by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Galatasaray Odeabank’ın keskin nişancısı Jon Diebler, Galatasaray Dergisi’nin 162. sayısına özel bir röportaj verdi.
ABD’li skorer basketbola başlama hikayesinden iyi bir şutör nasıl olmalı sorusuna, Galatasaray’a gelişinden Abdi İpeçi Arena’da maça çıkmanı nasıl hissettirdiğine pek çok soruya içtenlikle cevap verdi.
Diebler’ın röportajından öne çıkanlar ise şunlar:
“ANNEM BASKETBOL KONUŞMAMIZA İZİN VERMEZDİ”
Sadece babam değil ağabeyim de aynı takımdaydı. İki sene onunla da beraber oynadık. Babam da antrenörlüğümüzü yapıyordu. Antrenmanlar bu nedenle çok sert geçiyordu. Oyuncu olarak gelişimime çok yardımcı oldu. Benden beklentileri çok yüksekti. Hata yaptığımda başım belaya giriyordu. Rekabetçi kişiliğimi geliştirmeme yardımcı oldu. Basketbolumun ve kişiliğimin büyümesini sağladı. Evde ise durum tam tersiydi. Annem basketbol konuşmamıza izin vermiyordu. Salonda yaşananlar orada kalıyordu.
“BİR SONRAKİ ATIŞINIZI ETKİLEMEMELİ”
İyi bir şutör olmanın yolu bence sadece kendine güven ve “bir sonraki şut” zihin yapısına sahip olmak. Herkes şut kaçırıyor ve kaçırmaya da devam edecek… Önemli olan kaçırdıklarınızın üstünde durmamak. Bana her zaman “Bu şutu kaçırdın şimdi sırada bir sonraki var” mantığı aşılandı. Babam her zaman pozisyonda şut için imkan varsa her zaman bu şutu kullanmamı söylerdi. Eğer şutunuzda rahatsanız ve antrenmanlarda bunun üstüne çok çalışırsanız maç içinde bir sıkıntı yaşamıyorsunuz. Bazı maçlarda sekizde yedi ile oynayabilirsiniz. Bazı karşılaşmalarda ise sekizde sıfır… Sadece çalışmalarınıza odaklanmalısınız. Ayrıca maç içinde de kısa bir hafızanız olmalı. Şutu attıktan sonra unutmalısınız. Kaçırsanız da isabet bulsanız da… Bir sonraki şutunuzu bir öncekinin etkilemesine izin vermemelisiniz.
“OLDUĞUM YERDEN MUTLUYUM”
İkinci turda Portland tarafından draft edilecek kadar şanslıydım. İlk senemde yurtdışına giderek harika bir tecrübe yaşadım. Yunanistan’da Panionios’ta çok güzel bir yıl geçirdim. Orada Georgios Bartzokas ile çalışma fırsatını yakaladım. Şimdi Barcelona’nın başında harika bir koç. Gelişimime büyük katkı sağladı. İlk senemde onunla çalışmış olmam büyük şans. Sezon bittikten sonra NBA’de Yaz Ligi’ne gittim ama Karşıyaka’ya imza attım. Ondan sonrası da bildiğiniz gibi… Her zaman “farz edelim” diyebilirsiniz. Şimdi olduğum yerden inanılmaz mutluyum. Amerika dışındaki kariyerimin gelişimi beni oldukça tatmin etti. .
“HEYECANIMI KAYBETMEDİM”
Ergin Ataman’a karşı da çok maça çıktım. Kafasına hiçbir şeyi takmadan takımına basketbol oynatan harika bir koç. Kendisine saygım çok büyük. Dört senede kendisine karşı çok maça çıktım. Aynı şekilde Sinan Abi’yle de… Kendisine saygım çok büyük. Vlado da burada üçüncü senesinde. Maç içinde karşılıklı pek çok kez oynadık. Buraya gelmek için çok heyecanlıydım. Herkes Galatasaray taraftarını biliyor. Nasıl destek sağladıklarının farkında… Bu da çok önemli. Gelmeden önce bu fırsat için çok heyecanlıydım. Bu heyecanımı da kaybetmedim.
“HATA YAPARSANIZ SİZE ÖDETİYORLAR”
Euroleague gerçekten inanılmaz bir ortam… Geçen seneki formatta bile bütün karşılaşmalar çok zordu. Deplasman maçlarını söylemiyorum bile. Kendi sahanızda sürekli harika takımlarla karşılaşıyorsunuz. EuroCup’ta da çok iyi takımlar var ama seviye farkı anlatılamayacak seviyede. Geçen sene Euroleague’den elenen takımlar Eurocup’a düşüyordu. Bu sene için konuşurken “kolay” maç yok. İç sahada ya da deplasmanda oynamanız fark etmiyor. Bütün rakipler çok kaliteli. 16 iyi takım var ve herkes birbirini yenebilecek seviyede basketbol oynuyor. En büyük fark da hücumda ya da savunmada hata yaparsanız size bunu ödetiyorlar.
“İPEKÇİ’DE OYNAMAK ÇILGINCA”
Abdi İpekçi’de oynamak gerçekten farklı hissettiriyor. Bu salonda çok maça çıktım ama bu sene Galatasaray taraftarı ile bambaşka bir havada geçiyor. Onları benim yanımda görmek çok güzel bir duygu. Uzun seneler onlara karşı oynadım. Karşıyaka’da 2013’teki playoff eşleşmesi… Hayatımda ilk defa böyle bir atmosferi tecrübe etmiştim. Kendi kendime “Bu çılgınca” diyordum. Karşıyaka’da da iyi bir taraftarımız vardı. Hakkını yemek istemem. Fakat buraya gelip taraftarları yanımızda görmek bize çok yardımcı oluyor. Bu seneki takvim gereği bazen olmamız gerekenden daha yorgun halde maça çıkıyoruz. Onların destekleri bize ekstra enerji veriyor.
“ZORLAMA BİR ŞEYLER YAPMAYA GEREK YOK”
Aslında gizli bir atletikliğim var. Benim açımdan konuşursak; çok fazla şey yapmaya çalışmamam gerektiğinin farkındayım. Görevimin ne olduğunu biliyorum. Zorlama bir şeyler yapmaya gerek yok. Sahip olduğumuz oyuncularla hücumda zorlama bir şeyler yapmak bana göre değil. Takımda herkesin kafasında da bu var. Bazı anlarda takıma katkı sağlamak için normal oyun düzeninden çıkıyoruz. Roller belirlenmiş durumda.
“KENDİ ŞARTLARIMLA EMEKLİ OLMAK İSTİYORUM”
Euroleague şampiyonluğu kazanmayı çok isterim. Daha gerçekçi ve bana bağlı olan ise emekliliğimi kendi şartlarımda belirlemek. Sakatlık ya da başka şeyler nedeniyle basketbolu bırakmak istemiyorum. Bu oyuna hayatımı verdim. Ayrılırken de kendi kararım olmasını istiyorum. Kendi istediğim zaman bitirmek için dua ediyorum. Aynaya baktığım zaman “Bu oyuna her şeyimi verdim. Bundan sonrası için de ne gelecekse mutlu olacağım” demek istiyorum.
Kaynak: galatasaray.org