Banvit – MHP Ludwigsburg: Pota Altında Savaşan Kazanacak

2017-03-21T13:32:08+00:00 2017-03-21T13:32:08+00:00.

Utkan Sahin

21/Mar/17 13:32

Eurohoops.net

FIBA Şampiyonlar Ligi’nde temsilcimiz Banvit, çeyrek final serisinde Alman ekibi MHP Ludwigsburg ile karşılaşacak.

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

İki maç üzerinden oynanacak olan çeyrek final eşleşmesinde ilk maç bugün Banvit’in evinde oynanırken, ikinci maç ise 28 Mart’ta Almanya’ya oynanacak.

Turnuvanın önemli favorilerinden biri olan Banvit, bu sezon gösterdiği flaş performansı devam ettirerek Final Four’a yükselmek isterken, MHP Ludwigsburg ise kulüp tarihinin en büyük başarısını elde etmek için sahaya çıkacak.

Detaylı analize başlamadan önce gelin, iki takımın geçmişini ve bu sezonki performansına biraz bakalım.

İki Takımın Geçmişi

Bandırma ilçesinin gururu olan Banvit, o küçük ilçeyi bir basketbol yuvasına dönüştürdü. 1994’te kurulan Banvit, Türk basketbolseverleriyle tam olarak 2004’te tanıştı. O sezon birinci lige yükselen Bandırma ekibi, istikrarlı bir şekilde yıllarca ligin baş üstü takımlarından biri olmayı başardı. Lige yükseldiği günden bu yana ilk senesi dışında sadece bir kere playoff dışında kalan Banvit, son 7 yıldır ise playoff’un müdavimi. Yıllarca organizasyon seviyesini koruyarak, Bandırma’da bir basketbol kültürü yaratan Banvit, yıllardır beklediği kupayı ise bu sene kazandı.

Türkiye Kupası’nda arka arkaya çok önemli rakipleri mağlup ederek şampiyon olan Banvit, en üst seviyede tarihinin ilk kupasını müzesine götürdü. Ligde daha önce en büyük başarısını 2012-2013 sezonunda finale yükselerek yaşayan Bandırma ekibi, beş kere de yarı final oynadı. Avrupa’da ise 2004-2005 sezonunda EuroChallange’da yarı final oynama başarısı gösteren Banvit, 2014-2015 sezonunda ise Eurocup’ta yarı final oynama başarısı gösterdi.

Almanya Ligi’nin köklü takımlarından biri olan Ludwigsburg, 2002’den bu yana birinci ligde mücadele ediyor. Hiçbir zaman şampiyonluk için önemli bir aday olmasalar da aynı Banvit gibi ligin bel altı takımlarından biri olan Ludwigsburg, 2012-2013’te geçirdiği kötü sezondan bu yana playoff yapma başarısı gösterdi. Birçok farklı sponsor ismiyle hatırladığımız Ludwigsburg, yıllar içerisinde büyük çıkışlar ve inişlerle akıllarda kaldı. Alman basketbolunun son dönemde yukarıya doğru bir çıkış yapmasıyla toparlanan Ludwigsburg, yine de 57 yıllık tarihinde henüz bir kupa kazanamadı. 2007-2008 sezonunda Alman Kupası’nda final oynama başarısı gösterse de kaybeden Ludwigsburg, en büyük başarısını 1991-1992 sezonunda ligin normal sezonunu birinci bitirerek yaşadı.

Avrupa’da ise çeşitli organizasyonlarda zaman zaman mücadele eden Ludwigsburg, en büyük başarısını geçen son Eurocup’ta son 32 takım arasına kalarak yaşadı.

İki Takımın Bu Sezonu

Son yıllarda alınan sonuçlar sonrası bir kan değişimine ihtiyacı olan Banvit, aradığı basketbol aklını Polonya’da buldu. Yıllardır alt seviyelerde oldukça başarılı işler çıkartan Saso Filipovski’yi takımın başına getiren Banvit, onun isteklerine göre kadro kurdu. Çalıştırdığı takımlarda oyun kurucuları parlatmasıyla bilinen Filipovski, oyun kurucu tercihini daha önce de ligde mücadele eden Jordan Theodore’dan yana kullandı. Theodore’ın oyun içerisindeki zaaflarını kapatması için Jeremy Chappell ile anlaşan Bandırma ekibi, üç numara pozisyonunu ise Partizan’da yıllardır patlama yapması beklenen Edo Muric ile doldurdu. Rytas’ta yıllardır çok önemli bir performans gösteren Gediminas Orelik ile anlaşan Banvit, Orelik ve Vidmar ikilisinin arkasını doldurması için her iki pozisyonu da oynayabilen Damian Kulig ile anlaştı. Genç oyunculara önem veren Banvit, yerli rotasyonu için çok önemli bir isimle anlaşmaktansa ligdeki potansiyelli yerlilerle anlaşmayı tercih etti.

Sezon başında Theodore’un daha önce Türkiye’deki maceraları Banvit’te soru işaretiyle bakılsa da Bandırma ekibi, sezona tek kelimeyle harika bir başlangıç yaptı. Ligin altını üstüne getiren Theodore bir anda öne çıkarken, Banvit tarihinin en iyi sezon başlangıcını tekrarladı. Oynadığı basketbolla zevk veren Bandırma ekibi, Edo Muric dışında takım içerisindeki rolleri oturtmayı başardı. Birçok oyuncu kariyerinin en iyi performansını sergilerken, Banvit sezonun ilk haftalarında Karşıyaka, Galatasaray ve Darüşşafaka gibi ligin zirvesinde yer alan takımları mağlup etti. Sezonun devamında Theodore’un performansı biraz daha insancıl bir hale gelince Banvit’te yenilgiler gelmeye başlasa da takım halinde doğru basketbolu oynayarak son haftalarda tekrardan çıkışı yakaladı. Can Maxim Mutaf – Furkan Korkmaz takası sonrası Furkan’dan da yararlanmayı başaran Banvit, Tolga Geçim’in de dönmesiyle rotasyona bir ekleme daha yaptı.

Bu sezon gösterdiği performansla Türkiye’nin flaş takımlarından biri olan Banvit, FIBA Şampiyonlar Ligi’nde A Grubu’nda mücadele etti. Grupta turnuvanın favori takımlarından Monaco ile birlikte liderlik mücadelesi veren ekip ve içeride oynadığı bütün maçları kazansa da deplasmanda Monaco, Aris ve CEZ Nymburk’a kaybedince grubu 2. sırada tamamladı. Yine de beş grup arasında en iyi ikinci olmayı başaran Banvit, playoff oynamadan direk Top-16’ya kaldı. Top-16 turunda ise bir başka Alman takımı olan EWE Baskets Oldenburg ile eşleşti. Temsilcimiz her şeyi ilk maçın dördüncü çeyreğinde çözdü. Deplasmanda oynanan maça kötü başlayan ve bir ara 15 sayı geriye düşen Banvit, son çeyrekte harika bir geri dönüş yaparak maçtan berabere ayrıldı. Bandırma’da oynanan ikinci maçta ise Furkan Korkmaz’ın harika performansıyla sonuca giderek son sekize kaldı.

Ligde son iki haftadır kaybetse de 15 galibiyet, 7 yenilgiyle ligde dördüncü sırada yer alıyor. İçeride on bir maçta sadece Karşıyaka ile Beşiktaş‘a kaybederken, deplasmanda ise 11 maçta 6 galibiyet aldı.

Geçtiğimiz sezon kadroya katıldıktan sonra takımı yükselişe geçiren Mustafa Shakur’u Afyon Belediyespor’a kaptıran Ludwigsburg, yerini sezon başında Limoges’ten ayrılan eski Efesli Cliff Hammonds ile doldurdu. Geçen sezon da takımda yer alan Cotton Tekele ile devam eden Alman ekibi, en önemli takviyesini Jack Cooley ile anlaşarak yaptı. Daha önce NBA’de ve Euroleague’de oynamış dominant uzunla anlaşan Ludwigsburg, arkasını da Brose’den gelen Johannes Thiemann ile doldurdu.

Sezon başında inişli çıkışlı bir performans sergileyen Ludwigsburg, FIBA Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş’ı grupta mağlup etmeyi başaran ilk takım olsa da son üç haftada aldığı yenilgiler yüzünden ikincilikten bir anda dördüncülüğe düştü.  Playoff turunda Maccabi Rishon ile karşılaşan Ludwigsburg, iki maçı da kazanarak TOP-16’ya yükselirken, TOP-16’da ise Litvanya ekibi Neptunas ile eşleşti. Kötü başladığı maçta ikinci yarı harika savunma yapan Ludwigsburg, sahadan 12 sayı farkla galip ayrıldı. Deplasmandaki maçta ise farkın zaman zaman 8 sayıya kadar çıkmasına engel olamasa da Ludwigsburg, 52-58 kaybederek çeyrek finale yükseldi.

Almanya Ligi’nde bir ara playoff potasından düşse de son dört maçtan da galibiyet alarak tekrardan 7. sıraya yükselen Ludwigsburg, evinden daha çok deplasman maçlarında iyi bir performans sergiledi. Evinde oynadığı 12 maçın sadece 6’ini kazanan Alman ekibi, dışarıda ise 12 maçta 7 galibiyet aldı.

İki Takımın Oyun Planları

İki takımın oyun planlarında benzerlikler olsa da ayrıntılarda büyük farklılıklar bulunuyor. Gelin önce Banvit’in basketbol yapısını inceleyelim.

Çok geniş bir rotasyonla oynamayan Banvit, genellikle ilk beş olarak; Theodore-Chappell-Muric-Orelik-Vidmar beşlisini kullanıyor. Bu oyunculara ise kenardan Furkan, Tolga ve Kulig üçlüsü eşlik ediyor. Oyunun temposunu farklı beşlere göre artıran ya da azaltan Banvit, tek ve ana bir organizatörün üzerinden sistemini kuruyor. Sete set hücumlarda genellikle Theodore ve Vidmar ile ikili oyunlar oynayarak hücumlara başlayan Banvit, dört dışarıda bir şekilde dizilerek uygun alan paylaşımını yaratmaya çalışıyor. Özellikle bu beş sahada iken Theodore dışında topla başka bir isim üretmiyor. Theodore’un dominantlığını kullanmak adına Chappell’den daha çok bir atıcı ve ikili oyun sonrası pas istasyonu olarak yararlanan Banvit, sezonun parlayan oyuncularından Orelik’ten ise dış atıcı olarak yararlanıyor. Orelik’in dışarıya çıkmasıyla pota altında hem Theodore için hem de Vidmar için daha fazla alan kalıyor. Hücumda sezonun bu dönemine kadar işlemeyen yer ise Muric oldu. Topsuz cutlarıyla hücuma çeşitlilik katabileceği düşünülen Sloven oyuncu, şu ana kadar işin hücum kısmında bekleneni veremedi.

İşin savunma kısmında ise Banvit, gözükenden daha iyi iş çıkartıyor. Özellikle işler hücumda istenildiği gibi gitmediği zaman Banvit’in ne kadar iyi savunma yapabildiğini Ankara’da Türkiye Şampiyonası’nda gördük. Theodore’un enerjisini hücuma saklaması için Banvit, savunmada onu biraz saklamaya çalışsa da Chappell ve Muric’in getirdiği enerji ve atletizm ön alan savunmasını ayakta tutuyor. Sürekli adam değişerek savunma yapabilen Banvit, pota altında ise Vidmar’ın sertliğiyle rakiplerini yıldırıyor. Şampiyonlar Ligi’nde rakipleri %48.9 ikilik yüzdesinde tutan Banvit, üç sayı çizgisinin arkasında ise rakiplerinin %39 ile atmasına izin veriyor.

Kenardan gelen Tolga, Furkan ve Kulig’in farklı farklı görevleri bulunuyor. Kulig ile çemberi daha iyi savunan Banvit, Furkan ve Tolga’nın ise hücumdaki üreticiliğini kullanıyor. Özellikle Theodore’un üzerinde savunmanın yoğunlaştığı bölümde topla yaratabilen iki genç oyuncu, Banvit hücumunun ayakta kalmasını sağlıyor.

Rakibe gelirsek; Alman ekibi hücum temposu yüksek olsa da maç içerisinde ana tercihi oyunun temposunu artırmak olan bir takım değil. Savunmada zaman zaman yaptıkları tam saha baskılar, oyunun temposunu artırmaktan çok rakip kısaları bunaltmak adına yapılan bir hamle. Çünkü Alman ekibi, buna biraz mecbur.

Maça savunmada daha enerjik başlamak isteyen Alman ekibi, Cooley’in savunmadaki zaaflarını kapatmak için maçlara genellikle, Cliff Hammonds, Tekele Cotton, David McCray, Kelvin Martin, Johannes Thiemann beşiyle başlıyor. Ancak Ludwigsburg, maç içerisinde çok fazla rotasyon yapan bir takım. Alman takımı zaman zaman dört kısayla oynarken, zaman zaman da Cooley ile Thiemann’ı aynı anda sahaya sürebiliyor. Ludwigsburg’un maç içerisinde çok farklı beşlere dönebilmesi, hücum içerisindeki plan çeşitliliğini de artırıyor.

Cooley, sahada iken Amerikalı oyuncunun alçak posttan üretkenliğini kullanan Alman ekibi, Thiemann ile ise dört dışarıda oynayıp, ikili oyun sonrası topu dolaştırarak dış atış arayabiliyor. Sezon başladıktan sonra takıma katılan Hammond ve Cotton ile birlikte hücumda içerisinde daha organize olabilen Ludwigsburg, kenardan gelen Drew Crawford ve Rocky Trice ile ise daha çok bire bir basketbolu oynuyor. Alman ekibi, Chad Toppert ile ise oyuncuyu picklerden çıkartarak dış şut tehlikesi yaratabiliyor. Bütün bu çeşitlilikte Ludwigsburg’u 80.1 sayı ortalamasıyla ligin en skorer 3. takımı yapıyor.

Ludwigsburg’un savunma stratejisi ise atletizm ve ön alanda baskıdan oluşuyor. Potayı savunmakta zorlanan Alman ekibi, bu eksikliğini kapatmak için atletizm olarak çok yüksek seviyede olan kısalarıyla, rakip kısalara sert ve yıldırıcı bir baskı yapıyor. Savunma içerisinde rakibi hataya itmek için zaman zaman ikili sıkıştırmalarla tuzaklar hazırlayan Ludwigsburg, rakip kısaları bunaltma konusunda çok başarılı. Rakiplerinin %30 gibi çok düşük bir yüzdeyle atmasına izin veriyor. Pota altı savunmasında ise bu kadar başarılı değiller.

Tuzak savunmalar yapmayı seven Alman ekibi, 16.5 sayı ortalamasıyla ligin en fazla hızlı hücum sayısı bulan takımlarından biri ancak bu yukarıda dediğim gibi tempoyu artırmak istemelerinden daha çok yaptıkları savunmadan kaynaklı bir sonuç.

Peki Banvit İçin Anahtar Ne? 

Banvit, rakibine göre çok daha organize ve yetenekli isimlere sahip bir takım. Bu yüzden de serinin favorisi. Ancak seri öncesi iki konuda Banvit’in vereceği cevapların turun sonucunu belirleyeceğini düşünüyorum.

Pota Altını Domine Etmek ve Ludwigsburg Kısalarının Baskısı Altında Dağılmamak

Jack Cooley, bu sezonun yıldızı parlayan oyuncularından bir tanesi. Ludwigsburg’un en önemli hücum silahı. Ancak onun getirdiği avantajlar yanında dezavantajlar da var. Bu da Ludwigsburg’un oyununu direkt olarak etkiliyor. Cooley, hücumda alçak postta önemli bir üretici olsa da topun sürekli onun elinde kalması, Ludwigsburg hücumlarının temposunu düşürüyor. Bundan dolayı da Cooley, hücumda takımın en önemli oyuncusu olsa da Thiemann sahadayken, Alman ekibi daha verimli hücum ediyor. Thiemann ise sahaya önemli bir enerji getirse de fiziksel olarak pivotlarla eşleşmesi pek mümkün değil. O yüzden Banvit’in iki uzunu Vidmar ile Kulig’in seri boyunca fark yaratması gerekiyor. Özellikle Vidmar’ın faul problemine girmemesi çok önemli. Çünkü Cooley’in sertliğiyle mücadele edebilecek belki de tüm Avrupa’daki en iyi oyuncu o.

Takım olarak 1.96 metre boy ortalamasına sahip olsa da Ludwigsburg, ribaundlarda etkili bir takım. Kısalar, çok fazlasıyla ribaunda giriyor. Bunun yanında Martin’de canı oynamak istediği zaman hücum ribaundlarında sürpriz işler yapabiliyor. Bu yüzden Banvit’in ribaundlara çok dikkat etmesi gerekiyor. Eşleşmesel olarak bu seride avantajlı durumda olmayan Orelik’in ribaundlarda iki uzuna yardımcı olması gerekiyor.

Hücumda ise topa yapılan baskı yüzünden içeriye top indirmek zor olacak ancak özellikle Vidmar sahadayken, Banvit’in pota altında onu kullanması gerekiyor. Bu yüzden Muric yerine daha iyi bir pasör olan Tolga Geçim’in ilk beş başlaması çok daha mantıklı bir fikir olabilir.

Theodore üzerine gelecek büyük baskı sürpriz olmayacak. Alman ekibi, yıldız oyuncunun devreye girmemesi için her şeyi yapacak. Ancak şu bir gerçek ki Theodore baskıyı aştığı anda onu durdurabilecek başka oyuncuları yok. Theodore’un seri genelindeki performansı ipte yürüyen bir cambaz gibi olacak. Banvit, ligin en çok top kaybı yapan takımlarından biri. Bu top kayıplarının da büyük bir kısmı yıldız oyuncudan geliyor. Gelecek baskıyla Theodore’un dağılması demek, serinin Alman ekibine kayması demektir. Atletizm olarak Banvit’in rakibine karşılık verme şansı yok. O yüzden sahaya daha çok akıl koyarak, ön alandaki bu baskıyı tek oyuncu üzerinden değil, bütün kısaların yardımıyla halletmesi daha mantıklı olacaktır.

Alman ekibi, hücumda birçok opsiyona sahip olsa da üretkenlik anlamında durdurulması zor bir takım değil. Özellikle ilk beşin hücum planları çok tahmin edilebilir. Bu yüzden maça iyi bir başlangıç yapmak Banvit için iyi olacaktır.

Toparlarsak, rakip yaratıcılık gibi birçok etmende Banvit’in gerisinde ancak oyun planı olarak Banvit’e ters de gelebilecek bir takım. Banvit’in en büyük artısı, sezon başından beri gösterdiği kazanma aşkı olacak. Banvit, bu sezon birçok kere maç içerisinde zor duruma düşse de ayağa kalkmayı başardı. Burada yine gücü orada bulacaklardır. İlk maçta alınan sonuç, beklentileri karşılamama gibi bir durum olabilir ama bu durumda panik olmamak lazım. Çünkü Ludwigsburg’un deplasman performansı, evindeki performansından çok daha iyi.