By M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Basketbol Şampiyonlar Ligi A Grubu’nda Galatasaray ile de mücadele eden Bakken Bears’ın ABD’li yıldızı Kyle Wiltjer Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.
Kariyer hedefleri, takımının Basketbol Şampiyonlar Ligi ve ING Basketbol Süper Ligi’ndeki gidişatı, karantinada yaşadıkları ve çok daha fazlası hakkında çok samimi açıklamalarda bulundu.
Huzurlarınızda Q.J. Peterson ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…
– Galatasaray karşısında muhteşem bir performans sergiledin. 35 sayı, 7 ribaund… O performans ile ilgili neler söylemek istersin? O performans gerçekten muazzamdı.
– Öncelikle vakit ayırdığınız için ben teşekkür ederim. Bence sadece benim kişisel performansım değil, genel olarak çok iyi bir takım galibiyetiydi. Bu performans büyük oranda takım arkadaşlarım sayesinde gerçekleşti. Onlar benim için pozisyon yarattı ve elimin sıcak olduğunu gördüler. Biz takım olarak topu, o anda sıcak olan elle buluşturmaya çalışıyoruz. Koçlar ve oyuncular da bunu yaptı. İşe yarayan yöntemi kullandık o akşam. O maç tam olarak harika bir takım oyunu ile galibiyet geldi. Ribaundlar da boyla ilgili değil, yürek koymakla ilgili. Herkes benim sahadaki en uzun oyuncu olmadığımı biliyor ama bu kazanma isteği, enerji ve çaba ile ilgili bir şey. Sadece bunlarla bile yapabileceğiniz çok şey var. Bunlar kazanmanıza, ribaund almanıza yardımcı oluyor. Ribaund faktörü burada devreye giriyor. Kazanma isteği, mücadele etme, savaşma isteği ve mücadeleye devam etme isteği ile ilgili yani.
– Koç Steffen Wich de maçın ardından Galatasaray’a karşı iki maçta da daha iyi oynadığınızı söyledi. İlk maçı kaybetmiştiniz. Sence de iki maçta daha iyi mi oynadınız?
– Bence ben daha iyi oynamadım çünkü ilk maçı kaybettik. Kazanmak benim için o kadar önemli ve büyük bir şey ki takımımın galibiyetine katkı yapmak için neler yapabileceğimi düşünüyorum sürekli. 20 sayı atmışsınız, 30 sayı atmışsınız, 40 sayı, 100 sayı atmışsınız fark etmez. Takımınız kaybediyorsa kaybediyorsunuz. Daha iyi oynayıp oynamadığımı görmek için toplam kaç sayı attığımıza, ribaundlara veya hiçbir istatistiğe bakmıyorum. İstanbul’daki maçı kaybettik.
– Grubun favorilerinden biri değilsiniz. Diğer takımlar daha yüksek yatırımlar ve hedeflerle sezona girdi fakat Dinamo Sassari ve Galatasaray maçlarında üst üste iki galibiyet aldınız. Şimdi de Tenerife karşısında kazanırsanız gruptan çıkma şansı yakalayacaksınız. Bu büyük bir başarı. Siz bununla ilgili neler hissediyorsunuz?
– Teşekkür ederim tabii ki fakat bu favori olmama konusunda… Bence harika ve ben kişisel olarak hayatım boyunca favori olmayandım. Üst düzey bir okula gitmedim, yurt dışında da hep en üst liglerde oynamadım. Bu favori olmama konusu, dışarıdan bakanların gördüğü bir konu. Dışarıdan bakan, organizasyonda veya soyunma odasında bulunmayan insanlar böyle düşünüyor. Her şey kendimize inanmakla başlıyor.
Sassari karşısında 21 sayı farkla kazanınca bunun tesadüf olduğunu düşünen insanlar vardı. Sassari iyi bir takım, Şampiyonlar Ligi’nin en iyi takımlarından biri ve oraya favori olmayan takım olarak gittik. Üç maçımızı da kaybetmiştik daha önce. Orada 20 sayı farkla kazanınca insanlar bunu tesadüf olarak gördü ama bir sonraki Şampiyonlar Ligi maçında Galatasaray’ı 18 sayı farkla yendik. İşte o zaman belki tesadüf değildir diye düşünenler oldu.
Bilemiyorsunuz tabii fakat biz zaten bunu öyle görmüyoruz. Biz mücadele edebiliriz onlarla. İlk üç maçta küçük hatalarımızı düzeltmemiz hâlinde o eşiği atlayacağımızı biliyorduk. Bunları düzeltemedik ve maçları kaybettik. Daha sonrasında onları düzelttik ve şimdi iki galibiyet aldık. Ben bunu favori olmayan takım olarak görmüyorum çünkü herkesle mücadele edebiliriz. Bu kadroyla birçok farklı şekilde skor bulabiliyoruz, çok iyi ribaund alıyoruz. Çok iyi savunma yapıyoruz.
Tenerife’nin çok zor olacağını biliyoruz, bizim için en iyi ihtimalle büyük bir sınav olacak fakat zaten Şampiyonlar Ligi’ndeki yolculuğumuz zaten zor bir yolculuktu. En zor gruplardan birine düştük. Şimdi ise playofflara gitme şansımız var. Bu da takımımızın savaşmadan, kolayca pes etmeyeceğine dair mücadelesini ve direncini gösteriyor. Üç mağlubiyet sonrası yapmamız gereken her şeyi yapıp playofflara gidebileceğimiz bir konuma getirdik kendimizi. Günün sonunda zaten isteyebileceğiniz şey de bu.
– Basketbol Şampiyonlar Ligi’nin genel kalitesi ile ilgili ne düşünüyorsun? Ayrıca fikstürün salgına uygun bir şekilde takımların ve oyuncuların yararına olacak şekilde düzenlemesi ile ilgili görüşlerini de merak ediyorum. Takımların ve organizasyonun kalitesi ile ilgili görüşlerin neler?
– Bence harika iş çıkarıyorlar. Avrupa’nın her yerinden en üst düzey takımlarla oynuyorsunuz, bu da organizasyonu çok mücadeleci yapıyor. Fazlasıyla mücadeleci bir organizasyon, bu da çok iyi. COVID-19 sürecinde de sınırlı sayıda seyirci alımı, takımlarda sorun çıkması hâlinde maçları mümkün olduğunca ertelemeleri gibi konularda durumu harika kontrol ettiler. Ayrıca harika takımlar ve organizasyonları Şampiyonlar Ligi’ne dahil etme konusunda da harika bir iş çıkardılar. Harika bir iş çıkardılar. Tebrik ediyorum onları. Salgın döneminde çok organizeydiler.
– COVID-19, birçok insanın hayatında ağır izler bıraktı. Sizler de sporcular olarak aktif insanlarsınız. Sürekli seyahat ediyor, antrenmanlara ve maçlara çıkıyorsunuz. Bir süre bunların hiçbirine sahip değildiniz. Bunun zihinsel etkileri olmuş olmalı. NBA’de zihinsel sağlık ile ilgili çalışmalara Avrupa’da çok rastlamıyoruz. Sen salgın sürecinde zihinsel sağlık konusunda neler yaptın?
– Benim neye konsantre olacağımı bulmam gerekiyordu çünkü basketbol oynayamıyorduk. Sadece etrafımdaki insanlara, nişanlıma, aileme güvenmem gerekiyordu. Onlarla birlikteydim, evimdeydim. Onlarla vakit geçirmenin tadını çıkarıyordum. Çünkü yurt dışında oynayan oyuncular olarak bizler genelde Ağustos gibi evlerimizden ayrılıp Mayısa kadar falan dönemiyoruz. Yani 8-10 aylık sezon oluyor. Salgının başlaması, her şeyin kapanması kötüydü tabii ki fakat aynı zamanda ailemizin yanında olmak açısından olumlu bir yanı vardı. Ben ABD’deydim ve çalışmalar yaptım. Tanrı’ya sığındım, mümkün olduğunca meditasyon yaptım. İyi düşünmek ve aktif kalmak için bir şeyler yapmaya çalıştım. Etraftaki çocuklara basketbol çalıştırdım. Geldiğim yerdeki çocuklara bir şeyler katmaya çalıştım. Karanlık gözüken zamanlarda insanların unuttuğu, karanlıkta boğulduğu fakat göremediği bir aydınlık oluyor.
– Sen salgın döneminde Netflix’te sık sık dizi veya film izleyenlerden miydin?
– Pek değil. Ben genelde salonda ağırlık çalışıyordum. Dışarıda çalışıyordum. Netflix’te üst üste bir şeyler izleme fırsatım olmadı pek. Şu anda basketbol takviminden ötürü bazı şeyleri üst üste izliyorum fakat evimdeyken o kadar izlemiyordum. Boş kaldığımda genelde oyun oynuyordum.
– Ne oynuyordun?
– 2K veya Call of Duty oynuyorum genelde.
– Birçok oyuncu bu oyunları oynuyor. NBA konusu açılmışken senin tuttuğun veya şampiyonluk favorisi olarak gördüğün bir takım var mı bu sezon için?
– Hiç olmadı. Kendimi bildim bileli hiç olmadı.
– Kariyer hedeflerin neler? Şu anda Avrupa’nın en iyi liglerinden biri olan Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde yeteneklerini sergiliyorsun. Geleceğe dair neler düşünüyorsun?
– Bence gelecek parlak ama aynı zamanda anı yaşamaya da çalışıyorum. Büyük oranda yaşadığım şeylerin önüne geçmemeye çalışıyorum. Başımı eğip her gün çok çalışmaya ve gelişmeye çalışıyorum fakat elbette burada şampiyonluklar kazanmayı da hedefliyorum… Ama gelecek sezon NBA’de oynamak nihai hedefim. Bunu yapmak istiyorum. Sadece çalışmaya, kendimi her gün geliştirmeye devam etmem lazım. Günün sonunda ne olursa olsun kabul ederim çünkü elimden gelenin en iyisini yaptığımı biliyor olacağım. Zaten en fazla bunu isteyebilirim.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!