Brose Bamberg’in “dahi” koçu Andrea Trinchieri, beIN sports’tan İsmail Şenol’a özel bir röportaj verdi. Avrupa basketbolundan NBA’e, Zeljko Obradovic’ten kendisinin basketbol felsefesine kadar çok keyifli bir röportaj veren Trinchieri, tüm soruları içtenlikle yanıtladı.
Röportajdan öne çıkan başlıkları haberimizde okuyabilirsiniz, bu harika röportajın tamamına ise yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Euroleague’in yeni sistemiyle birlikte çok fazla seyahat ediyorsunuz? Bununla ilgili nasıl hissediyorsun?
Sizin için, izleyiciler için harika. Olabilecek en iyi format. Bizim için, zavallı antrenörler açısından hazmedilmesi gereken bir durum. Yine de iş iştir. Bunun taraftar ve basın için en iyi yapı olduğuna inanıyorum. O zaman böyle olmalı. Esas nokta şu, bazı ayarlamalar yapmamız gerekiyor. Ayrıca Euroleague’deki 16 takımın antrenörünün de bu yaz hazırlanmaya çalıştığına eminim. Ancak kimse bu yaşadıklarımızı hayal edemezdi. Çok farklı. Bir istatistik yapmadım, ancak sadece iki takım üst üste iki maçı da kazandı. Ve bu bir gerçek.
Maç önü çalışmasına çok inanan bir antrenörsünüz. Takımlarınız hep maçlara çok iyi hazırlanmış olarak çıkar. Bu yeni dönem sizin rakip analizlerinizi ve hazırlıklarınızı nasıl değiştirdi?
Euroleague kesinlikle NBA’den sonra en büyük basketbol ürünü. Hatta bazen NBA ile rekabet bile ediyor. Özellikle normal sezonda. Euroleague artık oyuncuların ligi haline geliyor. Biz, antrenörler olarak elimizdeki önemli bir aleti kaybediyoruz: İdmanlar. Bazı haftalar sadece bir saat süren bir antrenman yaptığınız oluyor. Çünkü seyahat ediyorsunuz, maç yapıyorsunuz, vücudun yenilenmesi için zamana ihtiyacınız var, dinenmeniz lazım… Yani daha çok yeteneğe sahip takımların avantajlı olduğunu düşünüyorum, çünkü oyuncular oynuyor. İnanıyorum ki bu oyuncuların ligi haline geliyor ve bunu hafifleterek söylemiyorum. Olan bu. Yani sezon öncesi takımınızı nasıl hazırladığınızı değiştirmeniz lazım. NBA’in yaptığı gibi yapmanız gerekiyor. Üstelik bir NBA takımının rahatlıklarına sahip değilken.
Nicolo Melli Avrupa’nın en önemli pasörlerinden biri haline geldi. Daha önce bu seviyede bu özelliğini pek göstermemişti. Bunu nasıl yaptınız?
Bunu benden çok ona sormalısınız. Biz ona sadece oynama fırsatı verdik. Etrafına bir Bireysel Gelişim Antrenörü koyduk.
Yani takımınızda Bireysel Gelişim Antrenörü var?
Evet. Ve çok iyi bir kondisyonerimiz var, vücudundaki değişimi görüyorsunuz. Onunla konuştuk. Her gün. Ondan en iyiyi çıkarmaya çalıştık. Bazı oyuncular vardır, harika şutörlerdir. Bazı oyuncular vardır harika pasörlerdir, harika skorerler, savunmacılar vardır… Melli sadece harika bir basketbolcu. Size harika bir şutörden daha iyi şut attığını söyleyemem. Teodosiç’ten daha iyi pas verdiğini söyleyemem. Ancak tüm paket, inanılmaz iş ahlakıyla birleşince… Yaşı için çok olgun. Takımımız için bir sütun görevi görüyor. Bu yaşta üstüne takım kurulacak bir oyuncu. Ve Alman değil. Ve Alman liginde. Bunların hepsi onu eski basketbolundan dışarı çıkarmak…
Andrea Trinchieri İtalyan, Hırvat, Karadağlı ve Amerikalı köklere sahip. Siz nerelisiniz? Nasıl hissediyorsunuz?
Okyanusun ortasında… Her ülkeden bir şeyler almaya çalışyorum. Bazı şeyleri seviyorum. İtalyan yaratıcılığını seviyorum, hatta bazen yaratıcı olmamamız gerektiğinde bile yaratıcıyızdır. Aynı zamanda her gittiğim ülkeden bir şeyler çalmaya çalışıyorum. Almanya’da disiplin inanılmaz. Kanunlara saygı inanılmaz. Hatta bazen çok fazla. İtalyan yaratıcılığını, kanunlarla sınırlasanız bile, Alman disipliniyle birleştirmek inanılmaz.
Ben sizi yıllardır tanıyorum ve Türk kültürüne de çok yakın olduğunuzu hissediyorum.
Evet, çünkü annem bana hep Atatürk’ü anlatırdı. Annem kendisini Hırvat’tan çok Yugoslav olarak tanımlar. Dünya Savaşı sırasında evinden ve topraklarından ayrılmak zorunda kalmış. Çünkü her milliyetçilikte bazı kayıplar verirsiniz. Sekiz-dokuz yaşındayken Atatürk’ü anlatırdı. 40 yıldır tanıyorum onu. Bana ülkede modernizasyonun inanılmaz olduğunu anlattı. Dini bağların çok kuvvetli olduğu bir ülkede, dini kullanmadan, dine karşı olmadan bir şeyler yapmaya çalıştı. Burası çok büyük bir ülke. İnanılmaz bir gücü var. Kaç milyon insansınız?
80 milyona yakın.
Yani, bu bir güç. Sonrasında okumaya ve izlemeye başladım. Bu hep aklımdaydı, bilemiyorum. Bilemiyorum, belki orada olmadığım için onu Tanrı gibi görüyordum. Tabii ki güç, onu elinde tutan her insanı bozar. Bunu öğrendim ve işin bu kısmını değerlendirmeye almıyorum. Ancak Atatürk’ün bu ülke için yaptıklarını kimse ortadan kaldıramaz.
Yani onun hakkında okudunuz da, sadece ailenizin anlattıklarından yola çıkmıyorsunuz.
Ben tarihi çok severim ve geçen yüz yıldaki savaşlar hakkında çok kitap okurum. Türkiye’de olanları çok iyi bilirim. Atatürk iki savaş arasında bir dönemdeydi. Tüm Avrupa için İinanılmaz zor bir dönemdi. Yani bana inanın, orada olmamama rağmen söylüyorum. Onun yaptıklarını şimdi kim yapabilir? Kimse. Hiçbir ülkede.
Türk takımlarından çok teklif aldığınızı biliyorum, tabii ki şu anda söylemeyeceksiniz.
Hayır, söylemeyeceğim.
Türkiye’de çalışmayı düşünür müsünüz?
Evet, tabii ki. Bu işimin bir parçası. Ben bu ülkeyi seviyorum. Bu noktada Spor Toto Basketbol Ligi Avrupa’nın en rekabetçi ligi. İspanyol Ligi’nden bile fazla. Çünkü büyük takımlara karşı maç kazanabilecek takım sayısı çok fazla. Tamam, belki İspanya Ligi daha kaliteli, çünkü orada hakemler hücum basketbolunu koruyor. Temaslar daha farklı. Ancak bu ligde çok maç izliyorum, son iki üç senede geldiği yer harika.
Peki, Türkiye’deki basketbolseverlere bir mesajınız var mı?
Tadını çıkarın. Bunun ne kadar devam edeceğini bilemezsiniz. Şu anda Türk basketbolunun en iyi anlarını yaşıyorsunuz. Sonuna kadar keyfini çıkarın.