by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Avukat.
Doğuş Özdemiroğlu elbette ki hayatını basketboldan kazanıyor ancak ona Darüşşafaka‘nın avukatı yakıştırmasını yaparken çok zorlanmadık.
Savunması ona bu yakıştırmayı yapmamızı kolaylaştırırken Doğuş’un oyununu sadece bu alana yığmayıp kendisine bir iddia makamı olarak hücumda da söz söyleyecek bir potansiyel yaratması ise bunu tam olarak karşılıyor.
2014’te 18 Yaş Altı Avrupa Şampiyonası’nda altın madalyaya koşan takımın bir parçası olan Doğuş’u aslında ilk olarak orada tanıdık.
Öncesinde 2014 yılında henüz 18 yaşındayken Türkiye Basketbol Ligi’nde Darüşşafaka‘yla yaşadığı şampiyonlukla başlıyor profesyonel kariyeri.
22 yaşında da bir şekilde Avrupa’nın zirve noktalarından birisini görüyor. Tüm bunlar bir yana dursun, yıllar içinde oyununun gösterdiği gelişimi takdir edeceğiz.
Anlatılan, onun hikayesidir…
Just a kid from Ayvalık
Doğuş Özdemiroğlu. Darüşşafaka mezunu, hemen hemen bütün kariyeri de Darüşşafaka camiası üzerinden şekillendi; şekillenmeye devam ediyor.
Doğuş kariyerinin ilk yıllarında aslında Darüşşafaka bünyesinde o kadar çok süre alan, bir “wonderkid” olarak görülen isimlerden değildi. Zaten o sebeple şu an bulunduğu nokta herkesi hayrete düşürüyor olsa gerek.
O dönemlerde de potansiyel taşıyan bir isim olmasına karşın popülarite bakımından 2014’te milli takımdan arkadaşları olan Furkan Korkmaz, Berk Uğurlu, Ege Arar, Egemen Güven kadar tanınan bir sima değildi. Yıllar içinde kendisini bir yerlere taşıdı.
Bu kolay bir mesele değildir. Tanınmayan bir profilken bir anda basketbol kamuoyunun takdir ettiği, saydığı, kimi zaman kızdığı (bu da bir sayılma emaresidir) bir oyuncuya dönüşmek ancak özel bir çabanın sonucu olabilir.
Doğuş o çabayı büyütmeye, o yolu aramaya Bahçeşehir Koleji ve Yeşilgiresun Belediyespor formalarıyla geçirdiği 2 sezon boyunca devam etti. O sezonların Doğuş’un oyun kişiliğinin oturması üzerindeki etkisi muhtemelen çok büyüktür.
Kendisine bu değişimi sorduğumuzda “Aslında altyapılarda da fena bir skorer değildim ancak A Takım seviyesine gelince çok farklı bir dünyayla karşılaştım. Çok fazla eksik yönüm olduğunu gördüm” şeklinde durumunu açıklıyor.
Bahçeşehir ve Yeşilgiresun’da geçen iyi sezonlarını biraz açmak gerekir. Özellikle 2016-17 sezonundaki Yeşilgiresun özel bir projeydi. O sezonki Doğuş Özdemiroğlu ise takımın rol oyuncuları arasındaki kilit bir parçaydı.
Aslında oyunu bakımından birçok şeyin yerli yerinde olduğu; yarı sahada sabit kalarak nokta şutörlüğünü fena konuşturmadığı ve her zamanki o hızıyla ciddi bir geçiş savunması tehdidi oluşturuyordu. Bir yerlere gelebileceği noktasında en pozitif sinyalleri sağlayan sezonu 2016-17 sezonu olabilir.
O sezon YGBS rakiplerine, hatta büyük rakiplerine büyük zorluk çıkarırken Doğuş Özdemiroğlu da bu işin mutlaka bir yerlerinden tutuyordu elbette. Beşiktaş‘ın 2020-2021 proje takımı haliyle epey övülür ancak Yeşilgiresun’un Doğuş, Metin Türen, Emircan Koşut, Okben Ulubay, Ömer Utku Al gibi oyuncuları Ricky Ledo ve Anthony Gill gibi yabancılarla birleştirmesi şüphesiz bu oyuncuların birçoğunun bireysel gelişimleri noktasında pay sahibi olmuştur.
İyi bir ekipti ancak elbette Beşiktaş‘ın gençleri daha potansiyelliydi. YGBS’nin ise yabancıları daha iyi görünüyordu.
Velhasıl, Doğuş’un bugün buralarda olmasında çok kıymetli payı olan sezonlardan birisidir. Ardından da yuvasına geri döndü zaten.