by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde normal sezon geride kaldı ve takımlar Play-In, Son 16 turlarına hazırlanmaya başladılar.
Gruplarını ilk sırada bitiren takımlar direkt olarak Son 16’ya yükselmeyi başarırken 2. ve 3. sıradaki takımlar Play-In oynamaya hak kazandılar.
Darüşşafaka ise G Grubu’nda 6 maçta 2 galibiyet alarak Play-In Turu’nda oynamayı garantiledi ve son 2 sezonun şampiyonu San Pablo Burgos‘un rakibi oldu.
Darüşşafaka, Burgos‘la 4 Ocak 2022 tarihinde deplasmanda karşılaşırken 11 Ocak’ta ise Volkswagen Arena’da rakibini ağırlayacak. Eğer gerekirse 3. maç daha sonra belirlenecek bir tarihte yine Burgos’un ev sahipliğinde oynanacak.
Daçka geride bıraktığımız süreçte zorlu grubunda en ön plandaki takım kesinlikle değildi. Bununla birlikte Brindisi’nin sezon genelindeki zayıf görüntüsü ve turnuva formatında yaşanan değişiklik onları bir üst tura yolladı.
Peki, ileride Selçuk Ernak’ın yeşil-siyahlı öğrencilerini neler bekliyor?
Eurohoops Fırın cevaplıyor…
Öne çıkanlar
Darüşşafaka sezon başında oluşturduğu yapılanmayla geçtiğimiz sezona nazaran daha iyi bir görüntüdeydi. Yazın onlara ilişkin değerlendirmeler yapılırken imzaladıkları oyuncuların kalifiye, yetenekli isimler olduğu sıkça konuşuluyordu.
Mesela Troy Caupain gibi önemli bir örnek var. Caupain, Almanya Ligi’nde ratiopharm Ulm formasıyla etkili olmuş ve adından iyice söz ettirmeye hazır bir isimdi. Guard arayışlarını Caupain gibi komuta bakımından sorumluluğu üstlenebilecek bir oyuncuyla sonuçlandırmış olmalarının hakkını vermemek olmazdı.
Kanatlarda Wayne McCullough’ın enerjik görüntüsünü ve Isaiah Pineiro’nun pek çok alanda kullanışlı bir isim olmasını da hesaba katınca Nathan Boothe’tan 4 numarada alacakları şut katkısı ve Gabriel Olaseni’nin boyalı alan dinamiğini canlandıracak isim olarak kadroya katılması daha manalı olmuştu.
Fakat kimya istedikleri gibi oturdu mu? Bu sorunun cevabı olumsuz. Takımın genel itibarıyla oynadığı basketboldan arta kalan çıktılar çok sağlıklı değil. Haliyle 6 maçta yalnızca 2 galibiyet alabildikleri bir grup karnesiyle karşı karşıyayız.
Elbette bunun en önemli sebebi çok dar bir rotasyonla sahada yer alıyor olmaları. Darüşşafaka’nın bu sezon rotasyonun darlığı noktasında yaşadığı sorunu muhtemelen çok az takım yaşıyordur. Serimizin bir önceki yazısında TOFAŞ’ın da rotasyonunun çok geniş olmadığını konuşmuştuk fakat 8-9 kişiyle oynamakla 6-7 kişiyle oynamak arasında çok büyük fark var.
Tabii ki de Darüşşafaka maçlara 6-7 kişiyle çıkmıyor ve dakikalarını yalnızca bu 6-7 kişiye dağıtmıyor. Fakat bu isimler haricinde süre alan oyuncuların verimliliği söz konusu olduğu zaman takımın bütün yapısını bozan bir rotasyonel gelişmeden söz etmemiz gerekiyor. Hem de çok olumsuz bir gelişme.
Bu durumda maçların genelinde odaklanma sorunları yaşadıkları -son oynanan ve 18 farktan yenildikleri Cluj Napoca maçı gibi- barizleşiyor. As oyuncularınız sahaya ne kadar iyi yansımaları olan yeteneklerle donanmış olursa olsun mutlaka eksik kaldıkları noktalar oluyor ve bu eksiklik oyuncuların yorgunluk düzeylerine göre daha da yıkıcı defektler yaratıyor.
Bu defektleri tamir etmek adına sahaya süreceğiniz bir bench katkısı ya da yerli oyuncu havuzundan yoksunsanız işler o zaman daha da içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Bunun en basit tanımı budur.