Janis Timma: Sözleşmesindeki Çıkış Opsiyonu, NBA Denemesi, Daçka’ya Transferi ve Daha Fazlası…

18/Kas/23 15:47 Kasım 18, 2023

Toprak Kağnıcı

18/Kas/23 15:47

Eurohoops.net

Darüşşafaka Lassa’nın tecrübeli ismi Janis Timma, Eurohoops’a özel açıklamalarda bulundu.

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde ve Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nde sezona iyi bir başlangıç yapan Darüşşafaka Lassa’da takımın tecrübeli isimlerinden Janis Timma, Eurohoops’a özel açıklamalarda bulundu.

Ligde forma giydiği 2 maçta 6.5 sayı – 1.5 ribaund ortalamaları yakalayan Timma, Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde ise 3 maçta 7.3 sayı – 1.0 ribaund ve 1.0 asist ortalamaları ile oynuyor.

Kariyerinde Zenit, Baskonia, Olympiakos, Khimki ve UNICS Kazan formaları da giyen Timma, Darüşşafaka Lassa’da tecrübesiyle fark yaratıyor. Tecrübeli oyuncu sezon başında yeşil-siyahlılarla anlaşmaya varmıştı.

Darüşşafaka Lassa, deplasmanda Reeder Samsunspor’u 90-98 mağlup ederek ligde üst üste 4. galibiyetini alırken Janis Timma da 28 sayı – 8 ribaundlık muazzam performansıyla öne çıkan isim oldu.

Timma, NBA denemesi, Darüşşafaka Lassa’ya transfer süreci, sözleşmesindeki çıkışı opsiyonu ve Dünya Kupası da dahil olmak üzere birçok konuda Eurohoops’a konuştu.

Karşınızda Janis Timma’nın Eurohoops’a verdiği röportaj:

Soru: Geçmiş röportajlarını okurken; 2015 yazında, Memphis Grizzlies tesislerindeyken Orlando Magic‘e takas edildiğini gördüm. Daha idmanını yeni bitirmiştin. Buna rağmen “İyi tamam… Antrenmanı bitirebilir miyim?” şeklinde bir tepkin olmuş. Her zaman böyle sakin biri miydin Janis?

Cevap: Evet. Bu biraz şok geçirdim ama sonuçta bu sektördeki ilk günüm değildi. Aynı zamanda bunun benim için yeni bir macera olduğunun da farkına varmıştım. Elbette Memphis’te yapacaklarım hakkında da hayallerim vardı. Ama o zaman 23 yaşındaydım, hala gençtim. Pazartesi sabahları kondisyon antrenmanları yapıyorduk, ilk antrenmanı bitirmiştim. Tesislere döndük, kahvaltı yaptım ve soyunma odasında antrenman için üstümü değiştirdim. Soyunma odasında oturup birbirimizle konuşurken GM geldi ve bana takas edildiğimi söyledi. Ben de “Tamam, antrenmanı mı bitirebilir miyim?” dedim. Herkes, hatta koçlar bile şaşırmıştı. Koçlarım bana hep “Senin için çok zaman harcadık. Şimdi gidiyorsun ve gelip bizim k*çımızı tekmeleyeceksin. Bu hiç adil değil. Neden gidiyorsun?” diyordu. Bu tip şeyleri kişisel algılamıyorum. Demek ki olması gerekiyormuş.

S: Her yıl daha fazla sayıda Avrupalı oyuncunun NBA draftlarında seçildiğini görüyoruz. Ancak Letonya Ligi takımlarından Ventspils’ten NBA draftlara. İşte bu çok sık gördüğümüz bir şey değil. Nasıldı süreç?

C: Sezonu bitmişti. O sırada NBA’in Treviso’da kampı vardı. Beni oraya davet ettiler, çok iyi oynadım. Sonrasında ‘hadi drafta girelim’ diye düşündük. Yalan söylemek istemiyorum ama sanırım drafta belki bir ay belki daha az kalmıştı. 6 veya 7 takım beni denemelere çağırdı. Sadece üç yere gidebilmek için zamanım vardı: Houston, Atlanta ve Memphis. Bu üç takımın denemelerine gittim. Hatta Memphis’te komik bir olay da oldu. İkinci antrenmanda koçlardan birisi soyunma odasında, ikinci antrenmana bir kişinin gelemeyeceğini, yerine katılmak isteyenin olup olmadığını sordu. “Ben hazırım.” dedim. Arka arkaya iki denemeye katıldım. Belki de beni beğenmelerinin sebeplerinden birisi buydu.

İlk antrenmanı yeni bitirmiştim ve antrenmandan sonra iki ya da üç dakika boyunca süren tüm sahayı koşma egzersizleri vardı. Sürekli koşuyorsunuz işte. Onu da yapmıştım. Ondan sonra bile kendimi iyi hissettim. Neyse ki ikinci antrenmandan sonra bir daha koşmama gerek olmadığını söylediler (gülüyor). Treviso kampından sonra drafta katıldım ve son sıradan seçildim. Bence drafta girerek hata yaptım ama pişman değilim. Bir sonraki yıl girseydim muhtemelen daha üst sıralardan seçilirdim. İnsanların beni ve oyunumu anlaması ve analiz etmesi için çok zamanı yoktu. Sonuçta olan oldu. Harika bir deneyimdi.

S: Zenit’le iki başarılı sezondan sonra Baskonia‘ya geçtin, artık farklı bir seviyedeydin. Doğrusunu söylemek gerekirse sana ‘İsviçre Çakısı’ diyorduk. Avrupa basketbolu, senin gibi oyun yönlendirebilen forvetleri seviyor. Bir üst seviyede adaptasyonun nasıl oldu?

C: Aslında çok da zor değildi. Bence bana asıl yardım eden şey; Letonya milli takımında Fransa, İspanya, Slovenya, Yunanistan gibi kadrosunda çok fazla benden daha tecrübeli EuroLeague ve NBA oyuncusu olan oyunculara karşı oynamak oldu. Benim için seviye değişikliği sorun olmuyor çünkü çocukluğumdan beri hep benden büyüklerle oynadım. Bu da büyük bir avantajdı. O kadar da zor değildi, kendimi daha iyi hissettim. Yeni bir meydan okuma gibi hissettim, yeteneklerimi burada da çok gösterebileceğimi düşündüm.

S: NBA hakların Orlando Magic‘in elindeydi. 2021 yazında da ilk kez serbest oyuncu statüsündeydin. Bundan önceki kontratların sebebiyle işler istediğin gibi olmamıştı. O dönem NBA’de şansını denedin ama maalesef bu gerçekleşmedi. Sen de onların G-League takımı Lakeland Magic’te oynadın. Sen de ben de hatta herkes biliyor ki sen bir G League seviyesinde bir oyuncu değilsin. Magic’te şans gelmesi için mi bekledin?

C: Bu, sorduğun en acı soru oldu. Çünkü orada kendimi gösterebilmek için EuroLeague’deki, Avrupa’daki son iki yılımdan vazgeçtim. G League bambaşka bir dünya. Oyuncular farklı şekilde oynuyor, bir takım oyunu yok. Her şey bireysel. Ben, takım oyuncusu olduğumu biliyorum, senin de dediğin gibi sahada her şeyi yapabiliyor, takımımın kazanmasına yardımcı olabiliyorum. Ama orada durum farklı. Farklı bir oyun, farklı bir basketbol şekli. Sanırım Orlando’nun buna ihtiyacı yoktu. Bu yüzden dahil etmediler kadroya. 10 günlük kontrat için konuşmalar olsa da gerçekleşmedi.

Yine de NBA kapısını kapatmadım. Sadece oynamak istiyorum. Bu benim her zaman hayalimdi, bunu deneyimlemek istiyorum. Bu sisteme de uyum sağlayacağımı biliyorum.

S: NBA’de bireysellikten bahsettik ancak iş tarafı, kontrat tarafı da oyun süreleriyle alakalı sanıyorum. Eski EuroLeague MVP’si Vasilije Micic, Thunder‘da çok oynamıyor mesela. Senin konuyla ilgili fikrin nedir?

C: Dediğim gibi kıyas yapmak çok zor, EuroLeague ve NBA bambaşka iki dünya. Aynı oyun oynanıyor ama benzer olan tek şey topun potadan geçmesi. Bunun dışında her şey tamamen farklı. İşte birçok iyi EuroLeague oyuncunu görüyoruz. Oraya yıldızlar gidiyor ama onlar da pek bir şey yapamıyor. Avrupa’ya da NBA yıldızları geliyor, onlar da hiçbir şey yapamıyor. Günün sonunda bu bir iş. ABD’de basketbol böyle görülüyor, Avrupa’da böyle görülüyor. Bence ikisi hiçbir zaman aynı olmayacak.

S: G-League’den sonra çok kısa bir Kazan tecrübesi, ardından da 1.5 seneyi pas geçtin. Bu durum sakatlıklardan dolayı mıydı, yoksa başka bir sebep mi vardı?

C: Tanrı’ya şükür ki hiç büyük sakatlık yaşamadım. İyi hissediyordum ve gerçekten sağlıklıydım. Sadece NBA’den bu kadar kolay pes etmek istemedim. Her zaman “Tamam bu işe yaramadı, bu kapı açılmadı başka kapılar deneyelim” diye düşündüm. Bir şeyler yapmaya, hala basketbol ortamının içinde kalmaya çalışıyordum. Eğer bu bölgede, bu insanların yanında olursanız size daha fazla şans gelir. Birileri sizi görecek, takdir edecek ve oyununuzu beğenecektir. Ama oranın dışındaysanız daha az şansınız var. Bu yüzden Amerika’da yaşıyordum.

Antrenman yapıyordum, fit kalmaya çalışıyordum. Bir gün geldi ve ben, sadece antrenman yapmaktan yoruldum. Bu oyunu seviyorum, maç yapmayı seviyorum. Maç yapmanın, sahada olmanın getirdiği duyguları antrenman yapmak getirmiyor.

S: Darüşşafaka‘ya transfer sürecin nasıl gerçekleşti?

C: Bir gün menajerimden bir telefon aldım. Bana, “Senin için Türkiye’de bir takım bulabilirim. Hazır mısın? Darüşşafaka!” dedi. Darüşşafaka’yı iyi tanıyordum. Takımın nasıl kurulduğunu, neler olup bittiğini biliyordum. Darüşşafaka hakkında sürekli pozitif şeyler duydum ve ‘tamam’ dedim. Koç Yakup Sekizkök’ün de bunda payı vardı. Anadolu Efes‘in eski yardımcı koçuydu, beni tanıyordu ve sistemine nasıl yardımcı olabileceğimi biliyordu. Gelmemin sebebi buydu. Ardından “Tamam, gelmeye ve her maçı kazanmaya hazırım” dedim.

janis-timma-darussafaka

S: Takımla çok fazla zaman geçirmedin, şehri keşfetmek için çok fazla zamanın olmadı ama şu ana kadar neler gördün?

C: Şehir açısından çok fazla keşfetmeye gerek kalmadı, zaten buraya birçok kez gelmiştim. Ben büyük şehirleri seviyorum. Trafik, yaşam tarzı ve diğer şeylerle bir problemim yok. Genel olarak hep bu tip şehirlerde oynadım zaten, bu yüzden kolay oldu. Takım açısından bakacak olursam da…

Takım ben gelmeden önce üç aydır zaten beraberdi ve ben gelince her şeyde biraz değişiklik oldu. Benim onlara onların da bana adapte olması gerekti. Sanırım her şey de yolunda gitti. Sanırım Darüşşafaka tarihinin şu ana kadarki en iyi başlagıçlardan birini yaptık. Bazı oyuncularımız kadroda olmasa da savaşıyor ve asla pes etmiyoruz. Takım arkadaşlarımı ve koçu seviyorum. Her şey harika.

S: Sözleşmende çıkış opsiyonun olduğunu biliyorum. Bunu kullanacak mısın, bir planın var mı?

C: Bunu söylemek şu anda zor. Evet, sözleşmemde bir opsiyon var. Karar vermek için hala iki maçım var (Ed. notu: Röportaj, 16 Kasım tarihinde gerçekleştirildi). Farklı takımlarla da görüşmelerim oldu. Tabii ki burada kalmak isterim ama EuroLeague’i de gerçekten çok özledim. Oyunum ve tecrübemle bir çok takıma yardım edebileceğimi düşünüyorum. Ancak şu anda bir şey söylemek zor. Odak noktam sıradaki iki maçı kazanmak. Şimdilik ana hedefim bu.

S: Letonya, Dünya Kupası’nın en büyük sürprizlerinden biriydi. Çok güzel bir basketbol vardı parkede. Orada takımla birlikte olamamak senin için ne kadar zordu?

C: Bunun ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezsin. İlk günden itibaren hazırlık sürecinde yer aldım. Zaten milli takım için de idman yapıyordum, fit durumdaydım. Dünya Kupası’nda oynamanın ne kadar büyük bir şey olduğunu, belki de hayatta bir kez olacak bir şey olduğunu biliyordum. Çünkü gelecek size neler getirir bunu bilemezsiniz. Çok çok heyecanlıydım.

Takıma katıldım, medya günü yapıldı. Ardından iki haftalık bir kampa gittik. Dördüncü günde kalfımı incittim. Ciddi bir şey olmadığını umut ettim. Kramp girmiş gibiydi, idmanı bıraktım. Aradan 2 gün geçti ama ağrılar inmedi. MR çektirdiğimizde kalfımda 2 cm ve 5 cm arasında bir yırtık olduğunu öğrendim. Doktor, Dünya Kupası’nda %90 oynayamayacağımı söyledi.

Koçla konuştuk, ona elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağımı söyledim. Çünkü sakatlıklarım genelde hızlı iyileşir. Doktor iyileşmenin dört ila altı hafta süreceğini söyledi. İki buçuk hafta sonra koşmaya başladım ve kendimi iyi hissettim. Aslında Riga’daki son maçımızda Finlandiya’ya karşı da oynayabilirdim ama zorlamak istemedim.

Turnuvadan önce Tayvan’da bir MR daha çekildi. Doktor yırtığın iyileşmediğini söyledi. Ama kalfıma ve kaslarıma güç verince ağrı hissetmiyordum. Ağrı kesici ve diğer şeyler olmadan oynayabiliyordum, kendimi iyi hissediyordum. Ama yine de parkede temas olmadan üç hafta geçirmiştim. Oyun hissiyatından biraz uzaklaşmıştım. Koça beni kadroya dahil ederse her şekilde oynayacağımı ve sakatlığın umurumda olmadığını söyledim. Dürüst olmak gerekirse Dünya Kupası’na gidememek hayatımın en üzücü anıydı. Koçun kadroda 12 sağlıklı oyuncuya ihtiyacı vardı. Bu da en alınması gereken en zor kararlardan birisiydi.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!