By Mete Budak & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Hem Euroleague şampiyonluğuna hem de NBA şampiyonluk yüzüğüne sahip tek koç olan David Blatt. Yeni sezonda Darüşşafaka Doğuş’un başında olacak. Dünyaca ünlü koç, takımının medya gününde Eurohoops’a özel ve geniş bir röportaj verdi.
Amerikalı koç, Darüşşafaka‘yı tercih etme sebeplerinden Avrupa basketbolundaki karışıklıklara, NBA’deki macerasından Türkiye Ligi’nin kalitesine kadar birçok önemli konuda samimi açıklamalarda bulundu.
İşte David Blatt ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj:
Darüşşafaka organizasyonu çok hızlı gelişiyor ve Avrupa’da her anlamda sağlam bir yapıyla yola çıkıyor. Buradaki organizasyonla ilgili ilk izlenimlerin neler?
Hedefe odaklı, hırslı ve vizyon sahibi bir organizasyon. Yüksek seviyede kaliteli bir atmosfer ve yapı oluşturmak istiyor, bunun için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Geleceğe yönelik rekabetçi ve devamlılığı olan hırslı bir programları var. İlk izlenimlerim böyle.
Sezon öncesi hazırlık maçları çok iyi gitti. Takım hala namağlup ve ligde şampiyonluk yolunda başlıca rakipleri olacak Fenerbahçe ve Anadolu Efes’i bu süreçte mağlup etti. Yeni kurulan bir takım için bunlar çok etkileyici sonuçlar. Takımın şu ana kadar ortaya koyduğu çabadan memnun musunuz? Sizce hangi yönlerden hala gelişme kaydedebilirsiniz?
Yani, tabii ki sezon öncesinde 10-0’lık bir galibiyet mağlubiyet oranına sahip olmak iyi bir şey ama pek bir şey de ifade etmiyor. Diğer yandan prensipleri, felsefesi, belli bir oyun biçimi, kimliği ve gelecekte başarılar yakalama umudu olan bir takım oluşturmaya başladığımızı görebiliyoruz. Takımı oluşturan oyuncuların kişiliklerinden çok memnunum. Vizyonumuza çok uygun hareket ediyorlar ve şu ana kadar gösterdikleri çalışma ahlakı da beni çok mutlu etti. Beraber oynama, kalpten ve kazanmak için mücadele etme ve tüm bunları yaparken oyundan keyif alma konusundaki istekleri beni çok memnun etti. Gerçekten burada vermek istediğimiz ana mesaj bu.
Basketbol dünyası şimdiden Darüşşafaka’nın Euroleague’de play-off yapmasına kesin gözle bakıyor. Sizce bu takımın tavanı ne?
Ben bu söylemleri abartılı buluyorum. Neye göre yapılıyor yani bu tahminler? Daha resmi bir maç kazanmadık bile. İnsanların kaliteli basketbol oynadığımızın farkında olması ve elimizde yarışmacı oyuncular olduğunu görmesi güzel ama bizi Barcelona, Real Madrid, CSKA Moskova, Maccabi Tel Aviv, Olympiakos, Panathinaikos, Fenerbahçe ve Anadolu Efes gibi takımlarla aynı kefeye koymak biraz abartılı. Evet biz de orada olmayı umuyoruz, çıkmayı istediğimiz nokta o ama o kategoride anılmamız için daha çok yolumuz var.
İnsanlar Darüşşakafa ve Anadolu Efes gibi organizasyonlar hakkında konuşurken genelde bu organizasyonaların sınırlı bir taraftar kitlesi olduğundan dem vuruyorlar. Avrupa basketbolunda başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından birinin coşkulu bir taraftar kitlesi olduğunu düşünüyor musunuz?
Kuşkusuz. Biz burada böyle bir kitle oluşturmak için çalışıyor, taraftar ilgisi oluşturmak için uğraşıyoruz. Çok çok güzel bir salonumuz, iyi basketbol oynayan genç, heyecan verici ve hırslı bir takımımız var. Harika insanların bir araya getirdiği bir organizasyonumuz var. İnsanların desteğini hak etmek istiyoruz. İstanbul’da taraftar ilgisi konusunda sert bir rekabet var. Dört Euroleague ekibi var, çok sayıda harika basketbol takımı, çok sayıda harika futbol takımı var. Yani taraftar istiyorsanız desteklerini hak etmeniz gerekiyor. Biz de şimdi bunun için uğraşıyoruz. İnsanlar bize bir şans verip bu güzel arenada biraz zaman geçirirlerse hayal kırıklığına uğramayacaklarına eminim.
Bu transfer döneminde istediğiniz her oyuncuyu aldınız mı? Darüşşakafa’nın oyuncuları ikna ederken en büyük avantajı neydi?
Öncelikle, hiçbir takım istediği her oyuncuyu alamaz. Çünkü o oyuncuların bir kısmı rakiplerinizin de peşinde olduğu oyunculardır. Belli şeylerin peşinden gittik. İbrahim Kutlay, Mithat Demirel ve ben bir araya geldik. Oyuncuların karakterlerini temel aldık, kişiliklerinin kalitesine, basketbol oyuncusu olarak becerilerini göz önüne aldık. Takım oyunu oynamak, doğru basketbol oynamak konusunda tavır sahibi olmalarına önem verdik. Bu standartlar ve prensipler anlamında, elimizdeki her oyuncunun kriterlerimize uyduğunu düşünüyorum. Bu takımdaki her oyuncuyla her gün, hatta Pazar günü de dahil çift idman yapmaya hazırım.
Türkiye Ligi bu yıl çok önemli koçlara ev sahipliği yapacak. Bu konuda ve lig hakkındaki düşünceleriniz neler? Efes karşısındaki hazırlık maçının ardından, “Hazırlık maçı ama basketbol seviyesine bakın” diyip övgü dolu sözler söylemiştiniz.
Evet, o sözlerimin arkasındayım. Bir hazırlık maçında o seviyede kalite ve mücadele… Bence Türk basketbolu şu an Avrupa basketbolunun merkezi konumunda: Dört Euroleague takımı, birçok harika koç ve oyuncu, harika bir lig… Böyle bir atmosferden dört Euroleague takımının Avrupa’dan diğer 12 takımla mücadele edecek olması hem basketbol için heyecan verici hem de takımlar için oldukça zorlayıcı olacak. Bunun bir parçası olduğum için mutluyum ve bu zorlu sezonda bizim de söyleyecek bir sözümüz olacağını umuyorum.
Euroleague’in artık yeni bir formatı var. Bazı büyük değişiklikler sonucunda artık çok daha yoğun bir takvimde maçlar oynanacak. Bu yeni dönem hakkında neler düşünüyorsunuz?
Öncelikle bence bu değişiklikler çok iyi oldu. Euroleague çok düzgün ve vizyon sahibi değişiklikler yaptı. Bence gelmiş geçmiş en iyi Euroleague sezonunu izleyeceğiz. Ayrıca bence Euroleague, biraz genişlemeyi hedeflemesi gereken de bir lig. Bu konuda takvim konusunda bazı sıkıntılar olsa da bu özel mücadelenin parçası olabilecek birkaç kaliteli takım daha olduğunu düşünüyorum. Zaman içerisinde olacak mı göreceğiz. Şimdilik kurulan yeni sistemi saygı ve heyecan içinde merakla bekliyorum. Hem takımlar hem taraftar hem de oyuncular için harika olacak. Diğer takımlarda olduğu gibi biz de böyle fazlasıyla zorlu bir Türkiye Ligi mücadelesinin içindeyken Euroleague’de iddialı olmak için her akşam, her hafta, her ay en iyi oyunumuzu oynamak için elimizden geleni yapacağız. Alacağımız sonucu görmek ilginç olacak. Çünkü Türkiye Ligi ve Euroleague’in arka arkaya sıralandığı programımızda kaçacak ve saklanacak bir yer yok. (gülüyor) Her gün en iyi durumda olmalısınız.
Bazı haftalar dört maç oynayacaksınız…
Evet. Bazı haftalar dört maç oynayacağız. Hatta bazı haftalar altı Euroleague maçı oynayacağız.
Nasıl yani?
İşte, iki Euroleague maçı üstüne bir Euroleague seviyesinde lig maçları olunca… (gülüyor) Yani 14 günde altı Euroleague maçı oynuyor sayılırız. Böyle bir şey daha önce hiç olmamıştı.
FIBA’yla Euroleague arasında hala süren bir çatışma söz konusu. Nedir bunun sebebi, siz ne düşünüyorsunuz konu hakkında?
Bu, şu an konuşması çok uzun ve can sıkıcı olacak bir konu. Nasıl başladığından çok, nasıl bitmesi gerektiği hakkında konuşmak istiyorum. Bu çatışmanın Avrupa basketbolunun, oyuncuların, taraftarların yararı için çözülmesi gerekiyor. Hepimizin üst seviye basketboldan ve spordan keyif alabilmesi için bir çözüm gerekli.
Bugünlerde Avrupalı yetenekler eskiye nazaran çok daha hızlı bir biçimde NBA’e gidiyor. Para tabii ki bu değişimde çok önemli bir faktör ama genç oyuncular Avrupa’da birkaç sezon daha kalıp kıtanın basketbol temelleri konusundaki geleneğinden daha uzun süre faydalanması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Avrupalı oyuncuların buradan NBA’e, NBA’dekilerin de buraya gelmesini sonuna kadar destekliyorum. Bu tür bağlantılar, fikirlerin, kültürlerin, bilgi birikiminin ve felsefelerin paylaşılması ve geçişi basketbol için iyi. Ancak NBA seviyesine çıkmak isteyen oyuncuların bunu hazır olduklarında yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Sırf çağrılıyorlar diye gitmemeliler. Bazı oyuncular kariyerlerinin daha erken dönemlerinde buna hazır oluyor, bazılarına biraz daha zaman gerekiyor. Yani kişiden kişiye değişiyor demek daha doğru. Çünkü her oyuncunun buna hazırlığı farklı. Ama şu kesin: NBA her oyuncu için farklı bir dünya. Farklı bir fiziksel, duygusal ve psikolojik hazırlık gerektiriyor. Aynısı NBA’den Avrupa’ya gelen oyuncular için de geçerli. Her iki taraftan oyuncuların da kendilerini iyi hazırlamaları gerekiyor.
İnsanlar genelde Avrupa’yla NBA arasında büyük bir kalite farkı olduğunu düşünüyor. Sizce bu görüş doğru mu? Aradaki farkın sebebi ne? Yetenek mi? Eğitim mi? Felsefe mi? Mentalite mi? Daha iyi tesisler mi?
NBA’yle Avrupa arasında büyük bir kalite farkı olduğunu düşünmüyorum. Bu görüşlere katılmıyorum. NBA’de başka hiçbir yerde bulamayacağınız seviyede basketbol oynayan bazı oyuncular var. Onları yalnızca NBA’de görebiliyorsunuz ve orada bile çok seçkin bir kitleler. Her takımda o seviyede yalnızca birkaç oyuncu var. Bazılarında yalnızca bir, bazılarında iki veya üç, bazısında ise dört tane… (gülüyor) Ama o seviyenin altında kalitenin çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Ancak oynanan oyun tamamen farklı. Yukarıda bahsettiğiniz tüm o şeyler, NBA ya da Avrupa’da bir oyuncunun başarılı olup olmadığını belirleyen faktörler. O faktörleri doğru anlayıp kullanan oyuncular her yerde, her seviyede başarılı olabilirler.
Bir NBA karşılaşmasında koçluk yapmakla Euroleague maçında koç olmak arasında nasıl bir fark var? Avrupa’da molaların daha iyi kullanıldığını düşünüyor musunuz?
Öncelikle oyun çok farklı. Maçların uzunluğu, duraklama süresi, takvim, kurallar, oyuncu seviyeleri… Birçok şey… NBA başka türlü bir yaklaşım ve bakış açısı gerektiren farklı bir oyun.
Peki koçluk anlamında nasıl bir fark oluşuyor?
O dünyanın farkları ve kuralları konusunda çok bilgili ve anlayışlı olmanız gerekiyor. Bu da basketbol kurallarınızı ve prensiplerinizi değiştiriyor. Maçlar için hazırlık süreleri çok dah kısa. Sezon sırasında antrenman yapmak çok farklı. Ama bu yıl çok daha NBA benzeri bir takvim olacak. Takımlar en az 60 maç oynayacak, bazıları 70-80’e çıkacak. Hazırlık ve antrenman için çok daha kısa süre olacak ve işler NBA’e çok daha fazla benzeyecek.
Cavaliers NBA şampiyonu oldu. Bu şampiyonluğa bir katkınız veya etkiniz olduğunu düşünüyor musunuz? Size de bir yüzük verdiler ve böylelikle hem NBA yüzüğü hem de Euroleague kupası olan ilk koç oldunuz.
Ayrıca Avrupa Şampiyonluğu ve Olimpiyat madalyasını söylemeyi unuttunuz (gülüyor). Öte yandan, bir kere bu benim şampiyonluğum değil. Diğer yandan defalarca söyledim: Bu tarihi başarı için oyuncuları ve organizasyonu tebrik ediyorum. Evet, ben de buna katkı yaptım ve onlar da bu katkının hakkını verdiler. Bunun için onlara minnettarım. Hepsi bu.