16 Takım, 16 Lider: EuroLeague’in Alfaları!

25/Ara/17 10:51 Ocak 1, 2018

Semih Tuna

25/Ara/17 10:51

Eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague bir yıldızlar ligi değil elbette ama her takımın tartışmasız bir lideri, bir sürükleyicisi var. Eurohoops Fırın, Avrupa basketbolunda bulunduğu takımların kaderini belirleyen figürleri derledi ve değerlendirdi.

By Mustafa Kocatürk / info@eurohoops.net

Basketbolda takımları tek oyuncu ya da kişi üzerinden tanımlamak zordur. Özellikle EuroLeague gibi yıldızın az, takım oyununun çok önemli olduğu bir ligde. Ancak 16 EuroLeague takımında da sahada olduğunu hissettiren ve takımın çehresini değiştiren adamlar yok değil.

Biz de bu yazımızda bu oyuncuları, bu oyuncuların takımına kattıklarını ve takımlarının kaderlerini nasıl değiştirdiğini mercek altına aldık:

Anadolu Efes: Bryant Dunston

İstatistikler: 10.5 sayı – 5.6 ribaund – 1.6 blok

Errick McCollum, Anadolu Efes’in aldığı galibiyetlerde büyük rol oynamış olabilir ancak Byrant Dunston bu takımın ortalama seviyesini kendi başına yükselten yegane oyuncu. Çok değil bundan 3-4 sene önce “En iyi savunmacı” ödülüne ambargo koyan isim EuroLeague’in de, diğer ikisinin kim olduğundan bağımsız olarak, en iyi 3 pivotundan biri.

Ödül koleksiyonuna baktığımız zaman ne kadar iyi bir savunmacı olduğunu anladığımız Dunston’ın bu yönünü biraz daha övmek laf-ı güzah olur. Ancak en etkileyici yönü her daim gelişmeye açık olması.

İtalya günlerinde elit seviyede pota koruyan Dunston, Olympiacos günlerinde Avrupa’nın en iyi p&r uzunlarından birine dönüştü. Geçtiğimiz sezon geçiş hücumunu öğrenen Dunston işi bu sezon üçlük atmaya kadar götürdü.

Yaşı biraz daha genç olsa kıtamızdan kalkan transatlantik trene binebilirdi. Bunu yapması çok mümkün gözükmese de onu evimizde izlediğimiz için bundan da çok şikayetçi değiliz.

Armani Milano: Andrew Goudelock

İstatistikler: 14 sayı – 2.8 ribaund – 1.9 asist

Andrew Goudelock, Avrupa’ya adımını attığı günden beri gittiği her takımın öyle ya da böyle oyununu tanımladı, oyununda kendine ayrıcalıklar kazandı. Buna neden olan yetenekleriydi şüphesiz ancak onun top kullanma ve sorumluluk alma arzusu da yadsınacak gibi değildi.

Hal böyle olunca Goudelock’un Milano’daki serüveni de takımın alfası olarak ilerliyor. Bir zamanlar NBA’de fena olmayan bir bench skoreri olmayan Goudelock, artık biraz irtifa kaybetse de hala bu ligi elitlerinden.

Ancak Goudelock’un alfası olduğu kaç takım başarıya uzandı Avrupa’da? Kazan? Maccabi? Fenerbahçe’de Final Four görmesine rağmen ligde elinişin ardından olaylı şekilde gönderilen Gou, kaderini kırabilecek mi? Muamma.

Baskonia: Toko Shengelia

İstatistikler: 15 sayı – 5.5 ribaund – 1.7 asist
Baskonia kuşkusuz Avrupa’nın en büyük basketbol akıllarından biri tarafından yönetiliyor ve bunun sayesinde fazla olmayan bütçelerine rağmen istikrarlı şekilde EuroLeague’de baş altı takımlardan olmaya devam ediyorlar. Bu yönetime örneklerden biri de kuşkusuz Toko Shengelia.

Gürcü uzun, zaten zor uyum sağlayacağı NBA’den genç yaşında dönerken onun transferini Baskonia sessiz sedasız bitirdi. Avrupa’ya gelir gelmez dengeleri takımının lehine değiştiren Toko, geçen 1.5 yılın ardından EuroLeague’de parmakla gösterilen 4 numaralardan biri oldu.

Post oyunu, posttan pasörlük. Orta mesafe ve dış atış, skorerlik. Bunların üzerine savunmada da etkili bir oyuncu olduğunu düşününce Toko Shengelia, EuroLeague seviyesi için kuşkusuz bir yıldız ve kuşkusuz şekilde Baskonia takımının oyununu tanımladığı nokta.

Brose Bamberg: Dorell Wright

İstatistikler: 11.4 sayı – 5.6 ribaund – 1.4 asist

EuroLeague seviyesinde bir sezon ortası transferinin bu kadar etki yaptığını uzun zamandır görmüyorduk ancak kötü sezon başlangıcından sonra getirilen Dorell Wright, Brose Bamberg’in şehresini tamamen değiştirdi.

Dorell Wright aslında Trinchieri’nin iki sezondur aradığı parçaydı. Brad Wanamaker gittiğinden beri elinde sürekli “tahmin edilebilir” oyuncular bulunan Brose; Wright’la birlikte elinde tahmin edilemez, ele avuca sığmayan bir oyuncuya sahip oldu.

Wright’ın Brose’ye kattıkları ortada. O gelmeden önce iki maçını da kaybeden ve hiç de iyi gözükmeyen Brose şu an 6 galibiyetle ligin play-off adaylarından. Bu galibiyetlerin bir kısmının son toplardan gelmesi de takımın geçen seneden bu yana değişenlerini ortaya koyar nitelikte.

Kızılyıldız: Taylor Rochestie

İstatistikler: 14 sayı – 2.4 ribaund – 4.7 asist

Taylor Rochestie’nin Nizhny Novgorod’daki performansı hala akıllarda. O sezon EuroLeague tarihinin en mütevazı Rus takımının beklenenlerin çok üstüne çıkaran Rochestie, sezonun en büyük sürprizlerinden biriydi.

Geçen yıllar gösterdi ki o sezonki Nizhny Novgorod performansı anomaliydi ancak EuroLeague’de Alphonso Ford ödülünü almış bir isim olarak bu genç takıma liderlik etmek için fena bir isim değil.

Bu Kızılyıldız kadrosu muhtemelen başarıya ulaşamayacak ancak tecrübeli skorer Rochestie’nin bu takıma katacakları illa ki olacaktır.

CSKA Moskova: Nando De Colo

İstatistikler: 16.6 sayı – 2.4 ribaund – 4.1 asist

EuroLeague’de De Colo’yu herhangi bir takıma koyun, De Colo o takımın hem en iyi oyuncusu olur hem de saha içi lideri olur. Bunun haricinde kalan tek takım belki Real Madrid olabilir ancak De Colo’nun 18 yaşındaki Doncic’ten liderliği alacağından da şüphe yok.

Bu da Tanrı vergisi yeteneklerinin yanında klinik derecesinde profesyonelliğinden de geliyor. Eski takım arkadaşı Aaron Jackson, onun hakkında “O kadar çok çalışıyordu ki vucüdunun çürüdüğünü görebiliyordunuz” demişti.

Profesyonelliği kadar pozisyonun doğrusunu oynama konusunda da takıntılı olan De Colo, Avrupa’nın en geniş hücum setlerinden birine sahip. Bu yetenekleriyle CSKA forması altında ikinci şampiyonluğuna ulaşabilecek mi? Bilmiyoruz ama bunun için vücudu çürüyene kadar çalışacak.

Barcelona Lassa: Kimse

Gözünüzü kapayın. Barcelona Lassa 2017/2018 kadrosu hakkında düşünün. Gözünüzün önüne ilk kim geldi? Thomas Heurtel? Kevin Seraphin? Adam Hanga? Koç Sito Alonso?

Barcelona’nın asıl problemi de bu zaten. Barcelona’nın oyununu tanımlayabilen ne bir oyuncu grubu var ne de bir koç. Bunun için bu kadar bütçeyle kurulmuş ve cidden ağır isimleri barındıran kadro oradan oraya savrulup gidiyor.

Barcelona bunu çözmek için Palau Belugrana’daki taraftarın istediğini yapıp koçu kovabilir. Peki kimi getirecekler? Gelen koç bu kimliksiz oyuncu grubundan neyi çıkaracak? Kimi takımdan gönderip takımın liderliği için kimi getirecek? Barcelona için çok soru işareti var ve bunları çözmenin yeri de bu yazı değil.

Fenerbahçe Doğuş: Zeljko Obradovic

Koç Obradovic, ülkemize geldiğinden beri sadece Fenerbahçe basketbolunu değil, ülke basketbolunu tanımlayan insanlardan biri oldu. En büyük etkisi de ülke basketboluna Avrupa kupalarında büyük adım attıran yabancı sınırındaki öncülüğü.

Fenerbahçe dışındaki bu örnek, Obradovic’in Fenerbahçe’yi nasıl değiştirdiğini ve dönüştürdüğünü anlamak için de büyük bir örnek. Burada kurduğu yapıyla Fenerbahçe Doğuş, başarısız yılları ardından Avrupa’nın en büyük çekim merkezi olmayı başardı.

Saha içine gelecek olursak; Zoc’un kupa koleksiyonu bana laf bırakmıyor. Tam 10 EuroLeague şampiyonluğu. Bu sadece doğruları yapan baskın karakter olmakla başarılacak bir şey değil.

Khimki Moskova: Alexey Shved

İstatistikler: 21.4 sayı – 2.4 ribaund – 4.3 asist
Khimki Moskova yaz aylarında takımın başına Georgios Bartzokas’ı getirdiği zaman bu takımın oyunu ve lideri direkt belli olmuştu. Khimki Moskova, EuroLeague’de “Shved ve arkadaşları” planıyla yürüyecekti.

Ligin ilk yarısı neredeyse bitti ve bu planın çok da fena işlemediğini söylemek gerek. Khimki 8 galibiyetle play-off potasının içinde, iyi bir iç saha takımı ve Alexey Shved’in sayı krallığı garanti.

Peki ötesi için? Alexey Shved’in takımın aşil topuğu olmadığı bir takım oldu mu o gösterişli CSKA takımı dahil olmak üzere? Bu Koç Bartzokas’ın çözmesi gereken bir numaralı sorun.

Maccabi Tel-Aviv: Norris Cole & Pierre Jackson Grand Koalisyonu

Bu yazının yazarı ve bu isimleri seçen kişi olarak bir itirafta bulunmam gerekiyor. Maccabi takımına sezon başlamadan önce inandığım bir saniye bile olmadı. Ancak Koç Spahija bunu başardı.

Başardığı şey tam olarak Norris Cole ve Pierra Jackson ikilisinden bir koalisyon oluşturmasıydı. EuroLeague iki skorer üzerinden tanımlanan takımlar pek görmezsiniz ancak Maccabi tam olarak bu iki oyuncunun takımı.

Bunu yaparken Spahija ikisine de istediği özgürlükleri verdi, kabaca gününde olana yeşil ışık olmayana havlu verdi. Ancak öyle ya da böyle galibiyetleri toplamayı başladı ve 14 maçta 8 galibiyet aldı. Bunların en sonuncusunda da Avrupa’nın en güçlü oyuncu gruplarından biri olan Fenerbahçe’ye karşı geriye düşmedi.

Olympiacos: Vassilis Spanoulis

Bu sezon fazla maçta kendini gösteremedi ancak Spanoulis’in adı burada yetiyor. Bu takım Vassilis Spanoulis’in takımı. Bunu oynanan tepe pick&roll’larının yoğunluğundan, forvetteki ceza şutlarından, köşeden sürekli gelen back-door cutlardan, savunmada kısaya yapılan sert baskıdan ve bunun gibi bir çok ayrıntıda görebilirsiniz.

Ivkovic ve Bartzokas’la gelen iki şampiyonluktan sonra Olympiacos, bu ana temel üzerinde yürüdü ve Spanoulis de onları bu yolda sonuna kadar taşıdı. Geçen sene bile normal sezonu kendi standartlarının altında geçiren bir Spanoulis varken Final Four’da yine Vorontsevich’in elinin üzerinden o hançeri sapladı.

Bu takımın ilk şampiyon olan Olympiacos takımının aksine birçok yan enstrümanı olabilir. Ancak bu takım Spanoulis’le yaşayıp Spanoulis’le ölecek. Burası kesin.

Panathinaikos: KC Rivers

İstatistikler: 11.3 sayı – 3.3 ribaund – 1.1 asist

Bu üzerine en çok muhalefet aldığım tercihti ancak düşüncelerimi bir türlü Calathes üzerine yoğunlaştıramadım. Çünkü bu takım bir yere taşıyan ve taşıyacak olan şey OAKA. OAKA’yı bu sezon yakan bir isim varsa o da KC Rivers.

Rivers’ın Avrupa’nın sayılı skorerlerinden biri olduğunu söylemekte herhangi bir beis görmüyorum. Basketin her türlüsünü atabilen KC Rivers, 30’lu yaşlarına yaklaştıkça oyununa olgunluk ve clutch’lık da ekledi. Takımda Nikos Pappas gibi bu toplar için yaşayan bir oyuncu olsa da maçı kazandıran basketin bir iki adım arkasında hep KC Rivers var.

Calathes, James Gist, Nikos Pappas ve Singleton tabii ki ona çok yardımcı oluyorlar ama bu takımdan çıkarıldığı zaman takımı en aşağı çekecek isim benim nezdimde su götürmez şekilde KC Rivers.

Real Madrid: Luka Doncic

İstatistikler: 18.5 sayı – 5.6 ribaund – 4.4 asist

Real Madrid’in Sergio Llull’ün yokluğunu en çok çektiği nokta bu olabilir. Luka Doncic, bu Real Madrid takımının gerçekten alphadog’ı ve Llull dönene kadar da bu böyle olacak.

Doncic’in elindeki yetenekleri övmek gibi saçma bir işe girişmeyi düşünmüyorum bu küçük bölümde. Bunu zaten YouTube’daki onlarca scouting raprounda ya da gittiğiniz bir maçta gözlerinizle gördünüz.

Ancak Doncic, Real Madrid’i şampiyonluğa taşıyan lider olabilecek mi? Olympiacos deplasmanında kariyer rekoru kırdıktan sonra “Umrumda değil” derken bu ışığı aldık ancak Final Four’da 0 sayıyla elendiğini hatırlayınca bu ışık söndü.

Doncic için EuroLeague seviyesinde sorulabilecek tek soru kaldı. Bunu da bu sene cevaplamak zorunda. Eğer cevaplarsa önümüzdeki sene şanslı bir NBA takımının geleceğine liderlik etmek için Amerika uçağına binebilir.

Unicaja Malaga: Joan Plaza

Unicaja organizasyonunu son yıllarda Joan Plaza’dan bağımsız düşünmek imkansız. Geleceklerini Plaza’nın fikirlerine endekslemiş durumdalar ve Plaza’yla çok da fena olmayan bir çizgiye oturdular.

Peki Plaza’nın oturduğu çizgi ne? Kısaca: 12 kişilik katı düzen basketbolu. Arada sırada Nedovic’in yanına Jamar Smith ya da Ray MacCallum gibi oyuncuları koyarak kendi mutaassıp oyun anlayışını biraz kırmak istiyor ancak bu sefer rotasyonda kendine yenik düşüyor.

Plaza yıllar geçse de Alberto Diaz’ı Goudelock’tan Carlos Suarez’i Will Clyburn’den çok sevecek. Bu çok tartışılsa da Plaza’nın kendine çizdiği yol bu. Bununla uğraşmak yerine bu oyundan ve Malaga’nın yaptıklarından zevk almaya bakmak lazım.

Valencia Basket: Erick Green

İstatistikler: 16.3 sayı – 2.1 ribaund – 2.3 asist
,
Valencia Basket’in Don Kişot’u, yeldeğirmenlerinin üzerine yalnız koşan kovboyu. Sezon başında oynadığı gösterişli oyun Valencia’yı bir yerlere taşıyacak gibi gözüküyor ancak olmadı ve Valencia yarıştan çok erken ayrıldı.

Erick Green geçtiğimiz sezon, Olympiacos düzeninin düzen dışındaki yıldızıydı. İkinci skor eli olarak takımın finale çıkmasında çok büyük pay oynadı ve sezon bir takıma liderlik etmek için Valencia’ya geldi. Kağıt üzerinde bu takımdan olur gibi duruyordu ancak takımın yaş toplamı Erick Green’in de yıldızının sönmesine neden oldu.

Erick Green, Valencia’nın ardından nereye gider bilinmez ancak onun EuroLeague seviyesinde başarılı bir takımın komuta kademesinde olmasını en azından bu sezon ıskaladığımız için hayıflanmıyor değilim.

Zalgiris Kaunas: Sarunas Jasikevicius

Bu yazıdaki 3. koç ve burada olmayı da kesinlikle hak ediyor. Kurduğu uyumlu kadroyu adeta bir kuklacı gibi yöneten Sarunas Jasikevicius, ikinci tam sezonunda Zalgiris’i EuroLeague’in ilk 8’ine sokacak gibi gözüküyor.

Bu kukla oynatma işini yaparken çokça sinirleniyor, bu gerçek. Ama bunun sebebi sahada oyuncuların görmesi gerektiğinden fazlasını görüyor olması ve bunun da bir ziyanı yok.

Sarunas Jasikevicius’un Avrupa için müthiş bir koç olacağına şüphe yok ki bu sezon bile “Yılın Koçu” seçilebilir. Ancak benim Jasikevicius’a dair hayallerim kıtanın ötesinde. Uzun zamandır gönderdiği oyuncularla NBA’de bir şeyleri değiştiren Avrupa, bu sefer en yetenekli koçunu göndererek orada kendini gösterebilir mi? Bu Jasikevicius’un kişiliğine sıkışmış bir meydan okuma olacak.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!