çok sık duran biri. Özellikle de işler iyi gitmediğinde. Elbette bazen kötü anlar olabilir, sezon uzun. Bazen bazı oyuncular fiziksel açıdan iyi durumda olamıyorlar ve üst üste 2-3 maç kaybedebiliyorsunuz. Yine de Saras, bizimle sürekli takım oyunuyla alakalı konuştu. Takımın 1-2 oyuncuya bağlı olmadığını ve asıl önemli olanın takım olduğunu anlattı. Zaman içerisinde fiziksel olarak daha iyiye gittik ve sonrasında topu paylaşmaya başladığımızda her şey daha iyi olmaya başladı. Bu takımın bir parçası olduğum için mutluyum, küçüklüğümde bana öğretilen tarzda bir basketbol oynuyoruz. Her daim iyi bir sistemin parçası olmak istedim ve şu an istediğim noktadayım. Burada olduğum için mutluyum.”
EH: Sezon başlamadan önce konuştuğumuzda ‘bayrak adam’ olmaktan bahsetmiştik. Bundan beş yıl önce Final Four yapan kadroda Tarık, Melih ve sen vardın. Bayrak adam olarak Fenerbahçe’yi yeniden Final Four’a götürmek nasıl hissettiriyor?
“Bu konuyu son 5-6 gündür düşünüyorum. 2017-18 sezonunda buraya geldiğimde Fenerbahçe, daha yeni EuroLeague’i kazanmıştı. Zaten halihazırda harika bir kadro vardı, oyuncuların çoğu uzun süredir takımdaydı ve koç Zeljko’nun sistemi oturmuştu. O yıl Final Four’a kaldık, sonraki yıl yine Final Four’a kaldık. Artık bunun normal olduğunu düşünmeye başlamıştım, elbette Final Four’a kalmayı hafife almadım ama benim için mevcut sisteme adapte olmak kolaydı. Hal böyle olunca Final Four’a kalmanın kolay bir şey olduğunu düşündüm. Sonrasında NBA’e gittim ve geri döndüğümde Final Four’a kalmanın aslında ne kadar zor bir şey olduğunu gördüm. Dolayısıyla bu Final Four, şu ana kadarki kariyerimin en özel Final Four’u olacak. Sezon içerisinde çok şey yaşadık ve bu yüzden bunu başarmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Kariyerimde bir kez daha bu noktada olduğum için minnettarım ve şükrediyorum.”
EH: Beşinci maçın son dakikası, ortada Final Four bileti var. İki pozisyonda da top elindeydi, ilk pozisyonda çembere gidip Nick’e (Calathes) pası çıkardın. İkincisince ise Nick sana perdeleme yaptı ve sonrasında boşa çıktı. Yine ona pası verdin. Bu konuya dair iki şey sormak istiyorum, sanırım bu yaptığın olgunluğunu ve tecrübeni gösteriyor. O anlarda ‘topu ben kullanmak ve kahraman olmak istiyorum’ diyebilirdin ama bunu yapmayarak doğru pasları verdin. Nick de en kritik anda iki harika üçlük attı. O anları kendi perspektifinden nasıl değerlendirirsin?
“Evet, ben her zaman bu şekilde ‘doğru oynamaya’ çalışıyorum. Takım arkadaşını boşta gördüysen topu ona atmalısın. Çoğu insanın bana katılmayacağını biliyorum, muhtemelen ‘ama Nick kötü bir şutör’ diyecekler. Yine de ilk üçlükte o an köşede kim boşta olsaydı topu ona atardım çünkü doğru olan bu. Asla iki kişinin üstünden şut atmaya kalkamam, özellikle de o an bir takım arkadaşım boştaysa. 7-8 yaşlarımdan beri oyunu bana bu şekilde öğrettiler, o zamanlar futbol oynuyordum ve babam bana ‘asla bencil olmamayı’ öğretti. Sonuç olarak mantalitem agresif olmaktı, ayrıca Monaco’nun savunmada çok sık yardım getirdiğini ve boyalı alanı kapattığını biliyorduk. Özellikle de Nick’in adamından çok sık yardım getiriyorlardı. Dolayısıyla boşta olacağını biliyordum, şutu soktuğu için mutluyum.”
EH: Bu benim görüşüm, bilmiyorum katılır mısın ama Saras’ın gelişinden sonra ilk 1-2 ay sahada şu anki gibi rahat gözükmüyordun. Sanırım zaman içerisinde sisteme daha iyi uyum sağladın, biraz bu süreçten bahseder misin?
“Evet, kesinlikle öyle. Aslında kendim gibi olmadığımı görmek çok zor değildi. Bunu sürekli söylüyorum ama Fenerbahçe’deki altı yılımda beş kez koç değişti, koçun ve sistemin değişmesi hiçbir zaman kolay değildir. Buna alışmak zaman alır, benim için de yeni sisteme alışmak zaman aldı. Ayrıca her ne kadar daha önce birçok kez birbirimize rakip olsak bile Saras’ın da oyuncu olarak beni iyice tanıması zaman aldı. Sonuçta beraber çalışmak çok farklı bir şey ve her ilişkide olduğu gibi alışmak zaman alıyor. Bu noktada sabırlı olmalısınız. Başlarda bazı maçlarda üç, bazılarında dört, bazılarında iki, bazılarındaysa bir numarada oynuyordum. Etraftaki işleyişi çözmek zaman alıyor ama son 2-3 aydır rolümün oturmaya başladığını söyleyebilirim. Aynı zamanda bunun takıma yararlı olduğunu düşünüyorum çünkü bu takıma çok yardımım olabileceğimi biliyorum.”
EH: Tarık’ı uzun zamandır tanıyorsun, bu yıl büyük bir çıkış yakaladı. Potansiyeli hep biliniyordu ama bu yıl EuroLeague’in en çıkıştaki oyuncularından biri olduğunu gösterdi. Playoff’ta da çok kritik katkılar sağladı. Onu çok uzun süredir tanıyorsun ve gelişimine en başından itibaren tanıklık ettin, Tarık hakkında neler söylersin?
“Onunla ilk tanıştığımda 16 yaşındaydı, Fenerbahçe’ye aynı yıl geldik. Gerçekten harika, onun adına çok mutluyum ve onunla çok gurur duyuyorum. (Tarık) çok şey yaşadı, hayatımda gördüğüm en çalışkan insanlardan biri. Her zaman salonda, geçtiğimiz yıllarda oynamıyorken bile her gün salona gelip 1000 şut atıyordu. Onun için çok mutluyum, dediğin gibi hep önemli bir potansiyeldi ama öne çıkamadı. Bu sadece onun suçu değildi, bu noktalarda bazen şansa da ihtiyacınız oluyor. Şans bulabilmeniz için bazı şeylerin yolunda gitmesi gerekiyor çünkü bir genç oyuncu için Fenerbahçe’de oynamak kolay değil. Burada başkanın, yöneticilerin ve taraftarların beklentileri hep çok yüksek. Hal böyle olunca koç için de genç oyunculara güvenmek kolay olmuyor. Ayrıca neredeyse her yıl koç değişiyor ve gelen koç, genç oyunculardansa daha yaşlı ve tecrübeli oyunculara güveniyor. Sonuç olarak hak ettiği şansları bulduğu için mutluyum, aradığı şansı bulması halinde bunu iyi kullanacağını en başından beri biliyordum çünkü çok çalışıyor.”
EH: Bilmiyorum gördün mü ama yakın zamanda LeBron James ve JJ Redick bir podcast serisine başladılar. Bir bölümde bir basketbol oyuncusunu harika kılan şeylerden bahsediyorlardı ve LeBron, o sırada ‘harika olabilmek için sevdiklerinizi feda etmelisiniz’ gibi bir söz söyledi (o sırada Marko: Evet, birinci bölümdeydi). Sen de uzun süredir basketbolculuk yapıyorsun, muhtemelen bu konuya dair söyleyeceklerin vardır.
“Elbette, bu durum buradaki herkes için geçerli. Sonuçta dünyadaki basketbolcuların çok azı kariyerlerinde bu noktaya gelip EuroLeague’de oynayabiliyorlar. Bunu yapmak için bazen en sevdiklerinizi feda etmeniz gerekiyor. LeBron elbette ‘sevdiklerinizi feda etmek’ derken aileyle geçirilen zamandan bahsetti, basketbolcular olarak bu gerçekle yaşamamız gerekiyor. 10-11 yaşlarımızdan beri durum bu şekilde oluyor. Elbette o zamanlar işlerin böyle olacağını bilemiyorsunuz ama bununla yaşamanız gerekiyor. Fedakarlıklarımın sonuç vermesinden dolayı mutluyum (gülüyor) çünkü bazıları bunu başaramıyor. Bu noktada aileme haklarını teslim etmem lazım, onlar olmasaydı bunların hiçbiri mümkün olmazdı. Ailemden, abimden, eşimden ve oğlumdan bahsediyorum. Onlardan uzakta olmak zor ama bunu yapmanız gerekiyor. Her zaman kendime şunu söylüyorum, önümde 5, 6, 7 yıl daha var ve sonrasında tamamım. O zaman hayatın tadını çıkarabilirim. Sonuç olarak hayatımız bu şekilde, yola bu şekilde devam etmemiz gerekiyor.”
EH: Final Four’a kaldınız ve bu süreçte hem normal sezonda, hem de Monaco serisinde birçok yakın geçen maç oynadınız. Sence bu durum Final Four’da yararınıza olacak mı? Sonuçta tek maçlık sistemin her türlü sürprize açık olduğunu biliyoruz, Fenerbahçe’nin de şampiyonluk şansı gayet yüksek. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
“Evet, yardımcı olabilir ama dürüst olmak gerekirse Final Four’da biraz tecrübe edindim ve sonuçta tek maçtan bahsediyoruz. Her şey yarı yarıya eşit. Bence Final Four biraz günlük performansla, sağlıklı kalabilmek ve fiziksel açıdan en iyi durumda olmakla alakalı (tam bu sırada hemen arkada ‘Novak Djokovic mi yoksa Roger Federer mi?’ sorusuna ‘Djokovic’ cevabı veren Tarık Biberovic’i tebrik etti). Evet, ne söyleyeceğimi unuttum (gülüyor). Bence yeterince konuştum.”
EH: Monaco serisinin beşinci maçından sonra kameralara Türkçe olarak ‘her zaman her yerde en büyük Fener!’ demiştin. Peki şimdi Final Four’dan önce taraftarlara söyleyeceğin bir şey var mı? Taraftarlar seni çok seviyorlar ve kendilerine yakın hissediyorlar, onlara ne söylemek istersin?
“Daha önce dediğim gibi EuroLeague’i kazandığımızda hep birlikte kutlayacağız. Sonrasında Bağdat Caddesi’nde mikrofonu alacağım ve bir şeyler söyleyeceğim (gülüyor).”
Röportajı izlemek için:
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!