by Buğra Uzar & Semih Tuna / info@eurohoops.net
Spor Toto Basketbol Süper Ligi’nin dişli ekiplerinden Tofaş, bu sezonun en flaş transferlerinden birine imza attı ve NBA patentli Chris Copeland’ı kadrosuna kattı.
Amerikalı yıldız Copeland, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi ve Tofaş’ı seçme sebeplerini, kariyerine dair öne çıkanları ve çok daha fazlasını samimi bir şekilde anlattı.
–New York Knicks ile iyi bir dönem geçirdin, Indiana Pacers‘la da başarılıydın. Senin için NBA’de değerli bir parça demek yanlış olmaz. Peki neden Avrupa’ya dönmeyi tercih ettin?
Avrupa’ya geri dönmeye karar verdim çünkü burada oynadığım zamanlarda çok keyif almıştım. Yüksek seviyede basketbol oynanıyor ve benim için şu zamanlarda burada olmak daha iyiydi.
-Tofaş dışında başka teklifler de aldın mı ve neden Tofaş’ı tercih ettin?
Evet, Tofaş dışında da teklifler aldım. Ama Tofaş’ı tercih ettim çünkü koçu ve koç ekibini tanıyorum. Ayrıca Tolga Öngören’i de biliyorum ve tanıyorum. Uzun süre önce Almanya’da onun takımlarına karşı oynadım. Her zaman iyi ilişkimiz oldu ve ben de rahat olmak istediğim bir ortamda olmayı tercih ettim.
-Tofaş, Türkiye’deki en iyi organizasyonlardan birisi ve gün geçtikçe daha sağlam bir yapı inşa ediyorlar. Şimdilik sadece birkaç maça çıkmana rağmen hem koç Orhun Ene hem de yeni takım arkadaşların hakkındaki izlenimlerin neler?
Koçumuz harika bir koç. Onun gibi biri için oynayabiliyor olmak benim için büyük bir şans. Hem basketbolu anlıyor hem de oyuncuları doğru şekilde motive ediyor. Çok pozitif bir koç ve harika bir lider. Takım arkadaşlarımla birlikte olduğum için de heyecanlıyım. Takımdaki herkesin oyun bilgisi gerçekten çok yüksek ve bu da oynamayı kolaylaştırıyor. Benim açımdan da hem karakterlerini hem de insan oluş şekillerini sevdiğim insanlarla beraberim. Bu grupla beraber olmak güzel.
-Peki adaptasyon süreci nasıl gidiyor?
Adaptasyon süreci gayet iyi gidiyor. Her geçen gün daha iyiye gidiyorum. Buradaki insanlardan öğrenmeye devam etmek istiyorum ve gelişimimi sürdürmek istiyorum.
-Buraya gelmeden önce Türkiye Basketbol Ligi ile ilgili neler biliyordun?
Her zaman Türkiye liginin harika bir lig olduğunu biliyordum. Ama gerçekten oynayana kadar çok fazla şey bilemiyorsunuz. Şimdi burada oynama şansı yakaladım ve burada oynayacağım için de heyecanlıyım.
-Avrupa kariyerin boyunca iniş çıkışlar yaşadın. Örneğin Almanya’da harika bir kariyerin oldu ve takımla müthiş bir bağın vardı ancak İspanya’da işler istediğin gibi gitmedi. Avrupa kariyerin hakkındaki düşüncelerin neler?
Kariyerimde düşüşler de var ama bence çıkışlar daha fazla. İspanya’da biraz bocaladım ama daha sonra yoluma devam ettim. Hollanda’ya, Almanya’ya ve Belçika’ya gittim. Bence daha çok iyiye gittim, yani çok fazla iniş çıkış yaşamadığımı düşünüyorum. Oraya gittiğimde çok gençtim ve adapte olmak zorundaydım. Öğrenecek çok şeyim vardı. Bu yüzden ilk gittiğim yer olan İspanya’dan sonra gittiğim her ülkede daha iyi oldum
-NBA her basketbolcunun en büyük hayalidir ve sen bu hayali başardın. İlk kez NBA maçına çıktığında neler hissettin? Ayrıca “Basketbolun Mekke’si” olarak da bilinen Madison Square Garden’da birçok maça çıktın ve hatta taraftarlar birçok kez adına tezahüratlar yaptı. Bu nasıl bir duygu?
Harikaydı. Benim için bir hayalin gerçeğe dönüşmesiydi. Çok duygusaldı. Takımda olacağım söylendiğinde Tanrı’ya şükrettim ve aileme destekleri için teşekkür ettim.
Garden’daki taraftarların benim adıma tezahüratlar yapmaları inanılmaz bir duyguydu. Ben New Jersey’de doğdum ve orada büyüdüm. Büyürken de sürekli olarak New York Knicks‘i izledim. Takımda olmak ve büyük birer basketbol hayranı olan ve basketbolu çok iyi bilen Knicks taraftarının adıma tezahüratlar yapması harikaydı. Onların sevgisini ve saygısını kazanmak için gerçekten sahada bir şeyler vermelisiniz. Bu yüzden bu olayı yaşamak benim için çok özeldi.
Zor bir soru gerçekten. Bence eşleşmesi en zor oyuncu Paul George. Bir dönem takım arkadaşı olsak da onunla karşı karşıya da oynadım. Onu savunmanın zor kısmı sadece onu bire bir savunmanız değil ki bu da oldukça zor ama aynı zamanda diğer tarafta onun üzerinden sayı da atmak zorundasınız. Bence ligin en iyi savunmacılarından birisi ve savunması da gerçekten çok zor. Ona karşı oynarken sahanın her iki yanında da çok fazla enerji sarf etmek zorundasınız. Ve aynı zamanda sizi bitiriyor.
-Bu üzücü bir konu ama 13 yaşındayken idolün olan ağabeyini kaybettin. Bu senin basketbolla olan ilişkini nasıl etkiledi?
Benim daha çok savaşmamı ve daha sıkı çalışmamı sağladı. Çünkü onun en büyük hayali benim NBA’de oynamamdı. O vefat ettikten sonra bunu gerçekleştirmek için daha da sıkı çalıştım.
-Peki kariyerinin en favori anını seçmeni istesek?
Çok kolay bir cevap. Madison Square Garden’daki ilk maçım. Annem oradaydı. Sonunda NBA’e adım atmayı başarmıştım. Maçtan sonra anneme kocaman sarıldım. Bu anın üstüne çıkabilecek bir an asla yok.
-Unutamadığın bir maç var mı?
Yine aynı maç. İlk maçım (Gülüyor). Çok fazla oynamadım. Belki birkaç dakika sahada kaldım. Ama bu benim NBA’deki ilk maçımdı. NBA’e gelebilmek için çok beklemiştim. Miami Heat‘e karşı oynuyorduk ve farklı kazanmıştık. Heat‘in LeBron James, Dwyane Wade ve Chris Bosh’lu zamanlarıydı. Çok önemli bir galibiyetti. Madison Square Garden’daydı. İki dakika civarı oynadım, sahaya adımımı attım. İlk şutumu kaçırmıştım (Gülüyor). Orada olmak harikaydı.
-NBA’de forma giyerken bir gece kulübünde bıçaklandın. Sence bu olay senin üzerinde haksız bir kötü şöhret oluşturdu mu?
Hayır, pek sanmıyorum. Tabii ki benim hakkımda kötü düşünen insanlar vardır ama bu olaydan önce de benim hakkımda kötü düşünen insanlar vardı. Her zaman herkesi memnun edemezsiniz. Ama ben benimle tanışan hiç kimsenin beni sevmeyeceğini düşünmüyorum.
-Son olarak bir sonraki hedefin ne? NBA’e gitmeyi düşünür müsün? EuroLeague senin için bir seçenek mi?
Benim bir sonraki hedefim burada kazanabileceğim kadar çok maç kazanmak. Tekrar NBA’e dönebilirsem bu benim için harika olur. Ama burada olmaktan mutluyum. Her geçen gün daha iyi olmak istiyorum ve bunun için çalışacağım. EuroLeague için neler olacağını göreceğiz.