By Utkan Şahin /info@eurohoops.net
Türkiye’nin üç büyüklerinden biri olan Fenerbahçe‘de basketbol şubesi zaman içerisinde birçok dönem yaşadı.
Bu dönemlerin bazıları aydınlıktı, bazıları ise karanlık ama her büyük takımda olduğu gibi her zaman her durumda taraftarının kalbini sıcacık yapan yıldızları oldu. Biz de tarihe gittik, günümüze baktık ve bütün her şeyi dikkate alarak bu yıldızlar arasında en önemli on yabancıyı belirledik.
Lafı çok uzatmadan, karşınızda Fenerbahçe Beko tarihinin en iyi on yabancısı;
NOT: Devşirme statüsünde olup milli takımda oynayan oyuncuları Türk pasaportuna sahip olmaları nedeniyle listeye dahil etmedik.
LARRY RICHARD
Oynadığı sezonlar: 1989-1993 arası
İstatistikleri: Bilgi yok
1990’ların başını hatırlıyorsanız, onu ilginç serbest atış stilinden yahut oldukça sempatik Türkçe’sinden hatırlayabilirsiniz. Benim gibi o dönemde daha çocuk olan birisiyseniz ise onu bilmeniz için ya internette çok iyi zaman geçirmeniz yada ailenizde o dönemi hatırlayan birisinin sıkı bir basketbolsever olması gerekiyor.
1986’de Pete Williams’ın yardımıyla katıldığı yaz kampında Eczacıbaşı tarafından beğenilen Larry Richard, 1987’den 1995’e kadar bu topraklarda izlediğimiz en sempatik ve akılda kalan oyunculardan biriydi.
Eczacıbaşı’nda başlayan kariyerinde iki şampiyonluk yaşayan Larry Richard, 1989’da Fenerbahçe’ye geçti ve üç sezon boyunca Sarı-lacivertli formayı giydi. 1990’da Fenerbahçe’ye basketbolda 23 sonra ilk kupasını kazandıran kadroda yer alan Richard, bir yıl sonra ise Sarı-lacivertli ekibin tarihinde kazandığı ilk profesyonel lig şampiyonluğunda da kadrodaydı.
O sene birçok Amerikalı oyuncu, Körfez Savaşı yüzünden Türkiye’yi terk ederken o ve yakın arkadaşı Pete Williams kalmayı tercih etti. Yıllar boyunca karşılık mücadele eden ikili, finalde karşı karşıya gelirken sahadan mutlu ayrılan taraf Hüsnü Çakırgil ve Levent Topsakal’ın da yardımıyla Larry Richard oldu.
Daha sonra Efes forması da giyen başarılı pivot, harika atletizmi, ribaund yeteneği ve taktik faullerin hep kendine yapılmasıyla akılda kaldı.
Yiğiter Uluğ’un Salsa’da Richard hakkında yazdığı yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
DALLAS COMEGYS
Oynadığı sezonlar: 1995-1998 arası
İstatistikleri: 14.6 sayı, 11.4 ribaund, 1.5 asist
Fenerbahçe‘nin üç silahşöründen biri.
İbrahim Kutluay’ın altyapıdan çıkması, Dallas Comegys ve Henry Turner’ın ekibe katılmasıyla birlikte Fenerbahçe, 1990’ların ortasında taraftarının çok sevdiği bir kadro kurdu.
Bu üçlünün çok fazla yük bindiren Fenerbahçe, o dönem hiç kupa kazanamasa da TOFAŞ, Efes ve Ülker’e meydan okuyan takım olmayı başardı. Bu üçlünün üçüncü senesinde gelen başarısı sayesinde ise bir sonraki sezon Fenerbahçe tarihinde ilk kez EuroLeague’de mücadele etti.
Turner ve İbrahim, o takımın sayı makineleriyse Comegys’e pota altı bakanıydı. İnce fiziğine rağmen inanılmaz zamanlama yeteneğiyle kendi pota altını rakipler için kabus yerine çeviren Comegys, bunun yanında altında hareketliliği sayesinde İbrahim ve Turner’a sayı konusunda da yardımcı oldu.
Drafttan 21. sırada seçilen ancak NBA kariyerini beklendiği gibi gitmeyen Comegys, buralarda Bursa’da vurulması, hırslı yapısı ve ribaundlardaki üstün yeteneğiyle akıllara kazandı.
Bu üç silahşörlerin ve Richard ile 1990 Fenerbahçe kadrosunun yaktığı ateşi, büyütmeyi başarırken Fenerbahçe taraftarında basketbol kültürü oluşmasında önemli rol oynadı.
HENRY TURNER
Oynadığı sezonlar: 1995-1998 arası
İstatistikleri: 19.3 sayı, 9.1 ribaund, 2.5 asist
Sıra, Dallas Comegys’te bahsettiğim büyük üçlünün bir diğer parçasında.
1990’larda Avrupa’yla NBA’ın arasındaki fark şu anda olduğu kadar büyük değildi ve eski kıtada şu ana göre çok daha fazla büyük yetenek izliyorduk fakat Turner onların arasında bile dahi özel bir oyuncuydu.
Oyunun sayı atma konusunda yapamayacağı hiçbir şey yoktu. İnanılmaz bir atlet, harika bir şutördü. Birçokları önce Türkiye’de fadeaway diyence akıllara ilk gelen isim hala o. Bütün bunların yanında rekabet etme isteği her zaman çok yüksekti. Karşısındaki oyuncu çıldırınca ona karşılık vermek için imkansız denilen pek çok şeyi yapmasıyla hafızalara kazındı.
Fakat Fenerbahçe taraftarı için onu bu kadar özel yapan daha önemli bir şey vardı: Aidiyet duygusu
Bir derbi maçında filmlerde gördüğümüz senaryoyu gerçekleştirdi. Ayak bileğinden sakatlanıp maçı yarım bırakmasına rağmen Fenerbahçe geriye düşünce maça geri döndü ve sakat sakat o ayak bileğiyle blok yaptı.
Avrupa’nın taraftarlık kültüründe Turner’ın bu yaptığının anlamı çok büyüktür. Formalarına kutsal gözle bakan insanlar, bir derbi maçında kendini hiçe sayarak böylesine mücadele eden birisini asla unutmazlar.
Öyle de oldu, unutulmadı.
WILLIE SOLOMON
Oynadığı sezonlar: 2006-2010 arası
İstatistikleri: 12.3 sayı, 2.9 ribaund, 4.7 asist
İbrahim Kutluay’ın gidişi, basketbol şubesinin bütçesinin düşmesiyle birlikte 2000’lerin başı Fenerbahçe için karanlık bir dönemdi.
Karanlığın bitişi ise 2006’da oldu. 100. yılında şampiyonluk isteyen Fenerbahçe, Ülker ile birleşirken takımın başına Aydın Örs geçti. Birçok yerli yıldızı kadrosuna katan Fenerbahçe, yabancı yıldız olarak ise Willie Solomon’u kadrosuna kattı.
Transfer olduğu zaman uzun süre takımın lideri Damir Mrsic ile uyuşmayacağı söylendi, uyumsuz ve sorunlu bir oyuncu olduğu söylendi. Bütün bunların hepsi doğruydu da…
Aydın Örs’un onu dizginlemeye çalışması çok zordu ve hatta bütün bu çabalar özellikle ilk senesinde Fenerbahçe’ye EuroLeague’de kazanabileceği birçok maçı kaybettirdi.
Çünkü o asi bir kısraktı ve onu dizginlemeniz imkansızdı. Sonuçta hızlı hücumda turnikeye gitmek yerine üçlük atan bir oyuncuydu o. Fenerbahçe, onu yolunda tutması için evinin burası olduğunu hissettirmesi gerekiyordu.
Sezon sonunda da böyle oldu. Onun liderliğinde Fenerbahçe, taraftarıyla bütünleşti ve harika bir dört maç çıkartarak tarihinin ikinci şampiyonluğunu kazandı. Solomon da o seride oynadığı oyunla da Fenerbahçe taraftarının kalbine sonsuza kadar girdi.
Onun liderliğinde bir sezon sonra Fenerbahçe, Top-8’e kadar yükselirken üst üstte ikinci şampiyonluğunu kazandı.
2008 yazında ise bir anda evinden uzaklaştı ve son kez NBA’de şansını denemeye karar verdi. Taraftarı, ondan sonra gelen oyunculara ısınamadı. Sonuçta deli dolu da olsa sahanın kralı oydu
Yarım sezon sonra “Kral” olduğu yere geri döndü ancak taraftarla yakaladığı uyum devam etse de kulüple yakaladığı uyum bozulmuştu ve yollar ayrıldı.
Hikayenin sonu ne kadar kötü biterse bitsin, o Fenerbahçe taraftarının aklında hep “Kral” olarak kaldı.