By M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
TOFAŞ Spor Kulübü’nün yıldız oyuncusu DeVaughn Akoon-Purcell, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.
27 yaşındaki Birleşik Amerikalı oyuncu, karantina döneminden daha başka birçok konuya kadar samimi açıklamalarda bulundu.
Huzurlarınızda DeVaughn Akoon-Purcell ile gerçekleştirdiğimiz röportaj…
– COVID-19 hayatımızın bir gerçeği, yakın zamana kadar karantina koşulları ile de başa çıkmaya çalışıyorduk. Sen bu süreci nasıl yönettin? Özellikle de zihinsel sağlığını nasıl korumaya çalıştın?
– Başlarda benim için de biraz zor oldu sanırım ama daha sonra dünyadaki durumu gördükçe biraz daha başa çıkabilmeye başladım. Beni gerçekten başkalarını etkilediği kadar etkilemiyor. Ben yapacak bir şeyler buldum. Video oyunları oynuyorum, Türkiye’de yavru bir köpeğimiz oldu, onunla oynuyorum. Kız arkadaşım da şu anda burada. Elimden geldiğince yapacak bir şeyler bulmaya çalışıyorum. Milli takım arasında Dubai’ye gitme fırsatım oldu. O da güzeldi. Dediğim gibi beni muhtemelen diğerlerini etkilediği kadar etkilemedi ama beni etkilediği zaman zihinsel sağlığımı kaybetmemek için bir denge kuracak şeyler yapmaya çalışıyorum.
– Karantina döneminde oyunlar oynadığından bahsettin. Özellikle sevdiğin oyunlar, diziler, filmler var mı?
– Şu anda Blacklist’i izliyoruz. Netflix’te. Call of Duty ve NBA 2K oynuyorum genelde.
– Call of Duty ve NBA 2K cevaplarını çok alıyoruz. 2K’de en sevdiğin, en çok aldığın takım hangisi?
– Denver’da oynamıştım, o yüzden onları çok alıyorum. Çok iyi. Takımdaki bazı kişileri tanıyorum ama genelde diğer takımlara bağlı oluyor. Karşısında oynadığım takımla doğru eşleşmeyi bulmaya çalışıyorum. Ama birçok takımla iyi oynuyorum.
– Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde ilk üç maçın sonunda yalnızca tek galibiyet almıştınız fakat daha sonra üç maçın tamamını kazanıp gruptan çıktınız. Özellikle Dijon ve Nymburk karşısında etkileyici galibiyetler aldınız. Bu sizin için nasıl bir süreç oldu?
– Hepimiz için zor oldu. Organizasyonda birtakım sıkıntılar yaşıyorduk. Koçlar değişti, oyuncular değişti, istikrarlı bir kadro yakalayamadık. Suçu buna yüklemek istemiyorum, bu yüzden tek galibiyette kaldığımızı söylemek istemiyorum ama işin aslı bu. Gruptan çıkmanın tek yolunun kalan üç maçı kazanmak olduğunu biliyorduk. Bunu hedef olarak belirleyip her maça ayrı ayrı çalıştık. Dijon ve Nymburk ile oynadığımız maçlar gerçekten büyük galibiyetler oldu bizim için.
– Harika galibiyetler aldınız bu deplasmanlarda. Çek Cumhuriyeti’nde grubun son maçında Nymburk’ü mağlup edip gruptan lider çıkmak nasıl bir histi?
– Gerçekten güzel bir histi. O maç, sadece orada olduğumuz için bile çok keyifliydi. Maçın büyük bölümünde gerideydik ama birlikte kaldık, asla dağılmadık, başımızı öne eğmedik. Bence o maçı böylece kazanabildik. O maçtan önce de bence takımımız kimliğini bulmaya, kim olduğumuzu, neler yapabileceğimizi, hangi oyuncuların neleri başarabileceğini görmeye başlamıştı. Artık rollerimizi öncesine oranla daha çok biliyorduk. Bu da bize o maçta yardımcı oldu. Çok büyük bir galibiyet oldu kesinlikle.
– O maçta dediğin gibi büyük bölümünde gerideydiniz ama üçüncü çeyrekte, takımın yeni transferi Tomislav Zubcic üst üste üç üçlük buldu. Sence onun takıma katılmasından sonra deneyiminin ve yeteneklerinin size nasıl bir yardımı oldu?
– Galiba o geldikten sonra Türkiye Ligi ve Şampiyonlar Ligi’nde üst üste toplamda dokuz maç kazandık. Harika bir oyuncu, daha da iyi bir insan ve takım arkadaşı. Takıma onun kadar iyi bir şekilde dahil olacak, uyum sağlayacak başka bir oyuncunun alınabileceğini sanmıyorum. Deneyimiyle geldi takıma. Her defasında doğru hamleleri yapıyor, asla şikayet etmiyor, çok pozitif bir insan. Bizim için kesinlikle mükemmel ekleme oldu.