By Buğra Uzar /info@eurohoops.net
Geçtiğimiz günlerde resmen Beşiktaş Sompo Japan’ın başına geçen başarılı koç Ufuk Sarıca, yeni görevinin başında ilk röportajını da Eurhooops’a verdi.
Başarılı koç, uzun ve oldukça keyifli geçen röportajında Karşıyaka günleri, Beşiktaş‘la olan hedefleri, dünya basketbolunu ilgilendiren konular ve Türkiye milli takımı gibi birçok konuda çok önemli açıklamalar yaptı.
İşte Türkiye’nin en başarılı antrenörlerinden Ufuk Sarıca‘yla yaptığımız keyifli röportaj:
-Pınar Karşıyaka ile çok başarılı ve özel bir dönemi geride bıraktınız ve çok büyük başarılar yakaladınız. İzmir günlerinizden bize biraz bahsedebilir misiniz? İzmir halkını basketbola kenetleyen, basketbolu sevdiren adam olarak Karşıyaka ile bu özel işleri başarıp büyük başarılar yakalamanızdaki en büyük etkenler sizce nelerdi?
Pınar Karşıyaka’nın başında çok özel bir dört seneyi geride bıraktık. Devamlı şampiyonluk kazanan bir şehir değildi ancak basketbola ilgi her zaman vardı ama başarı anlamında uzun süredir bir şampiyonluk yoktu. Oraya giderken benim bir inancım, bir hayalim vardı. Güzel bir ekip kurup güzelce çalışırsak orada düzgün işler yapılabileceğine ve başarının geleceğine inancım vardı. Bunun ardından da insanların kenetlenebileceğini düşünüyordum. Ne mutlu ki dört senenin sonunda Euroleague’e çıktık, ki Euroleague’e çıkmanın ne kadar zor olduğunu herkes biliyor, bu başarıyı elde ettik. Geriye dönüp baktığımda haklı çıktığımı ve doğru hissettiğimi görmek beni ayrıca mutlu ediyor. Her sene daha kalabalık olduk, inanlar ve destekleyenler her geçen gün arttı. Güzel bir aile ortamı oluşturduk. Takım güzel bir ivme yakaladı. Takım, şehir ve taraftar kazanan kimliğine bürünmeye başladı. Her sene üstüne koymayı başardık. Bence bu çok önemli çünkü aynı istikrarı korumak başka bir şey, bunu koruyup üstüne eklemek de başka bir şey. Hep beraber başardığımızı görüyorum.
-Peki Pınar Karşıyaka’dan neden ayrılma kararı aldınız?
Benim orada geçirdiğim ilk senenin ardından profesyonel anlamda aldığım teklifler de oldu. Ama hep şunu söyledim. Hedefler olduğu sürece, üstüne koyabileceğimiz sürece ben burada mutluyum, ayrılmak istemiyorum. Ve orada daha önce dört sene görev yapan birisi yok. Türk sporunda her hangi bir dalda dahi dört sene hizmet vermek zorken ben orada üst üste dört sene hizmet verdim. Ama bu dört yıllık periyodun ardından geçen senenin sonunda geldiğimiz noktaya baktığımda üst üste başarıların ardından “Nasıl olsa oluyor” moduna girdiğimizi hissettim ve sponsorumuzun hedeflerle ilgili takımın küçüleceğini açıklamasının ardından yaptıklarımızı yenilemek ve daha üstüne çıkmak pek mümkün gözükmüyordu. Ayrıca ben İstanbulluyum ve Beşiktaş’tan da böyle bir teklif gelince bunların hepsini değerlendirip böyle bir karar aldım. Şehrin ve taraftarların gösterdiği sevgi de beni motive ediyordu ancak özellikle sponsorun küçülme kararının ardından böyle bir karar aldık. Kulüple ortak aldığımız bir karardı çünkü kulübün de küçülmesi gündeme geldi. Ben de Beşiktaş’ın teklifini değerlendirmeye karar verdim.
-Bu ayrılık kararını aldıktan sonra başka teklifler de aldınız mı? Beşiktaş’ı tercih etme sebepleriniz nelerdi?
Benim hedeflerim ve hayallerim daha önceden beri Karşıyaka ve Beşiktaş’la başarılar yakalamaktı. Anadolu Efes‘in yardımcı antrenörüyken bir röportajda da bunu söylemiştim. Beşiktaş ve Karşıyaka’yı özellikle müesseseyle ilgili, çok güçlü sponsorlukların bulunduğu takımları yenebilecek, şampiyonluğa ulaşabilecek takımlar olarak görmüştüm. Karşıyaka’da bunları başardık. Beşiktaş Sompo Japan’da da böyle bir ortam görüyorum. Başarılar kazanabileceğimizi düşünüyorum. Beşiktaş taraftarı basketbola çok düşkün bir taraftar topluluğu. Beşiktaş kulübü de her zaman basketbolun içerisinde olmuştur. Ancak Beşiktaş, özellikle son senelerde şanssız ve kötü sezonlar geçirdi. Burada böyle bir heyecanı, kenetlenmeyi yaratabileceğimi, eskisi gibi bir atmosfer kurabileceğimizi düşündüm. Çalışarak, iyi bir takım yaratarak düzgün organizasyonlar kurarak başarıya gidebileceğimiz için seçtim. Beni heyecanlandırdığı ve hayal kurmamı sağladığı için tercih ettim.
-Beşiktaş’la geçmişe dayanan bir bağınız olduğu aşikar. Siyah beyazlı takıma resmi imzayı attığınızda neler hissettiniz?
Benim ve ailem için büyük bir gurur oldu. Baktığımız zaman Beşiktaş çok büyük bir camia ve çok büyük bir kulüp. Sadece futbol ya da basketbol olarak değil her dalda bir marka. Böyle bir teklif almak, tekrar İstanbul’a dönüp ailemle beraber olabilmek benim için çok gurur verici. İlk gün sürekli olarak şunu düşündüm. Karşıyaka’da yaptığım işleri burada yapabilirsek neler olur, nerelere gideriz. Bu da beni devamlı olarak heyecanlandırıyor.
-Son yıllarda Beşiktaş’ta biraz da mevcut koşullar gereği futbol iyice ön plana çıkmıştı. Ancak geçtiğimiz sezonun tamamlanmasından itibaren Beşiktaş başkanı Sayın Fikret Orman başta olmak üzere Beşiktaş yönetiminden basketbola ağırlık verileceğine dair açıklamalar geldi. Şu ana kadar yönetimin size ve basketbola karşı yaklaşımı nasıl?
Evet bu çok doğru bir tespit. Son yıllarda tüm kulüpler için böyle mali sıkıntıları mevcut. Beşiktaş’ın yaptığı stat, ki çok da güzel bir stat yapıldı, borçların ödenmesi gibi sıkıntılar, biraz basketbolu gölgede bıraktı. Ben kontratımı imzalamadan önce de başkanımız Fikret Orman’la da 2-3 kez görüştüm ve o da gerçekten çok heyecanlı. O da Beşiktaş basketbolunun başarılı olmasını istiyor. Bu yüzden benimle özel olarak konuşup benimle beraber bu organizasyonu yapmak istediğini söyledi. Ben de kendisine “Hedeflerin olduğu yerde ben de varım, bu yola baş koyarım. Hep beraber bu işi başarabiliriz” dedim. O da şu ana kadar desteğini hep hissettiriyor ve gerçekten çok hevesli. Dediğim gibi bunlar gerçekten çok önemli. Bütçemizi bir anda birkaç kat arttıramayız ama ödenebilir bütçeler konusunda bana söz verdi ve bu konuda desteğini esirgemeyeceğini söyledi. Bundan dolayı da çok hevesliyim. Başkanımız ve basketbol şubemiz şu ana kadar bizi oldukça fazla destekledi, sezon başlayıp takım performansını gösterdikten sonra takımın etrafında daha da fazla bütünleşecektir diye düşünüyorum.
-Karşıyaka’da denenmiş ve başarılı olmuş bir oyun anlayışınız vardı. Herkesin gördüğü an ‘Ufuk Sarıca’nın sistemi’ diyebileceği savaşçı, mücadeleci, hızlı ve dinamik bir takım vardı. Bu sistemi Beşiktaş’a taşımayı düşünüyor musunuz? Yoksa oyun tarzını biraz daha değiştirmek açısından, ufak tefek ayarlamalarınız olacak mı?
Açıkçası düşünüyorum. Zaten bu sistemin başarılı olduğunu biz Pınar Karşıyaka günlerimizde tecrübe ederek, şampiyon olup, galibiyetler alarak gördük. Özellikle de hızlı ayaklı oyuncularla daha seri oyunamak… Bugün baktığınızda Türkiye’de birçok takım bu tarz bir sistemle oynuyor. Euroleague’de de keza böyle bir sistem benimseniyor. Benim inandığım ve daha iyisini bildiğim bu sistemi Beşiktaş’a da uygulamak istiyorum. Zaten bu yönde transfer yapmaya çalışıyoruz ama biraz da tabi alacağımız oyuncularla ilgili şu ana kadar aslında sistemimize uygun oyuncuları kadromuza dahil ettik. Uzun arayışlarımız var. Onları da teknik anlamda bu tarza uygun oyunculardan seçmeye çalışıyoruz.
Yeni sezondan beklentileriniz neler? Çok zorlu bir ligde, değerli koçlara karşı mücadele edeceksiniz. Çok büyük bütçeler var. Hem ufak bir lig değerlendirmesi yapmak hem de sizin beklentileriniz açısından neler söylemek istersiniz?
Son iki hatta üç sezondur böyle cereyan ediyor Türkiye Ligi ama hem koç sayısı artıyor hem de yatırım ve sponsorluk sayısı artıyor. Ben daha önce de bu tip mücadeleler yapıyordum. Fenerbahçe ve Anadolu Efes yine üst seviyede ve Doğuş özellikle büyük atak yaptı. Yine çok büyük bütçeler ve değerli koçlar ön plana çıkıyor. Galatasaray Odeabank 10 milyon dolarlara açıldı ki bunlar ciddi rakamlar. Biz de özellikle son dört senedir bir şekilde onlarla mücadele ettik, yarışmacı olduk. Burada benim en büyük amacım ve beklentim, yarışmacı ve aday bir takım kurmak. Bunu başarırsınız ya da başaramayabilirsiniz. Son topta kaçıyor, ilk topta kaçıyor. Basketbol sadece para, bütçe, oyuncu değil. Bu oyunun birçok bileşeni var. Ama buralara aday bir takım yaratmak ve oraları zorlamak en büyük hayalim. Hep söylediğim bir şey var. Son topa kadar mücadele edecek, her maçı kazanmaya oynayan, her rakibi yenmeye oynayan, kimseden çekinmeyen bir takım yaratmak istiyorum. Bunu da yaparsak zaten sonuçlara tesir edeceğini, beklediğimiz sonuçları bize getireceğini düşünüyorum.
Biraz da transferlerden bahsedecek olursak. Gördüğümüz kadarıyla yabancılar olarak kısa rotasyonunuz tamamlanmış gibi duruyor. Uzun oyuncu eksiği var. Yeni transferlerle konuştuğumuzda hepsi sizinle çalışacağı için çok heyecanlıydı. Yeni transferlerle ilgili yorumlarınız nelerdir ve transfer çalışmaları nasıl gidiyor Beşiktaş’ta?
Bugüne kadar aldığımız oyuncular ve kadroda tuttuklarımızın hiçbiri tesadüfi veya herhangi bir zorlamadan, mağduriyetten dolayı değil. Hepsi tamamen seçilmiş, bizim düşündüğümüz sisteme karakter olarak, insan olarak uyan oyuncu profilleri. Ben onlara çok güveniyorum. Zaten benim oyuncularla aramda hep güven ön planda olur. Başarıya giden yolda güvenin en önemli etkenlerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. D.J. Strawberry ile zaten beraber çalışmıştık, şampiyonluk da yaşadık. Çok yakından tanırım. Guardımız Michael Thompson geçen sene çok iyi bir sezon geçirdi. Son üç dört sezonuna baktığınız zaman hep üstüne koyarak gidiyor. Ben geçen sene de aslında onu Pınar Karşıyaka’ya istiyordum fakat alamamıştık. Michael Roll’u tanıyorum, o da beni tanıyor. O da kendini ispatlamış değerli bir oyuncu. Son olarak da hem 3 hem de 4 pozisyonunda oynatabileceğimiz Kyle Weems var. O da bence takımın çok önemli parçası olabilecek bir oyuncu. Sonuçta agresif bir takım yaratmaya çalışıyoruz. Yerli oyuncularımız arasında geçen seneden kalan Muratcan’ı tanıyoruz. Aynı şekilde genç Enes var, Doğan Şenli var. Buralara iki, üç tane takviyeler yapacağız. Sonuçta bu oyuncular beni heyecanlandıran oyuncular. Zaten ben hep böyle yola çıkıp böyle yol aldım. Umut ediyorum ki bir terslik yaşamazsak iyi çalışıp, doğruları yaptığımız vakit tabii ki şans faktörünü de yanımıza alıp inşallah hedefimize ulaşacağız. Kadroya takviye yapmak için çalışmalarımız sürüyor. 2 yabancı uzun oyuncu ve yerli takviyesi yapmak istiyoruz.