By Semih Tuna / stuna@eurohoops.net
EuroLeague, ilk 2 hafta itibariyle beklentileri karşılamış gözüküyor. Avrupa’daki yıldız oyuncuların bir kısmını NBA’e yolcu ettik. Yine de yenilerini çıkarmaya devam ediyoruz.
Takımların henüz ritme girememiş olmaları normal. Rotasyonlardaki bazı isimler dışarı atılacak, bazıları ise hiç beklemediğimiz katkılar verecek. Aynı Maccabi Tel Aviv – Baskonia maçında olduğu gibi.
3 yakın skorlu maç, 3 taktik savaşı, 3 favori galibiyeti gördük.
Fenerbahçe Doğuş ile başlayalım.
ARMANI EXCHANGE OLIMPIA MILANO – FENERBAHÇE DOĞUŞ
Evet, maç uzatmaya gitti. Fakat Fenerbahçe, bu maçın 45 dakikasının tamamında da maçı alacak takım olduğunu hep hissettirdi. Neydi peki maçın bu kadar yakın gitmesine sebep?
Milano, kısalarının dizginlenmesi mümkün olmayan bir takım. Bu tarz bir basketbol atmosferinde yetişmişler ve öyle de devam edecekler. Sorun, Fenerbahçe kısalarının birebir savunmada rakiplerini bir adım geriden savunsalar dahi perdesiz penetreye karşı bile ayakta kalamamasıydı. Milano’nun 2 haftada 2 büyük takıma az farkla yenilmesi izleyicileri kandırmamalı. Bu takımın planı kaos olmuş vaziyette. Sezon içinde büyük galibiyetler çıkarmaları olası, dışarıdan iyi şut attıkları her gün bunu yapacak kapasiteleri de var fakat bu takım, EuroLeague’de hedefi olacak kararlılıkta bir oyuncu grubuna sahip değil.
Jan Vesely, Ekpe’nin ayrılmasından sonra Obradovic’in sistemi için daha da değerli hale gelmiş durumda. Savunmada onun erken faul problemine girmesi, Milano kısalarının ekmeğine yağ sürdü. Hem rakibi karşılayabilen, hem de her pozisyonu switch edebilen Vesely yerine sahada yer alan Jason Thompson’un henüz Avrupa hücumlarına karşı savunma olgunluğunun oturmaması sebebiyle Bertans ve Theodore, Thompson’un sahada kaldığı bölümde bilhassa daha rahat potaya gitme imkanı buldu. Yardım savunması ve close-out’ları daha iyi öğrenecek bir materyale sahip Thompson. Saha dışında da öğrenmeye istekli olan bir adam gibi gözüküyor. Sezonun ortalarına doğru bu problem muhtemelen hallolur.
İşin Fenerbahçe tarafına bakalım. Brad Wanamaker ve Nicolo Melli’nin, sezonun bu bölümüne kadar rollerinin oturmamasından daha doğal bir şey yok. Nicolo Melli, önceki iki sezon Almanya’da yüksek post’tan oyun dizayn eden ve belirli oyun alışkanlıklarına sahip bir isimdi. Brad Wanamaker için işler daha zor. Darüşşafaka, geçtiğimiz yıl onun üzerine takım kurmuştu ve bu sayede Wanamaker’dan maksimum alınmıştı. Fenerbahçe formalı Brad Wanamaker, şu aşamada nerede ‘oyun kurucu’ nerede bitirici rolü olduğunu algılayamamış vaziyette. En azından maçın uzatmalarla birlikte son 10 dakikasına kadar bu şekildeydi. Fenerbahçe, Milano’ya göre daha az potaya gitmiş ve bundan mütevellit serbest atış sayısı çıkaramamıştı. Wanamaker, maç sonu çözüm üretme kabiliyetine başvurdu ve fiziksel olarak Avrupa’da ezemeyeceği guard olmadığından dolayı kolay sayılar da buldu.
Kostas Sloukas’ı seyredenlerin aklına bence geçtiğimiz sezon yine Mediolanum Forum’da oynanan maç gelmiştir. Kostas o maçta da Fener’i sırtına almış ve hücum problemlerine rağmen çıkardıklarıyla takımına galibiyeti getirmişti. İlk olarak şunu söylemek istiyorum. Kostas Sloukas’ı izlemek gerçekten müthiş bir keyif. Gelen perdeleri nerede kullanacağını, hangi açıyla kendisine en iyi pozisyonu yaratabileceğini bilen inanılmaz bir beyin. Aynı geçtiğimiz sezon olduğu gibi sezona muhteşem bir giriş yaptı. Evet, yer yer top kayıpları var ama oyun motoru dediğimiz olgunun onda bu kadar yüksek olması adrenalinini de arttırıp bazen hatalı kararlar vermesine sebep olabiliyor. Bu maçın genelinde takımın yıldızıydı, ilk yarıda sahada olmadığı her saniye Fenerbahçe Doğuş pozisyon üretmekte zorluk çekti. Galibiyet herkesten önce ona yazılmalı.