by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
EuroLeague tarihinin en başarılı antrenörü Zeljko Obradovic, sezon öncesi beIN Sports’tan İsmail Şenol ile bir araya geldi. Basketboldan hayata, kadro tercihlerinden hedeflediklerine dair birçok konu konuşuldu.
Röportajın tamamını okumak için
NBA hakkında konuşurken, iki oyuncunuzu daha NBA’e verdiniz. Sanki her yıl NBA sizden birilerini çalıyor. Bojan, Nemanja, Bogdan, Brad Wanamaker, James Nunnally. Nasıl hissediyorsunuz?
Yavaş yavaş orada bir takımımız olacak.
Üstelik sanki her pozisyondan birini gönderiyorsunuz.
Ben çok gururluyum. Herkes NBA’in en iyi lig olduğunu biliyor. Kulübümüz de oyuncuları kadroda tutmak için elinden geleni yapıyor ama onların isteği gitmek. Yapacak bir şey yok. Onları çok iyi anlıyorum. Kişisel bir sorunum yok. Fenerbahçe olarak çok oyuncumuzun NBA’de yer almasından çok gurur duyuyorum. Üstelik çok önemli oyuncular, öyle sadece kenarda oturan oyuncular da değil. Hepsinin nasıl olduğunu görüyorsunuz. Brad ve James için işlerin nasıl gideceğini göreceğiz ama ellerinden geleni yapacaklardır. Onların bize kattıklarını hep hatırlayacağız. Biz onları takip edeceğiz, eminim ki onlar da bizi… Eğer gelecekte başka oyuncularımız da NBA’e giderse hepimiz bundan mutlu oluruz.
Bogdan’ın burada kalmasını istediniz, sizin için bir yıl daha kaldı ve ondan sonra NBA’e Avrupa şampiyonu olarak gitti. Üstelik NBA tarihinin en yüksek çaylak kontratını aldı. Ekpe Udoh ve Brad Wanamaker ise burada kazandıklarından daha düşük paralara gittiler. Bu sizin için farklı mı?
Hayır, bunun oyuncuların tercihi olduğunu anlıyorum. Bence Bogdan için doğru zamandı. Brad için de öyle. O Amerikalı, gelip benimle doğrudan konuştu. Dürüstçe bu fırsatı değerlendirmek istediğini söyledi. Ekpe için de öyle. Bir taraftan bakınca onlar için olay para meselesi değil. Başka taraftan bakınca, takımımızda bazı oyuncular NBA’den ya da Avrupa’dan teklifleri reddedip kulüpte kalıyorlar. Daha az paraya burada kalmayı tercih ediyorlar. Nerede olduklarını anlayıp, burada oynamak istiyorlar. Ancak biz herkese saygı duyuyoruz. Bu kişisel bir karar.
Aile kararı.
Evet, aile kararı.
Nicolo Melli için ne söylersiniz? NBA’den birçok teklif vardı, ancak Fenerbahçe’ye geldi. Jan Vesely için de aynısı. Sizin için burada kaldılar.
Hayır, Fenerbahçe’de iyi hissettikleri için kaldılar. Fenerbahçe organizasyonunun ne anlama geldiğini biliyorlar. Buradaki beş yılımızda Fenerbahçe üst üste dört yıl Final Four’da oldu, son üç finali oynadı. Kesinlikle Avrupa’nın en iyi takımlarından biriyiz. En iyi organizasyon mu? Şimdi her şeyi bildiğimizi, bir şeyi değiştirmeden işlerin daha iyi olacağını düşünecek zamanda değiliz. Her gün hepimizin değişmesi için yeni bir fırsat. Parkeden, dışarıdaki insanlardan, kulübe liderlik eden insanlardan başlar bu. Hepimiz, şimdikinden daha iyi olabileceğimizi düşünmeliyiz.
Parkede çok başarılısınız. Son dört Final Four, son üç final… Bu kulüp bunları daha önce yaşamamıştı. Sizce Fenerbahçe Euroleague geleneğini yaratabildi mi? Çünkü bu başarıdan daha farklı bir şey. Ya da Fenerbahçe basketbol geleneğini yaratma konusunda nerede?
Buradaki ilk basın toplantımı hatırlatsan, “Burası benim evim olacak” demiş ve her maçta salonu dolu görmek istediğimi söylemiştim. Euroleague’de bunu görüyoruz, kombine satış rakamlarımız ortada. Neredeyse her maç dolu tribünlere oynuyoruz. En genç taraftarımızı düşünüp, onların burada olmasını sağlamalı ve yeni taraftar yaratmalıyız. Hayat çok hızlı geçiyor. Her zaman gençleri düşünmeliyiz. Tek yolu bu. Dediğim gibi, her zaman hedefimiz aynı. Her takımla rekabet edebilecek bir noktada olmak istiyoruz. Günün sonunda herkes bizim takım için elimizden gelen her şeyi yaptığımızı düşünmeli. Kötü günde de, iyi günde de… Başka bir yol bilmiyorum.
Kulüp antrenörlüğü kariyerinizde kaç kupa kazandığınızı biliyor musunuz?
Hayır. Sayması kolay ama tam sayıyı bilmiyorum. Bildiğim bazı rakamlar var ama emin değilim.
Sizi bazen anlamıyorum. 2012’den bu yana dokuz ya da 10. röportajımız. Yayın dışında birçok seminere de gidiyoruz… Ne zaman kupalarınız, başarılarınız konuşulsa ufalıyorsunuz. Daha da alçak gönüllü bir hale geliyorsunuz. Hadi ama Koç, tarihte kimse sizin kadar kupa kazanmadı.
Tamam da, bu takım işi. Çıkıp kendi kupalarımdan bahsedebilirim. Ancak bu doğru değil ki. Her şeyi birlikte yapıyoruz. Yardımcılarımdan başlayayım, takım gibi her gün birlikte çalışıyoruz. Sonrası kulüp. Başkanımız kimse, ofise gelenler kimse, onlarla yapıyoruz. Tabii ki en önemlisi oyuncular. Elbette biri beni seçip burada çalışma fırsatı verdi ve Maurizio Gherardini ile birlikte istediğim gibi çalışıyorum. Sonrasında, Fenerbahçe’de oynamanın ne anlama geldiğini ve buradaki beklentileri bilecek oyuncuları seçmemiz gerekiyor. Takım işi olmadan bu mümkün değil. Söylediğin güzel, herkes için sayması kolay. Ancak en önemlisi oyuncular. Parkede kararı onlar veriyor. Bizimki gibi bir kadro olunca, benim de kenarda yüzde yüz konsantre olmam gerektiğini biliyorum. Hava atışıyla birlikte ne olup bittiğini anlıyorum. Yanlış mı yaptım, kötü kararlar mı aldım? Bunu anlıyorum, çünkü işim bu. Konsantre olmam lazım, takımıma yardımcı olmam lazım. Yardımcılarım da bana sürekli fikir verir. Bazen onlarla yaptığım tartışmaları görüp kavga ettiğimizi düşünebilirsiniz. Bu normal. Ben etrafımda her şeye evet diyen insan istemiyorum. Bu doğru değil bence. Bu şekilde gelişemezsiniz. Eğer kupaların peşinde koşmak istiyorsanız tartışmalı, farklı fikirleri dinlemeli ama oraya çıktığınızda kafanızda her şeyi netleştirmelisiniz. Bu bizim ofisin işi.
Teknik kadronuzdan da bahsettiniz. Onların da NBA’e gitmesine izin veriyorsunuz. Erdem Can gibi. Her yaz NBA’e gidiyor ama bu yaz Utah Jazz’in yaz ligi takımında antrenörlük yaptı. Bunun için ne söylersiniz?
Sadece Erdem’le değil, tüm antrenörlerle de gurur duyuyorum. Vlado Androic var, sen kaç yıldır birlikte olduğumuzun hikayesini biliyorsun. Izquierdo’yla Juventut’ta birlikteydik. Genç Berkay var, Bata var ki birçok oyuncum bu yaz Belgrad’da onunla özel çalışmaya gitti. Dediğin gibi Erdem, Utah’tan bir davet aldı. Quin Snyder ile iyi bir ilişkisi var. Ben de onunla konuştum. Ekibimden birisi oraya gittiği için çok gururluyum. Erdem için iyi tecrübe. Herkes yaz döneminde istediğini yapabilir. Ben bunun çok olumlu olduğunu düşünüyorum.
Geçmişi hatırlıyorum da, ilk yılınızdan sonra yabancı kuralı değiştiğinde bire bir aynı cümleleri kurmuştunuz. Şimdi yabancı kuralı bir kez daha değişti. Nasıl hissediyorsunuz?
Sence kimse benim nasıl hissettiğimi önemsiyor mu?
Size sormadılar mı?
Kimse… Yani, benim nasıl hissettiğimin hiçbir önemi yok. Kimse de ilgilenmiyor. Artık 5+7 kuralımız var. Bu şekilde oynayacağız. Tek şey söyleyeceğim. Geçen seneye kadar elimizde olan 6+6 kuralı Türkiye’ye iki Eurocup, bir Euroleague şampiyonluğu getirdi. Fenerbahçe üst üste dört Final Four yaptı. Gerçekler bu şekilde, değil mi?
Evet.
Şimdi nasıl olacak, göreceğiz.
Furkan ve Cedi gibi iki NBA oyuncusu da çıktı.
Furkan ve Cedi, yine fırsatlardan bahsedeceğimiz iki durum. Neden NBA’e gittiler? Neden? Çünkü kalitelilerdi. Basketbolu seven insanlar. Pasaport diye bir şey yok. Pasaportun yok, iyisindir ya da kötüsündür. Kim olursan ol, sabahtan akşama salonda çalışman lazım. Takım arkadaşlarından fazla burada olman lazım ki, onları geçesin. Antrenörüne “ben bu adamdan daha iyiyim” demen lazım. Yani insanlar benim kimin daha iyi oyuncu olduğunu anlamayacak kadar aptal olduğumu mu düşünüyor? Böyle, hele bu seviyede? Ben değil, Süper Lig’deki hiçbir koç. Hiçbiri. Çok basit. İnsanlar bunu anlıyor, ben de anlıyorum. O yüzden sahaya sadece iyileri atıyorum. O kadar. Bakalım, şimdi nasıl olacak. Dediğim gibi, benim kuralla ilgili bir sorunum yok. Nasıl hissettiğim benim problemim. Kimsenin de bunu önemsediğini düşünmüyorum.
Yabancı kuralından bahsettik, Joffrey Lauvergne’den bahsettik. Biraz Tyler Ennis’ten de konuşmanızı istiyorum. Ennis liseyi Kanada’da okudu. Sonrasında Syracuse Üniversitesi’ne gitti. Taktik olarak bambaşka bir dünya, çünkü Jim Boeheim ile 2-3 alan savunması yapıyorlar. Sonra NBA’e gitti, ilk sezonunda takas edildi. Dört farklı kulüp ve şimdi Euroleague… Bugün “Tyler Ennis bu tip bir oyuncudur” diyebileceğimiz bir durum yok. Bazı yetenekleri var, fakat basketbolseverler neyi yapıp neyi yapamayacağını tam olarak görmedi. Sizin için onu scout etmek zor muydu? Ennis’te neye baktınız?
Öncelikle tek oyuncuyu konuşmanın doğru olduğunu düşünmüyorum. Söylediğin her şey doğru. Buradaki ilk senesi. Yani biz onu, o da bizi seçtiyse iki tarafın da bundan mutlu olması lazım. 24 yaşında bir oyuncu olarak zamana ihtiyacı var. Öncelikle benim ondan ne istediğimi, felsefemizi, oyununda en iyi yaptığı şeyi, değiştirmesi gereken şeyleri anlaması lazım. Fakat bu sadece Ennis için geçerli değil. Bu her oyuncum için geçerli. Hepsi için. İyi yönleri de var, kötü yönleri de. Benim işim de onların takıma en iyi şekilde yardım etmesini sağlamak. Ennis de onlardan biri. Eğer bana sorarsan, takım olarak herhangi bir ligde yarışmak için yeterli değiliz. Yine söylüyorum, geçen seneki ilk maçı ve son maçı ayrı ayrı izleyin. Bu tip bir gelişim çok normal. Birlikte birkaç idman yaptık, birkaç maça çıktık. Bazı durumların tekrarını yapmaya çalıştık, bazılarını anlattık. Bu bir süreç. Sabırlı olmamız lazım, zamana ihtiyacımız var. İkincisi, en iyi basketbolu oynayamıyorsanız ne yaparsınız? Daha çok mücadele edersiniz. Daha iyi konsantre olursunuz, daha iyi savunma yaparsınız. Takıma yardım etmeye çalışırsınız. Çünkü günün sonunda herkes topu çemberden geçirmek için basketbol oynar. Şimdilerde ben oyuncularımı daha çok şut atmaya zorluyorum. Bu imkansız. Yani antrenörler, bencil oyuncuları şut atmamaları için uyarır. Ben burada oyuncularımı çembere baksınlar diye zorluyorum.
Soruyu hep biz soruyoruz ama Zeljko Obradovic’in bir soru hakkı olsaydı kime, ne sorardı? Tarih boyunca yaşayan ya da ölü birisine. Kime sorardınız, ne sorardınız?
Silahları yaratan kimse, ona sorardım. Neden? İlk sorum bu. İkincisi, tüm politikacılara olurdu. Neden kendi kendileriyle bu kadar ilgileniyorlar? Neden sorunları olan gerçek insanlarla ilgilenmiyorlar? Çünkü tüm dünyada böyle. Tüm dünyada. Hepsinin ağzında demokrasi, insanlar ve fakirler için yapmak istedikleri var. Şu anda dünyanın en zengin kesimiyle, yiyecek yemek bulamayan insanlar arasında inanılmaz bir gelir farkı var. Dünyadaki adalet bu mu? İstediğimiz demokrasi bu mu? 2018’deyiz. Dünya çıldırmış. Bana sorarsan, dünyada adalet yok. Bu nereden geliyor, kimin yarattı? Bambaşka hikaye. Her insanın normal bir hayat yaşama hakkı var. En önemlisi bu.
İşler iyiye gidiyor gibi de durmuyor.
Katılıyorum. Daha iyi olacağına inanmıyorum. Bakalım en ufak bir şekilde iyiye gidecek mi, bari kötüye gitmesin. Fakat ne derler, bilirsin. En son umutlar ölür. Umut etmeye ve inanmaya devam etmeliyiz.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!