By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Final Four sistemi, asla ve asla playoff’lar kadar adaletli bir sistem değil.
Avrupa’nın en iyi 4 takımı, bütün sezonun emeğini 80 dakikaya sığdırarak, şampiyon olmaya çalışıyorlar ve bu mücadele her zaman en güçlü ya da en iyi basketbolu oynayan takımın, mutlu sonuyla bitmiyor.
Fakat bu sistem aynı zamanda herkesi başka bir heyecana taşıyor. Yarı finalde sadece 80 dakika izleyeceğiz ve finalin ismi belli olacak. Herkes kendine güveniyor ama kimse maç içerisinde neler olacağını bilmiyor!
Bu yüzdende yeni bir Final Four hikayesi için çıldırıyoruz. Bütün sezon o bilinmezlerle dolu dakikaları arıyoruz.
3 gün sonra ise Final Four’un ilk maçında aynı şeyi yaşayacağız. Son şampiyon Fenerbahçe Doğuş, unvanını korumak için sezonun peri masalı Zalgiris Kaunas karşısında çıkacak ve iki takım bize unutulmaz bir hikaye sunacak.
Peki bugünden o güne hangi soruların cevabına bakacağız? Bizi neler heyecanlandırıyor? Gelin ve görün!
Saras vs Obradovic
Sarunas Jasikevicius, Zeljko Obradovic‘in kariyeri boyunca çalıştırdığı en özel oyunculardan biriydi. Belki hiçbir zaman onun Diamantidis ile kurduğu bağ gibi bir bağ kurmadı. Hatta bazen onu göndermek bile istedi ama hiçbir zaman onun yeteneklerini kullanmaktan çekinmedi.
Mesala 2009’da bütün ilgi Spanoulis’in üstünde olsa da 3. çeyrekte bütün oyun Saras’ın üzerinden dönmüştü ya da 2012’de yenilmez denilen CSKA‘yı az kalsın Saras ile yıkıyordu.
Bir zamanlar ikisi birlikte buralarda şampiyonluk peşinden koşuyordu, bu haftasonu ise birbirine rakip olacaklar.
Hikayenin tek özel tarafı da bu değil. Saras ve Obradovic’in birbirlerine olan benzerlikleri her şeyi daha da ilginç kılıyor. Oyuncularına davranışları, kariyer gelişimleri, karakterleri hatta mimikleri bile çok benziyor.
Saras’ın yaptıkları sanki Obradovic‘in 1992’de Avrupa zirvesine çıkarken attığı adımları tekrar izletiyormuş gibi geliyor. Fakat bu adımların aynı şekilde devam edip etmeyeceği bu haftasonunun en önemli sorulardan biri olacak.
Ya 1992’de Obradovic’in D’Antoni’yi devirip herkesi şok ettiği gibi Saras da Belgrad’da bu hikayenin gerçek kişisi Obradovic’i devirerek hikayeyi devam ettirecek ya da kaybederek deja vu hissini sonlandıracak.
Bu yüzden kemerlerinizi bağlayın. İki basketbol dehası, Cuma günü Belgrad’da büyük bir savaş verecek ve sonuç, Avrupa basketbolunun kaderini direkt bir şekilde etkileyecek.
Jan Vesely vs Brandon Davies
Jan Vesely, NBA’den geri döndüğü günden beri karşısına çıktığı her uzun karşısında parlamayı başardı. Ondan daha kalıplı uzunlara karşı oynadı, daha iyi fundamentala sahip uzunlara karşı da oynadı. Hatta atletizm olarak onunla savaşabilecek uzunlar bile karşısına çıktı ama o hepsinde ayakta kaldı. – Herhalde bir tek eski takım arkadaşı Udoh karşısında gölgede kaldı –
2015’te Maccabi serisinde Alex Tyus karşısında neler yaptığını unutmayın ya da henüz bir ay önce kendisinden fundamental olarak Shengelia karşısında ortaya koyduğu performansı hatırlayın. Hepsinde farkını konuşturdu.
Bazen savunmada yanlış ayağı üzerinde kaldı, bazen konsantrasyon hataları yaptı ama bitmek bilmeyen o enerjisi ve hırsıyla karşısındaki kendisinden üstün olsa bile şartları kendi lehine çevirmeyi başardı.
Şimdi ise karşısında başka bir görev var. 2016’da playoff’a kadar takımın bir numaralı gücü oydu ama yaşadığı sakatlık sezonun kaderini değiştirdi. Bu sefer ise Final Four’a kadar aynı şekilde geldi ve bütün sorumluluk onun üstünde…
Vesely‘in karşısında ise bu sezon ilk kez EuroLeague’de izlediğimiz bir isim var; Brandon Davies
Davies, Fransa’da dikkatlerini üstüne çeken bir oyuncuydu ama bir sezon içerisinde bu kadar üst seviyeye çıkmasını kimse beklemiyordu. Özellikle playoff’ta inanılmaz bir oyun ortaya koydu ve Zalgiris‘in Final Four’a kalmasında büyük rol oynadı. Olympiakos’un atletizm sorunu çok iyi cezalandıran Amerikalı pivot, 17.0 sayı, 4.0 ribaund ve 1.3 blok ortalama tutturdu. Hem de %66.7 saha içi isabetle oynayarak.
Cuma günü ise bu iki atletik uzun, pek çok kez karşı karşıya gelecek. İkisi de çok atletik, ikisi de çok savaşçı. Ve bu eşleşmeden çıkan sonuç, direkt olarak maçın kaderini belirleyecek.
Bu yüzden atletizm savaşına şimdiden hazır olun!
Guardların Savaşı
Serinin anahtar noktası kesinlikle yine guardların performansı olacak.
Fenerbahçe‘den başlarsak sezon boyunca zaten ana problem guardların performansları oldu. Sloukas ve Wanamaker‘ın iyi performans gösterdiği her maçı Fenerbahçe kazanırken kötü oynadığı maçları ise kaybetti.
İki ana yaratıcının bu isimler olmasından dolayı hücumda bunun kaynaklanması gayet normal ama işin savunma kısmında da sorun var. Udoh’un ayrılışı sonrası Fenerbahçe’nin kısa savunmasında sorun yaşayacağı barizdi ama ana fikir Wanamaker ve Sloukas‘ın topa yapacağı baskının bu konuda yardımcı olabileceğiydi ama işler orada pek beklendiği gibi gitmedi ve Fenerbahçe özellikle elit guardları savunma konusunda sorunlar yaşadı.
İşin Zalgiris tarafında ise onların da ana oyun planı zaten iki guardları üzerinden gelişiyor. Çok az birebir oynuyorlar ve ana planları sürekli tepeden yada forvetten – iki guard aynı anda sahada olduğunda – ikili oyun oynamak. Bu sayede topu sürekli bir şekilde içeri sokabiliyorlar.
Sezon içerisinde iki takımın oynadığı maçlara bakarsak da belirleyici noktanın hep guardların performansı olduğunu gördük. İlk maçta Pangos ile sürekli tepeden Fenerbahçe savunmasını delen Zalgiris, tam 90 sayı atarak maçı kazandı. İkinci maçta ise bu sefer roller değişti. Kalinic‘in savunmaya getirdiği avantaj sayesinde tepeyi kapatan Fenerbahçe, Sloukas ile Wanamaker’ın topu yönlendirmesi sayesinde maçı kazandı.
Cuma günüde bunlara benzer bir senaryo izleyeceğiz ve hangi takımın guard performansından üstünlük kuracağı maçın kaderini belirleyecek.
Peri Masalı mı, Kral mı?
Peri masalları çok güzeldir. Her zaman insana ümit verir ve içini ısındırır.
EuroLeague’in en güzel yanlarından biri de her zaman belirli ölçülerde bu masala izin vermesi oldu. 2012’te İstanbul’da Olympiakos’un kazanması, 2010’da Partizan’ın Final Four oynaması gibi…
Zalgiris de o masallardan biri. Üstelik onlar çok daha zor bir şeyi başardı. Yeni sistemle birlikte artık kimse peri masalı çıkmaz derken onlar bu düşüncenin gerçek olmadığını gösterdi.
Şimdi ise bu masalı, efsane çevirmek için önlerinde sadece 80 dakika var. Her şeyin sadece iki maç süresi içerisinde belirli olacak olması onlar için büyük bir şans ama aynı zamanda tecrübe gibi büyük bir defoları da bulunuyor.
Kulüpte daha önce Final Four’da oynamış tek isim koç Sarunas Jasikevicius. O da koç olarak böylesine bir tecrübeyle oynayacak. Onlar için işin kötüsü tecrübeden yoksun iken olabilecek en kötü rakiple karşılaşmış olmaları.
Belki Fenerbahçe de buralara yeni yükselen bir takım ama takımın bir çekirdeği 2-3 yıldır buralarda birlikte oynuyor ve burada oynanan basketbolun nasıl bir şey olduğunu biliyor. Bu yüzden Zalgiris‘in maç içerisinde yapacağı küçük bir panik bile Fenerbahçe‘nin maçın ipini çekmesine neden olabilir.
Bundan dolayı haftasonu bizleri güzel bir hikaye bekliyor; “Peri masalı mı yoksa kral mı?” Etkilerini bir kez daha göreceğiz!