By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz!”
Honoré de Balzac
Fenerbahçe Doğuş, geçen sene çok büyük bir hikayeyle Türkiye spor tarihinin en büyük başarılarından birini gerçekleştirdi.
Sarı-lacivertli ekip, ülke sporumuzda çok az gördüğümüz şekilde, planlı bir çalışmanın sonucunda Avrupa’nın en büyüğü oldu.
Bu hikaye çok güzeldi ama bitti ve her biten hikayeden sonra başka bir hikaye başlar. Doğal bir kuraldır bu. Bazıları bunu daha erken fark eder, bazıları ise daha geç.
Koç Zeljko Obradovic en erken fark eden kişilerden. Şampiyonluğu kazandıktan bir saat sonra kendisine Belgrad hedefi koymasından bunu anlayabiliyorsunuz. Onu diğer koçlardan ayıran en büyük fark da bu. Kendisini sürekli başka bir hikayeye hazırlaması…
O başka bir hikayeye kendini hazırladı ancak kulübün diğer bileşenleri bu konuda onun kadar buna hazır değildi.
Ekim’in son günlerinde Fenerbahçe Doğuş için yazdığımız analizde Sarı-lacivertli ekip için bu durum daha basitti.
Dört maç sonunda iki yenilgi alınsa da sahada ortaya konulan oyun, eski hikayenin devamı gibiydi. Sadece gelecek için çözülmesi gereken basit sorunlar vardı.
Yeni yıla gireceğimiz bu günlerde ise oldukça beklenir bir şekilde bu sorunlar arttı.
Bunun birçok sebebi var. Öncellikle EuroLeague’in doğal temposu gereği artık büyük takımlar daha da kırılgan. Bunun yanında yetenek tavanı giderek aşağı indiği için maç içi kararlar daha belirleyici bir hal aldı.
Her takım için var olan bu durumların dışında Fenerbahçe’de bu hikayenin yeni bir hikaye olduğu bir türlü kabul edilmedi.
Bütün bunların getirileri sahaya daha fazla yenilgi olarak yansıdı ve yenilgiler de takımın saha içi eksiklerine ayna tuttu.
Puan durumunun sonucu olarak da Fenerbahçe, normal sezonun ilk yarısını dokuz galibiyet, altı yenilgiyle tamamladı.
Ana probleme geçmeden öncelik gelin, başlangıç yemeğini yiyelim ve saha içi eksiklere bakalım.