Ataman: “Oyuncular NBA’de Oturmak Yerine EuroLeague’de Başrol Olmayı Seçiyor”

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

Anadolu Efes baş antrenörü Ergin Ataman, takımının medya gününde Eurohoops’a özel açıklamalarda bulundu.

Koç Ataman’ın röportajı huzurlarınızda…

– Takımı bir arada tutmak ne kadar önemliydi?

– Çok önemliydi. Geçen yıl sıradışı bir başarı kazandık ve o hikayenin başrolleri oyunculardı. Birbirlerine alışmış, kulübü bilen, seyirciyle kenetlenen, sistemi çok iyi anlamış ve çok iyi anlaşan bir takım vardı. Biz geçen yıl bu takımı çok astronomik bütçeler harcayarak kurmadık. Biz bu takımı kendi bütçelerimiz içinde doğruları yaparak kurduk. Onun için de kaybetmek istemedik hiç kimseyi. Yaz dönemi planımızı bunun üzerine kurguladık. Geçen yıl çok üst düzey oynayan oyuncularımızı -transfer döneminde rakiplerimiz de oldu- ama tutmayı başardık.

Bunun dışında istatistik olarak çok iyi rakamlara ulaşmış oyuncularımızı da takıma verdikleri katkı ve o sinerjiyi bozmamak adına onları da takımda tuttuk. Final serisi oynanırken tek Motum’dan kararsızdık. O biraz aceleci davrandı o arada, Valencia ile anlaştı. Onun üzerine de biz de benzer özellikleri olan ve biraz daha genç olan Peters’ı ekledik takıma.

– Geçen sezon EuroLeague’de çok önemli bir başarı yakaladınız ve final oynadınız. Gelecek sezon sizi diğer takımlardan farklı kılan şeyler neler olacak?

– Diğer takımlardan farklı olan… Bu istikrar olacak. Bizim gibi bir tek Real Madrid var şu an bakıldığında. Onun dışındaki takımlarda ciddi kadro değişiklikleri oldu. Bu tip kadro değişikliklerinde sistemin oturması zaman alacaktır. Biz o dönem içinde ivme kazanmak istiyoruz. O yönde bakıyoruz. Yoksa geçen yıldan çok farklı bir oyunumuz olmayacak.

– Bu sezon NBA’den EuroLeague’e gelen çok fazla oyuncu var. Sizce bu durumun nedenleri neler?

– EuroLeague artık futboldaki Şampiyonlar Ligi ve NBA’den sonra en çok izlenen, keyif veren spor organizasyonlarından biri haline geldi. Oyuncular da NBA’de oturmak yerine veya 10 dakika süre almak yerine burada benzer paraları kazanıp başrolde oynamak istiyorlar. EuroLeague tüm dünyada tanındı. NBA’de de ciddi anlamda izleyicisi var. EuroLeague takımlarına da çok önemli oyuncular gelmeye başladılar. Bu tabii ki teknik ve izleyici anlamında çok önemli bir olgu. Ancak finansal açıdan da kulüpleri oldukça zorluyor. Bunu görebiliyoruz. Bunun finansal gelirlerinin de zaman içinde mutlaka geri dönüşüm sağlaması gerekiyor. NBA’de çok büyük paralar var ama çok da ciddi gelir kaynakları var. EuroLeague’de şu an böyle bir durumun olduğunu düşünmüyorum.

– Uzun yıllardır EuroLeague’de takım çalıştırıyorsunuz. Sizce gelmiş geçmiş en rekabetçi sezon gelecek sezon mu olacak?

– EuroLeague hep rekabetçi oldu aslında. Her sezon başı bunu konuşuyoruz aslında ama tarihe bakılınca hep rekabet üst düzeydeydi. Geçen sezonu hatırlayalım… 16 takımın 11-12’si EuroLeague Final Four şansı olduğundan bahsediyorduk. Bugün de yine aynı şekilde, 12-13 takımı play-off için sayabiliyoruz. Ama kalite artıyor her geçen yıl. Rekabet aynı düzeyde ama kalitenin çok arttığını söyleyebilirim.

– Geçen sezon EuroLeague finalinde CSKA Moskova ile karşılaştınız ve maalesef kaybettiniz. Geri dönüp bakınca farklı yapmak istediğiniz bir şey var mı o güne dair? Varsa bu ne olurdu?

– Biz o gün iyi oynamadık. Ggeçen yıl EuroLeague’in sonunda oynadığımız iyi maçlar vardı. Barcelona serisinde müthiş maçlar oynadık. İspanya’da 34 sayı farkla kazandığımız maç, yarı finaldeki Fenerbahçe maçı… Biz finalde o seviyeye çıkamadık. Öyle bir maç oynayabilseydik biz kazanırdık. Belki o finalin vermiş olduğu heyecan, stres; belki de 1 gün önce en büyük favori Fenerbahçe’yi yenmiş olmak ister istemez bizde tam konsantrasyon yaratamadı. Sonuçta karşımızda 15 yılda 14 kez Final Four oynamış bir kulüp vardı. Oyuncuların çoğunun şampiyonluğu vardı. Biz ise ilk kez oynadık. Bu sene oraya gelirsek farklı olur.

– Geçen sezon kişisel olarak sizin için kariyerinizin en iyi sezonu muydu?

– Her takımın kendine özgü hikayesi vardır. Ben 34 yaşında Anadolu Efes ile Final Four oynadığımda da benim için büyük bir olaydı. İtalya’da Saporta Kupası’nı kazandığım zaman da benim için büyük bir olaydı. Galatasaray ile EuroCup kazandığımda da çok farklı hikayeler vardı. Basketbol literatüründeki kariyer anlamında bakıldığında tabii ki Euroleague’de final oynamak bunların hepsinin üzerinde oldu.

– EuroLeague’e 2 takım daha eklendi, 34 maç yapacaksınız. BSL’yi de katınca maç sayısı iyice artıyor. Seyahatler, idmanlar. Sizce Avrupa temposu olması gerekenden daha mı yoğun?

– Bence değil. Maç sayısının artması gerektiğinden yanayım. EuroLeague bence kısa bir süre sonra NBA gibi kapalı bir lig haline gelip haftada 3-4 maçın oynandığı büyük bir şov organizasyonu halini alacaktır diye düşünüyorum. Bizi yoran maç oynamak değil. Yorucu olan şey bir takım şartlar. NBA’de de haftada 5 maç oynanıyor. Fakat maçlardan sonra takımlar kendi uçaklarıyla seyahat ediyorlar. Bizdeki gibi pasaport kuyruklarına gir, ekonomik sınıfta acil çıkışta yer kovala, yer bulamazsan sıkışarak 4 saat Madrid’e git, 4 saat Barcelona’ya git… Maç bittikten sonra ertesi gün sabah saat 7’deki tarifeli uçağa binmek için sabah saat 5’te kalk… Bunlar yoruyor oyuncuları.

Bence EuroLeague’in zaman içinde bunları çözmesi gerekiyor. Ayrıca FIBA ile olan ilişkilerde, Milli Takımlara baktığımızda birçok oyuncu sakatlandı. Bunlar normal. Sezon içinde 80 tane maç yaptıktan sonra 2-3 hafta dinlenip yeniden çok yoğun bir kamp ve hazırlık maçları dönemine girersen oyuncuların bünyeleri bunu kaldırmaz. Birçok değerli oyuncu şu anda EuroLeague sezonuna sakatlıklardan dolayı başlayamıyor. Bunların ayarlanması gerekiyor. EuroLeague sezonunun 9-10 değil de NBA gibi 7-8 ay ama daha yoğun bir maç temposunda oynanması gerekiyor. Milli Takımların ona göre ayarlanması gerekiyor. Oyuncuların da en az 5-6 hafta kendilerini tamamen dinlendirebilecekleri modellerin olması konuşulması gerekiyor. Yoksa oyuncular antrenman yerine maç yapsın, onların daha çok hoşuna gidiyor zaten. Kulüpler daha çok para kazanıyor, seyirciler daha çok keyif alıyor.

Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok, önümüzde NBA modeli var zaten. Bu modele sadece maç sayısı bazında değil, organizasyon bazında da ulaşılması gerektiğini düşünüyorum. Bizim için maç oynamak keyifli. Ama bu şekilde yapılan seyahatler bizi yoruyor, bunun farkındayım.

– NBA’de koçluk yapma hayaliniz vardı. Bu hayaliniz hâlâ var mı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu sene biraz hayalkırıklığı yaşadım. En önemlisi de Ettore Messina’nın Avrupa’ya geri dönmesi. NBA’de Avrupalı koçlar içinde başantrenörlüğe en yakın isimdi. Fakat yıllardır en az 10 tane NBA kulübüyle görüştü Spurs asistanıyken ama hiçbirinden bir sonuç çıkmadı. NBA’de koçluk yapanlara bakıyorsunuz… Genelde oyunculuğu yeni bırakmış, değişik profiller üzerine sistem gelişmeye başladı.

– Igor Kokoskov var ama o da 2000’li yılların başından beri NBA’in içinde…

Ben onu zaten Avrupalı koç olarak saymıyorum. Çünkü Avrupa’da kariyer yapıp oraya giden biri değil. Ben, Avrupalı koçların teknik seviyesinin NBA ayarında, hatta birçok yeni koçunun çok üzerinde olduğunu düşünüyorum Messina gibi, Obradovic gibi, Laso gibi, Itoudis gibi arkadaşların. Açıkçası bu konuda bir hayalkırıklığım var. EuroLeague’in bu kadar gelişmesi, Anadolu Efes’in artık final oynayan bir takım haline gelmesi gibi etmenler sözleşme uzatırken ne kadar doğru bir karar verdiğimi bana gösteriyor.

Evet, Anadolu Efes ile sezon bitmeden sözleşmemi uzatmıştım. İyi ki böyle bir karar vermişim.

– Sizin dışınızda EuroLeague Final Four için favori olarak hangi takımları görüyorsunuz?

– Real Madrid, Barcelona, Fenerbahçe.

– 2019 FIBA Dünya Kupası geride kaldı. Milli takımımızın performansı ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

– Ben Milli Takım ile ilgili detaya girmek istiyorum. Ben Eurobasket 2017’ten sonra da bazı görüşler bildirmiştim. Bunlar polemiğe neden oluyor. Sadece söyleyebileceğim şey şu… Kamuoyu Türk Milli Takımı’nın yukarılarda olmasını istiyor. A Milli Takım’da başarı istiyor. Maalesef bu başarı bir türlü gelmiyor. Kendi ülkemizdeki Eurobasket’te de potaya giremedik. Dünya Kupası’nı 22. bitirdik. Basketbolu yönetenlerin, kamuoyunun isteğini yerine getirecek bir sistem bulması gerekiyor. Burada kesinlikle şu anlaşılmasın, hoca değişikliğinden bahsetmiyorum.

Kamuoyunda herkes ‘ne güzel, kadın voleybol takımımız Avrupa Şampiyonluğu’nu son anlarda kaçırdı, helal olsun kadınlarımıza’ diyor. Biz bunu söyleyemiyoruz. Basketbola bu kadar yatırımın yapıldığı, devletin bu kadar desteklediği, kulüplerin Avrupa’da başarı kazandığı yerde Milli Takımlarımız son 3 şampiyonada hiçbir şekilde derece anlamında başarıya ulaşamıyorlar. Bu konuda federasyonla ben aynı fikirde değilim. A Milli Takım’ın oyuncu yetiştirme yeri olduğunu da düşünmüyorum.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

Related Post