Zaferin 5 Kritik Noktası: Obradovic Saras’ı Nasıl Mat Etti?

19/May/18 17:45 Mayıs 19, 2018

Utkan Sahin

19/May/18 17:45

Eurohoops.net

Fenerbahçe Doğuş, dün yine herkesi sevince boğarak finale kalmayı başardı. Peki maçın öyküsü nasıl gelişti?

by Utkan Şahin  / info@eurohoops.net

Cuma gecesi Fenerbahçe DoğuşZalgiris maçından ne bekliyorsak onu almayı başardık.

İçinde bolca mücadele, asla pes etmeme, önemli taktik detaylar ve hatırlanacak güzel olaylar vardı. Belki basketbol kalitesi çok yüksek değildi, hatta yıllar sonra maç akışından maçı inceleyenler Fenerbahçe‘nin maçın 39 dakika 38 saniyesinde önde olduğunu görünce maçın düşünüldüğünden kolay kazanıldığını düşünebilir ama öyle olmadı. Dün gece gerçek bir Final Four maçı izledik.

Maçın içerisindeki hikayelere yazı öncesinde çok girmeyeceğim ama burada birkaç şey söylemem gerekiyor. Öncelikle Saras-Obradovic rekabeti beklediğimizden de harikaydı. Saras ve takımı belki peri masalını devam ettiremedi ama maç içerisinde neden özel bir takım ve koç olduklarını herkese gösterdiler. Diğer tarafta ise Zeljko Obradovic, söz konusu kazanmak ise henüz kendisinden daha iyisinin olmadığını gösterdi.

Obradovic hakkında pek çok övgü yazısı okudunuz, okuduk. Fakat hiçbiri bu istatistikler kadar etkileyici olmayabilir: Obradovic, 26 yıllık koçluk kariyerinde 23 kere EuroLeague’de mücadele etti ve tam 12 kere finale kaldı. %50’den bile fazla olan bir orandan bahsediyoruz. Gerçekten bunu açıklayabilecek bir yazı olabileceğini düşünmüyorum.

EuroLeague’e katılmadığı 3 senede ise birinde Partizan’ın içinde olduğu durum sebebiyle yoktu. Diğer ikisinde ise Avrupa’nın ikinci kupası Saporta’yı kazanıyordu. Tarih böylesini bir daha yazar mı gerçekten bilmiyorum.

Maç içerisinde Dixon ve Datome‘nin hikayelerine inceleme içerisinde gireceğim, bu yüzden çok da uzatmadan maçın 5 kritik noktası karşısınızda!

1- Maça Başlangıç Planı

İki takım da maçın başlangıç planı olarak fiziksel beşleri tercih ettiler.

Zalgiris, İstanbul’daki maçta fark yaratan ve atletizmiyle Fenerbahçe kısalarına sorun yaratabilecek olan Toupane’ı sahaya sürerken Fenerbahçe kalıplı beş işini daha da abarttı. Vesely‘i dört numaraya çeken Obradovic, beşe ise Ahmet’i koydu. Bunun yanında da maç öncesi beklendiği gibi tek guardla sahaya çıkarken kanat rotasyonunu Kalinic ve Guduric ile oluşturdu.

Wanamaker‘ın da kalıplı bir guard olması sayesinde kısa rotasyonunda her oyuncu diğerini tutabildiği için Fenerbahçe, Pangos’u farklı farklı isimlerle sürekli agresif bir şekilde savundu. Kanadalı guard, sürekli karşısında kendisinden uzun birisini görürken ikili oyunlarda da Fenerbahçe’de uzunlar tepeye kadar çıktı. Saras da çift guarda dönmek için biraz bekleyince Fenerbahçe, Zalgiris‘in hücumunu dağıttı. Litvanya ekibi, Toupane’ın potaya giden hücumları dışında hiçbir şey üretemezken Fenerbahçe ilk beş dakikayı 7-1 önde geçti.

Fenerbahçe o seriyi daha da büyütebilirdi fakat Guduric‘in ikinci üretici oyuncu olarak bekleneni verememesi Fenerbahçe hücumlarının da kilitlenmesine sebep oldu.

Hal böyle olunca Fenerbahçe, devreyi sadece 6 sayı önde kapattı ama bu maç başlangıcı Zalgiris’in hücum ritminin hiç oluşmamasına neden oldu. İlk çeyrekte Zalgiris, 13 sayı buldu ama 7’si faul çizgisinden geldi. Daha da önemlisi hücumun iki kritik ismi Jankunas ve Pangos hiç devreye giremedi.

Jankunas’ın devreye girememesinin en büyük sebebi ise Vesely‘nin dört numarada oynamasıydı. Yardım savunmasını çok iyi yapan Fenerbahçe kısaları, Jankunas’ın her dışarıya devrilmesinde alanı daralttı. Hücumda da Fenerbahçe, Jankunas’ın yavaş ayaklarına hücum ederek onu yordu.

2- Kısaların Yaptığı Harika Savunma

Sezon başından beri Fenerbahçe‘de en çok eleştirilen konu kısaların savunmasıydı ama dün özellikle ilk yarıda bu konuda Fenerbahçe, sezonun en iyi performansını gösterdi.

Maça çok sert başlayan o kalıplı beş Zalgiris‘i raydan çıkarmıştı ama ikinci çeyrekte Fenerbahçe bir darbe daha vurdu. Nunnally, Sloukas ve Guduric, ilk çeyrekte olduğu gibi sürekli adamlarını değiştirirken Fenerbahçe sezon boyunca hiç görmediğimiz kadar agresif bir şekilde topa ve pas kanallarına baskı yaptı.

Buna Datome ve Melli‘nin akıllı yardım savunmaları eklenince Zalgiris, hücumları bir kez daha krize girdi ve Fenerbahçe bir anda farkı 12 sayıya kadar çıkarttı. Zalgiris’in bu sorunu çeyreğin sonunda Davies’in atletizmini kullanarak çözmeyi başardı ama Fenerbahçe, o darbeyi vurmuştu.

Fenerbahçe ikinci çeyrekte tam 7 top çaldı ve Zalgiris’in devre sonunda top kaybı sayısının 12’i görmesini sağladı.

Burada bir parantezin Datome‘ye açılması gerektiğini düşünüyorum. İtalyan oyuncu, hiçbir zaman savunma özellikleriyle bilinen bir oyuncu olmadı. Hatta meşhur 2016 finalinde onun topsuz cutlara gösteremediği reaksiyon Fenerbahçe’nin geriye düşmesinde önemli rol oynamıştı ama dün gece bunun acısını çıkardı.

Her savunmada doğru yardıma geldi, her savunmada olması gerektiği yerdeydi ve büyük bir konsantrasyon ile oynadı. Özellikle Vesely kenardayken yaptığı 2 blok da Fenerbahçe’nin çemberi koruması adına çok değerliydi.

3- Geniş Rotasyon

Final Four maçlarında genellikle biz rotasyonların 7-8 oyuncuya düşmesine alışığız. Fakat dün öyle olmadı.

Fenerbahçe için öncelik savunma sertliğiydi ve bunun için maçın başlangıcında Obradovic, sürekli oyuncu değiştirdi. Geniş rotasyon seven Saras da mümkün olduğunca aynı şekilde karşılık vermeye çalıştı ama Fenerbahçe‘nin elindeki kaliteli oyuncu sayısı daha fazla olduğu için bu maç içerisinde Fenerbahçe’nin avantajına döndü.

Fenerbahçe, tam 15 farklı beşle 1 dakikanın üzerinde sahada yer aldı ve sürekli kombinasyonlar oluşturmayı başardı. Sürekli geriden gelen Zalgiris ise bu kombinasyonlar karşısında bir cevap aramak zorunda kaldı.

Daha da önemlisi maç sonunda daha dinç olan taraf Fenerbahçe’ydi. Zalgiris maç içerisinde iki kere çift haneli sayılardan dönerken büyük bir mücadele gücü harcamıştı. Son çeyrek öncesi Pangos’u biraz dinlendirmek isteyen Saras, oyuna Beno Udrih’i attı ama Udrih’in yavaşlayan ayakları ile Dixon karşısında agresif savunma yapma şansı yoktu.

Hal böyle olunca da Pangos’un oyuna girdiği 7.43’e kadar Dixon, 3 üçlük göndermişti.

4- Gizli Kahramanlar

Final Four maçları öncesi her zaman takımların en iyi oyuncuları üzerinden konuşuruz ama çoğu zaman kaderi belirleyenler X-Faktör olan oyunculardır.

Maç öncesi yaptığım analizde bu oyuncunun Fenerbahçe adına Kalinic, Zalgiris adına ise Milaknis olabileceğini söylemiştim ama yanıldım. Fakat yanıldığım için çok mutluyum çünkü maçın iki X-Faktörü de Fenerbahçe‘den çıktı.

Öncelikle Ahmet’ten başlayalım. Ahmet, Türkiye’ye ilk geldiği günden beri herkesi fiziksel özellikleriyle heyecanlandıran bir oyuncuydu ama yıllar içerisinde gösteremediği gelişim herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Hatta Fenerbahçe’ye transfer olduğu zaman pek çokları onun pek süre alacağını düşünmüyordu.

Fakat aradan geçen 2 yılın ardından Ahmet, bambaşka bir oyuncu haline geldi. Fiziğini nasıl kullanabileceğini öğrenen, bunun yanında oyunun diğer püf noktalarına da önem veren bir oyuncu haline geldi.

Sezon boyunca gösterdiği performansla da dün gece ilk beş başlamayı hak etmişti. Fakat bu kadar etki göstermesini kimse bekleyemezdi. Hücumda yanlış tercihlerde bulundu ama işin savunma kısmında yaptıkları, tepede ikili oyun sonrası o kadar yukarıya çıkıp kısa karşısında kalabilmesi çok değerliydi. Daha da önemli olan ribaundlara yaptığı katkıydı.

Fenerbahçe’nin maç içerisinde Zalgiris karşısında oyunun ritmini kaybettiği anlar hep ribaundları alamadığı anlardı ancak Ahmet oyundayken Fenerbahçe bu sorunu hiç yaşamadı.

Diğer oyuncu ise Nicolo Melli‘ydi.

İtalyan yıldız, buraya Avrupa’nın en önemli oyuncularından biri şeklinde geldi ve belki de ilk defa onun Fenerbahçe’ye gelmesini sağlayan özelliklerini sahada bu kadar açık bir şekilde gösterdi.

Tepeye geçip Fenerbahçe oyunlarını yönetmedi belki ama oyun aklını sahaya koydu. Zalgiris savunması Vesely‘e 3-4’e bıraktığı anlarda Çek yıldız pas kanallarını görememişti. Fakat Melli gördü ve son çeyrekte 3 asist yaparak topun dolaşmasını sağladı. Üstüne Jankunas’ın pota altında hiç devreye girmesine izin vermedi ve pas kanallarına yaptığı baskıyla 5 top çaldı.

Melli, sadece beş şut kullandı ama tüm oyunu değiştirdi. Zaten onu bu kadar özel yapan şey de yetenekleri sayesinde oyunu daha konforlu hale getirebilmesi. Dün bunu yaptı ve 32 dakika sahada kalarak Fenerbahçe’nin en çok süre alan oyuncusu oldu. Üstüne üstlük o sahadayken Fenerbahçe, 10 sayılık bir üstünlük kurdu.

5- Büyük Yürek

Fenerbahçe, ilk üç çeyreğin büyük kısmını çok doğru oynadı. Farkı iki kere çift hanelerin üstüne çıkardı ama 29. dakikada fark sadece 2 sayıydı.

Çünkü Zalgiris, Fenerbahçe ne kadar vurursa vursun bir şekilde ayağa kalkmayı başardı. Saras, Fenerbahçe’nin her hamlesine cevap bulmayı başardı. Final Four tarihine baktığımız zaman böyle maçlar çoğunlukla geriden gelen takımlara yarar. Üstüne üstlük çeyreğin son bölümünde havasını bulan ve daha doğru oynayan taraf da Zalgris’ti.

Fakat büyük yürekli bir adam çıkıp karakterini sahaya koydu ve bütün maçı değiştirdi. Sezon boyunca 50 metre koşarken bile kalçasından ağrı hisseden bir adamdan bahsediyorum. Maçların büyük bir kısmında rotasyonda olmayan bir adamdan…

Ve o adam, kendisine en çok ihtiyaç duyulduğu anda sahne aldı.

Sezon boyunca sarı-lacivertliler için en büyük sorunlar hep bu anlarda başlamıştı. Sloukas ve Wanamaker‘ın istikrarsız performansları hep Fenerbahçeli taraftarları şüpheye düşürdü. Üçüncü çeyreğin sonunda fark 2’ye düşmüşken de aynı sorun kapıdaydı. Fenerbahçe hücumları işlemiyordu ve birebirde fark yaratacak bir oyuncuya ihtiyaç vardı.

İşte tam o anda, Bobby Dixon çıkageldi. Önce potaya yaklaşarak iki basket buldu, sonra da dördüncü çeyreğin başında maça damgasını vurdu ve kapıyı kapattı.

Bütün zorlukların üstesinden, kendisine en çok ihtiyaç duyulan anda geldi. Fakat onun kariyerini takip eden kimse buna şaşırmadı, kariyeri boyunca zaten bunu bize hep göstermişti.

Sadece bir kere daha onun zorluklara karşı duruşuna hayran olduk!

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!