Kyle Wiltjer: “Sam Dekker ve Tyler Ennis’i Türk Telekom’a Gelmeye Zorladım”

2020-12-09T10:07:54+00:00 2020-12-09T10:07:54+00:00.

Mehmet Bahadır Akgün

09/Ara/20 10:07

Eurohoops.net

Türk Telekom’un skorer yıldızı Kyle Wiltjer, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

By M. Bahadır Akgün & Buğra Uzar / info@eurohoops.net

Türk Telekom’un Kanadalı yıldızı Kyle Wiltjer Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

Kariyer hedefleri, takımının Basketbol Şampiyonlar Ligi ve ING Basketbol Süper Ligi’ndeki gidişatı, karantinada yaşadıkları ve çok daha fazlası hakkında çok samimi açıklamalarda bulundu.

Huzurlarınızda Kyle Wiltjer ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…

– Coronavirüs salgını nedeniyle çok farklı bir sezon oluyor. Normal rutinlerine bu beklenmedik ve görülmedik sezonda nasıl devam ediyorsun?

– Evet, kesinlikle farklı bir yıl. İnsanlar, bazı oyuncular virüse yakalanıyor. Uyum sağlamanız gerekiyor. Hâlâ oynayabildiğimiz için şanslıyız. Zorlu bir sezon ve insanların COVID-19 testleri pozitif çıkıyor fakat basketbol oynamaya devam edebildiğimiz için mutluyuz. Çünkü geçen yıl sezon tamamlanamadığında ertesi yıldan ne bekleyebileceğimizi bilmiyorduk. Oynayabildiğimiz için mutluyuz ve 12 oyuncumuz da olsa 5 oyuncumuz da olsa her maçı ciddiye almalıyız. Elimizden geleni yapıp yeteneklerimizi en iyi şekilde göstermeye çalışıyoruz.

– Coronavirüs salgını zihinsel olarak da farklı zorluklar doğurdu. Sürekli dikkatli olmanız gerekiyor, çok seyahat ediyorsunuz. Bu da riski artırıyor. Bu sezon zihinsel sağlığını nasıl koruyorsun? Ekstra bir şey yapıyor musun?

– Hayır, ben buradayım ve eşim burada olduğu için çok şanslıyım. O da hamile. Onun için dikkat ediyorum. Bizim için heyecan verici bir dönem. Mümkün olduğunca güvende kalmaya çalışıyoruz. Markete gittiğimizde maskelerimizi takıyoruz, Zihinsel sağlığımı korumak için de normalden çok daha fazla yemek yapıyorum. Daha öncesinde sık sık dışarıda yiyordum fakat artık evde şeflik yapmaya ve çok sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Basketbol için de bu açıdan iyi oldu.

– Bu dönemde ayrıca bazı maçlar erteleniyor. Bazı takımların bazı oyuncuları oynayamıyor. Siz de zaman zaman tam takım olarak çalışamıyorsunuz. Dediğin gibi bazı oyuncuların testleri pozitif çıkıyor. Bu konularda hem takım hem de bireysel olarak neler yapıyorsunuz? Nasıl yönetiyorsunuz bu süreci?

– Takımda bu yüzden 12 oyuncu var. Umarım bütün takımın yakalandığı bir dönem olmaz çünkü bazı takımlar, takım hâlinde yakalandı ve bu durumda herkes iki hafta boyunca oynayamadı. Bizde bir oyuncu yakalanırsa kötü tabii ki, takım için kayıp fakat uyum sağlamamız gerekiyor. Diğer oyuncuların sorumluluk alması gerekiyor, bence bu yüzden iyi bir takımız çünkü kadromuzdaki her oyuncu çok yetenekli. Bence kim yakalanırsa yakalansın her zaman farklı bir oyuncu sorumluluk alabilir.

– Geçen yıl Türk Telekom’daydın. Bu yaz da birçok oyuncu ile anlaşıldı. Türk Telekom ile ilgili neler söylemek istersin? Neden burada kalmayı tercih ettin? 

– Takımda kalmayı tercih ettim çünkü çok profesyonel bir organizasyon Türk Telekom. Koçumuz, çok tutkulu bir koç. Kazanmak istiyor. Geçen yıl sezonun bitmemesi nedeniyle halletmemiz gereken, yarım kalmış bir işimiz vardı. Tamamen yeni bir takım kurmuş olsak da kalmaya karar verdim çünkü koç Burak Gören’in takımında oynamayı çok seviyorum. Burada, bu kulüpte, bu şehirde bana çok iyi davranıyorlar. Neyin nerede olduğunu biliyorum. Burada güzel bir hayatım var.

– Takımda NBA’de oynamış büyük yetenekler var. Bu oyuncuların takıma katılmasında rol oynadın mı?

– Evet evet. Koçlarla görüşmeler yapıyorduk ve birilerini alırken yardıma ihtiyaçları olursa bana söylemelerini söyledim. Çünkü birçok bağlantım var. Sam Dekker ve Tyler Ennis’i istediklerini duyunca hemen FaceTime’dan aradım onları. Büyük bir baskı kurdum üzerlerinde. Koçlar onları almaya çalışırken nazik davranıyorlar. “Gelsen güzel olur” diyorlar. Ben onları gelmeye zorladım. Onların burada olması, gelmeye karar vermeleri muhteşem. Nick de takımda kaldı. Hepsi daha önceden tanıdığım oyuncular. Tanıdığım ve saha dışında arkadaş olduğum oyuncular ile oynamak harika.

– Tyler Ennis’in sakatlığı ne durumda şu anda? Talihsiz bir sakatlık geçirdi. Kariyerindeki ikinci büyük sakatlığı oldu. Şu anda kendisinin durumu ne? Sanıyorum sık sık konuşuyorsunuzdur.

– Evet tabii ki yıkıldı, “Keşke oynayabilseydim” diyor fakat Tyler Ennis benim hayatımda gördüğüm en iyi profesyonellerden biri. Bugün konuştuk kendisiyle. Garajını tedavisi için bir salona dönüştürdü. Ağırlıkları var, idman aletleri var, masaj masası var. Evinde ve daha şimdiden geri dönmek için çalışıyor. Sakatlandığınız zaman sezonu kapatıp hiçbir maç izlemek istemeyebilirsiniz ama o, şu ana kadar en büyük destekçimiz. Türk Telekom’un tüm maçlarını izliyor. Bu da karakteriyle ilgili büyük bir işaret. Geri döndüğü zaman hiç olmadığı kadar güçlü döneceğine eminim.

– Takımınızda sadece iyi oyuncular değil aynı zamanda harika profesyoneller var senin de söylediğin gibi. Özellikle BSL olmak üzere sezona da çok iyi bir başlangıç yaptınız. Basketball CL’de de ilk güç sıralamasında ilk sırada gösterildiniz. Tyler Ennis’in sakatlığı ve ilk iki maçtaki performansınız sonrası Basketbol Şampiyonlar Ligi’ndeki şansınız ile ilgili ne düşünüyorsun?

– Ben hâlâ şansımızdan memnunum. Tabii ki Tyler gibi bir oyuncuyu kaybetmek bize hasar verdi fakat daha önce de konuştuğumuz gibi takım karakterimizle alakalı bu durum. Sorumluluk alacak daha fazla oyuncumuz var. Son haftalarda Tyler sakatlandıktan sonra birkaç maç kaybettik ama oyun kurucunuz sakatlanınca bir anlamda yeni bir takımınız oluyor. Yeniden nasıl oynayacağınızı ve sizin için neyin doğru olduğunu bulmanız gerekiyor. Daha sonrasında maç yaptık ve birkaç antrenmana çıkabildik. Ben şansımızdan ötürü memnunum çünkü takımımız hâlâ çok yetenekli. Sahada kim olursa olsun savaşmaya devam edeceğiz.

– Keza Basketbol Şampiyonlar Ligi’nin COVID-19 nedeniyle yürürlüğe soktuğu format nedeniyle küçük bir avantajınız da var. Bu format değişikliği ile ilgili ne düşünüyorsun? Sence sizin için yararlı mı?

– Evet, ben Basketbol Şampiyonlar Ligi’nden gerçekten memnunum. Bazı oyuncular pozitif çıktığında maçlar iptal olurken belki bütün sezonu iptal edebilirlerdi fakat onlar farklı bir çözüm düşündü ve bu yeni formatı getirdiler. Şu anda bizim grubumuzda tüm takımların birer galibiyeti var. Çok rekabetçi bir format çünkü her turda altı maç var ve her maç önemli. Bugün de bir maçımız var ve çok önemli çünkü çok fazla maç kalmadı bir sonraki tura çıkmak için. Bence çok ilgi çekici bir format ve böyle bir formatı getirdikleri için mutluyum.

– Türk Telekom kadrosunda çok yetenekli oyuncular var. Sam Dekker, sen, Avrupa’nın en iyi savunmacı uzunlarından Michael Eric… Sence bu başarılı olmanız için üzerinizde ekstra bir baskı yaratıyor mu? Takvimde her takım sizin maçınızı önceden düşünüyor. Size karşı kendilerini göstermek istiyorlar. 

– Bence dışarıdan bakınca biraz ekstra baskı olabilir ama bizim açımızdan, sadece kendi basketbolumuzu oynuyoruz. Bu da gerçekten keyifli oluyor çünkü hiçbir maçı hafife alamayacağımızı biliyoruz. Bir takım son maçlarında iyi değilse de bize karşı gerçekten güçlü oynayacaklarını biliyoruz. Bu da bizi daha alarmda bir konumda tutuyor ve bize özel takımlardan biri olduğumuz için özgüven kazandırıyor. Türk Telekom’un ismini inşa etmek, itibar kazandırmak bence koçumuzun hedefi ve özellikle benim bu takımda kalmam da gösteriyor ki bizim de tabii hedefimiz bu.

– Durum Türkiye Ligi’nde de çok farklı değil. Orada da üst düzey takımlardan birisiniz. Bu sezon ligdeki şansınız ile ilgili ne düşünüyorsun? Çünkü daha yüksek bütçeli takımlar da var.

– Çok mutluyum şansımız ile ilgili. Geçen yıl tabii farklı bir takım vardı fakat bazı takımları şaşırttık. Türkiye Kupası’nda Pınar Karşıyaka gibi çok iyi bir takımı geçtik. Fenerbahçe karşısında da 3-5 sayı gibi çok düşük bir farkla kaybettik. Bu da bize bu sezon için özgüven veriyor. Böyle takımlara karşı oynarken kendimize güvenmemiz gerektiğini biliyoruz. Fenerbahçe ile geçenlerde yine oynadık ve birkaç sayı farkla kaybettik. Biz de o takımlar ile mücadele ediyoruz ve bu da bize özgüven veriyor. Özellikle de Fenerbahçe, Anadolu Efes ve Pınar Karşıyaka gibi üst düzey kulüpler ile mücadele edebilmek özgüven veriyor. Playofflarda kesinlikle bu yüzden özgüvenli olacağız.

– Önümüzdeki yıllardaki hedeflerini de sormak istiyorum. Bu yıl Türk Telekom’da oynuyorsun ve yüksek hedefleriniz var fakat NBA deneyimin de var. Geri dönüş planların veya hedeflerin var mı?

– Orası benim evim. Amerikalı oyuncular için bu tabii ki hep kurulan bir hayaldir. Çünkü aileniz ve arkadaşlarınızın yanında oynamak kadar güzel bir şey yok. Fakat ben her yılı ayrı ayrı düşünüyorum. Çaylak yılımda Houston Rockets ile oynadığımda antrenman kampına gidip takıma seçildim, o yıl şanslıydım. Daha sonra Olympiakos’a gittim. Sonra Unicaja, şimdi de Türkiye’deyim. Her yıl duruma bakıyorum ve menajerime de “Tabii ki bir gün yeniden evimde oynamayı isterim” diyorum. Fakat aynı zamanda Türkiye’yi, İspanya’yı, Yunanistan’ı da çok seviyorum. Henüz oynamadığım harika başka ülkeler de var. Bir gün yine NBA’de oynamak isterim fakat Avrupa’yı da çok seviyorum. Basketbol oynamaktan ötürü çok mutluyum ve harika zaman geçiriyorum.

-Taraftarlar olmadan oynamak hakkında neler düşünüyorsun? Bazıları bunun şutörler için iyi olduğunu söylüyor. Öyle ki bu sezon birçok üçlük rekorunun kırıldığını gördük. Bu konu hakkında neler söylemek istersin?

Kesinlikle çok garip bir durum. Ben enerjik bir oyuncuyum ve taraftarlarla bütünleşmeyi, onlarla birlikte oynamayı çok seviyorum. Bu yüzden benim için çok garip. Evimizde bir maç oynuyorduk, sanırım Hapoel Jerusalem maçıydı. Normal şartlarda bu maçta taraftarlarımız salonu doldururdu. Ve o maçta bir üçlük attığımda taraftara bağırırdım. Çok garip gerçekten. Üçlük atıyorsunuz ve hiç kimse yok. Hiç ses gelmiyor. Bizim için garip bir durum ama aynı zamanda eğlenceli bir tarafı da var. Çünkü her şeyi duyuyorsunuz. Sahada bir bir şey derse net bir şekilde duyuyorsunuz, benchten biri bir şey derse net şekilde duyuyorsunuz. Değişik bir açıdan eğlenceli oluyor tabii ki.

-Taraftar açısından şanslı bir kulüpte oynuyorsun diyebiliriz çünkü Türk Telekom’un sadık bir taraftar kitlesi var ve birçok maçta kapalı gişe oynuyorsunuz. Sizleri çok iyi destekliyorlar. Onlar hakkında neler düşünüyorsun?

Avrupa basketbolunu bu kadar keyifli yapan nokta bu. Taraftarların katkıları… Çok tutkulu taraftarlarımız var. Bu benim Ankara’daki ikinci yılım.  Taraftarlarımıza çok teşekkür ediyorum. Yönetimimize de çok teşekkür ediyorum çünkü benim ikinci yıl da buraya dönmemi sağladılar. Burada olduğum için gerçekten çok mutluyum. Umarım bu sezon hem bu şehir hem de taraftarlarımız için bir kupa kazanabiliriz.

-Şehir demişken, Ankara’nın meşhur soğuğuyla nasıl baş ediyorsun?

O kadar da kötü değil (Gülüyor). Tabii ki İspanya’da Malaga’dayken yaşadığım havadan bayağı bir farklı. Ama kolejde Gonzaga Üniversitesi’ne gitmiştim ve orada çok fazla soğukla kar vardı. Soğuğa alışkınım. Beni pek de zorlamıyor.

-Peki Ankara’da gitmeyi sevdiğin yerler var mı?

En sevdiğimiz lokantalardan birisi aslında Türk yemekleri yapan bir yer değil, İtalyan yemekleri yapan bir yer. Takımımızdaki Amerikalılar olarak oraya gitmeyi çok seviyoruz. Çok iyi İtalyan yemekleri yapıyorlar. Ama ben ve eşim Türk yemeklerini çok seviyoruz. Fırsat buldukça kebap yemeye gidiyoruz. Türk çorbalarını da çok seviyoruz. Neredeyse hepsini çok seviyorum. Ama şu bir kesin ki her yemekten sonra mutlaka çay içiyorum. Bu yüzden bence ben Türk sayılırım.

-Basketbola dönecek olursak; henüz çok zaman var ama bu yaz bir aksilik olmaması halinde Olimpiyatlar var. Kanada Basketbol Takımı da orada olacak. Peki aklının bir yerinde bu turnuva var mı? Kanada Milli Takımı ile Olimpiyatlarda olmak ister misin?

Kesinlikle Kanada’yı temsil etmeyi çok isterim. Geçtiğimiz yıl neredeyse bütün milli maçlarda oynadım. Dünya Kupası, eleme maçları… Geçtiğimiz yılın başında bu durumdan çok emin değildim ama Kanada formasını giydim ve durum değişti. Orada çok iyi oynadım. Koç ekibimiz çok iyiydi. NBA’den Nick Nurse bizim koçumuzdu. Eğer sınırlı dakikalarda dahi oynama şansım ne rolde olursam olayım Olimpiyatlarda milli formayı giymeyi çok isterim. Benim en büyük hayallerimden birisi.

-Senin de dediğin gibi koçunuz Nick Nurse olacak ki o NBA şampiyonluğu da olan bir koç. Onunla oynamak nasıl bir duygu?

O inanılmaz bir koç. Geçtiğimiz yıl onun için oynadım ve çok keyifliydi. Çok büyük bir basketbol bilgisi var. Okyanus ötesinde de koçluk deneyimi var. Koçluk dünyasında çok adı geçmeyen bir isimdi. Buna rağmen bir NBA şampiyonu olması muhteşem gerçekten. Tekrar onun için oynamayı çok isterim. Bence bu gerçekten harika olur.

-Peki Kanada Milli Takımının şu anki durumu hakkında neler düşünüyorsun? NBA’de çok sayıda Kanadalı oyuncu görüyoruz. Kanada milli takımı da son zamanlarda olmadığı kadar iddialı.

Birçok yetenekli oyuncuya sahibiz. Artık birçok yetenekli genç oyuncumuz da var bu yüzden çok kalabalık bir oyuncu grubumuz var. Ancak herkesi bir araya getirmek zor olabiliyor çünkü herkesin farklı kulüplerle farklı kontratları var. Bazı takımlar gitmenize izin vermiyor, bazı takımlar izin veriyor. Bizim için yetenek konusunda bir problem yok ancak herkesi bir araya getirip kurabileceğimiz en iyi kadroyu kurmamız lazım. Bence Kanada Basketbolu Nick Nurse’ü takımın başına getirerek çok büyük bir iş yaptı ve artık bize kaldı durum. Umarım tüm oyuncular milli takıma gelir ve elimizden gelenin en iyisini yaparız.

-Korona virüs sebebiyle tüm bu tedbirler varken boş zamanlarını nasıl geçiriyorsun? Yemek yapma yeteneklerinin geliştiğini söylemiştin. Başka nelerle uğraşıyorsun?

Bol bol Netflix izliyoruz. Eşimle birlikte yakın zamanda Queens’s Gambit’i izledik. Bu yüzden sürekli birbirimizle satranç maçı yapıyoruz. Güzel bir diziydi. Bir yandan da bebeğimiz için hazırlanıyoruz. Nisan ayında bir kızımız olacak. Bebek odası hazırlıyoruz. Dediğim gibi, yakında bir bebeğimiz olması çok heyecanlı.

-Şefliğini konuşacak olursak bu alanda çok geliştiğini söyledin. Peki iddialı olduğun bir yemek var mı?

Aslında yemeklerin büyük bir bölümünü hala eşim hallediyor. Sabahları kendime sağlıklı smoothie’ler yapıyorum. Birkaç meyveyi karıştırıyorum. Protein ve bazı sebzelerle birlikte bunları içiyorum. Vücuduma çok iyi geliyor. En iddialı olduğum yemek bu açıkçası.

-NBA’de olan tüm transferleri takip edebilme şansın oldu mu? Bu sezon şampiyonluk için bir adayın var mı?

Bir yere kadar transferleri takip ediyordum ama o kadar çok oldu ki bir yerden sonra karıştı (Gülüyor). Ama şöyle bir düşününce Los Angeles Lakers gerçekten çok sağlam duruyor. Son NBA şampiyonu da onlar. Onları yenmek zor olacak kesinlikle.

-Peki sana göre tüm zamanların en iyi beşinde kimler olur?

Kesinlikle Michael Jordan, Magic Johnson, Kareem Abdul Jabbar, LeBron James ve dört numarada da tabii ki ben! Bu sayede onlarla oynayabilirim (Gülüyor).

-Takım arkadaşlarına bir oyunda meydan okuma şansın olsa hangi oyunu seçerdin?

Kesinlikle satranç. Şu anda tüm takım arkadaşlarımı yenebilirim diye düşünüyorum. Queen’s Gambit’teki gibi tavanlara bakıp satranç tahtasını görüyorum (Gülüyor).

-Bir süredir Türkiye’desin. Favori bir Türkçe kelimen var mı?

Afiyet olsun. En çok bunu seviyorum. Yemeklerden sonra bunu hep söylüyorlar. Bence çok güzel bir şey.

-Senden son olarak Dünya’nın dört bir yanında canını dişine takarak mücadele veren sağlık çalışanları için bir mesaj istiyoruz. Bizim sağlığımız için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar ve aylardır çok sıkı şekilde çalışıyorlar.

Onlara çok çok teşekkür ediyorum. Tüm çalışmaları için sonsuz teşekkürler. Çok zorlayıcı bir dönemden geçiyoruz. Hasta olan herkes için dua ediyorum. Biz test yaptırma imkanına sahip olan şanslı insanlardanız ama birçok yerde testlere erişim yok maalesef. Ben herkes için dua ediyorum. Umarım herkes bir an önce sağlığına konuşur. Kendi sağlığını bizler için tehlikeye atan tüm sağlık çalışanlarına da umarım hiçbir şey olmaz ve onlara bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Onlara minnettarız.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!