By Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de her sezon büyük umutlar ve farklı planlarla birçok transfer yapılır… Hele de NBA’in avcı köpek balıkları misali Avrupalı yetenekleri avladığı bu dönemde takımların transferde büyük balıkları daha küçükken kaçırmamak çok önemli.
Dolayısıyla takımlar hem maddi anlamda hem de organizasyon boyutunda riskler alıyor, bazen bir üst seviyeye çıkacak sınanmamış isimlere, bazen de bir üst seviyede sınanmış ama sınıfı geçememiş yeteneklere şans veriyor. Geçmiş sezonlarda daha çok görmeye başladığımız yeni bir trend de tamamen potansiyele ve gençliğe oynayan cüretkar bir yaklaşım…
Fakat bir şey kesin: EuroLeague ekipleri, NBA ve Çin karşısındaki maddi dezavantajını kapatmak için eskisine göre çok daha fazla riski hoşgörüyor. Ama EuroLeague kapalı bir turnuva düzeniyle tam bir haftalık lige dönüştüğünden oyunculardaki eksikler ve zayıflıklar çok daha kolay ortaya çıkıyor. Dolayısıyla EuroLeague’e “şimdi” hazır olmayan yeni transferlerin durumunu değerlendirmek de kolaylaşıyor.
Eurohoops Fırın, 2017/18 EuroLeague sezonunun üçte biri geride kalmışken sınıfı geçemeyen takviyeleri işte bu ortamda seçti.
Perasovic’in elinde undersized – Latin – atletik bir kısa. Josh Adams transferinin açıkladığı gün herkesin gözünün önüne Girit’ten NBA’de ilk 5 oyuncusu olmaya 3 senede geçen Mike James gelmişti ve Josh Adams konusundan beklentileri de Mike James belirliyordu.
Ama olmadı, Josh Adams sezonun bugününe kadar herhangi bir varlık gösteremedi. Belki bu kendi suçu değil, sahada sürekli iki pivotla yer alan bir takımla oynamak onun stilininde bir kısa için hiç kolay bir durum değil ancak Josh Adams’tan Anadolu Efes’te rol almak için kendini yırtar bir hal de göremedik.
Adams ne kadar yetenekli bir oyuncu olursa olsun, Perasovic’i koltuğundan eden şey sezon başı yaptığı bu transfer tercihi olabilir.
Cory Jefferson – EA7 Milano
Milano’nun pivot rotasyonu takıma dair en iyi nokta olabilir. Arturas Gudaitis’le Kaleb Tarczewski Milano’da genç, ikili oyunları çok etkili kullanan ve pota altında taş gibi bir ikili oluşturdular. Ama bunu yaparken sistemden birini tamamen dışarı attılar: Cory Jefferson.
G-League’de izlenip “Aaaa şut atıyor” diye Avrupa’ya getirilen uzunlardan çok bir farkı olmadı Jefferson’ın. Gördük ki ayakları ağır, şut stili baskıyı gördüğü zaman dağılıyor ve oyuna sadakati de düşük. Milano kadrosunda skorer olarak bu tiplemede oyuncular çokça bulunuyorken Pianigiani bir de Jefferson’ı çekemezdi.
Çekmedi de… Rotasyonun dibine attı. Artık kendisini Milano’dan götüren uçak ne zaman kalkar bilinmez ama Jefferson’ın da EuroLeague seviyesinin oyuncusu olmadığı çok geçmeden anlaşıldı.
Leo Westermann – CSKA Moskova
Leo Westermann bu listeye en yakışmayan isim olabilir. Çünkü kariyeri boyunca sürekli beklentilerle mücadele etti ve en zor zamanlarda bile bunun altından kalkmayı başardı. Önce Fransa’da harika çocuk olarak Partizan’a gitti, ağır sakatlandı ve kariyeri aksadı. Sakatlık dönüşü alt seviye bir takımda değil direkt Limoges’tan başladı ve takımı hem EuroLeague’de sert bir iç saha takımı yaptı hem şampiyon.
Zalgiris döneminde de kariyerinin en doğru kararını verdi ve kendini Jasikevicius’un ellerine bıraktı. Ortaya o iki sezonda da çok iyi bir performans çıktı ve artık en üst seviyeye yükselmenin vakti geldi.
Ama en üst seviyede olmadı. Yaşadığı rol karmaşasında oyununu kaybeden Leo Westermann, bize geçtiğimiz sezonlarda izlettiği meziyetlerinin hiçbirini sahaya koyamıyor. Bu belki de koçunun onu bir “Aaron Jackson” rolüne koyma çabasındandır, bilemiyoruz. Ancak Westermann’ın bir an önce toparlanması gerekiyor.
Phil Pressey – Barcelona Lassa
“Phil Pressey, Barcelona’yla imzalamış” haberini duyduysanız ve sıkı bir NBA takipçisiyseniz heyecanlanmamanız için hiçbir sebep yokt. Çünkü Pressey, NBA’de bulunduğu kısa dönemde daha iyisi olabileceğini ve NBA’de tutunabileceğine dair parıltılar sunmuştu. Özellikle Boston Celtics döneminde.
Ancak olmamasının bir sebebi varmış. Takımın as oyun kurucu Thomas Heurtel ve yanında oynayan Koponen – Ribas gibi oyuncularla bir türlü uyum sağlayamayan Pressey’nin oyun tarzı da Avrupa basketbolu için rahat gözüktü. Pressey geçen sene G-League’de 50 kişinin salonda izlediği maçlardan El Classico mağlubiyetinden sonra beyaz mendil sallanan bir ortama geldi ve gördüğümüz kadarıyla hala bunun farkında değil.
Kesinlikle çok yetenekli aksi iddia edilemez ancak Phil Pressey şu an EuroLeague seviyesinde tutunacak bir mental güçlülük seviyesinde gözükmüyor.
Jason Thompson – Fenerbahçe Doğuş
Türkiye’de sporcu olmak zordur. Üstünüzde her daim bir taraftar baskısı vardır. Hele taraftarın sevgilisi olan bir oyuncunun yerine geldiyseniz bu baskı daha siz sahaya adımınızı atmadan başlar. Ekpe Udoh’un yerini doldurmak için gelen Thompson’ın da böyle süreçten geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ancak sorunlar bundan daha komplike. Fenerbahçe’deki kariyeri boyunca bu kadar hücum yönlü bir uzun kullanmayan Zeljko Obradovic, Thompson’dan istediği savunma reaksiyonlarını alamıyor. Sahada gördüğümüz kadarıyla alacak gibi de gözükmüyor. Savunma düşünce hücum da düşüyor ve Thompson’ın sahada olduğu dakikalar Fenerbahçe için tamamen bir kayıp oluyor.
Avrupa basketbolu için büyüğk fundamental eksikliklerine sahip olduğu gözlenen Jason Thompson ya acilen kendini toparlayıp savunmada yüksek eforla işler yapmaya başlayacak ya da Fenerbahçali taraftarlar çok geçmeden “Thompson’ın yerine kimi almalıyız?” sorusunu tartışmaya başlayacak.
Jonah Bolden – Maccabi Tel Aviv
Meşhur 2017 seçimlerinin 36. sırası… Geçen sene Sırbistan Ligi’nde oynayan “o” çocuk. Jonah Bolden geçen sene herkesin izlediği bir ligde değildi ancak izlemeyenler de onu tanımak için etiketine bakıyor ve izlemek için sabırsızlanıyordu.
Bu sabırsızlık Philadelphia’yla geçirdiği Yaz Ligi’nden sonra iyice arttı ancak kıtamızda bir karşılık bulamadı. Kadroya baktığımız zaman Maccabi’nin hem 4 numarada hem 5 numarada en önemli parçası olması beklenen Bolden iki mevkide de rolünü kaybetti.
Hem de DeShaun Thomas ve Alex Tyus gibi potansiyeli belli oyunculara. Bolden bu listede hala ümitvar olduğum tek oyuncu olabilir. Ancak artık sürelerini ve rolünü almak için savaşmaya başlaması lazım.
Chasson Randle – Real Madrid
Real Madrid’in sezon başından beri yaşadıkları hepinizin malumu. Önce Llull gitti, sonra Kuzmic, sonra Randolph. Bu kadar sakatlık yaşanan dönemde Real Madrid’in yapabileceği az hamleden sürekli verim alması gerekiyordu.
Ancak Chasson Randle konusunda oltanın ucundan balık değil plastik bardak çıktığını söyleyebiliriz. NBA’de geçen sezon sahaya girdiği zaman “Kim bu çocuk?” dedirtse de bu sezon gördük ki çok da önemli biri değilmiş.
Llull’ün yokluğunda Doncic-Campazzo-Causeur üçlüsünü rahatlatmak için getirilen Randle, onları rahatlatmak bir yana kendisine düzgün şekilde süre bile alamıyor. Bu durum da onu listemize balıklama sokuyor.