Bidon d’Or: EuroLeague 2017/2018

03/Nis/18 09:21 Nisan 7, 2018

Utkan Sahin

03/Nis/18 09:21

Eurohoops.net

Karşınızda EuroLeague 2017/2018 normal sezonunun bidonları!

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

EuroLeague’de 2017/2018 sezonunun normal sezon etabının tamamlanmasına sadece bir hafta kaldı.

Takımlardan birçoğu sezon başındaki beklentilerinin altında performans gösterdi. Üstelik bu takımlar aynı zamanda sezon başında takıma kazandırdıkları ya da hali hazırda ellerinde bulunan oyuncuların bazılarından da beklentilerinin altında bir performans aldı.

Bunlardan bazıları neredeyse hiçbir beklentiye cevap veremezken bazıları isimlerinin getirdiği şöhretin altında ezildi.

Biz de oturduk, sezonun “bidonları kim olabilir” diye düşündük ve aşağıda okuyacağınız listeyle geldik. Listenin oluşturulmasında herhangi bir sert kriter kullanmadık, bazı isimler çok süre alan isimler olurken bazıları direkt “bidon” çıktığı için erkenden postalanan ya da rotasyondan çıkan isimler oldu.

BARCELONA (TÜM TAKIM)

Barcelona geçen sezon kulüp tarihinin en kötü sezonlarından birini geçirip, 11 sezon sonra playoff’a kalamayınca herkes onların daha fazla dibe düşemeyeceğini düşünmüştü.

Fakat maalesef Barcelona için dibinde dibi varmış.

Katalan ekibi, sezona etkileyici galibiyetler başlasa da daha sonrasında büyük bir düşüş yaşadı ve bir anda felakete doğru ilerledi. Şu ana kadar sadece 10 galibiyet alabildiler ve sıralamada 15. sıradalar.

Kabul etmek lazım, sezon başında koç ve oyuncu tercihlerini görünce onların bir Final Four takımı olmasını kimse beklemiyordu ama bu kadar aşağıya düşmelerini de kimse beklemiyordu.

Haftalar öncesinde playoff şanslarını kaybettiler ve şimdilerde yıllar önce onları şampiyonluğa taşıyan Svetislav Pesic ile en azından ligde bir şeyler yapmak istiyorlar. Orada da işleri çok zor. Kesin olan bir şey var ise o da Avrupa’da son 2 yılda en çok prestij kaybına uğrayan takım onlar.

Bu da benim aklıma bir şey getiriyor.

İzmir’de yaşayanlar bilir, Karşıyaka’nın futbol takımının bir türlü toparlanamaması hakkında birçok şehir efsanesi vardır. Yok neymiş 80’lerde kulüpte oynayan bir Nijeryalı futbolcu, iç savaş çıktı diye ülkesine gitmiş, daha sonrasında savaş sırasında bacaklarını kaybetmiş, Karşıyaka’ya geri dönünce de kulüp parasını vermemiş. Bu yüzden de kulüp gün yüzü görmüyormuş.

Bence de Barcelona için de artık bir şehir efsanesi gerekiyor. Hatta gelin size iki seçenek vereyim ve şehir efsanesi için kararı siz verin!

Sizce Barcelona’nın bu düşüşünün sebebi, yıllarca kulübü en üst seviyede tutan Xavi Pascual’in bedduası mı yoksa geçen sene takımın kurtarıcısı olarak transfer edilen ancak bu sezon Çin’e gidinceye kadar kenarda oturtulan Tyrece Rice’ın bedduası mı? Karar sizin!

beddua ile ilgili görsel sonucu

BOJAN DUBLJEVİC (VALENCIA)

Bojan Dubljevic, 2012 yazında Valencia‘ya transfer olduğunda Avrupa’nın en heyecan verici uzunlarından biriydi.

Nasıl olmasın? Sırtı dönük oyunu olan, şut atabilen ve saha görüşü harika olan bir uzun. Üstelik Valencia’da geçirdiği ilk iki sezon da çok etkileyiciydi. Tek sorunu vardı; 0 da sakatlık.

Avrupa’nın büyük takımları, o dönem onun peşinden koşsa da o hayali olan NBA’e gitmek için Valencia’da kalmayı tercih etti. Fakat bu tercih, onu umduğu doğru bir yol olmadı.

Onun içerisinde yer aldığı Valencia, geçen sezon İspanya’da şampiyon olmayı başarıp EuroLeague’e gelmeyi başarsa da geçe yıllarda Dubljevic’in oyunundaki eksiklikler daha net gözükmeye başladı.

Buna rağmen bu sezon Valencia’nın EuroLeague macerasında Dubljevic’in parlaması bekleniyordu. Fakat yapamadı. Valencia kötü bir sezon geçirirken Dubljevic’in de oyunundaki bütün defolar gözükmeye devam etti.

Hala büyük bir potansiyel ama bu sezondan sonra hayalini kurduğu NBA için biraz daha beklemek zorunda kalacak.

CORY JEFFERSON (OLIMPIA MILANO)

Evet, böyle bir oyuncu vardı. Kesinlikle size yalan söylemiyoruz.

NBA’de Brooklyn Nets ve Phoenix Suns formaları giyen Jefferson, bu yaz Milano‘yla birlikte Avrupa’ya adımını attı ama gerçekten hiç iz bırakmadan geri döndü.

Jefferson’ın atletizm ve fiziksel özellikleriyle eski kıta basketbolunda fark yaratabilecek bir oyuncu olacağı düşünülüyordu ama buranın basketboluna hiç uyum sağlayamadı. Oyun bilgisi düşük olan oyuncu, savunmada işin gayret kısmına da hiç bulaşmayınca elde patlayan bir transfer haline geldi.

Sezon başında rotasyona girmekten zorlanan Jefferson, daha sonrasında arka arkaya 8 maç ilk beş başlasa da yukarıda saydığım sebeplerden pek etkili olamadı. Milano’da sezon ortasında Kuzminskas’ı transfer edince Amerikalı oyuncu, sezon bitmeden ülkesine geri dönmek zorunda kaldı.

Aranıyor ile ilgili görsel sonucu

DERRICK BROWN (ANADOLU EFES)

Anadolu Efes‘in yetenekli oyuncusu Derrick Brown aranıyor. Kendisi 2.03 boyunda ve en son geçen sezon gözüktü. Görenler lütfen kulüple iletişime geçsin.”

NBA’de 3 sezon oynadıktan sonra Brown’un Avrupa’ya gelmeye karar vermesi, eski kıta için büyük bir şanstı. Yetenek seviyesi NBA’de bile fark edilirken burada kendine harika bir kariyer yaratabilirdi.

Her şey de çok iyi başlamıştı. Amerikalı yıldız, Kuban’da geçirdiği iyi iki sezondan sonra büyük paralar karşılığında Anadolu Efes‘e yolcu oldu. İlk sezonunda Saric’in arkasında kaldı ve Ivkovic’in ona uygun bir rol vermemesinin sonucu olarak pek iyi değildi ancak 2. sezonunda neler yapabileceğini gösterdi.

Perasovic‘in tempolu basketbol sisteminde hücumdaki yaratıcılardan biri olan Brown, Efes‘in playoff yapmasında önemli rol oynadı. Bireysel olarak da 12.3 sayı, 5.5 ribaund, 2.2 asist ve 1.0 top çalma ortalamaları tutturmayı başardı.

Geçirdiği o sezondan sonra Efes’ten bir kontrat daha almayı başaran Brown, 3. sezonunda herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Sakatlığı yüzünden sezona geç başlayan Amerikalı oyuncu, döndükten sonra da oldukça silik bir performans sergiledi. O kadar silikti ki sevimli hayalet Casper bile ondan daha görünürdü.

Özellikle savunmada taraftarını çileden çıkartan Brown, kariyerinin en kötü sezonunu yaşarken 7.2 sayı, 2.3 ribaund ve 1.6 asist ortalamaları tutturdu.

Umarız bir an önce bulunur ve takımına katkı vermeye başlar.

JASON THOMPSON (FENERBAHÇE DOĞUŞ)

Sezonun bu kısmına kadar Thompson’dan en çok gördüğümüz şey, faul yaptıktan sonra yaptığı “ne yaptım ben” hareketi oldu.

Ekpe Udoh gibi bir oyuncunun yerini doldurmak elbette çok kolay değil. Son Final Four’un MVP’si kadar, NBA’den gelip de yetenek seviyesi ne olursa olsun eski kıtada oynanan basketbola uyum sağlayan bir oyuncu kolay kolay görmüyoruz.

Bu yüzden Jason Thompson‘dan beklentiler hiçbir zaman bu düzeyde değildi. Ondan Vesely ile Melli‘yi tamamlayan iyi bir rol oyuncusu olması bekleniyordu. Fakat o bunu da başaramadı.

Dediğim gibi ilk geldiğinde Amerikalı bir uzunun, sık sık hareketli perdeleme yapmasına ya da ikili oyun sırasında yukarıda kısayla karşı karşıya kaldığında hata yapmasına alışığız ancak sezonun Nisan ayına geldik ve Thompson bunları hala yapıyor. Üstelik her yaptığında da sanki ne yaptığını bilmeyen bir yüz ifadesi takınıyor.  Bu yüzden sezonunun bu kısmına kadar ortalama 17 dakika süre alırken maç başına 3 faul ile oynadı.

Obradovic‘in de söylediği gibi, “What is defense?

JONAH BOLDEN (MACCABI TEL AVIV)

Draft öncesi Avrupa’ya gelen ve gösterdiği performansla draft edilmeyi başaran Jonah Bolden, sezon başında ne yapacağı en fazla merak edilen oyunculardan biriydi.

Ribaundlarda agresif, atletik ve şut atabilen bir 4 numara. Üstelik hızlı basketbol oynayacağı çok belli olan Maccabi‘de oynayacak. Kesinlikle heyecan vericiydi. Fakat Bolden performansıyla sınıfta kaldı.

Maccabi’de 27 maçta ise ilk beşte başlasa da Avrupa basketbolunun gerekliliklerinden çok uzakta kalan Bolden, birçok maçta son çeyreklerde süre almadı. Bunun en büyük sebebi, oyun içerisindeki konsantrasyonu çok düşük olduğu için yaptığı fahiş hatadan sonra onu kenara alan Nevan Spahija’nın bir daha ona güvenmemesiydi.

Konsantrasyon probleminin yanında hücum verimliliği konusunda da sınıfta kalan Bolden, tüm ligde 500 dakikadan fazla süre alan oyuncular arasında hücumda en az verim veren 3. oyuncu oldu.

Yaptığı smaçlar ve bloklar yüzünden Amerikalılar, onun burada iyi bir sezon geçirdiğini düşünüyor ancak geçirdiğini sezona şöyle bir bakarsak, eğer Sixers‘a giderse kesinlikle EuroLeague bir şey kaybetmez.

HOLLIS THOMPSON (OLYMPIAKOS)

NBA için çok yetenekli bir oyuncu olmasa da Sixers‘ın cefa döneminde önemli işler yapan Thompson, yazın EuroLeague geldiğinde çok heyecanlanmıştım. Avrupa’da değişik işler yapabilecek bir oyuncuydu. Üstelik onu ince ince işleyebilecek olan bir takıma gelmesi daha da heyecan vericiydi.

Fakat sezon başladıktan sonra heyecan yerini hayal kırıklığına bıraktı.

NBA’de son yıllarda ortaya çıkan “3 and D” yani “üçlük atan ve savunma yapan oyuncu” sınıfına giren Thompson, burada ise iki asıl özelliğini de ortaya koyamadı. Savunmada Olympiakos’a atletizm katması beklenirken perdelerden çıkamayan bir oyuncu haline gelen Amerikalı oyuncu, üç sayı çizgisinin arkasından da %28.3 ile attı. (NBA kariyerinde 2 sezon %40’in üstüne çıkmayı başarmıştı)

Sezon devamında bir türlü buralara ayak uyduramayan Thompson, Olympiakos rotasyonundaki yerini de kaybederken son sekiz maçta ortalama sadece 6 dakika süre alabildi.

Bu noktadan sonra büyük bir atılım yapmasa onu seneye Olympiakos gibi bir takımda izlememiz çok zor. Bu yüzden o da Avrupa’da kültür şoku yaşayan Euro-zedeler arasına katıldı.

LUKA MITROVIC (BROSE BAMBERG)

Milano‘dan kopardıktan sonra Nicolo Melli‘yi Avrupa’nın en özel oyuncularından birine getiren Trinchieri, aynısını Mitrovic için de düşünmüştü fakat olmadı.

Kızılyıldız’da 2014-2015 sezonunda gösterdiği patlamadan sonra sakatlıkların da etkisiyle çok kötü iki sezon geçiren Mitrovic, Brose de benzer bir sezon geçirdi. Sezona kötü başladıktan sonra sakatlanan ve 10’dan fazla maç kaçıran Sırp oyuncu, döndükten sonra da eski formunda devam etti.

Melli çok özel bir oyuncu, bu yüzden onun gibisini bulmak çok zor ama Mitrovic’in 4.3 sayı, 3.3 ribaund ve 0.7 asist ortalamaları kesinlikle kabul edilebilir değil.

Bu yüzden Andrea Trinchieri’nin son projesi aynı takımı gibi fiyaskoyla sonuçlandı.