Ahmet Çakı: “EuroLeague’de Koçluk Yapmak İçin Hazırım”

by Yiğit Alp Kalkancı / info@eurohoops.net

Yeni bir takım, yeni bir sponsor, yeni koç ve yeni bir heyecan…

Darüşşafaka Tekfen, 1 sezonluk aranın ardından EuroLeague’e geri dönüyor. Koç Blatt’in gidişinin ardından başantrenörlük koltuğunu Ahmet Çakı ile dolduran Daçka’nın bu sezon da yine hedefleri yüksek olacak.

EuroLeague’in medya gününde koç Ahmet Çakı ile bir araya geldik. Takımın durumunu, kadroda gözükmeyen oyuncuları, hedefleri konuştuk.

Yurtdışındaki koçluk deneyiminizin ardından Türkiye’ye Darüşşafaka Tekfen ile döndünüz. Darüşşafaka’nın teklifini kabul etmenizdeki faktörler nelerdi?

“Darüşşafaka benim yetiştiğim yer zaten. Maalesef bundan beş yıl önce ikinci lige kadar düşmüştü ve orada da iyi durumda değilken Doğuş işbirliği ile birlikte son beş yılda çok iyi işler yapıldı. Bir Avrupa kupası kazanıldı, EuroLeague’de temsil edildi. Devamında da Darüşşafaka özüne döndü ve benim o dönemde de tanıdığım insanlar başkan, yönetimde bulunanlar bu geçiş sürecinde bu yeniden yapılanma sürecinde benimle birlikte olmak istediklerini çok net ve direkt bir şekilde ifade ettiler.

Benim için de yeniden Türkiye’ye dönüşte başlangıç yapacağım yerin bildiğim bir yer olması güzeldi. Bu başlangıcı beraber olmak adına ben de kabul ettim. Tabii burada hem Türkiye Ligi’nde hem de EuroLeague’de Darüşşafaka ismini en iyi şekilde temsil edecek bir takım kurma konusunda aynı frekansta olduğumuz için diğer konularda çok çabuk anlaştık. Böyle olunca da zaten ben de hemen kabul ettim.”

Darüşşafaka’da sizden önce David Blatt gibi büyük bir isim görevdeydi ve çok büyük başarılara imza attı. Şimdi siz hem EuroLeague arenasında mücadele edeceksiniz hem de David Blatt gibi bir ismin yerini dolduracaksınız. Bu mücadeleye hazır mısınız?

“Ben hazırım kendi adıma. Tabii ben burada bir koçla veya başka biriyle yarışmıyorum. Bizim mücadelemiz kendimizle, elimizdeki kadroyla istediğimiz basketbolu oynamakla. Burada bizden önce birisinin ne yaptığıyla ne ettiğiyle çok ilgilenmiyoruz. Tabii ki koç çok iyi işler yaptı, bir EuroCup kazanıldı burada. Ben tekrardan emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum başta Doğuş Grubu olmak üzere. Gerçekten Darüşşafaka gibi bir eğitim kurumuna beş yıl boyunca yapılan hem maddi hem manevi yatırım çok büyüktü ama ben bu yılın geride kalan beş yılla çok farklı olduğunu düşünüyorum.

Bütçemizin 10 katı veya 5 katı gibi şeyler söylemeyeceğim. Biz kendimizi ifade eden, Darüşşafaka camiasını ifade eden bir takım kurmaya çalıştık. İçinde Türk oyuncuların, Darüşşafaka’dan yetişen oyuncuların olduğu… Bunu başka bir şeyle kıyaslamak çok doğru değil ama ben kendi adıma EuroLeague’de yeniden koçluk yapmak için, Türkiye Ligi’nde yeniden iyi işler başarmak için hazırım ama bu başka bir koça karşı veya başka bir kuruma karşı değil kendime ifade ettiğim bir şey.”

Darüşşafaka Tekfen her yıl basketbol olarak üstüne koyan bir organizasyon. Siz bu durum hakkında neler düşünüyorsunuz? Yeni döneminizde ilk günleriniz nasıl geçiyor?

“Daha önce de söylediğim gibi takım ikinci lige düştükten sonra Doğuş Grubu’nun yaptığı çok önemli bir yatırım var, cemiyetle beraber. Bunun sonucunda gelinen nokta da çok üst düzey. Bizim de görevimiz farklı bir formata geçmişken birebir geçmişi almak değil, -zaten bunu yapma şansımız hiç yok- kendi yolumuzu çizmek, Darüşşafaka’nın yolunu çizmeye çalışmak.

İçinde maneviyatın ağır bastığı, içinde Türk oyuncuların olduğu, içinde Darüşşafaka’dan yetişen oyuncuların olduğu yeni bir yol çizmek amacımız. O nedenle bir önceki dönemle karşılaştırmak gibi bir şansımız yok. Bu kulübün yeniden kurulmuş olduğunu bile varsayabiliriz son iki ayda.

Doğuş Grubu ile ayrılığın ardından iki ayda yapılan işler bence mükemmel. Burada da ben, başkanımız Ümit beye ve başkan yardımımız Cem beye de çok teşekkür ediyorum. Gerçekten de ailelerini bırakıp gece gündüz çalıştılar genel menajerimizle beraber. Kolay bir iş değil, yılda 10-15 milyon Euro harcayan sponsorunuz gidiyor, tek başınızda kalıyorsunuz. Ayrılık için de bir sürü formalite de olsa iş gerekirken o süreci yönetmek de kolay değil. O süreci yönetirken de çok büyük iş çıkardılar o nedenle bence mükemmel bir iş çıkartıyoruz kulüp olarak.”

Geçtiğimiz sezondan takımda kalanlar olsa da çok fazla sayıda transfer yapıldı. Darüşşafaka Tekfen’in uyum süreci nasıl gidiyor ve Ahmet Çakı’nın kafasındaki basketbolu sahaya yansıtması için ne kadarlık bir süre gerekli?

“Sezonun bu döneminde hiçbir takım hiçbir koçun istediğini tam olarak yapmaz. Eğer 4-5 yıldır takımın büyük bir bölümü bir arada çalışıyorsa belki onlar daha yakındır. O yüzden bu normal bir süreç. Ben biraz daha zamana ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum ama net bir şekilde ‘şu zaman mükemmel oluruz’ diyemem çünkü biliyorsunuz takımlar büyük çıkışlar yakalayabilir sonra inişler olabilir.

O nedenle bunun normal bir süreç olduğunu kabul ederek ‘aman hazır değiliz’ gibi bir şey söylemiyoruz. Sadece biz her gün ilerlemeye çalışıyoruz ama ben takımın ilerleme çabasından ve birbirine yardım çabasından çok memnunum. O yüzden şu anda istediğimiz, planladığımız gibi gidiyor diyebilirim.”

Yaz aylarında anlaştığınız Jordan Loyd ve Cory Jefferson’ı çeşitli nedenlerle kadronuza katamadınız. Bu hamleleri gerçekleştirememek planlarınızı ne ölçüde etiledi?

“Jordan Lloyd, İsrail Ligi’nde gerçekten çok iyi bir sezon geçirmişti. Tavanı çok yüksek bir oyuncuydu ve ben onu izlediğimde çok heyecanlanmıştım. Kendisi ile çalışmayı çok istedim ama sonuçta kendisinin NBA’e gitmesinden kulüp de çok ciddi bir para kazandı, o nedenle yapacak bir şey yok.

Cory Jefferson’da da bir şanssızlık yaşadık. Dizindeki bir problem nedeniyle sağlık testini geçemedi. Açıkçası biz o riski almak istemedik. Planlarımızı ne kadar etkiledi? Tabii ki onlarla devam etmek isterdik ama ortada bir şey olmuyorsa hemen bir sonraki adıma bakmak lazım. Biz de hemen Markel Brown ve Jeremy Evans’ı onların yerine takviye yaptık. Çok büyük bir plan bozukluğu yok açıkçası çünkü onlar burada olsaydı ne durumda olacağımızı bilemezdik. Teorik olarak bir plan yapıp aldık ama belki istediğimiz gibi de olmayabilirdi. Şu anda ben çok negatif etkiledi diyemem.”

Gelecek sezon yapılan yeni düzenlemeyle BSL’de maç kadrosuna altı yerine beş yabancı oyuncu alınabilecek. Siz bir koç olarak bu kararı yerli oyuncuların daha fazla süre bulması açısından olumlu olarak mı görüyorsunuz yoksa maç kadrosuna alacağınız yabancı oyuncuların sayısı azaldığı için olumsuz olarak mı değerlendiriyorsunuz? Sizin görüşleriniz neler?

“Biz istiyoruz ki burada Türk oyuncusu olsun Türk koçu olsun, bu herkes için böyle ama burada önemli olan nokta kaliteyi düşürmemek. Sonuçta Türkiye Ligi’nin geldiği bir nokta var. Kalite Türk oyuncuyla mı düşecek, hayır. Önemli olan oyuncuya değer katmak. Her türlü oyuncuya değer katmak ama özellikle Türk oyuncusuna değer katmak. Eğer Türk oyuncusuna değer katmayı başarırsak bu karar olumlu.

Eğer donanımlı oyuncu yetiştirip elimizdekine değer katamazsak biraz kendimizi kandırmış oluruz. Bu iç içe geçmiş bir şey. Bence Türk oyuncular adına olumlu, eğer onlara değer katmayı başarırsak daha da olumlu. Ben bu durumun milli takımdaki gençleşme ve altyapıdaki yatırımlarla birlikte daha da iyiye gideceğine inanıyorum.”

Önümüzdeki sezon EuroLeague ile birlikte yoğun bir fikstür olacak ve kadronuzda fazla sayıda yabancı oyuncu var. Türkiye Ligi’nde daha az yabancı oyuncuyu sahaya sürecek olmak dışarıda kalan yabancı oyuncuların ritmini etileyecek mi?

“Etkiler bence ama bizim kadromuzda fazla sayıda yabancı oyuncu yok. Yedi tane yabancı oyuncumuz var, EuroLeague’de oynayan takımlar 10-12 yabancı oyuncu ile oynuyor biliyorsunuz. Biz burada benim kararım ve yönetimimizin onayı ile yedi yabancı oyuncu ile yola çıktık ki en azından 5-6 oyuncumuz EuroLeague’de de olayın içinde olabilsin diye. Bizim için burada önemli olan EuroLeague dönüşlerinde takım olarak vereceğimiz reaksiyon. Türkiye Ligi’nde dışarıda kalan oyuncunun ritmi etkilenebilir ama o da artık şartlara adapte olma adına hepimizin ekstra gayret göstererek ortadan kaldırması gereken bir sorun. Ben Türkiye Ligi’nde beş yabancı ile oynamaktan rahatsızlık duymuyorum, bu durumu Türk oyuncularımız için bir şans olarak görüyorum.”

Okben Ulubay ve Furkan Aldemir gibi iki sözleşmeli oyuncunuz var ancak biz bu iki ismi hazırlık maçlarında sahada göremedik. Bu iki ismin Darüşşafaka’daki akıbeti ne olacak?

“Vallahi o bizim değil Doğuş Grubu’nun yönettiği bir süreç. İki oyuncunun Doğuş Grubu ile olan bir kontratı var ve oldukça yüksek, bizim ödeyemeceğimiz meblağlar. Hem ücretlerini oradan alıp hem de oradan yönettikleri bir süreç, bizim dahil olduğumuz bir süreç değil. Önceki süreçte kontratlar Doğuş Grubu ile yapıldığı için şu an bizimle Darüşşafaka olarak bir durumları yok. Paralarını da Doğuş Grubu ödüyor, o nedenle aralarındaki anlaşmayı onlar yapacak. Bizim direkt olarak oyuncumuz olmadıkları için konu hakkında Doğuş Grubu daha sağlıklı bir bilgi aktarabilir.”

Geçtiğimiz sezon Zalgiris Kaunas, oldukça mütevazı bir bütçe ile EuroLegue’de Final Four’a kalarak adeta bir peri masalı yazdı. Bu yıl Darüşşafaka Tekfen de buna benzer bir başarı yakalayabilir mi?

“Geçtiğimiz sezon Zalgiris Kaunas’ın bütçesi 8 milyon Euro civarında mıydı? O kadar da mütevazı bir bütçeleri yokmuş yani öyle söyleyeyim (gülerek). Zalgiris Kaunas, çok büyük bir kulüp kültürü olan, salonunda önemli bir seyirci desteği olan bir kulüp. Yerli oyuncuları da olayın çok içerisinde. Bu üçünü bir araya getirerek, doğru koçla ve doğru yabancı oyuncuları bir araya getirerek yola devam ettiler. İki yıllık bir beraber oynamanın sonunda oldu. Bizim böyle bir başarıyı elde etmek için bunların ne kadarını bir araya getirebileceğimiz önemli.

Zalgiris Kaunas gibi etki eden bir seyircimiz var mı? Hayır şu an yok. Türkiye’de Fenerbahçe dışında EuroLeague’deki takımların hiçbirinde yok zaten. Yerli oyunculardan Zalgiris kadar katkı alabilir miyiz? Bugüne kadar EuroLeague’de böyle bir katkı olmadı, o da yok. Amacımız tabii ki alınabilecek en iyi yerli oyuncu katkısını almak.

Üçüncüsü de takım halinde yabancı oyuncularla bir uyum yakalayarak ekstra bir efor koymak. Bunu yapabiliriz ama bu Final Four’a götürmeye yeter mi çok emin değilim. Amacımız, takıma da çok büyük bir baskı kurmadan EuroLeague’de ilk maçımızı olabildiğince erken kazanmak. Sonra da maç maç bakıp her gün ilerleyip EuroLeague’de gidebileceğimiz yere kadar gitmek. Türkiye Ligi’nde de EuroLeague dönüşlerini çok iyi yönetmek. Final Four gibi bir hedefimiz yok ama hedefimiz her maçı kazanmak adına elimizden geleni yapmak için sahada olmak.”

Related Post