by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net
Anadolu Efes oyun kurucusu Vasilije Micic, rüya gibi bir sezon geçiriyor.
12.1 sayı 2.2 ribaunt 5.7 asist.
All – EuroLeague takımı ve MVP tartışmalarında isminin geçmesi…
Vasa Micic, 2010 yılından bu yana Avrupa basketbolunun patlama yapmasını beklediği bir isimdi. Sakatlıkları, bu patlamanın gelmesini geciktirdi.
TOFAŞ’a imza atıp Orhun Ene ile çalışmaya başlaması ve orada özgüvenini tekrar kazanması, Micic’in uzun zamandır altını çizdiği konulardan birisi.
Ardından Saras ile yazılan peri masalı ve Anadolu Efes’in saha içi komutanı haline gelmesi.
Micic, tüm Avrupa’da izlemesi en keyifli oyunculardan biri. Önünde kendini kanıtlaması gereken bir sınav daha var: EuroLeague Final Four’u.
Eurohoops ekibi Vasa Micic ile Anadolu Efes’in medya gününde bir araya geldi. Kariyerini, NBA’i, Fenerbahçe’yi ve daha birçok konuyu konuştu.
Kariyerinin başından bu yana büyük bir yetenek olduğun zaten biliniyordu. Ancak bazı sakatlıklarla uğraşmak zorunda kaldın. İyi zamanların / iyi sezonların oldu ama bu sezon MVP seviyesinde istikrarlı bir şekilde oynayabildiğini kanıtladın. Bu gelişimindeki en önemli faktör sence neydi?
“Bir süredir profesyonel basketbol oynuyorum ama bu sezon şimdiye kadar kariyerimin en iyi sezonu. Bu öyle tesadüfen de gelişmedi, nedenlerini ben biliyorum. Böyle bir sezon geçiriyorum çünkü… Herkesin hayata ve basketbola yaklaşımı farklı, benim gelişimimi sağlamam biraz zaman gerekti. Kesinlikle bundan dolayı üzgün değilim.
Bu benim yolum, benim ritmim, gelişme şeklim ve en önemli nedeni sabrım ve işime olan adanmışlığım. Geçen 5-6 yılda çok çalıştım, sakatlıklar önümde engel oldu ama her sakatlıktan daha güçlü ve zihnen daha sağlam döndüm. Her zor durum beni yeni bir zorluğu daha da şevkle karşılamaya itti. Her şey bu sezonla iyi bir sona bağlandı.”
Ergin Ataman, sezonun en çok gelişme gösteren oyuncusu olarak seni işaret etmişti. Ona katılıyor musun? Bu sezonu bireysel bir ödülle taçlandırmak senin için ne kadar önemli? Ayrıca bu tarz sözleri koçundan duymak ne anlam ifade ediyor?
“Ben kariyerimin bu noktasına kadar çok koç değiştirdim. Bazı büyük isimlerle çalıştım, bence çok önemli bir tecrübe bu. Ama Ergin Ataman önceden çalıştığım tüm koçlardan birçok nedenle çok farklı. Buraya gelmeden önce onun hakkında çok bir şey duymamıştım çünkü bilerek çevreme onu sorup soruşturmamıştım. Buraya gelip onunla konuşarak onu tanımaya başlamak istedim. Benim için geldiğimde bu yılki rolümü anlatması bile yeterliydi. Zaman içerisinde, sezon içerisinde anlaşması kolay bir insan olduğunu gördüm ki hiç kolay bir şey değil bu. Bazı koçlar oyuncuları karşısında hep “zor adam” olurlar, bazı koçlar sahada oyuncuların ana rolde olması yerine kendilerini ana rolde görmeyi tercih ederler.
Bana göre Ataman’ın en önemli özelliği her bir oyuncusuna olabilecek en iyi şekilde şahsen katkı yapması ve takıma bir grup olarak özgüven aşılaması. Bunu çalıştığım diğer koçlarda bu şekilde görmemiştim. Geçen yıl Zalgiris’de basketbolu takip eden birçok kişinin en yetenekli ve en iyiler arasında gördüğü bir koçla, Sarunas Jasikevicius’la çalıştım. O her şeyi kontrol eden bir koçtu. Tabii ki bunun da kendi içinde bir mantığı, sebebi var. Ataman bundan tamamen farklı. Bana bu tür bir koçla çalışmak kesinlikle daha çok uyuyor.”
18 yıl aradan sonra gelen bir Final Four… Bunun sizin üzerinde bir baskı yaratacağını düşünüyor musun? Veya tarihi başarılar gelmeye devam mı edecek?
“Final Four ve başarı baskısı hakkında şunu diyebilirim: Biz, Sırbistan’da şöyle deriz, Bir Sırp zaten o baskıyla doğar. Sırbistan’da bir oyuncu yetenekli olarak biliniyorsa çok erken yaşta baskıyla tanışır. Bir kariyer yapacaksanız zaten bir baskıya dayanmanız gerekir. Ama ben Anadolu Efes’te Final Four konusunda veya şu an bir baskı hissetmiyorum. Ben zaten buraya gelerek büyük bir meydan okumayı göze aldım. Efes geçen sezon EuroLeague sonuncusuydu, bunu biliyordum. Birçok insana göre bu mantıklı bir karar değildi.
Ama ben yeni bir meydan okuma arıyordum ve zaten çok fazla baskıyla başa çıkmayı öğrenmiştim. Ben buraya en iyi sonuca, şampiyonluğa ulaşmaya geldim. Fenerbahçe Beko’yla Türkiye Ligi’ndeki rekabetimiz için de bunu söyleyebilirim. Şimdi EuroLeague’de onların karşısında olmamız bizim için iyi olacak. Çünkü Fenerbahçe’nin son birkaç yıldır Avrupa’nın en iyi takımlardan biri olduğunu herkes biliyor. İki kulvarda da onları mağlup ederek en iyi sonuca ulaşmak, takım olarak iyi sonuçlar almaya gücümüz olduğunu gösterecek.
Ben kesinlikle Anadolu Efes tarihinin bir parçası olmak istiyorum. Sadece bu sezon burada oynamak değil, kalırsam burada uzun yıllar oynamak isterim. Umarım bu takım sadece bu yıl değil, önümüzdeki birkaç yıl EuroLeague’in büyük ekiplerinden biri olacak.”
Sana göre yarı finalde karşılaşacağınız Fenerbahçe’nin en güçlü ve en zayıf yönleri neler?
“Fenerbahçe’nin en güçlü yanı beraber bulundukları zaman. Neredeyse beş yıldır bu kadro beraber, küçük değişiklikler dışında çekirdeği aynı kaldı. Tabii ki oyuncuların kalitesi önemli ama beraber oynadıkları zaman ve tabii ki bu sürede Zeljko Obradovic’le çalışmaları, sezon boyunca birçok farklı ve zorlu durumda birbirleriyle konuşmalarının bile gerekmemesinde kendini gösteriyor. Buna rağmen ne yapmaları gerekiyorsa biliyorlar. Ben de zaten bu nedenle bir takım daha uzun süre kalmak, bunun alınan sonuçlara önemli bir etkisi olup olmadığını görmek istiyorum.
Zayıf yanları ise… Ne yazık ki basketbolun bir parçası olan sakatlıklar. Bu sakatlıklar yüzünden Final Four daha iyi bir ritmle gelme imkanını kaybettiler. Açık ara farkla EuroLeague’in en iyi takımı onlar, sonuçlar bunu gösteriyor. Ama önemli oyuncuları yokken onlar bile yüzde 100’leriyle oynayamazlar. Bir de bazı oyuncularının değişik rolleri paylaşması bizim gibi bir takım için avantaj olabilir. Bu açık noktaları görmek için hangi oyuncunun hangi noktada hangi rolde olduğunun farkında olmamız lazım.”
Fenerbahçe’yi durdurmak için gereken en önemli şey sence nedir?
Ben geçen yıl Zalgiris’teyken bir başka tarihi Final Four başarısı yaşayan takımdaydım ve Fenerbahçe üst üste dördüncü Final Four’unu oynuyordu. Onlara karşı yarı finali çok az farkla kaybettik. Bence Final Four harika bir şey. Sürpriz sonuçlar olabiliyor, daha zayıf takımın sürpriz yapıp büyük sonuçlar almasına fırsat veriyor. Ama aynı zamanda bütün yıl en üst seviyeye ulaşmaya çalışan takımların kaderinin iki maçta belirlenmesini de bir anlamda adil bulmuyorum. Tek bir maç, o maçın kaderine bağlıdır. Çok iyi hazırlanırsınız, yüzde 100’ünüzde olursunuz. Ama 40 dakikalık maçta pek çok şey şansa da bağlıdır. Geçen sezon biz Fenerbahçe’ye kaybettik çünkü Bobby Dixon üçüncü çeyrekte bir anda ortaya çıkıp 11 dakikada 19 sayılık bir performans sergiledi. Bu o zaman biz Zalgiris oyuncularına gösterdi ki Fenerbahçe’de o noktaya kadar büyük bir rol oynamayan, hatta o sezon rotasyonda çok yer bulmayan bir oyuncu bile sahaya çıkıp bizi “öldürebiliyor.” Fenerbahçe’nin tecrübesi gerginlik karşısında sakinlik ve soğukkanlılık için iyi bir şey olabilir ama ben maç sırasında Anadolu Efes olarak fedakarca oynayıp egoları bir kenara bırakmasını bilirsek onları yenebileceğimizi düşünüyorum.”
Sırbistan Milli Takımındayken Bogdanovic ile beraber antrenman yapmışsınız. Fenerbahçe’ye karşı zor anlarda kullanabileceğin bazı numaralar gösterdi, detaylar verdi mi?
“Sırbistan’da beraber oynadığımız dönemde Bogdan Bogdanovic’i ve çalışma ahlakını izleyip onun bazı alışkanlıklarını gözlemledim. Gerçekten bu konuda inanılmaz. Orada iki ayı beraber geçirdik, çok yakın arkadaşız.
Ama bu süreçte ya da sonra ona hiç Fenerbahçe’yi sormadım. Fenerbahçe’yle defalarca karşılaştık, artık rakibimizin özelliklerini biliyoruz.”
Gelecek sezonlarda NBA’e gitme konusunda neler düşünüyorsun? Efes’in Avrupalı oyuncuları NBA’e gönderme konusundaki CV’si sana yardımcı olabilir mi?
“Aklımda Anadolu Efes’in NBA’e gitmem konusunda bir etkisi olması gibi bir şey olsa buraya gelmezdim. Ben buraya böyle bakmıyorum. Ben bir takımı geleceğime fayda olsun diye tercih etmem. Gelecek konusunda çok plan yapmak taraftarı da değilim. Kariyerimin bu noktasına kadar her şeyin ne kadar çok değişebileceğini yaşayarak gördüm. Anın keyfini çıkarma taraftarıyım.
NBA kesinlikle rüyalarımdan biri ama şu an bunu düşünmüyorum. Kendim için doğru zamanda bu adıma hazır olduğumda bunu yapmak isterim. NBA’e gidersem orada gerçekten bir iz bırakmak isterim. Orada gerçekten oynayıp oynayamayacağımı görecek kadar süre almak isterim. Sadece mahalledeki arkadaşlarıma hava atmak için NBA’e gitmek istemiyorum. Göreceğiz. Şu an Final Four’a odaklıyım.”
Siz yetenekli ve iyi oynayan bir takım olarak biliniyorsunuz. Final Four ise sert ve mücadele basketbolunun beşiği. Bu Vitoria’da sizin için bir zayıf noktaya dönüşebilir mi?
“Biz hücumda yeteneğiyle bilinen bir takımız. Hep şut yüzdelerinde zirveye yakın olduk. Bunlar elbette olumlu şeyler. Ama bu sezon birçok kez sert oynayabileceğimizi ve maç sonlarında sağlam kalabileceğimizi de gösterdik. Biz duruma göre sert ya da yetenekli bir takım gibi oynayabiliyoruz, asla tek bir tarza takılıp kalmıyoruz. Elbette bazı maçlarda doğru reaksiyon gösteremediğimiz oldu. Örneğin, içerideki CSKA Moskova maçı. Ama pek çok diğer maçta duruma göre sahada çok iyi reaksiyon verdik. Bizim için Fenerbahçe karşısında en önemli olacak şey her maç farklı bir oyuncumuzun öne çıkabiliyor olması. Her maç farklı bir oyuncumuz rakip savunmayı dağıtabiliyor. Bence bizi en tehlikeli yapan şey bu. Bir takım olarak oynayıp konsantrasyonumuzu korursak her takıma karşı bu yönümüz tehlikeli.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!