By Eurohoops team/info@eurohoops.net
A Milli Takım baş antrenörü Ergin Ataman, Filipinler’deki Olimpiyat Elemeleri öncesi TBF’ye geniş kapsamlı bir röportaj verdi.
Zor bir sınava çıkacaksınız, moral ve ruh durumunuz nasıl diye başlayalım sohbete?
“Yıllardır hep büyük seviyelerde oynamaya alışkın olduğum için, hatta daha bu sene Avrupa’da final oynadığım için artık bu duruma alıştım. Bu nedenle bu seviyede herhangi bir gerginlik yok. Ben oyuncular için de aynı şeyi düşünüyorum. Oyuncular da gerek Avrupa’da olsun, gerek Türkiye’de olsun bu tarz maçları oynamaya alışkın oyuncular. Ama tabi bunun milli maç olması ve olimpiyat elemesi olması ayrı bir heyecan. Şimdi biz burada teknik ekip olarak da, oyuncu kadrosu olarak da hem motivasyonumuzu, hem de heyecanımızı çok yüksek tutmalıyız. Bir taraftan da sakin kalıp, planladığımız ve çalıştığımız şeyleri eksiksiz yapmalıyız. Aşırı heyecan, aşarı panik bizi hedefe götürmez ama bu zorlu ve çok güçlü rakipleri yenmek içinde artı bir motivasyona ihtiyacımız olduğu da bir gerçek.
Hedefe giden yolu inceleyelim. Bizi neler bekliyor?
“Adım adım bakmak lazım. Öncelikle Kanada. Son yılların en güçlü ve en hazır Kanada’sı olarak geldiler buraya. Kura çekildiği vakit, bu kadar güçlü bir kadro ile buraya geleceklerini düşünmüyorduk açıkçası. Baktığın vakit 5 tane NBA oyuncusunu buraya getirmeyi başardılar. Bir tanesi daha birkaç gün önce NBA şampiyonu Cleveland’ın pivotu. 30 dakika ortalama ile oynayan bir oyuncu. İki tane de ortalama 25-30 dakika oynayan oyun kurucuları var. Hızlı basketbol oynuyorlar. Çok böyle sert savunma yapan bir takım görüntüsünde değiller. Artı NBA oyuncuları turnuva başlamadan bir hafta önce kadroya dahil oldular ve hazırlık maçları oynamadılar. Açıkçası onların takıma ne kadar katkı vereceği çok önemli bu aşamada. Biz onları çok iyi analiz ettik. Kanada’nın özellikle oyun kurucuya dayalı hızlı bir basketbol anlayışı var. Pota altında eksiklikleri olduğunu gördük hazırlık maçlarında. Tabii bu aşamada NBA’den gelen Thompson yoktu. Daha çok bizde oynayan Birch’u kullandılar. O da bu sene çok iyi oynadı, Türkiye’de onu kullandılar. Sonuçta Kanada maçında bizim daha organize bir basketbol oynamamız lazım. Onlar daha çok koş koş basketbolu oynuyorlar. Bizim daha çok kontrollü oynamamız gerek. Onların hızlı hücumlarda buldukları kolay sayılara engel olabilirsek, skoru düşük tutabilirsek maçta kazanma şansımızın olduğu düşünüyorum. Ondan sonraki aşamaya geldiğimiz zaman biz yarı finale çıkmak için iki maçtan birini kazanmak zorundayız.
Senegal takımı bu turnuvada ev sahibi Filipinler ile birlikte en zayıf takımlar görünümünde. Senegal maçını tabii ki Kanada maçından sonra düşüneceğiz. Karşıda Fransa’nın gurubu rahat kazanacağını düşünüyorum. O zaman bizim gurupta yarı finalde Fransa ile eşleşmemek için birinci olmamız gerek. Tabii bu turnuva öyle bir turnuva ki 6 takımdan sadece bir tanesi Rio’ya gidecek. O zaman karşımıza Fransa’yı yenme gerçeği çıkıyor. Tabii ki Fransa iyi bir takım. Bana göre şu anda zaten dünyanın en iyi 3-4 takımından biri. Biz buraya Fransa’nın daha eksik bir kadro ile gelmesini bekliyorduk. Ama onlar da 5-6 tane NBA oyuncusuyla geldiler. Artı Nando De Colo gibi Avrupa’nın en değerli oyuncularından biri ve bizim ligimizde oynayan Huertel ve Moerman gibi iki önemli oyuncuya sahipler. Çok üst düzeyde yıldız seviyesinde oyuncuları var… Kağıt üzerinde baktığın zaman Fransa’yı yenmek kolay değil. Ama sonunda bunlar eleme sistemi ile oynanacak tek maçlar. Ve biz de orada her türlü sertliği, her türlü taktiksel planı oyuncuların hırsı ve azmi ile bütünleştirip Fransa’yı da yenmeyi planlıyoruz. Olimpiyatlara gitmenin tek gerçeği bu. Burada iki tane güçlü takım var… Kanada ve Fransa… Eğer Rio’ya gitmek istiyorsak bu iki takımı da yenmemiz gerçeği ortada. Sonuçta eksiklerimiz var. Ama biz de iki yıldır birlikte oynayan bir sisteme sahibiz. Bazı oyuncularımızın geçtiğimiz yıl çıkışta olduğunu gördük. Bazı oyuncularımız çok iyi bir sezon geçirdiler. Bu da avantajlı yönümüz.”
Turnuvada ana stratejimiz ne olacak savunma yönümüz mü hücum yönümüz mü ön plana çıkacak?
“Öncelikle iyi savunma yapmak zorundayız. Çünkü biz skor gücü yüksek bir takım değiliz. Bunu hazırlık maçlarında da gördük. Maçları kazanmamız için bizim sert savunma yapabilecek bir gerçeğimiz var. Bizim ligimizin sert bir lig olması bu yönümüzü güçlendiriyor. Bazı oyuncularımızın ligde daha az oynamaları dezavantaj gibi görünse de oynayan oyuncularımızın sert bir ligde oynamaları bize bir avantaj katacaktır. Bu savunma sertliğini yansıtmamız lazım. Bu bir gerçek. Biz 80 sayının üzerinde yediğimiz hiçbir maçı kazanamayız. Hücuma geldiğimiz zaman ise skorer oyuncularımızın mutlaka kendi potansiyellerini ortaya koymaları gerekiyor. Kim işte bunlar; Bobby Dixon en önemli skor opsiyonumuz. Silahlarımızdan bir tanesi de pota altında pivotu kullanan bir takım olacağımız. Semih, Ömer, olarak oradan skor çıkartmamız gerekiyor. Benchten gelen oyuncularımızdan verim almamız lazım. Melih, Birkan ve de Furkan’ın mutlaka katkı yapmaları gerek. Bu oyuncular 15-20 dakika ortalama ile oynayacaklar. Mutlaka onlardan skor bulmamız gerekiyor. Sinan ve Cedi’nin kendi istikrarlarını korumaları gerekir. Onlar bütün bir sezon kendi takımlarında oynadıkları için bu istikrarı koruyacaklar diye düşünüyorum. Ekstra katkılar bizim için çok önemli. 4 numara pozisyonundaki Ersan’ın yerine Samet’i kullanacağız. Hazırlık maçlarında takıma en faydalı oyuncunun onun olduğuna kanaat getirdik. Ondan da katkı almamız gerek. Onun için de kolay olmayacak tabii… Ligde çok az süre alan bir oyuncunun ilk 5 oyuncusu durumunda olması zor. Onun da göstereceği katkı bizi 75- 80 sayı arasına taşır ki o da savunmayı oturttuğumuz takdirde maçları bize kazandırır.
Özellikle genç oyuncuların ligde az süre almaları Milli Takımı nasıl etkiliyor?
“Bu durum ülke basketbolu açısından bir ikilem. Bir tarafta yabancı serbestliği diğer tarafta kulüplerimizin durumu. Kulüplerimiz çok kaliteli yabancıları Türkiye’ye getirip Avrupa kupalarında finallere dek gelebiliyorlar. Bu da hepimizi mutlu ediyor. Diğer tarafta da bu yabancı serbestliği nedeniyle özellikle gençlerde Avrupa’da şampiyon olan, final oynayan sporcularımız takımlarda yer bulmakta zorlanıyorlar. Öyle olunca da bu oyuncular tecrübe kazanamıyorlar. A Milli Takım seviyesine geldikleri zaman bir verim alamıyorsunuz. Çünkü A Milli Takım seviyesi, kulüpler seviyesinin de Eurocup ve Euroleauge’in de üzerinde. Şimdi bakıyorsunuz Fransız takımında iyi Euroleague oyuncularının yanında 5-6 tane de NBA oyuncusu var. E şimdi Türkiye de kendi takımında 5-10 dakikada oynayan oyuncularından buralarda verim alman imkansız hale geliyor. O zaman da milli takım düzeyinde çok büyük başarılar, şampiyonluklar kazanmak zorlaşıyor. NBA oyuncularımızın her sene fire verdiğini görüyoruz. Geçen sene Ömer gelemedi. Bu yıl Ersan kontrat sorunları nedeniyle gelemedi. Onun için iş büyük başarılar elde etmek çok güçleşiyor. Hele milli takımların zorlu takvimi nedeniyle kısa hazırlık sürelerinde hazırlanmaları işi daha zorlaştırıyor. Bu nedenle oyuncuların kendilerini sezon içinde bu zorlu sınavlara hazırlamaları gerekiyor. Bu da şu anda Türk Milli Takımı’nın karşısındaki en önemli sorun ve bunun giderilmesi gerekiyor.
Peki çözüm yabancı sayısının azaltılması mı, ümitler ligi mi, yoksa gençlerden oluşturulacak bir pilot takımın bir ligde mücadele etmesi mi?
Ümitler ligi fayda etmez. Ben bir takım oluşturma tezimi A Milli Takım antrenörü olduğum 4 sene önce dile getirdim. İlk toplantıda söyledim bu projeyi. Aradan 4 yıl geçti. Yapılamadı. Ligimizde yabancı serbestliğini gidemiyorsak ümit vadeden 17-18 yaşındaki gençlerimizi bir takım haline getirip Adriyatik ligi veya VTB liginde mücadele ettirmemiz gerekiyor. Bu çok uç bir projeydi ama çok güçlü olan Türkiye Basketbol Federasyonu’nun gerçekleştirebileceği bir projeydi. Burada şu çok önemli. Türkiye Basketbol Federasyonu sadece milli takımı düşünerek hareket ederse bir sonuca ulaşamayız. Burada kulüplerimiz de bu projeye katkı vermeleri gerekir. Türk Mili Takımı aynı zamanda kulüplerin de takımı. Burada kulüplerimiz sadece kendi menfaatleri için değil, milli takım için de birlikte hareket etmeleri gerekir. Ben her takımda bir iki tane o takım için idol olan Türk oyuncunun bulunması gerektiğini düşünüyorum. Bir basketbol severin sahada 10 tane yabancının olduğunu gördüğü zaman zevk aldığına inanmıyorum. Bunun için bizim Türk kahramanlar yaratmamız gerek. Bu kahramanları yaratmak için de bir takım statüler belirlemek gerek. Şu söylenebilir; Avrupa’da da bir çok ülkede bu serbestlik var. Ancak Avrupalı oyuncu bir çok Avrupa ülkesinde yerli oyuncu olarak oynayabiliyor. Oysa bizim oyuncularımız için durum öyle değil. Böyle bir şansları yok. Avrupa’da yabancı statüsünde oldukları için işleri çok güç. Oyuncularımız profesyonel oldukları için daha çok para kazanacakları kulüpleri tercih ediyorlar. Tabi bu durumda 2-3 tane kulüp olunca orada bir birikim oluyor. Sadece genç oyuncular için değil, A Milli Takım oyuncuları için de bu durum geçerli. Örneğin çok önemli bir pivot olan Oğuz Savaş, geçen yıl kendi kulübündeki bu sorunlar nedeniyle fazla dakika alamadı. Şimdi A takımda başka alternatifi olmayan oyuncu konumunda. Bunun kulüplerle ortaklaşa bir çözüme ulaştırılması gerekiyor. Çünkü kulüplerimizin lig ve Avrupa Kupalarındaki başarılarının yanı sıra milli takım başarılarında da pay sahibi olmaları gerek. Türk Basketbolunun vitrini Milli Takımlar.
Son olarak Rio senin için ne ifade ediyor?
“Çok yoğun bir sezon geçirdik. Sezon bitti iki günlük bir aradan sonra milli takımla çalışmalara başladık. Yaklaşık bir aydır da milli takımla çalışıyoruz. İnşallah çok zor olmakla birlikte Rio biletini alırsak iki ay daha bu tempo ile devam edeceğiz. Bu benim içinde oyuncularım içinde tabii ki çok önemli. Tabi ki Olimpiyat her spor adamının, her teknik adamın her sporcunun yer almak isteyeceği bir organizasyon. Ne kadar üst düzey olursanız olun, hedef hep orası. Düşünün; Fransız takımını görüyorsunuz tüm NBA oyuncularını bu hedef için buraya getirmişler. Kanada da öyle… Adam Cleveland da şampiyon olmuş bir hafta sonra gelmiş burada mücadele veriyor. Biz de bu mücadelenin içinde olduğumuz için çok şanslıyız. İnşallah, Allah bize yardım eder… Buna ihtiyacımız var. Sporda büyük başarılara ulaşmak için pozitif enerjiye ihtiyacınız var. Kariyerimde bir çok şampiyonluk kazandım. Ama çocukluğumuzdan beri ekran başında olimpiyatları izlemek başka bir duygu. Ben daha önce Atina ve Londra olimpiyatlarına gidip bizzat da izledim. Orda o olimpiyat köyünün içinde olmak, olimpiyatta mücadele eden biri olmak çok önemli. Bunun için de sonuna kadar mücadele edeceğiz. İnşallah başarılı oluruz.