dby Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Eurohoops, Spor Toto Basketbol Ligi’nin şu ana kadarki en değerli oyuncusu olan Jordan Theodore ile bir araya geldi. Amerikalı oyuncu; basketbola başlama hikayesinden kolej yıllarına, Türkiye’deki ilk yıllarından hedeflerine kadar birçok özel açıklamada bulundu.
En baştan başlayalım, Jordan. Basketbolla nasıl tanıştın? Doğuştan basketbolcuyum diyebilir misin kendin için? Sonuçta adın Jordan.
Oynamaya kaç yaşında başladım… Yani şöyle diyebiliriz bebekken dahi basketbolla ilgiliymişim. Annem ve erkek kardeşim adımı Jordan koymuşlar. Çünkü kardeşim de basketbolu çok seviyor ve hep iyi bir basketbolcu olacağımı düşünüyormuş. İsmim bundan dolayı Jordan. Kendim bildim bileli basketbol oynuyorum.
Zorlu şartlarda büyümüşsün. Tüm yeteneğine rağmen yanlış yollara sapabileceğin bir ortamda. Annenin basketbol hayatına etkisi olmuş. Seni Paterson Lisesine göndermesi geriye dönüp baktığında senin için bir dönüm noktası der misin?
Evet. Çocukluğumda hiçbir şeyi kolaylıkla elde etmedim. Annem hep yanımda, benle beraberdi. Hem basketbol hem de okul yaşantımda beni doğru yolda tuttu. Başımı belaya soktuğumda basketbolu elimden alırdı ve basketbol benim en sevdiğim şeydi. Sevdiğim oyunu oynamak için doğru davranışları göstermek ve iyi notlar almak zorunda olduğumun farkındaydım. Annem benim için her şey demek. Benim için elinden gelen her şeyi yaptı, her türlü fedakarlığı yaptı. Yaşadığım her şeyden memnunum, geriye dönüp hiçbir şeyi değiştirmem.
Biraz da Seton Hall yıllarından konuşalım. Orada çok iyi bir sezon geçirdin. Yılın En İyi İkinci Beşi’ne seçildin. Ancak üçüncü yılda şanssız bir olay yaşanmış ve adın adli bir dosyada geçmiş. Ama aklanmışsın. Verdiğin bir röportajda “Adımı Google’a yazdığınızda ilk çıkan şey ‘Jordan Theodore ölümcül bir silahla saldırı yapmakla suçlanıyor çıkıyor. Bunu değiştirmek istiyorum” demişsin. Sence bunu değiştirebildin mi? Bu talihsiz olay önüne bir engel olarak çıktı mı?
Profesyonel olmaya karar verdiğimde birçok takım bana bu dosyayı sordu. Benim konuyla kesinlikle bir alakam yok. İsmim hiç alakamın olmadığı bir olayın içine atıldı. Bugünlerde bir şeyin internete düştüğü vakit nasıl yayıldığını biliyorsun. Bence olay duyulduğundan bu yana oynadığım oyun ve basketbol tarzım insanlara düzgün bir oyuncu olduğumu ve basketbolu ciddiye alan bir profesyonel olduğumu göstermiş olmalı. Ben işini ciddiye alan, kazanmak isteyen bir oyuncuyum. Diğer her şey, gelir geçer.
Kolej sonrasında kariyerini Avrupa’ya taşıdın ve Türkiye’ye geldin. Buradaki çaylak sezonunda zorlandın mı? Alışma süreci nasıl geçti?
Oyun tarzına alışmak çok zor olmadı. Evimden bu kadar uzak olmak zordu. Özellikle de kaybettiğimiz maçlardan sonra. Yönetimle bazı sorunlar yaşadık. Ben sadece basketbol oynamak istiyor, basketbola odaklanmak istiyordum. Bence diğer her şey önemsizdi. İşimi yapmaya özen gösterdim. Ama o sezon farklı farklı birçok zor durumla karşılaştık. Takım arkadaşlarından organizasyona çeşitli sorunlar çıktı. Koç değiştirdik, kadro değiştirdik. Kolejden yeni çıkmış bir oyuncunun bunlarla uğraşmaması lazım. Profesyonel olmanın sebebi bu. Bir profesyonel kendisiyle ilgilenip işine bakar, diğer herkes de aynısını yapınca işler kolaylıkla yürür. Sanırım çaylak sezonumun en zor yanı bunun pek olmamasıydı.
Antalya ve Mersin’de takımlarının ligden düşmesini engelleyemedin, oysa bireysel anlamda iyi bir performansın vardı. Sonrasında da Bourg’da da benzer bir tehlikeyi yaşadın. Senin için ne kadar zor oldu bunlar? Sonuçta genç bir oyuncu için takımlarının kaybetmemek için oynaması hoş bir şey olamaz.
Kesinlikle çok zordu. İyi oynamanıza rağmen takımınız kaybediyorsa yapacak pek bir şey yok. Türkiye’deki ilk iki yılım zordu, gerçekten çok zordu. Çünkü kazanmak istiyordum. Sayı atıyor olmam, istatistiklerim çok umurumda değildi. Maçları çok küçük sayı farklarıyla kaybediyorduk. Sonra bir de sakatlandım. Sonunda da Ocak ayında Bourg’a gittim. Zaten o sezon 18 maç kaybetmiş haldeydiler. İkinci yarı bunu 9-9’a çevirdik. Düşme postasından çıkmamıza bir maç kalmıştı. Ama ben tüm bunların bir nedeni olduğuna inanıyorum. Bence bir basketbolcu ve birey olarak büyümem için bunları yaşamam şarttı. Bir insan olarak kendime ilişkin bazı şeyleri değiştirmem gerekiyordu. Geçen sene Frankfurt’ta insanlara galip gelmeyi başaran bir oyuncu olduğumu da gösterdim. Yeteneğim de her zaman ortadaydı zaten. Yalnızca bir sistemin içinde olmam gerekiyordu. İyi bir koça ve çevremde beni tamamlayacak iyi oyunculara ihtiyacım vardı. Bu şartlar ortaya çıkınca dünyaya neler yapabileceğimi gösterdim.
Sen hazır bahsetmişken, Almanya’ya gidişinden ve Fraport’la European Cup’ı kazanmadan söz edelim. Demin bahsettiğin değişiklikleri hissettin mi orada?
Kesinlikle.
Artık Banvit’tesin. Ligimizdeki üçüncü yılın. Bence artık sana bu ligde tecrübeli bir isim diyebiliriz. Banvit’e gelişinden sonra medyada yetenekli ama kaybeden bir oyuncu olduğun söylendi. Neticede oynadığın son iki takım düşmüştü. Ama şu an inanılmaz bir sezon geçiriyorsun. Bütün istatistiklerin göz kamaştırıcı. %52 saha içiyle 22 sayı ortalama. Ne değişti?
Evet, artık bu ligin tecrübeli bir oyuncusuyum. Büyüyorum. Oyunu git gide daha da iyi öğreniyorum. Artık basketbolu daha yavaş bir tempoda görüyorum. Bu sayede oyunu daha iyi takip ediyorum. Sanırım 26 yaşın getirdiği olgunluk bu. Ne de olsa uzun süredir bu oyunun içindeyim. Avrupa’da beşinci yılım, buranın tarzına da alıştım, olgunlaştım. Bu sayede yüksek seviyede kalabiliyorum. Benim için her şey şu an tereyağından kıl çeker gibi kolay.
İnanılmaz performansların sayesinde Banvit lider oldu, üç Euroleague takımını yendi. Sen bu takımın liderisin. Bu seni heyecanlandırıyor mu?
Kazanmak beni her zaman heyecanlandırır. Takım arkadaşlarım sıkı çalışıyor, herkes bunun farkında. Her gün antrenmanda birbirimizi sınırlarımıza kadar zorluyoruz. Takım olarak yüksek seviyede oynayabileceğimize inanıyoruz. Ben bu konuda övgülerin takım arkadaşlarıma gitmesi gerektiğini düşünüyorum.
Takım olarak bu sezonki hedefiniz nedir?
Hedef olarak çok bir şey konuştuk diyemem ama şu kesin, şampiyonluklar yaşamak istiyoruz. Aynı zamanda Şampiyonlar Ligi’nde oynuyoruz. Bu işin ne kadar zor olduğunun, bunun için ne kadar çok çalışmamız gerektiğinin farkındayız. Hedefimiz her gün daha iyi gitmek, bir önceki güne kıyasla gelişmek.
Senin hedeflerine gelelim. Euroleague takımlarına karşı ne kadar iyi oynadığını gördük. Sence Euroleague’de oynamaya hazır mısın?
Ben oyun olarak bana fırsat verilen en yüksek seviyede oynamaya hazırım. Yakın zamanda tempomun düşeceğini sanmıyorum. Euroleague’in çok iyi birçok oyuncuyla dolu olduğunun farkındaydım. Euroleague tecrübem yok ama bu gezegende beni kimsenin savunabileceğini düşünmüyorum. Durdurulamaz hissediyorum. Bir sonraki seviyeye çıkmaya hazırım.
NBA’i aklından çıkardın mı peki?
Hayır. NBA kesinlikle ve hala aklımda.
Geçtiğimiz günlerde bir Galatasaray taraftarı sana Twitter’dan sarı-kırmızılı formayı giymeni istediğini söyledi. İlginç bir cevap verdin. Barcelona’nın guard araması hakkında da bir tweet attın. Banvit, Euroleague seviyesine çıkardığı oyuncularla bilinen bir ekip. Bence tüm bunlar Euroleague’i bir sonraki adım olarak gördüğüne işaret ediyor. Katılıyor musun?
Katılıyorum. Euroleague benim için şüphesiz bir sonraki adım olacak. Twitter’da eğlenmeyi, taraftarlarla iletişime geçmeyi seviyorum. İnsanlar bana Galatasaray ya da başka bir Euroleague takımına gidip gitmeyeceğimi sürekli soruyor. Şu an Banvit’teyim, bundan başka bir şey söyleyemem.
Son olarak yeniden şimdiki takımına dönelim. Kariyer sezonunu geçiriyorsun. Takım iyi durumda. Mutlu musun, nasıl hissediyorsun?
Çok mutluyum. Banvit çok iyi bir organizasyon. Aile gibiyiz. Bizimle ilgileniyorlar. Beslenmemizden masajımıza her konuda bize yardımcı oluyorlar, fiziksel olarak en iyi durumda olmamız için çabalıyorlar. Daha önemlisi, burada özgürüz. Kendimiz olmamız için, eğlenip rahatlamamız için bize alan bırakılıyor. Bandırma küçük bir şehir, yapacak çok bir şey yok ama insan evinde hissediyor. Küçük bir yer, hep beraber takılıyoruz, bence burayı özel yapan bu beraberlik.
Koçun hakkında ne düşünüyorsun?
İşinde çok iyi. Saso harika biri. Basketbol konusunda bana çok katkı yaptı. Tek amacı bana yardımcı olmak, kariyerimi bir sonraki seviyeye çıkarmak. Bence Euroleague seviyesinde bir antrenör. Bana her gün Avrupa’nın en iyilerinden biri olabileceğimi söylüyor. Türkiye’nin en iyisi olduğumu, buna göre çalışmam gerektiğini, oyuncu ve insan olarak kendime yakışanı yapmamı telkin ediyor. Ben de her gün daha da iyi olmak, takım arkadaşlarımı daha da çok parlatmak için elimden geleni yapıyorum.
Maskeyi takmaya daha ne kadar devam edeceksin? Sana artık Banvit’in Batman’i diyenler var.
Yani rahatsız değil ama rahat da değil. Siyahi bir oyuncu olduğum için normalde de birçok lakap duyuyorum. Şu an maskeyi yalnızca koruma amaçlı takıyorum. Doktor 4-5 hafta takmam gerekebileceğini söyledi. Bu seviyede oynamaya devam edersem, daha ne kadar gerekir göreceğiz.