by Buğra Uzar/ info@eurohoops.net
Başarılı koç, Daçka‘nın İspanya seferi başlamadan önce Eurohoops’a takımının durumunu, playoff serisinden beklentilerini, yeni EuroLeague formatı hakkındaki düşüncelerini ve daha birçok konuyu samimiyetle anlattı.
İşte koç Blatt’le gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj:
–Darüşşafaka Doğuş, bu zorlu normal sezonu 1.sırada bitiren Real Madrid ile karşılaşacak. Sizin bu seri hakkındaki görüşleriniz neler?
Öncelikle EuroLeague’de geçirdiğimiz ve herkesin geçirdiği böylesine bir sezonun ardından son 8’in bir parçası olabilmek güzel. Bu yılki Turkish Airlines EuroLeague’de son 8’e kalma başarısı göstermiş her takım mücadele edebilecek ve şampiyon olabilecek takımlar. Normal sezonu 1.sırada bitiren bir takımla oynayacağımızın bilincindeyiz. Bu yıl onlarla iki kez oynadık, birini kazandık ve birini kaybettik. Onları iyi biliyoruz ki onlar da bizi iyi biliyor. Bizim beklentimiz ise sahaya çıkıp oynayacağımız tüm maçları kazanmak. Bundan düşük bir beklentimiz yok.
Real Madrid tempoyu arttırma ve hücum etme konusunda uzman. Bizim işimiz onları ve sahip oldukları birçok farklı silahı durdurmak olacak. Bunun bir parçası olarak da onların nasıl oynayacağı ve bizim onları avantajlı oldukları sistemde oynayabilme konusunda ne kadar sınırlayabileceğimiz. Biz kendimizi toptan değiştirmeyeceğiz çünkü bu noktaya kadar rakiplerimizin avantajlarının tersini oynayarak gelmedik. Biz kendi avantajlarımızı yaratmaya ve sahip olduğumuz silahları en iyi şekilde kullanmaya da çalışacağız. Ama bizim Real’in hücumda çok fazla sayı atmasını önleyip önleyemeyeceğimiz önemli olacak. Eğer bunu başaramazsak onları yenmek zor.
-Real Madrid’e karşı oynayacağınız seride “underdog” (favori olmayan taraf) olarak görülmeniz hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunun bir avantaj yaratacağına inanıyor musunuz?
Ben kişisel olarak “underdog” olmayı sevmiyorum çünkü bizim saha avantajımız yok onların var. Bunun hakkında sevmediğim nokta bu. Ben hiçbir zaman “underdog” olma kartını psikolojik bir avantaj olarak kullanmak istemedim. Eğer bu noktaya kadar geldiyseniz herkesle mücadele edebilmelisiniz ve herkesle mücadele edebilecek kadar iyi olmalısınız. Ben buna gerçekten inanıyorum. Ben ilk iki maçımızı evimizde oynamayı ve bir beşinci maç olacaksa bunu da evimizde oynamayı isterdim. Ben bunu her şeyden çok isterdim ama böyle bir şey yok. Bu yüzden hayır, “underdog” olmayı sevmiyorum.
-Bu sezon Turkish Airlines EuroLeague yeni bir formatla oynandı. Peki siz bu formatı beğendiniz mi? Şimdi playofflar başlıyor ve bu noktada başarılar elde etmiş bir koç olarak “Evet, şimdi benim daha iyi bildiğim yer başlıyor.” diyor musunuz?
Bana göre burası sezonun en eğlenceli kısmı. Yeterince sıkı çalışıp playofflara kaldığınızda artık her şey olabilir. Bu neredeyse her açıdan yılın en eğlenceli kısmı. Ama bizim hedefimiz henüz bitmedi. Oynamaya ve rekabet etmeye devam etmek istiyoruz. EuroLeague’in bu yılki formatını gerçekten çok beğendim. EuroLeague’in bu formatının genişletildiğini görmek isterim. Birkaç takımı daha EuroLeague’de görmek isterim çünkü bu sezon oynanan her maç çok ilgi çekici, çok rekabetçi ve çok kaliteli oldu. Bu yüzden de EuroLeague’in birkaç takım daha genişleyebileceğini düşünüyorum. Hem takımlara hem de taraftarlara başka bir şans daha vererek Avrupa basketbolunun daha da genişlemesini sağlayabilirler. Şunu da söylemeliyim ki Darüşşafaka kesinlikle EuroLeague kalitesinde bir takım olduğunu kanıtladı. Gelecek sezon EuroLeague’de kaç takım olacağından bağımsız olarak Darüşşafaka bu takımlardan biri olmalı. 16, 18 ya da 20 takım fark etmez. Darüşşafaka EuroLeague’de olmalı. Bunu gerçekten alçakgönüllülükle söylüyorum. Bunu her açıdan kanıtladık. Rekabet açısından, profesyonel açıdan, taraftar sayısının artışı, salon… Her açıdan.
-Final Four bu sezon İstanbul’da düzenlenecek. Bu size bir ekstra motivasyon sağlıyor mu?
Umarım tüm Türk takımlarına bir ekstra motivasyon sağlıyordur. Bize, Fenerbahçe‘ye ve Anadolu Efes‘e. Bu yılki EuroLeague’de son sekize üç takım sokan tek ülkenin Türkiye olduğunu söylemekte fayda var. İronik olmayan bir şekilde de Final Four Türkiye’de ve hem Türkiye hem de Türk basketbolu, Avrupa basketbolunun merkezi konumunda. Bence bu gerçekten harika.
-Son haftalarda Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nde birçok maçta farklı geri düşmenize rağmen geri döndünüz. Bunun sebepleri neler? Ayrıca takımınız kaybetmeyi kabul etmeyen bir kimlik geliştirdi. Sizce bu iyi bir şey mi?
Bence bizim başımıza gelen şey birçok EuroLeague takımının başına gelen bir şey. Öncelikle bizim rakiplerimiz çok güçlü. Örneğin Fenerbahçe, İstanbul’da oynadığı maçta Gaziantep’e karşı 24 sayı geri düştü ve bunun tek sebebi Fenerbahçe’nin o ana kadar kötü olması değil, aynı zamanda Gaziantep’in de çok iyi bir takım olması. Bizim gibi EuroLeague takımlarına olan şeylerin sebebi ise zorlu bir fikstürde oynuyorsunuz ve yoruluyorsunuz. Mental olarak da yoruluyorsunuz. Bu yüzden kendinizi fiziksel ve mental açıdan bir anda yükseltmeniz kolay değil üstelik iki üç gün sonra bir başka EuroLeague maçınız olduğunu da biliyorsunuz. Türkiye Ligi takımlarının tüm sezon boyunca karşılaştığı meydan okuma da bu aslında. Bizim ligimiz çok rekabetçi ve çok sert. Bunları EuroLeague ile birleştirdiğinizde bazen enerjinizi nereye yönlendireceğinizi bilemiyorsunuz. Biz her iki tarafa da yönlendirmeliyiz. Buradaki soru ise bunu yapıp yapamayacağımız.
Geri dönmemiz konusundaki karakterden bahsedecek olursak bu hem iyi bir şey hem de kötü bir şey. Bu iyi bir şey çünkü senin dediğin gibi bizim bir karakterimiz olduğunu gösteriyor. Ama bir yandan da kötü bir şey çünkü her zaman bu durumda yaşayıp her zaman geri dönmeyi bekleyemezsiniz. Ben her maç başından itibaren maçta olmayı ve geri dönmek için özel bir şeyler yapmak zorunda kalmadan maçta olmamızı tercih ederim.
-Koçluk kariyeriniz bittikten sonra ne yapmak istersiniz?
Umarım İsrail’in Türkiye elçisi olurum!