By Panos Katsiroubas/ info@eurohoops.net
Merceğimiz Turkish Airlines Euroleague’teki sahalara odaklanıyor ve her hafta basketbol lensini bu üst düzey turnuvada şovu çalan maçlara çeviriyor
1.Maç: Fenerbahçe ilk adımı attı
Geçen sezon Madrid’te oynanan yarı final maçının ardından Fenerbahçe ve Real Madrid, 1 yıl aradan sonra playoff serilerinin en ilgi çekicisi olarak karşımıza çıkıyor. İlk maç kanıtladı ki, bu serinin epik hale gelmesi elimizde her türlü detay var. Sonu gelmeyen satranç karşılaşmasında, Zeljko Obradovic ve Fenerbahçe, Jan Vesely’nin eksikliğine rağmen 40 dakika boyunca maçı domine eden taraftı. Son şampiyon, bu sezon yalnızca birkaç maçta gösterdiği savunmadaki kararlılığını bu maçın başına da yansıttı. Jeffrey Taylor Bobby Dixon’un, Sergio Llull ise Bogdan Bogdanovic’in üzerine maça başladı ve Fenerbahçe’nin kısalarının hız ve patlayıcılığını kesti. Fenerbahçe’nin boş şut bulmakta zorlanması ve topu akıcı çevirememesini göz önünde bulundurursak bu plan başarılı oldu diyebiliriz. Jan Vesely’nin yokluğunda maça uzun pozisyonunda ilk 5 başlayan Pero Antic ve Ekpe Udoh’un yanı sıra Luigi Datome ve Nikola Kalinic de uzun forvet pozisyonunda bolca süre aldı. Real Madrid, ilk çeyrekte belki Fenerbahçe’ye daha az sayı izni verebilirdi fakat hücumda topu boyalı bölgeye indirmekte çok zorluk çektiler.
Udoh’un yardım savunmalarına ek olarak Gustavo Ayon’a gelen topları bloklaması, Madrid’in çoğu şutunun üç sayının dışından gelmesine sebep oldu. Meksikalı pivotun 25 dakikada yalnızca 1 top kullanması da Fenerbahçe’nin harika savunması yüzündendi. Madrid koçu Pablo Laso bunu çözmek için sahaya Sergio Rodriguez ve Jaycee Carroll’u sürse de bu hamleler Real Madrid’in savunmadaki kapasitesini düşüren etkenlerdi. Bu arada Obradovic, Sarı Lacivertli ekibi kısalttı ve Datome ile Kalinic’i 4-5 pozisyonlarında kullanmaya başladı. Bu da Fenerbahçe’nin tüm pozisyonlarda hız ve penetre katkısı almasına yaradı. Bogdanovic’in de bu bölümde performansını yükseltmesiyle çift haneli farkı yakaladılar. Udoh’un sahaya dönmesiyle birlikte ikili oyunlardan üst üste bulduğu sayılarla Madrid savunması girdiği savaşların hepsini kaybetti. Fenerbahçe domine ederken Madrid buna bir çözüm bulamadı ve ilk yarıda bu sezon yaptıkları en düşük asist sayısına ulaştı (3).
İkinci yarıda deplasman ekibini geri döndüren ise Bogdanovic üzerindeki savunmanın daha yoğun bir hale gelmesi ve dış şut isabetlerindeki düşüştü. Buna ek olarak penetre edecek boş alanları yakaladılar. Değişmeyen tek şey ise Fenerbahçe’nin kenar oyunlarındaki dominantlığıydı. Madrid 28 iki sayılık atışa karşılık 34 üç sayılık atış denedi. Bu da deplasman takımının potaya gitmekte yaşadığı zorlukları anlatıyor. İkinci yarıda yaşanılan zorluğa karşılık ev sahibi silahını Kostas Sloukas’ta buldu. 2 kez Euroleague şampiyonu olan oyun kurucu, muhtemelen organizasyondaki en iyi rakamına ulaşıp 17 sayısının 10’unu son çeyrekte oynadığı harika birebirler hücumlar üzerinden üretti. Vasat şut atmaya devam eden İspanyollar, maçı 10 asistle tamamlarken Sergio Rodriguez üzerindeki harika savunma yüzünden maçtan 0 asist ile ayrıldı. 2 akşam sonra ise Fenerbahçe, ilk maçtan daha da dominant oynayıp 2-0 ile Madrid’e gitmeyi başardı.