Vincent Poirier’den Eurohoops’a: “Evan Fournier’e ‘Efes’e Gelmek İster Misin?’ Diye Sordum”

2024-09-20T19:33:14+00:00 2024-09-20T19:33:42+00:00.

Meliksah Bayrav

20/Eyl/24 19:33

Eurohoops.net
vincent-poirier-efes

Anadolu Efes’in yeni uzunu Vincent Poirier, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Anadolu Efes, bu yaz EuroLeague’in en çok ses getiren transferlerinden birine imza attı. Son üç sezonda Real Madrid forması giyen ve EuroLeague şampiyonluğu yaşayan Vincent Poirier, yazın Anadolu Efes ile sözleşme imzaladı.

Yeni takımıyla sezon hazırlıklarına devam eden Fransız pivot, kulübünün düzenlediği medya gününde Eurohoops’un sorularını yanıtladı.

Eurohoops: Vincent, öncelikle büyük bir lego tutkunu olduğunu biliyorum. Bu tutku nereden geliyor?

“Küçüklüğümden geliyor. Hep lego yapmayı çok seven bir insan oldum, kendi kendime bir şeyler inşa ediyordum. Çok büyük kutularda sakladığım legolarım var. Lego yapmak beni rahatlatıyor, bu yüzden legoları seviyorum. Aldığım zaman büyük parçalar alıyorum. Bilmiyorum, lego yapmayı seviyorum. Bence bu havalı bir şey, ayrıca güzel gözüküyor.”

EH: Favorin Kaptan Amerika legosu, değil mi?

The Shield var, Iron Man var. Aslında Eyfel Kulesi legosunu satın almayı planlıyordum ama önce Madrid’e, sonra buraya (İstanbul) götürmek zor olacaktı.”

EH: Loki de (köpeği) seninle geldi mi?

“Hayır, Loki uçakla seyahat edemiyor. Bu yüzden annemle kalacak.”

EH: Basketbola 17 yaşında başladın ama ilk aşkın futboldu. Sana şunu sorayım, sence 7.0’lık (2.13) Vincent Poirier profesyonel bir futbolcu olabilir miydi?

“Bu olsaydı harika bir hikaye olurdu. Futbol oynarken en iyisi ben değildim ama bence boyuma göre gayet iyi bir iş çıkarıyordum. Arkadaşlarımla futbol oynamayı çok seviyordum, küçükken futbolcu olmak benim için bir hayaldi çünkü etrafımdaki herkes futbolla ilgileniyordu. Ben de televizyondan futbol maçlarını izliyordum. Dolayısıyla futbol çok ünlüydü, basketbolla ilgilenen çok kişi yoktu. Herkes küçüken bir gün profesyonel futbolcu olmak istiyordu. Tabii sonrasında büyüyorsun ve bu imkansız geliyor (gülüyor).”

EH: Basketbola geç yaşta başlamış biri olarak bir gün yıldız bir oyuncu olabileceğini ne zaman fark ettin? Bunu fark ettiğin bir maç veya an var mı yoksa süreç içerisinde mi anladın?

“Basketbola başladığımda sırf arkadaşlarımla vakit geçirmek için oynuyordum. Profesyonel bir basketbolcu olmak için oynamıyordum, öyle bir planım yoktu. Sonrasında kısa süre içerisinde karşıma Paris’in genç takımında oynama fırsatı çıktı. O andan itibaren her yıl daha iyiye gidebileceğimi anladım. Her yıl benim için yeni bir adım oldu çünkü bu yola girince daha profesyonel yaşamaya ve sahada daha çok vakit geçirmeye başlıyorsunuz. İyi oynadıkça önce EuroLeague’e, sonrasında NBA’e gittim. NBA’den geri döndükten sonra harika takımlarda oynadım, EuroLeague finalinde oynadım. Dolayısıyla bu benim için planlı bir şey değildi, başladığım ilk iki yılda kariyerimi inşa etmeye çalıştım. Asla nerede duracağımı bilmedim, hikayemin en güzel tarafı da bu. Ne zaman bir şeyin olmasını beklemesem o şey oldu.”

EH: “Hayatınızda Marcus Smart’ın olması, sizi daha iyi yapar”. 2020’deki NBA Bubble’da bunu tivitlemiştin, Smart o akşam Toronto’ya karşı 7 üçlük isabeti bulmuştu. Marcus Smart, Boston Celtics‘teyken en iyi anlaştığın takım arkadaşındı. Aranızdaki uyumu sağlayan şey neydi?

“Öncelikle o dönemki eşlerimiz çok iyi anlaşıyorlardı. Bu yüzden bazen onların evinde, bazen de bizim evde vakit geçiriyorduk. Aramız her zaman harikaydı, bence doğal gelişen bir süreçti. Dediğim gibi eşlerimizin arası çok iyiydi, biz de birçok şeyi beraber yapıyorduk. Marcus harika biri. Takıma ilk katıldığımda beni çok iyi karşıladı, beni en iyi karşılayan ve aramın en iyi olduğu oyunculardan biriydi.”

EH: Geçmişte ‘Gerçekten neler yapabileceğimi gösterecek fırsatı bulamamış olmam sinir bozucu. Yine de NBA’in farklı bir dünya olduğunu biliyoruz. Orada iki farklı takımda oynadım, Boston ve Philadelphia. İki takımın da kadrosu oturmuştu.’ şeklinde bir demecin var. Sorum şu, farklı bir takıma gitmiş veya NBA’e daha erken gitmiş olsaydın sence bugün halen NBA’de olur muydun?

“Bilmiyorum, görüldüğü gibi NBA’in ‘iş’ kısmı gerçekten ama gerçekten çok zor. Bazen 1-2 maçta şans buluyorsunuz ve sonrasında sonsuza kadar ligde kalıyorsunuz. Bazen de o şansı hiç bulamıyorsunuz ve işiniz bitiyor. Evet, belki kendime ‘ya farklı bir takımda olsaydım?’ diyebilirim ama bu olmadı. Dolayısıyla günün sonunda sadece neler yaşandığına odaklanmış durumdayım. Orada daha iyi oynayabilirdim ama olmadı. NBA ile alakalı herhangi bir pişmanlığım yok, bence şu an EuroLeague’de üst seviyede oynayabileceğimi gösteriyorum. Tabii EuroLeague’de üst seviyede oynayan her oyuncunun NBA’de oynayabileceğini düşünmüyorum. Yine de herkes bir şansı hak ediyor ama bazen hayat böyledir. O demeçte dediğim gibi iki büyük takımda oynadım, iki takımla da Playoffa kaldık. Dolayısıyla bir anda çıkıp ‘ben oynamak istiyorum’ demek kolay olmuyor. Evet, orada belki durumlar benim için en iyi şekilde gelişmedi ama günün sonunda işler iyi gitti. NBA’den sonra Real Madrid‘e gittim, EuroLeague şampiyonu oldum. Bugün Efes‘teyim, sonrasında neler olacağını kimse bilemez.”

EH: Yakın zaman önce Guerschon Yabusele’yle Fransa 2. Ligi’nde karşı karşıya oynadığınız bir fotoğraf gördüm. Onunla aranızın çok iyi olduğunu biliyorum. Sonrasında beraber Boston Celtics‘te, Real Madrid’de ve normal olarak Fransa Milli Takımı’nda beraber oynadınız. Yabusele bundan böyle Sixers için oynayacak, tüm bunlar bir tesadüf mü?

“Bilmiyorum, aslında Guerschon ile Madrid’e gidene kadar çok yakın değildik. Tabii Fransa Milli Takımı’ndan dolayı aramızda bir bağ vardı ama çok konuşmamıştık. Onu bir gün Paris’te bir otelde gördüm, o sıralarda Celtics’ten ‘şutlanmıştı’. Ben de Celtics ile anlaşmıştım. Yine de çok konuşmamıştık, birbirimize selam verip devam etmiştik. O Madrid’e geldikten sonra aramızda gerçek bir bağ oluşmaya başladı. Evet, bu gerçekten komik çünkü Sixers‘a gitti. Ben de oradaydım, sonra Madrid’de buluştuk. Neredeyse aynı şeyleri yaşıyoruz. O harika biri, onu çok seviyorum. Her zaman onunla aram çok iyi olacak.”

EH: Chima Moneke ile olan Vlog’unuzu izliyordum. Vlog sırasında Yoan Makoundou’nun (Türk Telekom) formasının önünden geçtiniz ve durmadınız. Sen de o an ‘Makoundou bana ‘niye formamın önünde durmadınız?’ diye kızacak diyordun. Artık ikiniz de Türkiye’de oynuyorsunuz, onunla vakit geçirme fırsatın oldu mu?

“Aslında henüz olmadı. Bugün o da İstanbul’daydı, bana ‘görüşelim’ diye mesaj attı ama kızım buradaydı. Bu yüzden onunla buluşmaya fırsatım olmadı. Yine de sezon içerisinde vakit geçirmek için fırsatımız olacak. Benden çok uzakta değil, bu yüzden görüşeceğiz. Aslında geçen yıl… Neredeydi? Bilmiyorum, bir yerlere buluştuk. O harika bir çocuk. Aslında formasının duvarımdaki ‘en ünlüler’ köşesinde olmasını istiyordu. Orada Jayson Tatum, Evan Fournier, Karim Benzema gibi oyuncuların formaları var. Sonra bir anda Makoundou’nun çıkması… Daha herkes onu tanımıyor bile (gülüyor)! Onun formasını aldım çünkü bir gün süper yıldız gibi bir şey olmasını umuyorum, umarım bir gün en iyiler arasına girecek kadar iyi olur. Ondan bunu umuyorum.”

EH: ‘NBA şampiyonluk yüzüğü yerine Olimpiyat madalyasını tercih ederim’ şeklinde bir açıklaman var. Fransa’nın Olimpiyat Oyunları kadrosundaydın ama sonrasında sakatlandın. Oynamak yerine izlemek durumunda kalmak ne kadar acı vericiydi?

Yazın eğlenirken bana (Olimpiyat hayalimin) sona erdiğini söylediler. Öğrendikten sonra pozitif kalmaya çalışıyordum, hayatta böyle şeyler olabiliyor. Özellikle de üst seviyede oynayan bir sporcuysanız sakatlıklar oluyor. Hafif bir sakatlık olduğu için şanslıydım, bu yüzden pozitif kalmaya ve arkadaşlarıma destek olmaya çalışıyordum. Ayrıca bir maçı TV’den yorumlama şansım oldu, bu yüzden benim için güzel bir tecrübeydi. İşe sadece pozitif tarafından baktım, takım arkadaşlarıma başarılar diledim ve altın madalyayı kazanmalarını umdum. Hayat bu, gördüğün gibi hayatta çok daha büyük ve kötü acılar var. Pozitif kaldım ve işe iyi yanından baktım.”

EH: Biraz basketbola geri dönelim, ilk sorum Real Madrid ile alakalı olacak. NBA’den Avrupa’ya döndüğünde en az 12 EuroLeague takımının ilk beş pivotu olabilecek seviyedeydin.

“Bence en az 18.”

EH: Tamam, Real Madrid çok büyük bir kulüp ama daha fazla süre alabileceğin bir takıma gitmeme sebebin neydi? Neden Real Madrid’e gitmeyi seçtin?

“Öncelikle o dönem EuroLeague’de sezon devam ediyordu, dolayısıyla sadece ACB’de (İspanya Ligi) oynayabilecektim. Büyük bir fırsattı çünkü Gabi (Gabriel Deck) takımdan ayrılmıştı, bu yüzden pota altında oynayabilecek bir oyuncuya ihtiyaçları vardı. Bense uygun durumdaydım, bu yüzden iki taraf için de güzel bir fırsattı. Kupalar kazanmak istedim çünkü kariyerimde eksik olan şey buydu, kupalar kazanmak. Bu yüzden Madrid ile üç yıllık bir sözleşme imzaladım. Orada yedi kupa kazandım, üç senede oynayabileceğim her finalde oynadım. Her finali kazanmasanız bile bir şeyler öğreniyorsunuz, dolayısıyla Madrid’de çok şey öğrendim ve kupalar kazandım. En başından itibaren çok iyi bir uyum yakaladım.”

EH: Orada geçen üç buçuk yıldan sonra ayrılma kararı almak zor muydu?

“Evet, zordu. İlk olarak kızım halen Madrid’de yaşıyor, dolayısıyla ondan uzak bir yere gitmek başlı başına bir meydan okumaydı. Daha önce kızımdan hiç bu kadar uzak olmamıştım, bu durum beni karar verirken çok zorladı. Öte yandan yeni bir meydan okumaya ihtiyaç duyduğumu hissettim, bu meydan okuma için Efes bence harika bir seçimdi. Efes bana Madrid’de olduğumdan daha önemli bir oyuncu olma fırsatını sundu. Bunu süre ve oyuna yapacağım etki bakımından söylüyorum. Efes büyük hedefleri olan, Final Four seviyesine geri dönmeye çalışan ve EuroLeague’i kazanmak isteyen bir takım. Ayrıca burada nasıl şampiyon olunacağını bilen, iki kez şampiyonluk yaşamış oyuncular var. Bu yüzden Efes benim için gidebileceğim ve basketbol oynamaktan keyif alabileceğim harika bir seçimdi. Sana karşı dürüst olacağım, Madrid’de bazı maçlardan sonra gerçekten çok büyük hayal kırıklığı yaşamıştım. Daha fazla şans bulmak ve daha iyisini yapabileceğimi göstermek istiyordum. Dolayısıyla yeni bir meydan okumaya atıldım. Kolay olmayacak ama korkmuyorum, daha önce de takım değiştirdim.”

EH: Efes bir süredir güvenilir bir uzunun eksikliğini hissediyor. Efes taraftarları senin buraya gelişini büyük bir transfer olarak gördü. Sana karşı olan bu sevgiyi hissedebildin mi?

“Aslında bu konularda çok mütevazi değilimdir ama henüz çok büyük bir sevgi olduğunu hissetmedim. Evet, insanların bazen ‘bir pivot arayışındaydık ve sen geldin’ gibi şeyler dediklerini duyuyorum ama buraya bir ‘süper yıldız’ gibi gelmedim. Buraya daha iyi olmak isteyen, boyalı alanı domine eden ve takımına yardımcı olan bir pivot olarak geldim. Kendimi Shane’in olabileceği gibi bir ‘süper yıldız’ olarak görmüyorum. Belki bu benim bakış açımdan dolayıdır, insanların bakış açısı farklıdır. Yine de dediğim gibi kendimi o şekilde hissetmiyorum. Elbette buradaki herkes beni çok iyi karşıladı ve saygı gösterdiler ama bilmiyorum. Belki de ben kendimi bir süper yıldız olarak görmediğim içindir.”

EH: Evan Fournier ile konuştun mu? Konuştuysan aranızda gelecek sezon için herhangi bir meydan okuma veya iddialaşma oldu mu?

“Meydan okuma veya iddialaşma olmadı ama evet, konuştum. Onunla Efes’e gelmekle ilgilenip ilgilenmediğini öğrenmek için konuştum. Tabii o sırada Olympiakos’tan teklif almıştı ve bizim de kadromuz doluydu. Bence kendisi için çok iyi bir takıma gitti, zaten Avrupa’da oynamak istediğini biliyordum. Dediğim gibi henüz aramızda bir ‘trash talk’ olmadı, onunla sonra bu konuları konuşacağız.”

EH: Bu yaz NBA’den EuroLeague’e 18 oyuncu transfer oldu. Sence bu durum NBA’den EuroLeague’e geçiş için bir kapı açabilir mi? Evan Fournier, Cedi Osman ve Sasha Vezenkov gibi NBA’de kendini kanıtlamış oyuncular bu yaz EuroLeague’e geldi, ayrıca Aleksej Pokusevski ve Theo Maledon gibi genç oyuncular da var. 

“Bence bu durum NBA’deki insanların EuroLeague’e çok daha fazla saygı duymaya başladıklarını gösteriyor. Bence oradakiler bize saygı duyup oynadığımız basketbola değer veriyorlar. Bence Ibaka, Kemba, Evan gibi yıllarca NBA’de oynamış, NBA basketboluna alışkın oyuncuların EuroLeague’e gelmeleri diğerleri için de bir kapı açıyor. Ayrıca EuroLeague’de oynadığımız basketbola değer vermelerini sağlıyor. EuroLeague her geçen yıl daha iyiye gidiyor, bu yıl belki de tarihin en rekabetçi EuroLeague’ini göreceğiz çünkü ligde çok yüksek kalitede oyuncular ve takımlar var. EuroLeague’in gittikçe daha da büyüdüğünü görmek harika. İnsanlar gün geçtikçe EuroLeague hakkında daha çok konuşuyorlar. Bence EuroLeague, gerçekten dünyanın en iyi ikinci ligi.”

EH: Geçtiğimiz günlerde biri (Juan Toscano-Anderson) G-League’in dünyanın en iyi ikinci ligi olduğunu söyledi ama…

“Söylediği şey hakkında birkaç arkadaşımla konuştum. Ayrıca Evan’ın ve Mike James’in tweetlerini gördüm. Evet, takımını motive etmek için böyle bir şey söylemiş olabilir ama bu durum Avrupa’daki tüm takımların ne kadar sert oynadığını gösteriyor. Malaga (Unicaja) EuroLeague takımı bile değil, buna rağmen G-League’in en iyi takımını yendiler. Bence G-League gerçek bir lig bile değil. Amerika’dan ayrılıp farklı bir kıtaya gitmeye hazır olmayan birçok oyuncu tanıyorum, bence orada oynamak bu tür oyuncuların gerçek seviyelerini göstermiyor. Tabii NBA için G-League mi yoksa EuroLeague mi daha değerli bilmiyorum. Yine de bence G-League’in seviyesi muhtemelen Fransa 2. Ligi’yle aynı, onun gibi bir şey. Saygısızlık olmasın ama durum bu şekilde, ben de orada oynadım. G-League’de oynarken Avrupa’ya giden ve çok daha iyi olan oyuncular tanıyorum. Orada her şeyden biraz var.”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!