by Buğra Uzar / info@eurohoops.net
Basketbolseverler için oldukça güzel ve keyifli geçen iki maç sonucu Beşiktaş Sompo Japan’ı hem İzmir’de hem de İstanbul’da mağlup eden Pınar Karşıyaka, bileğinin hakkıyla adını çeyrek final turuna yazdırdı.
Karşıyaka’nın birçok kişi tarafından turnuvanın favorilerinden biri olarak görülen Beşiktaş Sompo Japan’ı iki maçta da devirmesinin belli başlı temel sebepleri vardı. Bunların en önemlisi ise hiç şüphesiz oyun kurucu pozisyonunda sağladıkları mutlak üstünlük diyebiliriz. Karşıyaka’ya katıldığı günden bu yana takımın çehresini bir hayli değiştiren Mike Green, Beşiktaş’a karşı iki maçta da sahaya bir ‘general’ kıvamında hükmetti. Öyle ki İzmir ekibinin çehresini değiştiren Amerikalı star, Top 16 turunun MVP’si de seçildi. Green, üst üste oynanan üç maçta da (Karşıyaka ve Beşiktaş ligde de karşı karşıya geldi) Thompson’a karşı korkunç bir üstünlük kurdu. ‘Asist makinesi’ sıfatının yanına yüksek yüzdeyle skor üretimini de Green, takımını ve tempoyu 3 maçın neredeyse her saniyesinde elinde tutmayı başardı. Karşıyaka hem ligde hem de Top 16 turunun rövanş maçında büyük farklarla geriye düşse de maça geri dönmeyi başardı. Bunda da en önemli pay sahibi Green’di. Sakinliğini hiç kaybetmedi. Eli hiç titremeden kritik şutları birbiri ardına yolladı ve takımının cesaret ateşini harlamaya devam etti. Roll’ün de formsuz bir döneminde olması sebebiyle Beşiktaş’ın gerçek bir saha içi komutana sahip olmaması da terazinin ibresinin iyiden iyiye Karşıyaka lehine kaymasına sebep oldu.
Özellikle Brown ya da Green’den birisinin sahada olmadığı dakikalarda ön alanda yaptığı baskıyla Karşıyaka’nın düzenini oldukça bozan siyah beyazlı ekip, etkili savunmasının yardımıyla tempoyu yükseltip İzmir ekibine zor anlar yaşatmıştı. Ancak Beşiktaş’ın oyun içindeki gerçek bir yönlendiricisinin olmaması, temponun düştüğü anlarda Beşiktaş’ın çok tahmin edilebilir bir takıma dönüşmesine sebep oldu. Nitekim ilk maçın son çeyreğinde ve ikinci maçın bütünüyle ikinci yarısında Karşıyaka’nın doğru zamanda getirdiği doğru yardımlara bir türlü çare üretemediler ve hücum anlamında içinden çıkılamaz bir boşluğa düştüler. Oyunu alçak post’tan kurmaya çalışırken zaman kaybeden, yardımlara reaksiyon veremeyen ve temposuz hücum eden Beşiktaş, belki de koparma noktasına getirdiği maçta rakibini karşılaşmaya ortak etti. Bu noktada Beşiktaş’ın hataları kadar Karşıyaka’nın da doğrularını belirtmek lazım. İzmir ekibi faul problemleri yaşamasına rağmen savunmasındaki dozajın bir an olsun düşmesine izin vermedi. Top pota altına iner inmez gelen yardımların yanı sıra özellikle kısaların kolay kolay geçilmemesi de Beşiktaş hücumunun hız kesmesine sebep oldu.
Beşiktaş’ın en büyük silahlarından biri hiç şüphesiz hücum ribauntları. Stimac‘ın bu sezonki gerçek dışı performansının yanı sıra 2-3-4-5 numaraların hepsinde ortalama üstü ribauntçulara sahip siyah beyazlı ekip, rakip takımlara bu açıdan büyük sorunlar yaratabiliyor. Karşıyaka ile oynanan ilk maçta ve lig maçında da bunu sahaya yansıttılar. Ancak son maçta durum hiç de bekledikleri gibi gitmedi. Markovic, rakibinin ribaunt üstünlüğüne karşı önlemler aldı, Pınar Karşıyaka kısaları da gerekirse hızlı hücumu riske ederek ribauntlara girdi ve bu, takımın fazlasıyla rahatlattı. Aynı zamanda durum işin hücum kısmında da oldu ve Beşiktaş’ı yavaş tempo oynamaya mahkum ettiler. Top 16’nın ikinci raunduna bakacak olursak Karşıyaka da Beşiktaş da 14’er hücum ribaundu aldı. İlk maçta ise Karşıyaka’nın 20 savunma ribuanduna karşılık Beşiktaş tam 19 hücum ribaundu almıştı ki siyah beyazlı takımın oyunun içerisinde kalmasını bu ezici üstünlüğü sağlamıştı.
Karşıyaka, Beşiktaş’ın en büyük zaaflarından biri olarak gösterilen çember savunucu eksikliğini de ayyuka çıkarttı. Green önderliğinde oynanan yüksek tepe pick&roll’ları, özellikle ikinci maçta, savunmanın dağılmasına sebep oldu. Kırmızı Yeşilliler, Stimac‘ın perdenin ardından fazla yukarıya çıktığı noktalarda topu doğru bir şekilde Owens ve diğer uzunlarla buluşturarak takımın pota altında 7 veya 8 pozisyonda rahat smaç bulmasını sağladı. Stimac’ın geride kaldığı noktalarda da Green ve Brown ikilisi, eşleşmelerine karşı büyük üstünlük kurdular ve hem potaya giderek hem de dışarıdan sayılar ürettiler. Beşiktaş’ın Stimac’sız olduğu ve perdenin ardından adam değiştiği anlarda ise siyah beyazlıların içeriye gömülen savunmasını köşelerden başta Ponitka olmak üzere çok iyi değerlendiren Karşıyaka, çok iyi bir savunma takımı olan Beşiktaş’a iki maçta toplam 165 sayı attı.
Karşıyaka’nın vazgeçmeyen yapısı ve bu galibiyetlerin verdiği özgüven, İzmir ekibinin sezonuna çok olumlu bir etki yapacaktır. Özellikle Green’in performansının artışı ve takım liderliğini üstlenmesi, Karşıyaka açısından en önemli artı. Koç Markovic’in de takımına ne kadar hakim olduğu ve rakipleri ne kadar iyi analiz edebildiği bu karşılaşmalarda bir kez daha ön plana çıktı. Karşıyaka, bu eşleşme içerisinde hep üzerine koyan taraf olarak dikkat çekti. Beşiktaş cephesine bakacak olursak siyah beyazlıların doğrularından vazgeçmesi ve Karşıyaka’nın hamlelerine cevap veremesi, Ufuk Sarıca‘nın öğrencilerinin kupaya erken veda etmesine sebep oldu. Nitekim kağıt üzerindeki en büyük iki eksiği olarak görülen pota altında gerçek bir kesici ve oyun kurucu pozisyonda Thompson’ın beklenileni verememesi, ilerleyen dönemde Beşiktaş’ın başını ağrıtabilir.
Sonuç olarak Avrupa’daki bir Türk derbisi, saha içerisindeki yüksek seviyedeki mücadeleyle izleyenlere büyük bir keyif verdi ve Karşıyaka’nın Markovic’i, Sarıca‘nın Beşiktaş’ına “şah mat” yaparak kupa serüvenine dolu dizgin devam etti.