Berk Uğurlu: “Avrupa’da Oynama Hedefim Var, Özellikle İspanya Ligi’nde”

2021-12-18T07:51:47+00:00 2021-12-18T08:48:39+00:00.

admin69

18/Ara/21 07:51

Eurohoops.net

TOFAŞ guardı Berk Uğurlu, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net

Hızıyla çoğu zaman gözlerin pasını silen, nevi şahsına münhasır bir guard.

Berk Uğurlu için yapılabilecek güzel tanımlardan birisi bu olurdu. Kendisi son yıllarda kariyerini belli bir doğrultuda, bir an olsun amaçsız bir görüntü çizmeden sürdürmenin uğraşında.

Basketbol Şampiyonlar Ligi ve ING Basketbol Süper Ligi’nde mücadelesini sürdüren TOFAŞ’ın yerli rotasyonunun incisi Uğurlu, Eurohoops’a konuştu; kendi performansından Türk basketbolunun ’96 jenerasyonuna, kariyerine etki eden koçlara ve anlara değindi.

Bu sezonki bireysel performansından başlamak istiyorum. Bilhassa ligde sayı ortalamanı kariyerinin en yukarı seviyesine çektin. Sorumluluk yüksek. Biraz kendi performansını anlatabilir misin?

En fazla süre aldığım 2. sene olması lazım bu sene. Hem Hakan (Demir) hem de Ahmet (Çakı) ağabey ile sürelerim çok arttı. Zaten ilk 5 oyuncusu olarak başlıyorum ve o sürelerin artışı hem sahada olduğum için bana bir rahatlık hem de sorumluluk bazında çok şey verdi. Özgüvenimi katladı. Bu da istatistiklere yansıyor. Geçen senelere nazaran çok daha yüksek sayı ortalaması ile oynuyorum. Sahada olmak, özgüvenin tazelenmesi… Bunlar tabii çok büyük etken. Takım kaptanlığını da ben aldım bu sene. Bu da bana liderlik veriyor haliyle. Hepsi bir araya gelince de benim için olumlu geçiyor sezon.

Yakın dönemden hatırlamaya çalışıyorum da… Avrupa’da oynayan bir Türk takımında Türk oyuncunun 30 dakika sahada kalmasına hiç alışık değiliz. Sen bunu ikinci kez gerçekleştiriyorsun. TOFAŞ kadrosunda en fazla sahada kalan oyuncu sensin. Geçen sene de 30 dakika ortalamayla oynamıştın. Senden daha fazla oynayan sadece Tarik Phillip vardı ki o da 15-20 saniye daha fazla oynamıştı maç başına senden. Bu nasıl hissettiriyor sana?

Belki EuroLeague değil oynadığımız seviye ama bir Avrupa Kupası’nda ve TOFAŞ gibi önemli bir organizasyonda bu şekilde süreler almak çok iyi. Fakat aynı zamanda gençler için de çok iyi. Çünkü onlara yol açacağız, onu istiyoruz. Biz de alttan gelen oyunculara yol açacağız. Antrenörün mesajı açısından çok olumlu bu. Bireyseli geçiyorum, takım bazında başarılı olursak antrenörler de daha çok Türk oyunculara güvenecek. Bu da altyapı oyuncularına özgüven verecek. Bu anlamda benim ve başka arkadaşlarımın performansı önemli.

TOFAŞ’taki 3. yılın. Türkiye’nin en aktif altyapı fabrikalarından birisi, sürekli gençlere yatırım yapan ve Avrupa’da Türk oyunculara en fazla süre kulüp TOFAŞ. Biraz organizasyon yapısından bahsedebilir misin oradaki?

TOFAŞ, kurumsal bir marka. Otomobil markası ama o sahip olduğu kurumsallık basketbola da yansıyor. Her şey sistematik işliyor. Fabrikanın içinde bir tesisimiz var. Orada yapıyoruz idmanlarımızı. Maddi anlamda her şey günü gününe yatıyor. Belirlenen bütçenin dışına çıkılmıyor. TOFAŞ yıllardır Süper Lig’de, altyapıya da çok yatırımlar yapıyor. İstanbul’un dışında olması da onlar için önemli bir artı. Hem Bursa’dan hem de Anadolu’dan gelen insanlara da fırsat sunuyor. Gençlere yatırım yapılması çok sevindirici.

Avrupa’ya biraz girmek istiyorum. 1 maç kala grup liderliğini garantilediniz. Grupta Strasbourg gibi daha geçen hafta Monaco’yu yenmiş bir takım, Kalev gibi bu sezon CSKA’yı yenmiş bir takım ve her yıl burada olan Oostende gibi bir takım vardı. Geçen sezon da gruptan 1 çıkmıştınız ama play-off turu biraz yormuştu sizi, kalite de artmıştı. Şimdiye kadarki Avrupa serüveni sence beklentinin üzerinde miydi?

Bizim hedefimiz sene başında gruptan direkt birinci çıkmaktı. Formatı değiştirdiler, 2 ve 3’üncüler Play-In oynayacak. Türkiye Ligi de zorlu, takımın da dar bir rotasyonu olduğundan dolayı 2-3’e kalırsak takımı çok yoracağını düşündük. Hedef birinci çıkıp Türkiye Ligi’ne odaklanmaktı. Başardık. Evimizde Kalev’e kaybetmemize rağmen Strasbourg’u deplasmanda yendik. Telafi ettik. Sonra Strasbourg’u evde de yenince çok büyük bir avantaj elde ettik. Bana sorarsanız Strasbourg bizimle beraber gruptaki en güçlü takım. Geçen sene F8’e kaldılar. Bence bu sene de iyi işler yapacak.

Berk, her iki karşılaşmada da Strasbourg’a karşı maçlara öyle bir giriş yaptınız ki basın toplantılarında koç Lassi Tuovi ‘Neye uğradığımızı şaşırdık, hiç böyle bir başlangıç beklemiyorduk onlardan’ demişti. 

Özellikle Fransa’daki maçta hiç öyle bir başlangıcı beklemiyorlardı. Bizim kazanmamızın en büyük sebebi de maça öyle başlamamız. Sonra maç kafa kafaya geldi ama biz öyle başlamasaydık kazanamayabilirdik. Deplasmanda asla kolay değil bu tip bir takıma karşı işer. Evimizde de son çeyrekte kopardık maçı. En büyük rakibimizi alt ettik, çok da iyi oldu.

Dediğin gibi format değişti. Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde. Bu değişim iyi oldu mu sence? Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde de her geçen yıl bir kalite artışı var. Organizasyonla alakalı neler söylersin?

Organizasyon kalitesi artıyor, birkaç tane EuroCup takımı da geldi. Malaga gibi çok önemli takım geldi mesela. Bu da turnuvanın marketing değerini arttıyor. Bizim ülkemizden de çok takım var. Türkiye’nin en önemli takımlarından Galatasaray, Beşiktaş, Pınar Karşıyaka ve Darüşşafaka var. Bu sene Galatasaray TOP 16’ya kaldı ama diğerleri belli değil. Umuyorum onlar da yükselirler. Rekabet yüksek. Takımlar kafa kafaya oynuyor maçları, büyük farklar ortaya çıkmıyor. Organizasyonun daha da yukarıya çıkacağını düşünüyorum.

Bu seneki TOFAŞ ile geçen sezonki TOFAŞ arasında değişenler neler sence Berk?

Geçen seneki takımın kısa rotasyonu daha yırtıcıydı. Bu seneki takım yarı sahada oynamayı seviyor. Pako ve Tomislav mesela yarı sahayı daha çok tercih ediyor tam saha oyunu yerine. Bu sene akıl ve sakinlik olarak geçen seneye göre çok daha öndeyiz. 5 yabancı da bilerek oynamaya çalışıyor. İlk topu getirip atayım değil de yarı sahada daha düzenli oynamaya çalışıyoruz. İki takım arasındaki en büyük fark buydu.

Biraz da hedeflerinden konuşmak istiyorum. Burada 30 dakika süre alıyorsun, sorumluluğun yüksek. Bir sonraki basamak ne olacak?

Ben Avrupa’da oynamak istiyorum. Özellikle İspanya Ligi’nde. Oralarda kendimi tartmak, ne durumdayım diye görme amacındayım. Çok kaliteli takımlar var. En az Türkiye Ligi kadar hatta ondan da kaliteli bir lig. Daha fazla maç yapıyorlar. Oraları bir zorlamak istiyorum. Avrupa’da oynamak kolay değil. Çünkü burada rahatım, organizasyonda da bana çok saygı duyuluyor ama oraya yabancı oyuncu olarak gideceğim ve benden belli bir performans beklenecek. Bu da bir baskı olacak. Ben bununla yüzleşmek istiyorum.

Son dönemde 2 Türk oyun kurucu da oynadı orada aslında. Sen Kenan ve Kartal ile konuşma fırsatı buldun mu?

Onlarla da konuştum. Kartal organizasyonun biraz kötü olduğundan bahsetti. Çünkü orada kötü bir sakatlık yaşadı. Kulüpte fizyoterapist ve masör bile olmadığını söyledi. Sakatlık zamanında ona çok yardımcı olamamış takım. Öyle bir organizasyona gidip cebelleşmek de istemem tabii ki de iyi bir organizasyona katılıp oynamak çok güzel olur. Kenan mesela Real Betis’te iyi oynuyordu. Belki orada kalsa çok daha iyi olabilirdi onun için ama bilemiyorum, kişisel meseleleri de olabilir. Bir Türk için oraya gitmek çok iyi olacak.

2012’de Avrupa Şampiyonu oldu ’96 jenerasyonu. Şu an o takımdan 6-7 oyuncu Süper Lig’de forma giyiyor. Aralarında en fazla sorumluluk alan oyuncu açık ara sensin. Ancak Avrupa Şampiyonu olmanın getirdiği bazı beklentiler de oluyor tabii kadro genelinde. Bu beklentiyi karşılayamama durumu var. Sence bu durum neyle alakalı? Türk kulüplerinin oyunculara yeterince değer vermemesiyle mi ilgili yoksa o oyunculara yapıştırılan ‘Altın Jenerasyon’ sıfatının üzerlerinde bir baskı oluşturmasıyla mı alakalı?

Alt ve üst seviye arasında çok büyük farklar var. O baskı illa olacak. İstersen Dünya Şampiyonu ol. O baskıyla karşılaşacaksın. Fenerbahçe ve Anadolu Efes gibi büyük takımlar oynuyorsan o baskıyı hayli hayli karşılamak zorunda kalıyorsun. Onun dışında… Benim de yaptığım en büyük hata Fenerbahçe’de çok fazla kalıp süre alamamaktı. Biraz da okulumla alakalıydı. Liseyi bitirmeyi, üniversiteye geçmeyi bekledim. 1-2 sene daha erken gitseydim, daha fazla süre ve sorumluluk alabileceğim yere gidebilseydim benim için de daha iyi olurdu.

Bence önemli şey oyuncunun üst yapıya çıktıktan sonra oynayabileceği bir yere gitmesi. O jenerasyondaki herkesin yaptığı hata büyük kulüplerde oynamamayı seçmesi. En büyük hatamız o oldu. Rekabet çok fazlaydı, 6 yabancı vardı o dönem. Ancak rekabet her yerde olacak. Mesela İspanya’ya gittiğinde 10 yabancıyla oynayacaksın. Buna her zaman hazır olmak gerekiyor. Özeleştiri yapmak lazım.

Kulüplerin de yapmadıkları bazı şeyler var tabii. Bazı oyuncular hiçbir şekilde sorumluluk alamıyor Türkiye Ligi’nde. Ben şanslıyım mesela. Daçka’daki Doğuş da öyle. Bazıları alamıyor. Organizasyonun da Türk oyunculara yaklaşımıyla da ilgisi var.

Ben de geçmişe dönsen neyi değiştirmek isterdin diye soracaktım sana, sen zaten cevabını verdin. Biraz saha için gireceğim Berk. Saha içinde en sevdiğin özelliğin ne?

Beni uzun zamandır tanıyorsun. Açık saha oynamaya bayılan bir oyuncuyum. Açık sahada tempo yapıp kendim sayı atarsam veya takım arkadaşlarıma yaratırsam tüm takımın temposunu da arttırmış oluyorum. Bu da çok hoşuma gidiyor. Maçlarda da çok yaşanıyor bu.

Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim, bir sonraki sorum da bununla alakalıydı aslında. Açık sahayı senden daha hızlı kat eden oyuncu sayısı Avrupa’da iki elin parmaklarını geçmez belki de. Sen bu kadar hızlı olduğunu ilk ne zaman farkettin? Çünkü doğuştan gelen bir özellik, belli bir yere kadar arttırabilirsin.

Allah vergisi biraz bence. A takıma ilk çıktığım dönem Bo McCalebb gelmişti, hatırlıyorsun. Ben ilk orada farkettim. O benden de çabuktu aslında. Öyle bir çembere gidiyordu ki görmüyordun bile adamı. Ben onunla antrenman yaptıktan sonra kendi hızımın ve potansiyelimin farkına vardım. Belli bir ayak hızım hep vardı ama en hızlı olduğum zaman, potansiyelimin en üstüne ulaştığım zaman o zamandı. Belki onunla çalışmanın getirisidir bu da.

Şu ana kadar oyununa en çok gelişim sağlayan koçu sorsam?

Koç Obradovic. Basketbol IQ’su konusunda her şeyi ondan öğrendim. Karar verici olarak nerede ne yapmam gerekiyor vs. O dönemde önümde Avrupa’nın en önemli guardları arasında bulunan Kostas Sloukas ve Bobby Dixon vardı. Sloukas hala öyle. Koç Obradovic ile çalışmanın getirdiği basketbol bilgisi çok farklı. Çünkü o kadar tecrübeli, bilgili ki nerede ne olacağını 2-3 adım önceden görebiliyordu. O bize de işledi. Otomatiğe bağlıyorsun.

Kariyerinde tek bir ana geri dönmek istesen.. Hangi ana dönerdin?

Fenerbahçe’de çok oynayaamama rağmen orayı özlüyorum. O atmosferi. oynadığım oyuncular da çok kaliteliydi. Dönüp baktığında ‘ulan ben bu oyuncularla oynadım’ dersin ya hani. Bogdanovic, Bjelica… Onlarla oynadım, aynı ortamdaydım. Beraber yemek yiyiyorduk falan. Parayla satın alamayacağın şeyler bunlar.

Kariyerinin en özel anı hangisiydi sence?

Alt yapı olarak 3 Avrupa Şampiyonluğu ve Dünya 3. lüğünü söylerim net. Her jenerasyon yakalayamaz onu, 3 sene üst üste Avrupa Şampiyonluğu.

Üst yapıda da EuroLeague Şampiyonluğu’nu unutamıyorum. Sinan Erdem’deydi ya maç. O kalabalık… Ben saha dışındaydım ama tüylerim diken diken oldu, yemin ediyorum.

Beraber oynadığın en iyi Türk oyuncu ve yabancı oyuncu?

Yabancı oyuncu Bogdan Bogdanovic. Hem çalışkan hem oyunculuğuyla. Türk oyuncu da… Çok Türkle oynadım, zor soru oldu. Ömer ağabey (Onan) ile de oynama şansım olmuştu. Onu söylerim.

En iyi takım arkadaşın?

Açık ara Bobby Dixon.

Sahada seni en çok rahatlatan takım arkadaşın? ‘Tamam ben topu buna vereyim, bir şekilde çözer, ayarlar bir yolunu’ dediğin.

Bogdan Bogdanovic diyeceğim buna da. O da iş bitiriyordu. Veriyordum atıyordu, kesin girer diyordum hep.

Sen Sammy Mejia ile 1 sene oynadın. 

Aynen aynen. Aslında Sammy ağabeyi de eklerim bak. Verdiğin zaman o da kesin atar diyordun.

Türk basketbol emekçisi olmuş Mejia…

Türk kültürüne acayip adapte olmuş. Sammy ağabey ile 1 sene oynadım. Saha dışında melek gibi o da. Saha içinde veya dışında ne ihtiyacın varsa seninle gelir konuşur, moralin bozuksa motive etmeye çalışır. Çok karakterli insandı. Saha içinde de öyleydi. Bir maç hatırlıyorum Partizan’a karşı evimizde oynadığımız. Maç öncesi konuşmasında şey dedi… ‘Benim liderliğimi takip edin”. Acayip etkilenmiştim. Sonra çıkıp 25-26 atmıştı. Böyle bir şey yok.

Avrupa’da izlerken en çok keyif aldığın takımlar hangileri?

Bu sene Milano’yu beğeniyorum. Geçen sene olsa kesin Efes derdim ama bu sene Milano ve Barcelona derdim.

Peki, NBA?

Ben Lakers taraftarıyım çok uzun süredir. LeBron geldi diye de sempatim azalmadı. Ben Steph Curry hastası olduğum için Golden State’i de söylerim.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!