by M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Balkan halklarının genel itibariyle birbirine benzediği söylenir. Belki coğrafi olarak değil ancak ortak kültürel geçmişimizle Türkiye de o benzerliğe rahatlıkla dahil edilebilir. Aman efendim, nasıl benzemesin yahu? Onca zaman birbirleriyle iç içe yönetilen halklardan bahsediyoruz… Dolayısıyla kişiliklerimizdeki, tutkularımızdaki, aşklarımızda, sevdalarımızdaki benzerlik öylesine doğal ki…
Ancak bir adam için bu hikayeyi biraz daha farklı yazmamız gerekiyor. Zira onun için bu benzerlik bir adım öteye taşıyor… Bundan 26 yıl önce kariyerinin belki de ilk büyük sevincini Kızıldeniz’i yaran Musa gibi koca bir şehri ikiye bölen boğazda yaşayan o adam, bugün tarihin en iyisi olma mücadelesini Beyaz Şehir’de verecek.
O adamın ismi Zelimir “Zeljko” Obradovic. O şehirlerden ilkinin ismi İstanbul, ikincisinin ismi Belgrad…
Zeljko Obradovic’in Avrupa basketbol tarihinin en büyük koçu olduğuna dair anlatacağımız hikayeler klişeliğinin ötesinde yarımlığıyla da sıkıcı bir hâl alıyorlar. Bahsettiğimiz büyüklük, kişiler arasında değil. Avrupa basketbolunun tüm bileşenleri arasında, koçundan oyuncusuna, kulübünden başkanına Zeljko Obradovic’ten daha fazla EuroLeague kupası kaldıran bir figür olmayabilir bu akşam alınacak bir sonuçla. Hanımlar beyler, Avrupa basketbolunun büyük ustası bu akşam alacağı bir kupa ile Real Madrid‘in dokuz şampiyonluğunu tanımazdan gelebilir ve kendi hanesine yazdıracağı bir şampiyonluk ile çift haneli zafer sayısına ulaşabilir. Daha da ilginci ne biliyor musunuz? Zeljko Obradovic için bu sürpriz değil ve çok da bilindik bir simanın deyimiyle “Bu konuda onun aleyhine bahse girmek istemezsiniz.”
Neyse, konudan uzaklaşmayalım. Zeljko Obradovic’in 1960’ta Cacak’ta başlayan öyküsü, 1992’de Partizan takımının koçu olarak İstanbul’da yaşadığı dev bir sevinçle etrafta duyuldu. Henüz 32 yaşındaki bir adam, amiyane tabirle çoluk çocuğu yanına toplamış ve EuroLeague kupasını evine götürüyordu.