By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Yaz döneminde takımı Saso Filipovski’ye emanet eden Banvit, şimdiye kadar oldukça başarılı bir hamle yapmışa benziyor. Hem Spor Toto Basketbol Süper Ligi hem de FIBA Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde yoluna dolu dizgin devam eden Bandırma ekibinde bu başarının en büyük pay sahibi ise Filipovski.
Başarılı antrenör, Eurohoops’a özel ve samimi bir röportaj verdi. Banvit dönemi, kariyeri, hedefleri ve daha birçok önemli konuda birçok önemli açıklama yaptı.
İşte Filipovski’yle yaptığımız keyifli röportaj:
-Bildiğimiz kadarıyla profesyonel olarak basketbol oynamadınız. Basketbolla ilişkiniz nasıl başladı ve koç olmaya nasıl karar verdiniz?
Basketbol oynadım ama küçükler seviyesinde basketbol oynadım. Çok da iyi bir takımımız vardı. Union Olimpija… Orada forma giyiyordum ve Slovenya’da beş kez şampiyon olduk. Çocuklar ve gençler kategorilerinde. Daha sonra Slovenya’nın ikinci liginde oynadım ama bir oyuncu olarak yeterli olmadığımı ve başarılı olamayacağımı anladığımda koçluk işini düşünmeye başladım. Koçluk konusunda ilk olarak Union Olimpija ile bağlantı kurdum. İlk önce genç takımda bir yıl görev aldım ve aynı zamanda spor fakültesindeydim. Daha sonra asistan oldum. 12 yıl boyunca Olimpija’daydım ve ilk olarak asistan koç daha sonra da koç olarak görev aldım. Daha sonra Rusya, İtalya, Polonya’da çalıştım ve şimdi Türkiye’deyim. Koç oldum çünkü bu oyunu çok seviyorum. Çok güzel, çok akıllıca bir oyun. Sadece koşmayı düşünmemelisiniz. İyi psikolojik ve sosyal yetenekleriniz de olmalı. Kısacası bu hayat. Her gün yeni karışıklıklar ve birçok meydan okuma… Bu yüzden koç olmaya karar verdim.
-Uzun süre asistan koç olarak görev aldıktan sonra ilk koçluk deneyiminizde şampiyonluk yaşadınız. Daha sonra Turow, Roma ve Rostov’da çalıştınız. Aynı zamanda Turow’dayken ikinci yıl yılın koçu seçildiniz ama son şampiyonluğunuzdan 10 yıl geçti. Şampiyon olmayı özlemiş olmalısınız?
Evet, kesinlikle. Koçluk aynı zamanda bekleme işi. Sıkı çalışmalısınız ve sabırlı olarak sonuçları da beklemelisiniz. Tıpkı bir ağaç gibi. Elmalar her ay ağaçtan dökülmez. Bu ağaç için çalışmalısınız ve onun bakımını yapmalısınız. Bu sayede iyi elmalar alabilirsiniz. Koçlukta da böyle. 20. yılda şampiyon olmayı başarmıştım. Aynı zamanda Avrupa’da da son 16’ya kaldık ve ülke kupasını da kazandık. Ama kariyer oluşturmak böyle bir şey. Kazanmak, kaybetmek, işi almak, işi kaybetmek… Sizi güçlü yapanlar da bu deneyimler. Çok şey öğreniyosunuz. Burada da her gün bir şeyler öğrenebiliyorum. Harika koçlar, harika oyuncular var ve bu yüzden Türkiye’de yeni şeyler öğrenmek ve kendimi geliştirmek için harika bir fırsatım var.
-Genç bir koçsunuz ancak CSKA, Olimpija, Roma ve Gora’daki asistanlık yıllarınızdan EuroLeague tecrübeniz var. Bu tip tecrübelerin her zaman avantajı vardır diye düşünüyorum?
Evet tabii ki. Kelimeler öğretici değil. Deneyimler öğretici. Bu okuldan tamamen farklı. Okulda önce ders çalışırsınız sonra sınavlarınız olur. Hayatta ise önce sınav olursunuz sonra öğrenirsiniz. Aradaki fark bu. Tabii ki tecrübeler çok önemli.
-Banvit’e geçelim. Banvit gibi her zaman ligin önemli takımlarından biri olmuş bir takımla geçirdiğiniz dört ayı nasıl analiz edersiniz?
İlk önce şunu söylemeliyim ki bu çok iyi bir organizasyon. Patronlarımız iş adamları ve paralarının kıymetini biliyorlar, parayı camdan savuran kişiler değiller. Bu yüzden tüm bu işleri onar yönlendiriyor ve iş adamları olmaları sebebiyle insanların arasındaki ilişkinin çok çok önemli olduğunun farkındalar. Bu yüzden bir aile gibiyiz. Buradaki insanlar birbirlerine çok bağlı, konuşuyorlar, diyalog kuruyorlar. Bu yüzden ben de iyi hissediyorum. Bizim için önemli bir şans. İyi hissediyoruz ve iyi hissettiğinizde de daha fazlasını verebiliyorsunuz. Şu anda iyi gittiğimizden dolayı mutluyum ve herkes de mutlu. Bizi 40 dakika boyunca coşkulu bir şekilde destekleyen çok popüler taraftarımız var. Rakip takımlar için bizim sahamızda oynamanın zor olduğunu biliyoruz. İçeride oynamayı seviyoruz.
-Bu yılki takım oluşturulduğunda kimse Banvit’in bu kadar başarılı olmasını beklemiyordu ancak şimdiye kadar muhteşem bir sezon geçirdiniz. Bu başarılı performansınızı nelere bağlıyorsunuz?
Bu bir yapboz gibi. Bu yüzden birçok şey bize bu sonucu verdi. Tabii ki ilk olarak kulüpte çalışan insanlarla harika ilişkilerin olması bizim iyi hissetmemizi sağlıyor. İkincisi ise oyuncularım. Oyuncularım birbirlerine uyum sağladı. Mücadele etmeyi ve oynamayı seviyorlar. Oyunu öğrenmeyi seviyorlar. Oyuncuları seçme konusunda şansımız yaver gitti. Daha sonra ben ve ekibim geliyor. Çok iyi asistanlarım var. Ertan Bedir gibi iyi bir asistan koçum var, oyuncularıma iyi bakan fizyoterapistlerim var. Çok seyahat ediyoruz, zorlu seyahatler yapıyoruz ve otobüste çok vakit geçiriyoruz. Bu yüzden oyuncularımız için en iyisini yapıyorlar. Tüm bu küçük parçaların, iyi ilişkilerin ve pozitif atmosferin bize iyi sonuç verdiğini söyleyebilirim. Tabii ki havalanmıyoruz. Ayaklarımız yere basıyor. Birçok iyi takım olduğunun farkındayız ve adım adım gidiyoruz. Rakiplerimize saygı duyuyoruz. Şu anki pozisyonumuza saygı duyuyoruz. Her maç bir şeyler öğreniyoruz ve bu harika takımlarla rekabet ettiğimiz için mutluyuz.
-Şu ana kadar harika bir performans gösterdiniz ve üç EuroLeague takımını mağlup ettiniz. Gelecekten hedefiniz neler?
Hedefimiz adım adım gitmek. Oyuncularıma her yolculuk bir adımla başlar diyorum. Daha sonra ise önemli olan şey bir adım daha atmak. Bu yüzden bu adım adım gitme psikolojisini seviyorum. Hırslı olmamız güzel çünkü hırs olmadan kendinizi ileriye itemezsiniz ve motivasyon olmadan bir şeyleri başarmak zor. Oyuncularımdan çok şey bekliyorum. Kendimden çok şey bekliyorum ve her maç için çok hazır olmamız gerektiğinin farkındayım. Her maçı kazanmak için oynuyoruz. Her maç kendi oyun sistemimizi uygulamak ve takım basketbolu oynamak istiyoruz. Hedefimiz bu. Büyümek, gerçekten iyi basketbol oynamak, dakikaları paylaşmak, topu paylaşmak ve yapabildiğimizin en çoğunu yapmak.
-Genç oyuncularınızdan bahsetmek istiyoruz. Genel olarak genç Türk oyuncular önemli olmayan anlarda maçlara giriyorlar. Siz ise onları maçın ortasında ve önemli anlarda kullanmaktan çekinmiyorsunuz?
Banvit, genç oyunculara çok önem veren bir yapı. Basketbol okulumuz var ve İzmir’de de yeni bir basketbol okulu gelişiyor. Kulübümüzdeki insanlar genç oyuncuları seviyorlar. Onlar geleceğimiz. Tabii ki hem sonuç almak hem de genç oyuncuları geliştirmek gerçekten çok zor. Çünkü hepimiz biliyoruz ki genç oyuncu gelişmek istiyorsa hatalar yapmalı. Genç oyuncular sadece hataları aracılığıyla öğrenebilirler. Öte yandan sadece hata yapıp bunlardan ders çıkartmazlarsa da gelişemezler. Bu da bir baskı olacağı anlamına geliyor. Ben genç oyunculara sadece genç oyuncularmış gibi davranırsak onların gelişemeyeceği kanısındayım. Yani kısacası onlara yetişkinlermiş gibi de davranmalıyız ve onların genç olduğunu ama olgunlaşmaları gerektiğini de akıllarımızdan çıkartmamalıyız. Tabii ki bizim de çok genç oyuncumuz var. Bazıları çok sıkı çalışıyorlar. Bazıları çok fazla oynama süresi bulamıyorlar. Bu almakla vermek arasındaki bir dengenin sonucu. Sıkı çalışmak ve süre almak arasında da bir denge var. Şimdiye kadar Metehan’ın ciddi bir genç yetenek olduğuna inanıyorum. Tabii ki Tolga’nın da gelmesini bekliyoruz. Ne yazık ki bu sezona sakat başladı ama bizim birçok genç oyuncumuz var ve onlar da gelişiyorlar.
-Genç oyuncu konusunda üst düzey diyebileceğiniz isimler hangileri? Tolga Geçim? Era Akyüz de harika işler yapıyor ve sadece 16 yaşında. Onun geleceğini parlak görüyor musunuz?
Tabii ki, Erkin Şenel, Metehan, Emir… Cem de buradaydı ve şimdi Bandırma Kırmızı’da forma giyiyor. Sert antrenmanlara ihtiyaçları var. İtilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Ve öte yandan daha fazla süreye de ihtiyaçları var. Süre almadan gelişemezler. Bu yüzden onlara şans vermek ve onlara hem bir şeyler öğretmek hem de sorumluluk almalarını sağlamak arasında bir kombin yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü basketbol kazanmayı da içeriyor ve kazanmak için de olgun ve akıllı olmalısınız.
-Tolga’nın sakatlığından bahsedecek olursak, yakın gelecekte oynaması mümkün mü?
Hayır, şu anda tedavisi iyi gidiyor ama adım adım gitmesi gerek. Küçük bir gelişim gösterdi ve şu anda sanki sezonun başında gibi. İyileşmesi için zamana ihtiyacı var.
-Jordan Theodore hakkında neler düşünüyorsunuz? Şu ana kadar lige damga vurdu ve kariyerinin en iyi sezonunu geçiriyor.
Jordan’ın takımımızın kalbi olduğu bir sır değil. Oyun kurucu demek organizatör demek, sayı atabilen demek, topu saklayabilen demek, topla hücum edebilen demek. Bu yüzden onun çok çok olgunlaştığını düşünüyorum. Takımımda olduğu için mutluyum. Topu paylaşmayı biliyor ve aynı zamanda kritik anlarda topu eline alıyor. Çok rekabetçi. Basketbola aç ve bu da çok motive edici. O bir kazanan. Bir profesyonel ve çok sıkı çalışıyor. Basketbolu seviyor. Günün 24 saati basketbolla yaşıyor. Bu yüzden onun önünde büyük bir gelecek olduğuna inanıyorum. Böyle devam eder ve bu profesyonelliğini korursa onu Avrupa’nın üst seviye takımlarında hatta belki de NBA’de görebiliriz.
-Banvit’te harika bir sezon geçiren Itoudis, daha sonra CSKA‘ya gitmişti ve geçtiğimiz yıl da EuroLeague şampiyonluğunu kazandı. Siz ise Itoudis’in Banvit’teki başlangıcını geçmeyi başardınız. Şimdilik konuşmak için erken ama insanlar şimdiden EuroLeague’de güçlü bir bütçeyle neler yapabileceğinizi tartışmaya başladı. Siz kendinizi daha üst seviyelerde görüyor musunuz?
Tabii ki! Ben de açım. Bir gün EuroLeague’de mücadele etmeyi arzuluyorum. İnanıyorum ve umuyorum ki bir gün şampiyonluklar için savaşacağım. Ama daha önce de dediğim gibi, koçluk aynı zamanda beklemek demek. Sırada beklemelisiniz. Sizin sıranız gelene kadar beklemelisiniz. Daha sonra bu şansı kullanmalısınız. Şu anda Türkiye’de olmaktan dolayı çok mutluyum. Kulübümde mutluyum. Açım ve aynı zamanda sabırlıyım. Benim zamanım geldiğinde de bunu kullanabildiğim kadar kullanmaya çalışacağım.
-Kariyerinizdeki en zorlu ligde mücadele ediyorsunuz ve Obradovic, Perasovic, Ergin Ataman ve David Blatt gibi Avrupa’da kupa kazanmış koçlara karşı çalışıyorsunuz. Bu sizi heyecanlandırıyor mu?
Fazlasıyla! Bu adamlardan çok şeyler öğrendim. Bu isimlerin yanında çok iyi bir Türk koça daha büyük saygı duyuyorum. Tofaş’ın koçu Orhun Ene’ye. Çok iyi bir koç. Bu ligde üst seviye ve orta seviye koçlar var. Onlarla rekabet ettiğim için ve bu üst düzey isimlerden bir şeyler öğrenebildiğim için mutluyum.
-Çok zorlu ve yoğun bir sezon geçiriyorsunuz ama boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
Psikolojiyi seviyorum. Bazı kitaplar okuyorum, bazı filmler izliyorum. Aynı zamanda fizik, kuantum fiziği ve metafiziği de seviyorum. Bu psikolojinin bir parçası. İnsan, toplum ve insanın sahip olduğu güçlere dair enerjisi. Bunlar benim sevdiğm şeyler. Ve boş zamanlarımda da psikoloji öğreniyorum.
-Son olarak Bandırma’da hayat nasıl gidiyor?
İnsanların çok çok kibar olduklarını söyleyebilirim. Bize çok iyi bakıyorlar. Neye ihtiyacımız olursa olsun bize yardım etmeye çalışıyorlar. Ayrıca İngilizce bilmemelerinden dolayı size tarif edememelerine rağmen gitmeniz gereken yere kadar sizinle yürüyorlar ve size o yeri gösteriyorlar. Basketbolu çok seviyorlar. Kısacası takımdaki herkesi tanıyorlar. Küçük ama rahat bir şehir. Her şey beş dakika uzağınızda. Dükkanlar var, spor salonları var. Fitness için harika bir tesisimiz var. Ayrıca salonumuz 24 saat açık. Burada çok iyi hissediyorum. Benim için iyi olan bir başka şey ise trafik yok! İstanbul’da arabanın içerisinde saatlerce bekliyorsunuz. Bu sayede zamanınızı arabada geçirmediğinizden daha çok boş zamanınız oluyor. Deniz kenarına gitmek isterseniz de yakınlarda Erdek var. Bursa da yakın. Kısacası güzel, rahat bir şehir ve çok iyi insanlar var.