Marko Guduric’ten Eurohoops’a: “Egolarımızı Bir Kenara Koyup Takım İçin En İyisini Yapmaya Çalışmalıyız”

2024-09-27T20:02:14+00:00 2024-09-27T20:02:14+00:00.

Arma Kaynar

27/Eyl/24 20:02

Eurohoops.net

Fenerbahçe Beko’nun tecrübeli oyuncusu Marko Guduric, EuroLeague medya gününde Eurohoops’un sorularını yanıtladı…

by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Fenerbahçe Beko’nun Sırp yıldızı Marko Guduric, kulüpteki ikinci döneminde üst üste beşinci sezonuna hazırlanıyor. Yazın Sırbistan ile Olimpiyat madalyası kazanan Guduric, bir kez daha Fenerbahçe‘nin en önemli kozlarından biri olacak.

Yeni sezonun başlamasına artık çok az bir süre kala tecrübeli skorer, kulübünün düzenlediği medya gününde Eurohoops’un sorularını yanıtladı.

Eurohoops: Marko hoş geldin, seni tekrar burada görmek çok güzel. Nasılsın?

Marko: Burada olmak çok güzel her sezon olduğu gibi. Çok iyiyim.

EH: Artık bir gelenek haline geldi, her yaz milli takıma gidiyorsun ve boynunda bir madalyayla geriye geliyorsun. Bu da belki de bugüne kadar kazandığın en büyük madalyaydı. Yaz dönemin hakkında neler söylemek istersin?

Marko: Böyle başarılar elde eden bir milli takımın parçası olduğum için çok şanslı ve mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Takımdaki herkes benim kardeşlerim gibi, çok yakın hale geldik ve aile gibi olduk. Başarımızın arkasındaki en büyük sebebin bu olduğunu düşünüyorum. Gerçekten harika bir yazdı. Kazandığımız madalya da bugüne kadar en değerlisiydi.

EH: ABD ile oynadığınız yarı final maçını basketbol tarihinin en iyi maçlarından biri olduğunu söyleyen birçok kişi var, bana göre de o maçlardan biriydi. ABD ile grup aşamasında da oynamıştınız ve farklı biten bir maç olmuştu. Yarı finalde de kaybetmenize rağmen büyük bir karakter gösterdiniz ve neredeyse ‘Avengers’ şeklinde isimlendirilen bir takımı mağlup ederek tüm dünyayı şok ediyordunuz. Yarı finaldeki maça grup aşamasındaki mağlubiyetten sonra nasıl hazırlandınız?

Marko: Farklı bir mağlubiyet demek istemiyorum çünkü ilk üç çeyrek skor çok yakındı. Son çeyrekte, bilerek yaptık demek istemiyorum ama biraz ayağımızı gazdan çektik. Rakibin kolay sayılar atmasına izin verdik ama yarı finalden önce kendimize çok güveniyorduk. Bir şansımız olduğunu biliyorduk.  İyi bir maç planı hazırlamıştık, koç Pesic bu planı uygulayabilirsek iyi bir maç çıkaracağımıza bizi inandırdı. Gayet iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Galibiyete çok yakındık, 38 dakika boyunca önde götürdük maçı. Büyük kısmında da çift hane farkla öndeydik. Günün sonunda tüm dünyaya, Avrupa’da da basketbolun çok yüksek seviyede oynandığını gösterdik. Kazanamadık ama hayat böyle. Hayatta her şeyin bir sebebi var. Bizim de önümüze bakmamız gerekiyor.

EH: Senin 3+1’lik pozisyonunu hatırlıyorum. O anın maça son noktayı koyan hareket olduğunu düşünmüştüm izlerken. Bir şekilde geri dönmeyi başardılar.

Marko: Ben de aynısını düşünmüştüm. Fark 15 sayı civarına çıkmıştı, daha sonra onlar bi sayı attı ve son çeyreğe 13 sayı önde girdik. ABD gibi bir takıma karşı maçı bitirdiğinizi düşünemezsiniz. Basketbolda hiçbir takıma karşı bunu düşünemezsiniz. Basketbolun neden en iyi, en heyecanlı spor olduğunu bu şekilde gördüğümüz birçok örnek var. Dediğim gibi hayattaki her şeyin olmasının bir sebebi var. Buna inanmamız gerekiyor. Gelecekte bunun neden bu şekilde olduğunu hep beraber görmemiz gerekiyor.

EH: Biraz da madalya töreninden bahsetmek istiyorum. Takımdaki herkes düşmemek için birbirini tutuyor gibiydi. Üçüncülük maçından sonra neler oldu anlatabilir misin?

Marko: Açık konuşmak gerekirse inanılmazdı, çok iyi zaman geçirdik. Almanya ile oynadığımız maç çok erkendi, sabah 11’de maçı oynadık. Madalya töreni de akşam 11’deydi, neredeyse 10 saatlik bir boşluğumuz vardı. Biz de bu süreyi partilemek ve bir şeyler içmek için kullandık. En öneli şey ailelerimiz, yakın arkadaşlarımız da yanımızdaydı. Oradaki herkes birbirine çok yakındı, birbirini tanıyordu. Sırp müziği bulma şansımız da oldu. Restorandaki güvenlik bizim için restoranı kapattı. Gerçekten inanılmazdı. Kutlamanın dozunu biraz kaçırdık diyebiliriz ve kutladık. Parti madalya töreniyle de bitmedi. Sonraki yedi gün boyunca kutlamaya devam ettik.

EH: Tüm dünyaya başarıların nasıl kutlanacağını gösterdiniz.

Marko: Kutlama işinde birinci olduğumuzu düşünüyorum.

EH: Eğer kutlama için de bir madalya verilseydi altını alırdınız. Şimdi geriye dönmek istiyorum. Geçen sezon daha iyi bir lider olmayı öğrendiğini gösterdin. Bunun üzerine daha önce konuşmuştuk, tekrar sormayacağım. Sadece senin için geriye dönüp bakınca öğrendiğin bir şey var mı diye sormak istiyorum.

Marko: Önceki yıllardakine benzer şeyler olduğunu söyleyebilirim. Her yaz milli takıma gittiğimde kadroda 12-15 oyuncu oluyor ve hiçbirinin egosu olmuyor. Herkes takım için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyor. Tabii ki oradaki ortam daha farklı, milli takımda oynamak için para almıyoruz. Herkes yüreğinden ve ülke sevgisinden dolayı oynuyor. Ama burada da aynısını yapabileceğimizi düşünüyorum. Kendim için şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Fenerbahçe’yi çok seviyorum. Burası benim evim. Burada tanıdığım insanları çok seviyorum, tribündeki taraftarları seviyorum. Son yedi yıldır aynı insanlarla beraberim. Burada da aynısını yapmaya çalışmalıyız. Egolarımızı bir kenara koyup takım için en iyisini yapmaya çalışmamız gerekiyor. Örnek vermem gerekirse yaz döneminde çok iyi savunma yapabileceğimi gösterdim. Bu kadar iyi savunma yapabileceğim bilmiyordum. Hücumu bir kenara bıraktım çünkü koç benden bunu istedi. Ben de bu rolü kabul ettim ve işimi yaptım. Günün sonunda başarı geldiğinde herkes mutlu oluyor. Bunun benzerini burada da elde etmek istiyorum. Bunu yapmak çok kolay değil, daha önce de söylediğim için farklı ortamlar. Ancak bu şekilde hareket edip herkese yardımcı olabilmek için elimden geleni yapacağım. Kendi adıma konuşmam gerekirse bu açıdan değiştiğimi düşünüyorum. Artık daha sakin ve olgun bir oyuncuyum. Jokic gibi bazı oyuncuların ne kadar mütevazı olduğunu gördüm. Dünyanın en çok kazanan, en iyi oyuncusu ama normal hareket eden bir adam. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben de her zaman böyle biriydim ama bu sezon buna daha çok dikkat edeceğim. Sahadaki her anın tadını çıkarıp mutlu olmaya çalışacağım.

EH: Geçen sene kendine saha içinde hangi rolde daha rahat hissettiğini sorduğumda net bir cevap vermemiştin. Bu soruyu sana tekrar sormak istiyorum çünkü Nick takımdan ayrıldı ve yerine Wade Baldwin geldi. Wade daha skorer kimlikli bir oyuncu. Nick daha çok takım arkadaşlarına pozisyon yaratan bir isimdi. Bu sezon senin topla oyun kurma anlamında daha çok oynadığını görebiliriz.

Marko: Yine aynı cevabı vereceğim, daha çok erken ne olacağını bilmiyorum. Benim rolüm her zaman agresif olup skor üretmek ve takım arkadaşlarıma pozisyon hazırlamak. Wade, Nick’ten daha iyi bir skorer olabilir ama pas verebilen ve pozisyon hazırlayabilen bir oyuncu. Agresif bir oyun tarzı var, penetre ederek dikkatleri üzerine çekebiliyor ve boşu bulabiliyor. Nicolo Melli, Boban, Khem, Sertaç hepsi iyi pasörler. Pasör uzunlarımız var. Basketbolun da değiştiğini düşünüyorum. Artık eskisi gibi saf oyun kurucular çok yok. Basketbol değişiyor, artık yaratıcı oyuncular var. Kadromuzda da bir şeyler yaratabilen çok oyuncumuz var. Devon, Scottie, ben, Wade… Nigel topu rakip sahaya taşıyabiliyor, Zagars… Hep beraber göreceğiz. Şu an dürüst davranıyorum, rolümü bilmiyorum ama ne yapmam gerektiğini biliyorum. Koçla bu konu hakkında özel olarak konuşmadım ama benim yapmam gereken her zaman aynı. Takım arkadaşlarıma pozisyon yaratmak, skor üretmek ve agresif olmak.

EH: Geçen sezon Zeljko Obradovic buradayken Final Four’a kalmanın çok kolay olduğunu düşündüğünü söylemiştin, bunu üst üste beş sezon başarmıştınız. Geçen sezon konuştuğumuzda ise bunun zor olduğunu artık anladım demiştin. Bu sefer farklı bir Final Four deneyimin oldu. Geçen sezonki tecrübelerin bu sezona nasıl yansıyacak? Geçen sezonki Final Four’un öncekilerden farkı neydi?

Marko: Gerçekten harika bir tecrübeydi. Tekrar Final Four’a kalmak çok güzeldi. Bu sefer daha rahat ve sakin hissettim kendimi. Berlin’e gidip otelde kalmak güzeldi. Final Four’da her zaman çılgınca bir atmosfer oluyor. Birçok insan, medya, arkadaşlar, aileler, arayıp bilet isteyenler… Bu sefer kendimi bunlardan uzak tutmayı ve konsantre olmayı başardım. Bunu sahada da gösterdiğimi düşünüyorum. Takım olarak da ben de çok iyi bir maç çıkaramadık. Ama kendimi daha rahat hissettim. Öncekilere kıyasla bu sefer daha fazla keyif aldığımı söyleyebilirim.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!