By Mustafa Kocatürk / info@eurohoops.net
EuroLeague sezonu başladı, yarısı bitti ve artık normal sezonda son haftalara yaklaşıyoruz. Takımlar artık kendilerini belli edecek kadar maçlara çıktı ve hangi takımda ne eksik söyleyebiliyoruz.
Tabii ki bu durum oyuncular için de geçerli. Özellikle EuroLeague’e yeni gelen oyuncuların EuroLeague seviyesinde neler yapabildiğini ve ileride hangi yapılarda daha başarılı olabileceğini üç aşağı beş yukarı görüyoruz.
Hal böyle olunca biz de Eurohoops olarak durmadık ve EuroLeague’deki takımlar üzerinde biraz fantezi yaptık. EuroLeague’deki oyuncuları oradan oraya götürerek daha iyi takımlar oluşturmaya çalıştık ve bence de başardık.
Girizgahı çok uzatmadan işte karşınızda paralel evrenimizdeki EuroLeague.
Baskonia – Leo Westermann
Baskonia lige yaptığı skandal başlangıcın ardından Pedro Martinez’le beraber play-off potasına doğru adım adım yürüyor ve 29. hafta Vitoria’da oynanacak olan Maccabi maçı da düşünüldüğü zaman avantajlı bir konum elde etmeyi başardıkları da söylenebilir.
İlk 6 haftada yalnızca 1 galibiyet alabilen Baskonia, o günden beri geçen 18 haftada 10 galibiyet aldı. Eğer lige bu formla başlamış olsalardı muhtemelen şu an ev sahibi avantajı için mücadele eden çok takımlı bloğun bir parçası olacaklardı.
Takım bu yüzden işler yoluna girdiğinden beri potansiyeline yakın bir basketbol oynuyor. Ancak takımın potansiyelini düşüren etmenler de yok değil. Onlardan birinci ve en büyüğü de takımın 1 numara rotasyonu.
O rotasyonu Huertas ve Granger gibi iyi günlerinde bile güvenilmez iki elin yanında Arjantin’den gelen çaylak Luca Vildoza’yla geçen Baskonia’ya tam oturacak bir önerimiz var: CSKA’da istediğini bulamayan Leo Westermann.
Bu sezonu sakatlık sorunlarıyla geçiren Leo Westermann sadece 7 maça çıkabildi ancak bu 7 maçta da umut verici oynadığını söylemek güç. Güvenilir oyunu ve karar mekanizmasıyla her takımın ihtiyacı olan bir oyun kurucu olan Leo Westermann, Baskonia’nın “iyi takım”la “çok iyi takım” arasında köprü olacak parça olabilir!
Maccabi Tel-Aviv – Nick Calathes
Sözlere başlamadan önce Maccabi kadrosunun bulunduğu noktadan dolayı koç Neven Spahija’nın bir alkışı hak ettiğini söylemek lazım. Elinde çabuk dağılmaya çok teşne bir kadro bulunan Spahija 24. haftaya play-off potasında girmeyi başardı.
Bunu yaparken oyuncuların içinde yanan ateşi kullanan Spahija’nın takımının en büyük handikabı da bu oldu. Zaman zaman oyunun heyecanına çok fazla kapılan Maccabi, maçın içinde disiplinden koptu ve belli sekanslarla rakibine oyunu verdi.
Elindeki kadroda bunu önleyecek bir oyun kurucu olarak DiBartolomeu’yu kullanan Spahija, genç oyuncudan verim almayı başardı. Ancak daha dengeli bir oyun için DiBartolomeu’nun daha iyisi lazım.
EuroLeague’in en iyi DiBartolomeu’su da şu an takımını sırtladı ve play-off’a taşıyor: Nick Calathes! Calathes, savunması ve sürekli verdiği doğru kararlarla Maccabi düzeni için muhteşem bir dengeleyici olabilirdi. Norris Cole’ün ateşi ve Calathes’in sakinliği… Bir düşünsenize!
Bu sadece Cole – Jackson ikilisi için değil; Roll ve Kane için de yükseltici bir ekleme olurdu. Kane, topa daha az değerek daha değerli işler yapabilecek noktaya gelirken Roll da iyi yaptığı işleri yapıp tamamen bir nişancı olabilirdi. Sayın Başkan Shimon Mizrahi bu fikrimi düşünebilir bence…
Fenerbahçe Doğuş – Vincent Pourier
Fenerbahçe Doğuş, EuroLeague’in son şampiyonu ve kadro kalitesiyle Avrupa’daki diğer takımlardan sert bir şekilde ayrılıyorlar. Ancak bu Fenerbahçe Doğuş’un eksiksiz bir takım olduğu anlamına gelmiyor.
Açmak gerekirse; Fenerbahçe Doğuş, EuroLeague’in en üst seviyesindeki takımlar arasında en kötü tepe pick&roll’u savunan takımı. Bunu ligimizdeki aldıklar Darüşşafaka ve Anadolu Efes mağlubiyetlerinin yanı sıra EuroLeague’deki iki Olympiacos ve içerideki Zalgiris maçında acı şekilde deneyimlediler.
Fenerbahçe pick&roll savunmasını iyi yapan kısa&uzun ikililerine sahip değil ancak bu sorunu oyuncuyla çözmek istiyorsanız takıma uzun eklemek daha kesin çözüm olacaktır. Çünkü Fenerbahçe’nin iki yabancı beş numarası da sahip olduğu fundamental eksiklerden dolayı orayı doldurmak uzak görüntüdeler.
Bunun çözümü olarak da pota altına sert ve savunma konusunda doğal meziyetlere sahip bir oyuncu şart. Benim o oyuncu ismi için adayım ise Baskonia’nın Fransız devi Vincent Pourier.
EuroLeague’e adım attığı günden beri can sıkıcı bir savunmacı olan Pourier, Baskonia savunmasının da temel direklerinden biri. Blok ortalaması göz kamaştırıcı olmasa da sahanın iki tarafında da yaptıklarıyla ligin en değerli uzunlarından biri olan Pourier’i Obradovic’in elinde izlemek ayrı bir zevk olurdu.
Zalgiris Kaunas – Arturas Gudaitis
EuroLeague’de bu sezonun en flaş takımı kuşkusuz Zalgiris Kaunas. Geçtiğimiz yılların Kızılyıldız’ından farklı olarak içeride ve dışarıda, oyun planıyla rakiplerine üstünlük sağlayan Zalgiris Kaunas, oynadığı oyunla izleyenleri de mest ediyor.
Rotasyondaki her oyuncunun bir rolü olduğunu söylemek mümkün ve düzenleri de kusursuz şekilde işliyor. Onun için takıma ekleme çıkarma yapmak yerine eldeki oyuncuların daha iyi pakete sahip olanlarını bulmak lazım.
Zalgiris takımında benim tespit ettiğim zayıf halka Antas Vasiliauskas. Onun yükseltilmiş hali de başka bir Litvanyalı, Arturas Gudaitis. Gudaitis, sezon başında Rytas’tan çıktığı zaman izleyenlerinin sayısı az olsa da geçen kısa sürede NBA takımlarının bile ilgisini çekmeyi başladı.
Savunmada sağlam duran ayakları, ribaund meziyeti, pick&roll oyundaki doğal yeteneği Gudaitis’in en öne çıkan yönleri. Ancak oyun içindeki sertliği ve rakipleri bezdirecek kararlılığı da bu sene Milano’nun sonuncu olmamasına dair az sebepten biri.
Öyle ya da böyle, Valanciunas’tan beri kronolojik olarak Litvanya’dan çıkmış en iyi pivot Arturas Gudaitis. Onu son 10 yılın en başarılı Litvanya takımının elinde ve Kazlauskas’la beraber en iyi Litvanyalı koçun elinde görmek ayrı bir tat olabilirdi.
Panathinaikos – Johannes Voigtmann
Panathiaikos, iç sahadaki muhteşem sertliği ve kontrolden kolay kolay çıkmayan hücumuyla kendini ligin elit takımları arasına yazdırmayı başardı. Ancak kadro ve oyun kalitesi olarak da çok ciddi bir Final Four adayı olarak göze çarpmıyorlar.
Bu takıma hem kadronun kalitesini yükseltecek hem de oyuna yeni ufuklar açacak bir ekleme lazım. O da EuroLeague seviyesinde geçirdiği iki sezondur ligin en hakkı verilmeyen oyuncularından biri olarak Baskonia’da bekliyor: Johannes Voigtmann.
Johannes Voigtmann, sahada vaat ettiği şeylerle Avrupa’da eşi benzerini çok bulamadığımız bir oyuncu türü. EuroLeague’in talep ettiği pick&roll hücum ve savunmasını hakkıyla yapıyor ancak bunun yanında da takımına çok nokta ekliyor.
Dış şutu bunun en göze çarpan noktası. Ancak Voigtmann, EuroLeague’deki ikinci bir pivottan göremeyeceğiniz kadar iyi bir pasör. Tepeden, arkası dönük, alan savunmasının ortasında… Onu benim gözümde çok değerli kılan da bu.
Calathes’in, KC Rivers’ın, Nikos Pappas’ın üzerindeki baskıyı dağıtan ve hücumda, savunmada sürekli katkı veren bir uzun. Hem de Singleton – Gist gibi atletlerin yanına. Bence bu yazının en üzerine düşünülmesi gereken senaryosu bu.
Real Madrid – Sergio Rodriguez
Real Madrid, EuroLeague’in şampiyonluk adayları içinde en çok eksiğe sahip olan takımı. Bu kuşkusuz… Sezonun başlamasından aylar önce oyuncularını teker teker sakatlığa kurban vermeye başlayan Real, sezonu Sloven bir ergenin sırtında götürüyor.
Real Madrid’in en çok özlediği oyuncusu da kuşkusuz Sergio Llull. Yaz aylarında aşil tendonunu koparan süper yıldız, EuroLeague’de MVP olduğu sezonun hemen ardından tüm sezonu kapatmasına sebep olan sakatlık yaşayan Llull, bu sezon sadece Real adına değil tüm lig adına en büyük eksiklerden biri.
Llull’ün sakatlığı sonrası dönemde takımın tüm yükünü sırtlayan Luka Doncic’in de arada sırada yardıma ihtiyacı olmuyor değil. Bu yüzden sezonun hemen başında Chasson Randle denemesini yapan Real Madrid’in bu eklemeden fazla fayda sağladığı söylenemez.
Oradaki eksikliği Fabien Causeur ve Facu Campazzo’yla kapatmaya çalışan Real Madrid’e daha büyük bir yıldız lazım. Laso’yla daha iyi anlaşabilecek hatta mümkünse sistemine hakim olacak. O isim de şu an Moskova’da…
Laso ve Llull’le beraber bir dönem EuroLeague’in en korkutucu takımını yaratan Sergio Rodriguez, şimdi de Doncic’in yanında büyük bir destekçi ve kaliteyi en üst seviyeye çıkartacak el olabilirdi. Şimdi De Colo’yla kurduğu ortaklıkta Llull’ü arayan Rodriguez’e aslında Madrid forması da çok yakışıyordu…
Anadolu Efes – Cory Higgins
Anadolu Efes, bu sezonu büyük ihtimalle EuroLeague’in son sırasında bitirecek ve her takıma birer ekleme yaparken onları pas geçmek olmazdı. Tablonun bu halde olmasının birden daha fazla sebebi var ancak personel değişikliğiyle ne kadar çözebiliriz bunun yollarına bakacağız.
Anadolu Efes’in sezon başındaki kadrosunun en büyük sorunu, kimliğinin olmamasına rağmen herhangi bir tutkala sahip olmamasıydı. Bu sorun fark edilip takıma Zoran Dragic katılınca onca maç eksiğine rağmen hemen katkı vermeye başladı.
Zoran Dragic, şu anlarda da sakatlanıp sezonu kapadığına göre rotamız belli. Anadolu Efes’e bir tane tutkal bulacağız. Parası cebimizden çıkmadığı için de bu konuda cesur davranıp EuroLeague’in en iyi tutkalını getirebiliriz. İşte karşınızda Efesli Cory Higgins.
Gaziantep’ten çıkıp CSKA’nın yolunu tuttuktan sonra ilk senesinde gelen EuroLeague zaferinin gözükmeyen mimarlarından biri olan Cory Higgins, CSKA’yla beraber geçirdiği üç sezonda belirli bir istikrar yakaladı. Savunma ve hücumda elinden gelenin her zaman en iyisini yapan Higgins, çok yönlülüğüyle de Itoudis’in en büyük silahlarından biri.
Higgins’i Gaziantep’ten ayrılırken Galatasaray’a isteyen Ergin Ataman, onu mutlaka Anadolu Efes’te de görmek ister ancak bu kolay bir iş değil. Ancak düşünmek için hiçbir zaman önünüzde bir bariyer yoktur.